Kılıçdaroğlu’ndan Can Atalay’a ziyaret, Numan Kurtulmuş’a çağrı
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay tarafından 58 gündür uygulanmayan Can Atalay kararını bir kez daha verdi, üstelik bu sefer Atalay'ın tahliye edilmemesinin hak ihlali yarattığına oy birliğiyle hükmetti. İlk Atalay kararındaki muhalif üye sayısı da azaldı.
Türk yüksek yargısı, tarihinin en derin ve çarpıcı krizlerinden birini son 58 gündür yaşıyor. 25 Ekimde Türkiye İşçi Partisi milletvekili Can Atalay’ın cezaevinden tahliye edilmesine hükmeden Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı o günden bu yana uygulanmadı. Kararı uygulanmayan Anayasa Mahkemesi dün aynı konuyu bir kez daha görüşüp bir kez daha karara bağladı. Bu kez kararda bir ilave vardı: Mahkeme Can Atalay’ın Anayasanın 148. maddesinde bireysel başvuru hakkının ihlal edildiğine oy birliğiyle karar verdi. Daha önceki 25 Ekim kararında yer almayan bu ilave karar, Anayasa Mahkemesi’nin kendi kararının uygulanmamasını da başlı başına bir insan hakkı ihlali sayması anlamına geliyor. Yüksek mahkeme ayrıca daha önce Can Atalay’la ilgili verdiği ‘Seçme seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı’ ile ‘kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı’nın ihlal edildiğine dair kararlarını da tekrar verdi. Ama bu sefer bu iki karar 11’e karşı 3 oyla alındı. Oysa 25 Ekimdeki kararlar 9’a karşı 5 oyla alınmışlardı. Yani 2 Anayasa Mahkemesi üyesi aradan geçen 58 günde görüş değiştirdi ve Can Atalay’dan yana tutum aldı.
Anayasa Mahkemesi’nin dün öğleden sonra ilan ettiği bu ‘kısa karar’ın uygulanıp uygulanmayacağı yine meçhul. Karar, ilgili mahkeme olduğu için İstanbul’daki 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Ancak 25 Ekimdeki karar da bu mahkemeye gönderildiği halde 13. Ağır Ceza ‘Dosya bende değil’ diyerek topu Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin sahasına atmıştı.
Gerek Can Atalay’ın ailesi, gerekse mensubu olduğu TİP dün akşam Atalay’ın tahliye edilmesiyle ilgili beklenti içine girdi ama Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, bu konuda çok da aceleci olunmayacağına dair imalarda bulundu. Bakan Tunç, Anayasa Mahkemesi’nin dün aldığı yeni kararı öğrendikten sonra Meclis’te yaptığı kısa açıklamada AYM’nin gerekçeli kararının bekleneceğini söyledi. AYM dün bu konuda kısa karar açıkladı, gerekçe yazımı ise devam ediyor, gerekçeli kararın ne zaman Resmi Gazete’de yayınlanacağı bilinmiyor.
Eğer Anayasa Mahkemesi’nin bundan 58 gün önce, 25 Ekimde aldığı karardan sonra yaşanan süreç yaşanacaksa, dün akşam UYAP kanalıyla son kararı alan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin topu bir kez daha Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne atması bekleniyor.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 25 Ekim sonrası süreçte 8 Kasımda bir karar alarak Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay’la ilgili kararını uygulamama kararı almış, bununla da yetinmeyip Anayasa Mahkemesi’nin karara olumlu oy veren 9 üyesi hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Yargıtay Başkanlığı da birkaç gün sonra bir basın açıklaması yaparak 3. Ceza Dairesi’nin AYM kararına uymama ve AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunma kararlarını savunmuştu.
Gerek Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin gerekçeli kararına ve gerekse Yargıtay Başkanlığının basın açıklamasına göre AYM kararlarına uyulmamasının temel nedeni, Yargıtay’ın da aynen Anayasa Mahkemesi gibi bir ‘yüksek yargı organı olması.’
Ancak Anayasanın iki ayrı maddesinde Anayasa Mahkemesi kararlarının üstünlüğünden söz ediliyor. Bu maddelerden birincisi, AYM kararlarının herkesi bağladığını ve uygulanmak zorunda olduğunu kayda alıyor, diğeri ise mahkemeler arasında uyuşmazlık olması halinde AYM kararlarının geçerli olduğunu söylüyor.
Daha ilginci, Anayasa Mahkemesi kararına uymama kararı alan Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin bir üst itiraz mercii olan ve kararları ‘Yargıtay içtihadı’ haline gelen Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kurulu da daha kısa süre önce milletvekili dokunulmazlığı kazanan kişilerin, terör suçlarıyla yargılanıyor olsalar bile haklarındaki yargılamanın AYM kararları gereği durdurulması gerektiğine ilişkin bir önemli karar almıştı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Can Atalay hakkında Gezi Parkı davasında 18 yıl hapis cezası vermişti. Bu ceza için Yargıtay 3. Dairesi’nde temyiz incelemesi devam ederken Atalay 14 Mayısta yapılan seçimle milletvekili seçildi.
Yerleşik Anayasa Mahkemesi içtihadına göre Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin bu seçimin ardından Atalay ile ilgili yargılamayı durdurması ve onu tutuklu bulunduğu cezaevinden tahliye etmesi gerekiyordu. Ama daire bunu yapmadı, yargılamayı sürdürdü ve bu arada Gezi Davasını karara bağlayıp 13. Ağır Ceza’nın verdiği cezaların önemli bölümünü onadı. Böylece Can Atalay’ın statüsü de ‘tutuklu’dan ‘hükümlü’ye dönüştü.
