E5’in ‘Mecnun’u: Yürüyen adam Selami yıllardır aşk acısı çekiyormuş
Sevdiği kadından dokuz yıl nişanlılığın ardından ayrılmak zorunda kalan, yıllardır çektiği aşk acısının da etkisiyle her gün E5'te yürüyen Selami Salman evinde ölü bulundu. Ardında bir 'dünya hassas kalpler için cehennemdir' hikayesi bıraktı.
“(…) Zengin ve asil Arap beyinin oğlu Kays okula başlayınca Leylâ ile karşılaşır. Bir süre sonra birbirlerine âşık olan Kays ile Leylâ okulda ve okul dışında çeşitli vesileler bularak bir arada olmaya çalışır. Leylâ’nın annesinin kulağına dedikodular gelir. Annesi uzun nasihatlerden sonra aile şerefinin lekelenmemesi için kızını okuldan alır. Bu ayrılık ıstırabından dolayı Kays perişan olur; halk arasında ‘Mecnun’ diye anılmaya başlar ve çöllere düşer. (…)” – Fuzuli.
Selami Salman gençliğinde oldukça neşeli bir adamdı. Bir gün aşık oldu ve sonsuza dek birlikte yaşamak istediği kadına evlilik teklif etti. “Evet” yanıtını alınca annesiyle yola koyuldu. Adet olduğu üzere kızı ailesinden istediler. Yüzük de taktılar ancak halk arasında ‘nişanlılık’ olarak adlandırılan süreç tam dokuz yıl sürdü. Ve sonunda genç kadının ailesi aniden fikir değiştirdi. Nişan bozuldu. Çift başka yollarda yürümek zorunda kaldı.
Annesi Medine’ye göre bu olaydan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Üstelik adam, sevgilisinden ayrıldığı yetmezmiş gibi bir de kaza geçirdi. Başından yaralandı.
Aylar, mevsimler, yıllar geçti. Selami hiçbir şekilde mutlu olamıyordu. Psikolojisi ve sağlığı iyi değildi. Sonunda yollara düştü.
Türkiye Selami Salman’ı bir ay önce E5’in ortasındaki refüjde yürüdüğü görüntülerle ‘yürüyen adam’ olarak tanıdı. Otoyolu sık kullananlarsa adamın aslında yıllardır kenardan yürüdüğünü, yeni olanın ‘ortaya geçme’ kararı olduğunu biliyordu.
Her gün Tuzla’dan yola çıkıyor, Pendik ve Kartal’dan da geçerek Maltepe’ye gidiyordu. Olayın sosyal medyada yayılmasıyla birçok rivayet ortaya atıldı. Selami içinde olduğu durum hakkında adeta bir kapalı kutuydu:
“İki tur atıyorum. Sabah ve akşam. Sabah 8’de çıkıyorum. Söyleyecek bir şey yok. Ne diyeceğim? Sen de yürüyorsun, sen neden yürüyorsun? Yürürken bunalmıyorum. Kartal’a kadar yürüyorum, Tersane Köprüsü’nden dönüyorum. Sonra eve gidiyorum. Selami’yi arıyor millet, o benim.”
“Burası bana iyi geliyor. Bir istediğim yok. Su veriyorlar, arabadan veriyorlar. Söylüyorum, ‘Selami ben’.”
“Neden yürüyorsun” sorusuna da şu yanıtı veriyordu: “Bekle gör.”
Neyse ki annesi Medine Salman oğlu kadar gizemli değildi. Bir haber ajansına baştan sona yaşananları şöyle anlatıyordu:
“Bir kız sevdi, nişanladım. Dokuz sene nişanlı kaldı. Düğüne hazırlanırken nişan bozuldu, kız tarafı vermedi. Psikolojisi bozuldu bunun. Kendini oraya buraya vurdu. ‘Daha evlenmem’ dedi. Bir de kaza geçirdi, kafasını vurmuş. Ondan sonra hala yollarda dolaşıyor” diye özetliyordu. Çaresiz olduğunu da ekliyordu:
“Öteki çocuklarım gibi sağlıklı olmasını istiyorum ama gücüm yok. Beyim öleli 33 sene oldu. Bazen çocuklar için, kızlar için ‘gelmesinler’ diyor. Ama her zaman değil. Sevdiği kız çoktan evlendi, çoluk çocuğu var. Ama bu evlenmedi. Çaresizim.
‘Kötü evde oturuyor’ diyorlarmış internette. Ne ilgisi var. Ben orada iki gelinle oturdum, kaç torunla, çocukla oturdum. ‘Yolda yürüyor’ diyorlar. Aç susuz sanıyorlar. Yarı yiyor yarı yemiyor. Güneşte soğukta kışta dolaşıyor. Sağlıklı olsa demek ki dolaşmaz bu kadar. Tedavi edilmesini istiyorum.”
Bütüne bakıldığında bu bir ‘yürüyen adam’ veyahut ‘Forrest Gump’ değil, ‘dünya hassas kalpler için cehennemdir’ hikayesiydi.
Siyasetten ekonomiye, spora pek çok konunun aynı anda konuşulduğu Türkiye’de Selami birkaç gün boyunca en ‘hit’ başlıklar arasında yer aldı. Ve adet olduğu üzere o da hızlıca popülaritesini yitirdi. Zaten böyle bir derdi yoktu. Sessizce yürümeye devam etti. Ta ki bu hafta sonuna kadar.
E5 müdavimlerinin özellikle sabah saatlerinde karşılaştığı adamdan iki gündür ses seda yoktu. Çoğu kişi “Denk gelemedik herhalde” diye düşünüyordu. Ancak bugün gelen haberle bunun bir ‘denk gelememe’ olmadığı ortaya çıktı. Selami ölmüş ve öldüğü de bugün bilinir hale gelmişti.
Komşusu arkasından şunları söylüyordu:
“İyi bir arkadaş, iyi bir komşumuzdu. Kendi halinde sürekli gezen bir kişiydi. Zararı kendineydi. Hiçbir komşusuna bir zararı yoktu. Önceden böyle değildi, sonradan akli dengesini kaybetti. Kendi evleriydi. Annesi, kardeşi ve kendi başına oturuyorlardı. Kendisinin bir odası vardı. Tek kalıyordu. Bir şeyden şüphelenmedik. Kendi halindeydi, sürekli yürürdü. Stresini herhalde öyle atıyordu. Maltepe’de yürürken gördüm. En son cumartesi günü gördüm. Evden çıkmadı. Kapıyı kırarak içeriye girmiş annesi ve kardeşleri. Lambaları yanıyordu. Kapısı kapalıydı. Annesi yemek vermeye aşağı inmiş. Ses gelmeyince onlar da polise haber vermişler.”
Nedeni Adli Tıp Kurumu’ndaki incelemelerin ardından belli olacak.