‘Olası İstanbul depreminde 80 bin bina yıkılacak’

Büyük deprem beklenen İstanbul'da plansız yapılaşma herkesin gündeminde ancak henüz bir önlem yok. Prof. Dr. Tüysüz ise 70-80 binanın yıkılacağını ya da ağır hasar alacağını söyledi.

Gündem 6 Şubat 2024
Bu haber 11 ay önce yayınlandı
17 Ağustos depreminde çekilen bir fotoğraf.

Uzmanlar Türkiye’nin deprem ülkesi olduğunu her fırsatta söylüyor ve önlem alınması için uyarıyor. Bugün yıldönümü olan büyük depremler bunun kanıtıydı ve 53 binden fazla insanın bir gecede ölmesine neden oldu. Büyük depreme gebe İstanbul’da yaşayanlarsa tedirgin, uzmanlar bir an önce harekete geçilmesi konusunda ısrarcı.

Marmara Bölgesi’ndeki deprem riskine analiz eden Jeoloji Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Okan Tüysüz bölgede deprem tekrarlama aralığının dolduğunu vurguladı. Zaman belirtmek mümkün olmasa da deprem olasılığının yüksek olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tüysüz Türkiye’de yapı kalitesinin son derece düşük olduğunu ifade etti.

‘İmar affı dirençsiz yapıları teşvik etti’

Nüfusun artması ve köyden kente göçün hızlanmasıyla birlikte 1950’den bu yana plansız kentleşmenin yükseldiğini belirten Prof. Dr. Tüysüz “Bir türlü gelişmiş ülkeler seviyesine çıkartılamayan yapı işçiliği ve denetimi, deprem dirençsiz kent sorununun kar topu gibi giderek büyümesini sağlarken büyük ölçüde siyasi beklentilerle çıkartılan onlarca imar affı da afet dirençsiz yapıları önlemek bir yana teşvik eden bir unsur olmuştur” dedi.

’70-80 bina çökecek ya da ağır hasar alacak’

Prof. Dr. Tüysüz İstanbul’da 1 milyon 120 bin binanın en azından 700 bin tanesinin olası bir depremde hasar alacağının, bunların 70 ila 80 bin tanesinin ise ya çökeceği ya da çok ağır hasar alacağının bilindiğini söyledi. Bunlar bilinmesine rağmen bu büyük sorunun nasıl ve ne sürede aşılabileceği konusunda toplumda güven oluşturan ve inanılan bir yol haritası oluşturulamadığına vurgu yapan Tüysüz Türkiye’nin en aktif deprem kuşaklarından biri üstünde olduğunu vurguladı.

“Ülkenin en önemli deprem kaynaklarından biri olan yaklaşık 1600 kilometre boyundaki Kuzey Anadolu Fayı Bingöl Karlıova’dan başlayarak batıya doğru Erzincan-Niksar-Tosya-Bolu yönünde uzanıyor” diyen Prof. Dr. Tüysüz şu teknik bilgileri aktardı:

“Bolu’dan batıya doğru kollara ayrılan fayın kuzey kolu Düzce ve Sakarya’dan geçerek İzmit Körfezi’nden denize giriyor ve Adalar açığından geçip Kumburgaz-Silivri-Tekirdağ açıklarından geçerek Mürefte’de tekrar karaya çıkıp Saros Körfezi’nden Kuzey Ege ve Yunanistan’a kadar uzanıyor. Ölçümlere göre bu kolda fayın 15-20 mm/yıl olan hareket hızı diğerlerine göre çok daha fazla ve bu nedenle de ‘Ana Kol’ olarak adlandırılan bu kolda depremler daha sık oluyor. Bolu-Geyve-İznik Gölü’nden geçen güney kol ise Gemlik körfezinden Marmara suları altına girip sahile paralel uzanıyor. Erdek’te karaya çıkarak Edremit Körfezi’ne doğru uzanıyor. Bu kol da büyük depremler üretiyor ancak daha geniş zaman aralıklarıyla.”

‘Bizans ve Osmanlı kayıtlarında İstanbul depremleri var’

İstanbul hakkında bilinenlerin ise çok daha eskiye dayandığını söyleyen Prof. Dr. Tüysüz, Bizans ve Osmanlı kayıtlarında kenti önemli oranda etkileyen 100’den fazla deprem olduğunu anlattı.1900 yılı öncesinde sismik ölçüm cihazları olmadığından bu depremlerin nerede, hangi fay üzerinde ve hangi büyüklükte olduklarının net olarak bilinemediğini söyleyen Prof. Dr. Tüysüz, yarattıkları hasarın tarihteki kayıtları dikkate alınarak bu özellikleri konusunda tahminler yürütüldüğünü anlattı.

‘1999’dan beri büyük deprem beklentisi var’

“Bu bilgilerin net olarak bilinmesi gelecekteki deprem olasılıklarının hesaplanmasında son derece önemli. Buna rağmen en azından 1509 ve 1766 (elbette öncesi ve sonrası da var) depremlerinin İstanbul ve çevresinde önemli hasar yaratan 7’den büyük depremler olduğu ve bunların Ana Kol’dan kaynaklandığı genel kabul görüyor” diyen Prof. Dr. Tüysüz, 17 Ağustos 1999 Gölcük depreminin doğu ve batıdaki faylarda gerilim artışına neden olduğu bu depremin hemen ardındaki çalışmalarla ortaya konduğunu belirtti. Bununla birlikte 12 Kasım 1999 Düzce depreminin bu nedenle olduğunu da anlatan Prof. Dr. Tüysüz, “Batıdaki kesimde yani Marmara Denizi’nde de o tarihten bu yana bir büyük deprem beklentisi var” dedi.

Bu senaryolar ışığında ortaya çıkan durumun iç acıcı olmadığını kaydeden Prof. Dr. Tüysüz, olası bir depremde en büyük hasarı alması beklenen yerlerin Marmara Denizi kıyılarına en yakın alanlar olduğunu belirtti. Depremle mücadele ederken altın kurallardan birinin depremin şiddetli beklendiği yerlerde nüfusun ve sanayinin artırılmaması ve bunların tehlikenin yüksek olduğu alanların dışına taşınması olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tüysüz, Marmara çevresinde bu kuralların hiçe sayıldığını ifade etti.

6 Şubat’ın yıldönümüne bir kala 7 büyüklüğünde deprem uyarısı6 Şubat’ın yıldönümüne bir kala 7 büyüklüğünde deprem uyarısı

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.