Bu süreçte Atalay’ın avukatları Yargıtay kararı üzerine Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Anayasa Mahkemesi de 25 Ekimde Atalay’ın başvurusunu haklı gördü, 9’a 5 oy çokluğuyla aldığı kararlarla Atalay’ın tahliyesini istedi. Bu kararı da Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne değil, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi.
Ancak 13. Ağır Ceza bu konuda ‘Dosya bende değil’ diyerek karar almayı reddedip topu Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderdi. 3. Ceza Dairesi de, 8 Kasımda bir karar alarak AYM kararına uymamaya karar verdi, ayrıca bu karara imza atan 9 AYM üyesi için de suç duyurusunda bulundu.
Anayasanın açık hükümlerine rağmen Anayasa Mahkemesi kararının uygulanmaması yeterince büyük bir yüksek yargı kriziydi, 3. Ceza Dairesin açıkça karar alıp ‘Bu kararı uygulamıyoruz’ demesi krizi daha da büyüttü.
Bu süreçte siyaset ve parlamento hiçbir tutum almamayı tercih etti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kendisinin bu tartışmada ‘taraf değil hakem’ olduğunu söyledi ama AYM kararı da 58 gündür uygulanmadı.
Yine aynı süreç içinde Can Atalay’ın avukatları bir kez daha Anayasa Mahkemesi’ne başvurdular ve alınan kararın uygulanmamasının başlı başına bir hak ihlali olduğunu öne sürdüler.
İşte Anayasa Mahkemesi’nin dün Can Atalay’la ilgili alınan kararın uygulanmamasını hak ihlali sayan kararı oy birliğiyle alması bu bakımdan çok çarpıcı. Mahkemenin 15 üyesi birden, mahkemenin kararlarını savunmak söz konusu olduğunda aralarındaki görüş farklarını aştılar ve oy birliğiyle hareket ettiler.
AYM’de Can Atalay’la ilgili ilk karar da aslında tekrar edildi ve bu sefer de önemli bir fark vardı kararda. 25 Ekimde mahkeme Can Atalay’ın ‘Seçme seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı’ ile ‘kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı’nın ihlal edildiğine 9’a 5 oyla karar vermişti. Oysa dünkü kararlar 11’ye 3 alındı. Yani 2 AYM üyesi süreç içinde fikir değiştirdi. DW Türkçe’den Alican Uludağ’ın haberine göre bu karara İrfan Fidan, Muhterem İnce ve Muammer Topal muhalefet etti.
Karar sonrası siyasette ve sosyal medyada çok sayıda tepki geldi. Kararı Can Atalay’ın babası Mustafa Atalay 10Haber’e kararı değerlendirdi ve Can Atalay’a kavuşmayı beklediklerini söyledi.
Kararın bir an önce uygulanmasını talep eden Mustafa Atalay “Amasız, fakatsız AYM’nin kararının üzerinde bir karar mercii yoktur. Vakit geçirmeden hemen uygulanmalı. Hem kurumları hem kişileri bağlıyor bu karar. Bu kararın temel olduğu hak ihlali kararı da tüm Türkiye vatandaşlarını bağlıyor. Başka hak ihlalleri için de önemlidir. 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin görevinin yerine getirmesi gerekir diye düşünüyorum. Topun başka yerlere atılmamasını talep ediyorum. Çünkü anayasada açıkça yazıyor: Kararı veren yerel mahkeme bu kararı uygular. Evladımıza bir an evvel kavuşmayı bekliyoruz. Hatay halkı da vekiline kavuşmayı bekliyor” dedi.
Atalay’ın ailesinin ve mensubu olduğu TİP’in tahliye beklentisine karşılık Adalet Bakanı Yılmaz Tunç bu konuda çok acele edilmeyeceğini ima etti.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç TBMM çıkışında basın mensuplarının AYM’nin tutuklu milletvekili Can Atalay hakkında verdiği ikinci ihlal kararına ilişkin sorularını cevapladı. Tunç TBMM’de bakanlığının bütçesi görüşülürken AYM’nin kararını öğrendiklerini söyleyerek “Kısa karar çıktı. Gerekçeli kararın yayımlanması lazım. Sonraki süreçte Resmi Gazetede yayımlanır. Yargı süreci içinde tüm bunlar değerlendirilecek hususlardır” dedi.
AYM’nin Can Atalay hakkında aldığı ilk karara Yargıtay’ın ilgili dairesinin uymadığını hatırlatan Tunç “Anayasamızın 83’üncü maddesi, 14’üncü maddesi, 148’inci maddesi, 148/4 fıkrası, tüm bunları mahkemenin önüne geldiğinde o mahkemeler değerlendirir. Bu maddelerin yorumlanması açısından Yargıtay ve AYM’nin görüş farkı ortaya çıkmıştı. Bu görüş farkından dolayı karar söz konusu olmuştu. Şimdi bu yeni bir karar. Bu kararın değerlendirmesini yine ilgili mahkemeler yapacaktır. Süreci hep beraber takip edeceğiz” dedi.
Anayasa Mahkemesi, Can Atalay’la ilgili kararının gerekçesini henüz yayınlamadı, ne zaman yayınlanacağı hakkında bir bilgi de yok.
Can Atalay’ın avukatları Fikret İlkiz ve Deniz Özen ise AYM’nin kısa kararının mahkemeye gönderildiğinin bildirilmesi üzerine harekete geçerek 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurdu. Avukatlar AYM kararına göre mahkemenin infazı durdurarak tahliye kararı vermesini talep etti.