İliç faciası: Siyanürden neden korkmalıyız? Mühendis ve doktorlar anlatıyor
İliç'teki madenin öyküsü iki gün önce değil yıllar önce başladı aslında. Başından beri rüşvetle, suçla anılan bir öykü bu. Bu öyküdeki bazı olaylar üstelik Türk siyasi tarihinin hafızasına kazındı. Başrollerden birindeki isim ise bugün Almanya'da.
Erzincan’ın İliç ilçesine bağlı Çöpler köyünde Kanada ile ABD menşeili Anagold Madencilik’in işlettiği, Çalık grubunun da ortağı olduğu altın madeninde toprak kayması oldu ve dokuz işçi yaklaşık 10 milyon ton siyanürlü toprağın altında kaldı.
Ve o siyanürlü toprak Sabırlı deresi olarak bilinen kurumuş dere yatağına aktı. Şimdi korkulan, yağan yağmurla birlikte o topraktaki siyanürün birkaç yüz metre ötede akan Fırat’ın ana iki kolundan Karasu’ya karışacak olması.
Türkiye’nin gözleri kaçınılmaz olarak bu madende ve hemen yanı başındaki köyde.
Gelin, İliç’in minik Çöpler Köyü’nün ve buradaki madenin hikayesine yakından bakalım.
Buradaki siyanür tehlikesini Türkiye gündemine getiren isimlerden Sedat Cezayirlioğlu altın madeni sahası için “dünyanın ikinci Çernobili” diyor. Cezayirlioğlu dün köyüne girmek istedi, jandarmalar köye sokmadı. Cezayirlioğlu sonra da gözaltına alındı. 10Haber’den Caner Polat’ın gözaltına alınmadan önce aradığı Cezayirlioğlu şöyle demişti: “400 yıllık köyüme beni sokmuyorlar.”
Kederli ve zor bir arayış: İliç’te zehirli toprağa daha kazma bile vurulamadı
Cezayirlioğlu köyün tarihini böyle vurguluyordu. Altın madeninin bulunduğu Çöpler köyü 1643 yılında “Cobiler” köyü olarak kayıtlara geçirilmişti. 1916 yılında ise ilk kez “Çöpler” köyü olarak anıldı.
Çöpler maden sahası 1990’lı yıllarda fark edildi ama Anagold şirketi 1999 yılında arama faaliyetlerine başladı. İlk etapta 110 bin metre sondaj yapıldı. 2010 yılının sonlarına doğru da işletme faaliyete geçti.
2010 yılına gelene kadar Anagold şirketi bölgenin hemen bütün yerel yöneticilerini bir biçimde etkisi altına aldı.
İliç kaymakamı, belediye başkanı, valilik yetkilileri, AK Parti, CHP, MHP ve ANAP ilçe başkanlarından oluşan toplam 18 kişiyi 15 Ekim 2005’te ABD’ye götürdü.
Şirket gezilerini sürdürdü, sonraki gezilere dönemin Erzincan Belediye Başkanı, Kemaliye Belediye Başkanı, Aras Elektrik müdürü, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı, Erzincan Belediye Birliği Başkanı, emniyet müdürü ve yerel gazeteciler de katıldı.
Şirket 2005-2006 yıllarında yerel halkın önde gelen isimlerini ikna turlarıyla etkisi altına almaya çalışırken İlhan Cihaner 2007 yılında Erzincan’a Cumhuriyet Başsavcısı olarak atandı…
Burada bir parantez açalım.
Maden sahasındaki siyanürlü toprağın kaymasının ardından şimdi bir soruşturma başlattı savcılık; şu ana dek şirkette yönetici pozisyonunda sekiz kişi gözaltına alındı. Çok kritik bir bilgiyi Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar dün (15 Şubat 2024) verdi. Bakan Bayraktar Anagold şirketinin temsilcilerinin maden sahasında olmamasını şöyle açıkladı:
“Nerede eksiklik varsa ortaya çıkaracağız. Kimlerin sorumluluğu varsa onların yargı önüne çıkmasını temin edeceğiz. Buradaki işletmeci şirketin yönetim düzeyinde zafiyeti olduğunu görüyoruz. Hala yabancı şirketin temsilcileri burada değiller. Burada hiçbir şeyin üstünün örtülmeyeceğini garanti ediyoruz.”
Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar bu açıklamasıyla soruşturmanın maden sahasında bulunan birkaç kişiyi gözaltına almakla kaldığının altını çiziyor. Oysa Bakan Bayraktar’ın altını çizdiği gibi soruşturmanın genişletilmesi ve her yönüyle aydınlatılması gerekiyor.
Peki bunu yapabilmek için soruşturmaya nereden başlamak gerekiyor?
Bu sorunun yanıtını en iyi savcılar bilecektir, fakat biz arşivin kapağını kaldıralım ve geçmişte yapılan hataları, işlenen suçları bir kez daha gözler önüne serelim ki kimse bunları unutmasın!
Ve belki de soruşturmanın “bir” numaralı sanığının kim olabileceği tartışması da başlamış olur.
Anlatalım.
