ABD’de yeni yasa: HIV pozitif kişiler böbrek ve karaciğer bağışı yapabilecek
10 yaşındaki Emirhan’a karaciğer yetmezliğine yol açan Wilson teşhisi konuldu, 48 saat ömrü kaldığı, organ nakli olması gerektiği söylendi. Ailesi WhatsApp grubuna bir mesaj attı. Mesajı gören ve Emirhan'ı hiç tanımayan Yasemin Fırat, karaciğerinden bir parçayı Emirhan'a verdi.
Amca çocukları olan ve 11 yıl önce evlenen 34 yaşındaki Gülşen ile 36 yaşındaki Caner Aydemir çiftinin 2013 yılında bir erkek çocukları oldu. 10 yaşına kadar ciddi bir sağlık problemi yaşamayan Emirhan Aydemir, geçen ocak ayında ani kilo kaybı şikayetiyle ailesi tarafından hastaneye götürüldü. Yapılan tetkikler sonrası karaciğer yetmezliği ve karaciğer fonksiyon bozukluğu tanısıyla Bursa Uludağ Üniversitesi Hastanesi’ne (BUÜ) yönlendirilen çocuğa, karaciğer, beyin ve diğer hayati organlarda bakır birikmesi sonucu ortaya çıkan ve nadir görülen kalıtsal bir hastalık olan Wilson hastalığı teşhisi konuldu.
BUÜ Çocuk Gastroenteroloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tanju Başarır Özkan, kısa sürede durumu kötüleşen çocuğa acil organ nakli kararı alındığını belirterek, “İlk bir haftalık izlem sürecinde, tetkiklerini yaparken, karaciğer fonksiyonlarının giderek bozulduğunu gördük. Ve çocuğun, yaptığımız tetkikler sonucunda Wilson hastalığı olduğu tanısını kesinleştirdik.
Ancak bu arada çocuğun zaman içinde, yaklaşık ikinci haftada karaciğerden etkilenmeyle oluşan, algısal bilişsel fonksiyonlarında bozulma, yani beyin fonksiyonlarında bozulma başladı. Diğer yandan, paralel olarak sinsi olarak seyreden, kıpırdanma halinde olan böbrek fonksiyon bozuklukları da belirgin hale geldi. Bu nedenle hızla donör aramasını da bir taraftan başlattık. Ama kan grubu uygun bir donör olması gerekiyor nakil yapmak için. Birinci planda da yakın akrabalarından olması gerekiyor. Bulunamadı uygun donör” dedi.
Ailede, birinci dereceden uygun donör bulunamadığını söyleyen Gülşen Aydemir, “Oğlum 50 kiloydu, 2 ay gibi bir sürede 10 kilo verdi. İştahsızlık vardı, belli bir süreden sonra mide bulantısına çevirdi. Bir de burnu kanamaya başladı. Okula gidiyordu ama sürekli masaya başını koyuyordu, öğretmeni öyle söyledi. Çok yorgun ve uykusuzdu. Teşhis konulması çok zor, kendini çok gizleyen bir hastalık olduğu için çok çabuk teşhis konulamadı. Çaresizlik hissettim. Ben ne yapacağım, nasıl bir süreç olacak? Düşünsenize 1 ay bir odadan çıkmadım.
Bütün gün ağladım. Çünkü ne yapacağımı bilmiyorum. Öncesinde, ‘Nakil değil’ dediler. Hani kurtarılabilir bir ciğerdir. Ama denedik olmadı. Sonradan ‘Nakil olacak’ dendiğinde herkese haber vermemize rağmen, çok büyük bir aileyiz, çok kalabalık bir aileyiz. Hiç kimseye uymadı aileden. Birinci dereceye uymadı. Dayıya da uymadı, babaya da uymadı” diye konuştu.
