Hakim adliyeye gitmedi, Can Atalay kararı pazartesiye kaldı
Abdullah Gül’ün eski danışmanı Ahmet Sever, Mustafa Varank hakkındaki “Ak trolleri yönetiyor” sözlerinden para cezasına mahkum edilmiş ama kararın açıklanması geri bırakılmıştı. Sever, cezaya itiraz hakkını ortadan kaldıran kararı AYM'ye taşımıştı. AYM, cezaların geri bırakılmasını hak ihlali saydı
Anayasa Mahkemesi (AYM), 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün basın danışmanı Ahmet Sever’in, eski Sanayi ve Teknoloji Bakanı, AK Parti Bursa Milletvekili Mustafa Varank’a yönelik, “Ak trolleri yönetiyor” şeklindeki sözleri nedeniyle para cezasına mahkum edilip, hakkında “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” (HAGB) kararı verilmesini hak ihlali saydı.
Yüksek Mahkeme, HAGB kurumunun uygulanmasından kaynaklanan müdahalelerin kanunilik ölçütünü sağlamadığını belirterek, “ifade özgürlüğü hakkının” ihlal edildiği sonucuna vardı.
T24’ün haberine göre; Abdullah Gül’ün basın danışmanlığını yürüttüğü döneme ilişkin bir kitap yayımlayan Sever, bir gazeteci ile yaptığı röportajda, sosyal medyada, “Ak troll” olarak nitelendirilen grubun, o dönem Recep Tayyip Erdoğan’ın danışmanlığını yapan Varank tarafından yönlendirildiğini söylemişti.
Varank’ın şikayeti üzerine hakkında hakaret davası açılan Sever, 10 bin 620 lira para cezasına çarptırılmış, mahkeme daha sonra HAGB kararı vermişti. HAGB kararlarına itiraz yolu olmaması nedeniyle Sever, AYM’ye bireysel başvuruda bulunmuştu.
Bir davada HAGB kararı verildiğinde, suçlanan kişi mahkum olmuş oluyor ama ceza uygulanmıyor. Kişi aynı suçu 5 yıl içinde yeniden işlemezse ceza ortadan kalkıyor, ama işlerse ilk suç kesinleşmiş gibi muamele yapılıyor ve iki kat ceza alıyor. Oysa ilk karar istinaf veya Yargıtay denetimine hiç gitmemiş oluyor, yani HAGB kararlarına itiraz yolu kapalı.
AYM, benzer yöndeki başvuruları da bu dosya ile birleştirerek karara bağladı. Yüksek Mahkeme, Sever’in Varank’ın şikayeti üzerine açılan hakaret davada para cezasına mahkum edilerek hakkında HAGB kararı verilmesini ve buna mahkemede itiraz yollarının kapalı olmasını ifade özgürlüğünün ihlali saydı.
Yüksek Mahkeme’nin kararında, “HAGB kurumunun bizatihi kendisinin mevcut sistemde kamu gücünü kullanan organlarca gerçekleştirilen keyfî müdahaleleri engelleyemediği, ortada süregelen temel hak ve özgürlük ihlalleri gidermeye yetersiz bir sistem bulunduğu ve bu sistem sorunu içerisinde Anayasa Mahkemesi’nce HAGB uygulanan diğer tüm dosyaların esaslarına girerek her birinin tek tek incelenmesi yerine bu konuda yeni ihlallere yol açılmayacak bir şekilde yasal düzenleme yapılması gerektiği” belirtilerek, daha önceki benzer kararların, yeni ihlallerin önüne geçilebilmesi ve ihlale yol açan kanuni düzenlemelerin yeniden gözden geçirilmesi amacıyla TBMM’ye gönderildiğine dikkat çekildi.
Kararda, bir bütün olarak HAGB kurumunu oluşturan mevzuatın başta ifade özgürlüğü olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin sürekli ihlallerine yol açan yapısal sorunlar ihtiva ettiği ve bu sorunların yargı organlarınca yapılan yorumlarla ortadan kaldırılmasının mümkün olmadığı ifade edilerek, yasama organınca kanuni düzenlemeye ihtiyaç olduğu anlatıldı.
Mevcut durumda ilk derece mahkemeleri ve Yargıtay’ın HAGB konusunda başvurucuların anayasal haklarına yönelik ihlallerinin önüne geçemediği kaydedilen kararda, “HAGB kurumunun uygulanmasından kaynaklanan müdahalelerin kanunilik ölçütünü sağlamadığı kanaatine ulaşılmıştır” denildi.
Kararın bir örneği, başvurucular hakkındaki yargılamaların yenilenmesi ve ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması amacıyla ilk derece mahkemelerine gönderildi. Kararı değerlendiren Sever, başvurudan 7 yıl sonra karar verilmesini ve tazminata hükmedilmemesini eleştirirken, “Sonuç olarak ifade özgürlüğünün ihlaline karar verilmesini” olumlu karşıladığını belirtti.