Devleti 38 milyon dolar zarara uğratan hayali ihracat şebekesi yakalandı
OHAL döneminde evinin kapısı kırılıp ailesinin gözü önünde dövülerek gözaltına alınan vatandaş hem beraat etti, hem de hak ihlali davasını kazandı.
Anayasa Mahkemesi (AYM) Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edilen dönemde polisin evini basıp döverek gözaltına aldığı vatandaş hakkında hak ihlali kararı verdi.
15 Temmuz 2016’daki Fethullahçı darbe girişiminin ardından üç ayda bir uzatılarak iki yıl süreyle OHAL ilan edildi. OHAL dönemi hukuka aykırı düzenlemelerle, kamu görevinden ihraç etme, mülkiyete el koyma ve uzun gözaltı süreleri gibi ağır yaptırımlarla devam etti.
İnsan hakları derneklerinin raporlarına göre OHAL döneminde güvenlik güçlerinin ihlallerinin sayısı da arttı. Gözaltı bölgelerinde aralarında çocukların da olduğu çok sayıda vatandaş yaşamını yitirirken kötü muamele ve işkence iddiaları yaygınlaştı.
OHAL döneminde yürütülen soruşturmalarda güvenlik güçlerinin operasyonlarının şiddeti de tepki çekiyordu. 2013 yılında Van Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanun’a muhalefet” suçundan soruşturma başlatılan Ümit Arslan adlı vatandaşın yaşadıkları bunun örneklerindendi.
Ümit Arslan’ın evi hakkındaki soruşturma kapsamında OHAL’in yürürlükte olduğu 10 kasım 2016’da basıldı. Ümit Arslan’ın kapısı kırılarak açıldı, polisler ne bir kimlik ne de bir mahkeme kararı gösterdi. Eve giren polisler kendilerine direnmeyen Ümit Arslan’ı eşi, çocukları ve kardeşlerinin göreceği bir yerde döverek gözaltına aldı.
Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde gözaltına alındıktan sonra sağlık kontrolünden geçen Ümit Arslan hakkında darp edildiğine dair rapor hazırlandı. Ümit Arslan dövülerek gözaltına alındığı “Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanun’a muhalefet” suçundan beraat etti. Kararın 2 Kasım 2018’de kesinleşmesinin ardından Ümit Arslan gözaltına alındığı sırada polisin sözlü ve fiziksel şiddetine maruz kaldığını ifade ederek Van Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulundu.
Ümit Arslan’ın şikayeti başsavcılık tarafından reddedildi. Başsavcılık “Soyut ve genel beyan mahiyetinde bulunulduğu ve tutanak konusu olaydan iki yıl sonra söz konusu iddialarda bulunulduğunu, yeterli delil elde edilemediğini” belirterek kovuşturmaya yer yok (KYOK) kararı verdi.
Ümit Arslan karara itiraz etti, ancak Van 2. Sulh Ceza Hâkimliği başsavcılığın KYOK kararının gerekçesini “yerinde” buldu. Arslan bunun üzerine konuyu 2020 yılında AYM’ye taşıdı.
Ümit Arslan’ın başvurusunu değerlendiren AYM gözaltının ardından Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin düzenlediği darp raporunu hatırlattı.
AYM düzenlenen rapora rağmen başsavcılığın resen soruşturma başlatmadığına, doktor raporuyla ilgili herhangi bir değerlendirmede bulunmadığına, polislerin ifadelerinin alınmadığına, Ümit Arslan’ın ve tanıkların dinlenme talebine dikkat çekti. AYM devamında “Bu nedenle insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının usül boyutunun ihlal edildiği sonucuna varılmıştır” dedi.
AYM oy birliğiyle Ümit Arslan hakkında hak ihlali kararı verdi ve 100 bin TL manevi tazminat ödenmesine hükmetti.
AYM’nin hak ihlali kararını 10 Haber’e değerlendiren ceza hukukçusu Avukat Kazım Yiğit Akalın ihlal kararının ülkemizde sıkça rastlanan bir durumun tezahürü olduğunu belirtti.
“Bu tür hadiselerde daha önce de birçok kez örneği olduğu gibi soruşturma makamları tarafından yeterli araştırma yapılmadan takipsiz kararlar veriliyor” diyen Avukat Akalın, “Bu aslında yargı camiasında savcının polis kuvvetini koruması olarak nitelendirilmektedir” dedi.
Akalın devamında şunları söyledi:
Yargı camiasında bu tür hadiselere ilişkin cezasızlık kavramı ortaya çıkmış, cezasızlık kavramı üzerine birçok makale ve kitap yazılmıştır. Burada savcının refleks olarak gösterdiği durum neticede sizlerin de göreceği hem geri dönmüş hem de devletin 100 bin TL tazminat verilmesi nedeniyle zarara uğratıldığı ortaya çıkmıştır.
Hukuk devletinin, hukuk güvenliğinin, kanun önünde eşitlik ilkelerinin gözardı edilerek yapılan bu tür soruşturmalar hukuk devleti kavramını zarara uğratıyor. Bu karar dikkate alındığında en azından bundan sonrası için bu tür ihlallerin yaşanmaması adına caydırıcılık yaratmasını ümit etmeliyiz. Esasen bu tür ihlallerin keyfi soruşturma yürütmelerin yaşanmaması için ilgili kurum ya da şahısların bu ihlaller nedeniyle belli yaptırımlara maruz kalması da gündeme gelebilir.