Aydemir ailesinin, oluşturduğu aile WhatsApp grubunda yaptığı çağrı, kısa sürede elden ele yayıldı. Bir arkadaşı aracılığıyla da fabrika işçisi olan Yasemin Fırat’a ulaştı. Yasemin Fırat, kendisini organ bağışına götüren süreci şu sözlerle anlattı:
“Bir WhatsApp grubundan arkadaşım sayesinde aldım bu haberi. ‘0 RH Pozitif kanı olan var mı kızlar?’ diye yazdı. Ondan sonra ben ilk kan veririm, diye niyetlendim. Ertesi gün karaciğer olduğu ortaya çıktı. Sonra doktorlarla görüşmeye karar verdim. Bu nasıl bir süreç, verince bana bir sıkıntı olacak mı, diye sormak için hastaneye geldim. Sonra doktorlar sağ olsun açıklama yaptı. Ben ağabeyimi kaybettim. Ona bir yardımım olamadı, çare olamadım. Yardım edemedim yani. Bir anda oldu her şey. En azından dedim bir şansımız varken, bir çocuğun hayatı kurtulsun. Bu şekilde karar verdim. Sonra teste tabi tutuldum. Sonrasında zaten Emirhan’ı gördüm. Ameliyattan önce bana, ‘Korkmuyor musun, ikimiz de ameliyat olacağız’ dedi. Sonra geldi bir gün ameliyattan önce şöyle dokundu bana, ‘Ben seni çok seviyorum biliyor musun?’ dedi. Hiç unutmam o günü. Ondan sonra zaten ameliyat günü belirlendi. Biz ameliyatımızı olduk.”
Kısa süre önce ağabeyini trafik kazasında kaybetmesinin, kararı almasına neden olduğunu söyleyen Fırat, nakilden önce tedirginlik yaşadığını, buna rağmen kararını arkadaşları ve akrabaları ile kendisini vazgeçirmesinler, diye paylaşmadığını belirterek, “Annem, ağabeyim arkamda durdular. Destek oldular bana. Ağabeyimi trafik kazasında kaybettim. Bir telefon geldi ağabeyim kaza yapmış. İkinci telefonda ‘Ağabeyiniz öldü’ dediler. Çok fazla istedim yaşatmayı ama bizim hiçbir şansımız yoktu maalesef. Gitti yani. Ama çocuğun bir şansı vardı.
‘Karaciğerinden bir parça lazım. Çocuğun 48 saat gibi bir ömrü kaldı. Hani ya çocuk gidecek ya da karaciğer bulunacak. Bunun bir riski yokmuş’ diyerek arkadaşım beni bilgilendirdi. Benim ağabeyim gitti. Eğer ben yapabilseydim, elimden bir şey gelseydi ben ağabeyimi yaşatırdım. Annem de aynı şekilde düşündü. O da bir can kaybetti. Çocuğunu kaybetti. Bir çocuğun da göz göre göre ölüme sürüklenmesine o da göz yumamazdı. Ve, ‘Önce Allah’a sonra doktorlara emanet ediyorum’ dedi. Biz 5 kardeşiz kalan, 6’ydık 5 kardeş kaldık. Yine 6 olduk” diye konuştu.
29 Ocak’ta gerçekleşen naklin ardından kısa sürede sağlığına kavuşan Emirhan Aydemir de artık bir ablası olduğunu söyleyerek, “Yasemin abla bana karaciğerini verdi. Bana hayat oldu. O yüzden ona çok teşekkür ediyorum. Korkmasınlar. Hiçbir şey yok. Ameliyat olup zaten hemen çıkacaklar. Bir şey olmayacak. Ben hiç tanımıyordum. Ameliyattan sonra tanıdım, biz genel cerrahide yatıyorduk, orada gördüm ve onu orada tanıdım. O yan odadaydı, o benim yanıma geldi. Öyle gördüm onu. Bayağı mutlu olmuştum” dedi.
Çocuk Cerrahisi Öğretim Üyesi Dr. Fatih Çelik ile organ nakil koordinatörleri Sahriye Keskin ve Kerem Selimoğlu’nun da aralarında olduğu 30 kişilik bir ekiple, 12 saat süren operasyon sonrası Yasemin Fırat’ın karaciğerinin yüzde 35’lik bir kısmının alınarak, Emirhan Aydemir’e nakledildiğini söyleyen BUÜ Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı ve Organ Nakli Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ekrem Kaya, “Acil bir durum güzel bir sonuç. Bu şekilde bu olayı özetleyebiliriz. Çocuğumuz Emirhan, Wilson hastasıydı.