2007 yılında Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı olarak göreve başlayan İlhan Cihaner’e bir ihbar geldi. Bu ihbarı destekleyen yerel basındaki haberleri de fark etti Cihaner. İhbar ve haberler Çöpler madenini işaret ediyordu. Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner de madenin bağlı olduğu İliç ilçesinin savcısı Bayram Bozkurt’u görevlendirdi. Ancak aradan bir yıl geçti, Bozkurt dosyayı sonuçlandırmadı. Savcının dosyayı neden sümenaltı ettiğini araştırmaya başlayan İlhan Cihaner bu kez de madeni soruşturmakla görevlendirdiği savcının maden şirketinden rüşvet aldığı iddialarıyla karşılaştı.
Dönemin köy muhtarı Cahit Keklik, savcı Bayram Bozkurt’un “10-15 bin TL versinler işi kapatayım” dediğini söylüyordu. İfadesinde “Rüşvet şirketin bilgisi dahilinde İstanbul’daki avukatlar aracılığıyla, elden her ay Savcı Bayram Bozkurt’a verilmektedir” diyordu muhtar Keklik.
İl jandarma Komutanı Albay Recep Gençoğlu’nu ziyaret eden şirketin ABD’li müdürü de savcının rüşvet istediğini söylemişti.
Başsavcı İlhan Cihaner bunun üzerine savcı Bayram Bozkurt hakkında rüşvet soruşturması başlattı. Ama başlattığı soruşturmayı sonlandıramadı. Adalet Bakanlığı’ndan gelen talimat üzerine soruşturmayı kayda geçirdi, Adalet Bakanlığı’na gönderdi.
Bugün yaşanan maden faciasının yıllar önce önüne geçmek, şirketi usulsüz işleri varsa cezalandırmak ve kamu yararını öne çıkarmak amacıyla başlatılan soruşturmanın savcısı Bayram Bozkurt da savsaklamak bir yana o soruşturmayı yapmadı zaten. Sonra rüşvet aldığı da tespit edilince o dosya da kapandı. Bugünlere böyle gelindi.
Devam edelim.
Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner tam da o günlerde Fethullah Gülen Cemaati ve İsmailağa tarikatı hakkında soruşturma başlattığı için hedef alındı. Dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek durdurmak istedi soruşturmaları, bunun telefon tapeleri çıktı, direndi Cihaner, durdurmadı soruşturmayı. Bunun üzerine yeni bir formül bulundu. Terör davalarına bakan özel yetkili savcı Osman Şanal girdi devreye. Soruşturmayı Cihaner’in elinden aldı. Gerekçe “cemaat silahlı terör örgütüydü ve dolayısıyla soruşturmayı düz savcılar değil özel yetkili savcı yapardı” ve o savcı da kendisiydi. Ardından da 16 Şubat 2010’da yine Savcı Osman Şanal tarafından makamında gözaltına alındı Cihaner.
Ergenekon terör örgütüne üyelikten gözaltına alınmıştı İlhan Cihaner ve onu suçlayan da bir gizli tanıktı; gizli tanık Efe!
Kimdi bu Erzincan’daki Ergenekon kumpasının gizli tanığı Efe?
İliç Savcısı Bayram Bozkurt’tu.
Avukat Turgut Kazan Ergenekon davasının gizli tanığı Efe’nin aslında İliç eski Savcısı Bayram Bozkurt’un ta kendisi olduğunu iki ayrı dosyada yer alan ve bire bir aynı olan imzaları delil göstererek açıklamıştı.
Bunun üzerine yaptığım araştırmada Bozkurt’un tanık koruma programına alındığını ve estetikle yüzünün değiştirilip “Hakan Aslan” adıyla yine savcı olarak görevlendirildiğini yıllar önce yazmıştım.
Evet, yanlış okumadınız.
İliç’teki Çöpler madenini soruşturmayan, üstelik rüşvet aldığı için hakkında soruşturma başlatılan “savcı” gizli tanık olup estetikle yüzünün değiştirdi ve yeni adıyla bir başka ilçeye yine “savcı” yapıldı.
Hikayeyi devam ettirelim, çünkü bugüne büyük dersler var.
FETÖ’cü olduğu tespit edilen Bayram Bozkurt 15 Temmuz darbe girişiminden sonra saklandığı evden kaçarken ayağını kırıp düştü ve tutuklandı.
Etkin pişmanlıktan yararlandı bu kez. Oysa Bayram Bozkurt hakkında hazırlanan iddianamede şu ifadeler yer almıştı:
“FETÖ’nün kamuya yerleştirdiği şahıslarla ilgili ayrıntılı ifade vermiş ise de bu ifadelerin tıpkı gizli tanıklık yaptığı dönemlerdeki gibi genel, soyut ve spekülatif olduğu anlaşılmaktadır.”
İddianamedeki bu tespitlere rağmen ilk duruşmada serbest bırakıldı.
Makedonya’ya gitti, burada sahte diplomatik pasaportla yakalandı.
Son olarak Almanya’da ortaya çıktı.
İsmi ve kılığı yine değişmişti. Bu kez Ali Aras’tı adı…
O hep değişti. Bayram Bozkurt’tu, Hakan Aslan oldu, sonra Ali Aras.
Ama İliç, Çöpler köyünün kaderi değişmedi. Dünden belliydi ne yaşayacağı. Rüşvetle sümenaltı edilen bir soruşturmanın bitirilmesini 17 yıldır beklerken başına bu felaket geldi. 10 milyon ton siyanürlü toprak indi başına. Altında da dokuz işçi var.
Kim bilir, o gün o soruşturma yapılabilse bugünkü felaket yaşanmayacaktı belki…
Bayram Bozkurt’a ise Almanya sefası kaldı…