2011'de o dönem başbakan olan Erdoğan'ı protesto ederken polisin sert müdahalesi sonrası kalp krizi geçirip ölen Metin Lokumcu'yla ilgili davada tüm polisler beraat etti.
Emekli öğretmen Metin Lokumcu, 2011’de Artvin Hopa’da dönem başbakanı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın mitingi öncesi yapılan protestoda polisin sıktığı basınçlı su ve biber gazı sonrası kalp krizi geçirmişti. Lokumcu daha sonra kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.
Erdoğan, Lokumcu ile ilgili ”Orada bir vatandaş kalp krizi geçiriyor. Yani bu vatandaşın ölüm sebebi, acaba gazdan mı kaynaklandı yoksa farklı bir sebep mi var? Şu anda elimizdeki verilere göre, kalp krizi neticesinde ölmüş olan bir kişiyi kalkıp farklı bir yere çekmenin anlamı yok” demişti. Daha sonra bir programda konuyla ilgili kendisine soru soran, aynı zamanda Lokumcu’nun akrabası olan gazeteci Ruşen Çakır’a ise tepki göstermişti. Ayrıca biber gazının ise ‘modern’ olduğunu söylemişti.
Lokumcu’nun ölümüyle ilgili açılan dava ise dün sonuçlandı. 13 polis hakkında açılan davanın 14’üncü duruşması Trabzon 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. 13 sanık hakkında beraat kararı verildi.
Mahkeme heyeti Metin Lokumcu’ya fiziken darp ve müdahale olmadığına belirterek toplumsal olaylara müdahaledeki ‘orantılılık’ ilkesini hatırlattı. Ayrıca biber gazı kullanımının silahtan yararlanma olarak kabul edildiğini de belirtti. Mahkeme, Metin Lokumcu’nun ölümü ile sonuçlanan olayda illiyet bağı olmadığını söyledi. İlliyet bağı olmadığı yerde kusurdan bahsedilemeyeceği de anlatıldı. Yapılan müdahalenin orantılı olduğunu belirten mahkeme heyeti tüm sanıkların beraatine -istinaf yolu açık olmak üzere- karar verdi.
Duruşmanın ardından Metin Lokumcu’nun oğlu Ulaş Lokumcu yaptığı açıklamada öfkeli olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Belki çoğumuz sonucun böyle olacağını biliyorduk, ama biz son ana kadar bir umut bekliyorduk. Karalamaya çalıştılar, babamı hasta ilan ettiler, bile bile hukukun bugün sınıfta kaldığını izledik. Üzüldüğüm nokta gerekçeli kararda o kadar biz 13 yıldan beri anlatmamıza rağmen bizi hiç dinlememişler kendi kafalarına göre zaten kararı netleştirmişler. Bizi buraya hepimizi gelip götürüp hani sizi adliye koridorlarında süründüreceğiz lafını 13 yıl boyunca biz bunu yaşadık. Bu karar benim gözüm ve gönlümde yok hükmünde ben çünkü babamın çok sağlıklı, gücünün yerinde olduğu, o gün orada haklı bir mücadele verdiğine inanıyorum ve bunu da ispatladığını gönül rahatlığıyla tüm Türkiye ve kamuoyunun gördüğüne eminim. Öfkeliyim, cümleleri seçemiyorum, sinirime yenik düşmek istemiyorum. Çünkü hala biz bu coğrafyada yaşıyoruz, her gün üzerimize daha da baskıyla geliyorlar ama bir yerde kırılma noktası olursa maalesef bu ülke çok başka yerlere gidecek. Biz inatla adalete inanmaya çalışıyoruz, hukuka inanmaya çalışıyoruz maalesef yargı da bizi inatla bundan uzaklaştırmaya çalışıyor. Güçlülerin yanında olmaya çalışıyor ama hiçbir zaman haklının yanında olmaya çalışmıyor. Biz haklıyız bu sonucu hiçbir şekilde kabul etmiyoruz taktiri kamuoyuna bırakıyoruz.”