Bir anda kötüleşti. Acil karaciğer nakli gerekti. Kadavradan karaciğer istedik. Ama kadavra karaciğeri bulunamadı. Tam bu sırada fedakar bir gencimiz, kendisine organ bağışlayabileceğini söyledi. Etik Kurul da izin verdi ve nakil işlemini gerçekleştir. Kızımızdan bir parça aldık, Emirhan’a bu parçayı naklettik. Tabii ki kızımız hayatını riske attı. Bu tür ameliyatlar büyük ameliyatlardır. Teknik ameliyatlardır ve her zaman risk vardır. Şunu vurgulamak istiyorum. Hiç bu risklere gerek yok. Kadavra karaciğer bağışı yeterli olsa bu gibi işlemler hiç kimseyi üzmeden, kimsenin vücuduna bir zarar vermeden bu işler rahatlıkla hallolabilir. Halkımızı bu konuda duyarlı olmaya davet ediyoruz. Aynı Batı ülkelerindeki gibi biz de bu işleri fazla risk almadan halledebiliriz diye düşünüyorum” diye konuştu.
Donör Yasemin Fırat’ın ameliyatını gerçekleştiren Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Ercüment Gürlüler de kadavradan organ bağışının önemine dikkat çekerek, “Nakiller içerisinde karaciğer nakli çok ayrı bir yer tutuyor. Çünkü bu nakiller bekleme listelerinde, yeterli kadavra bağışı olmadığından dolayı bazılarını 1-2 sene içerisinde kaybediyoruz. O yüzden canlı vericiye yönelmek zorunda kalıyoruz. Aslında bizim isteğimiz canlı verici değil. Mümkün olduğu kadar kadavra bağışını artırmak. Ama Türkiye’de istediğimiz sayıya ulaşamadık kadavrada. Aileler genellikle bu bağışta, bizim kanunlarımızdan dolayı, beyin ölümü sonrası, ölüm sonrası organ bağışında çok istekli olmuyorlar.
Özellikle bu Kovid sırasında bu iyice azaldı. Şimdi yavaş yavaş yine kadavra nakillerinde bir artış gözleniyor ama hiçbir zaman bir Avrupa bir Amerika olamıyoruz. Yurt dışındaki nakillerin yüzde 60-70’i kadavradan, yüzde 30’lar civarında canlı nakilken, biz de bunun tam tersi, yüzde 90’ların üzerinde canlı nakil, yüzde 10 kadavra bağışından oluyor. Amaç tabii kadavrayı artırmak. Her bir kadavra bağışı demek, her insan 7 kişiyi kurtarıyor. 2 akciğer nakli olabiliyor, kalp nakli oluyor. 2 böbrek hastasını kurtarıyor. 2 kornea. O yüzden kadavra bağışı ağırlıklı çalışmak lazım. Ama işte böyle zorunlu hallerde, acil durumlarda bulunamadığı zaman canlı nakillere yöneliyoruz. Aileden dördüncü kuşağa kadar veya özel durumlarda,, özel izinle akraba dışı nakillerde yapılıyor çok nadir olsa da” ifadelerini kullandı.
BUÜ Hastanesi Organ Nakli Merkezi’nin yaptığı nakil sayısına dikkat çeken başhekim Prof. Dr. Halil Sağlam ise 1988 yılından bu yana 503’ü kadavradan, 602’si canlı donörden olmak üzere bin 165 böbrek nakli, 2007 yılından itibaren ise 320’si kadavra, 80’i canlı vericiden olmak üzere 400 karaciğer nakli gerçekleştirildiğini belirtti. Emirhan Aydemir’e yapılan organ naklinin ise özel bir yer tuttuğunu belirten Prof. Dr. Sağlam, “Çok nadir olarak karşılaşacağımız bir durum olarak, akraba olmayan bir donörümüzün yani vericimizin olması harika bir haberdi ve bizleri çok sevindirmişti. Dolayısıyla bundan dolayı Yasemin hanımı gönülden kutluyoruz. Ona çok teşekkür ediyoruz. Örnek bir davranış sergiledi. Umarım ki toplumumuzun tamamına örnek olacaktır” diye konuştu.