Yerin altında bir dünya: Konya’da yeni bir antik kent keşfedildi
Konya'da yedi kişinin öldürüldüğü Dedeoğulları davasında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 10 kişi hakkında verilen beraat kararını hukuka aykırı buldu. Başsavcılık talebini Yargıtay 1’inci Ceza Dairesine iletti.
Konya’nın Meram ilçesinde 2021 yılının 30 Temmuz’unda bir katliam yaşandı. Katliamın ırkçı saiklerle işlenip işlenmediği tartışması hem kamuoyunun gündemindeydi hem de yargıdaki kararın konusu oldu. Çünkü Dedeoğulları ailesinden yedi kişi Mehmet Altun’un silahından çıkan kurşunlarla kendi evinin bahçesinde öldürülmüştü. Mehmet Altun’la birlikte annesi, babası ve eşinin de aralarında olduğu 13 kişi tutuklanmış, ilerleyen haftalarda, Altun dışındaki tüm şüpheliler serbest bırakılmıştı.
Dedeoğulları ailesi bu saldırıdan önce, 12 Mayıs’ta da katil zanlısı Mehmet Altun’un akrabalarının taşlı sopalı saldırısına uğramış, aile bireylerinin birçoğu ağır yaralanmıştı. Dedeoğulları ailesi, olayın ardından basına yaptıkları açıklamalarda “Kürt oldukları için 15 yıldır komşularının ırkçı saldırılarına maruz kaldıklarını” öne sürmüşlerdi.
Konya 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi Mehmet Altun’a ‘canavarca hisle tasarlayarak kasten öldürme’ suçundan 7 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. İşlenen cinayetleri azmettirmek ile yargılanan diğer 10 sanık hakkında ise beraat kararları veridi. Karar, Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1’inci Ceza Dairesi tarafından da onandı. Ancak dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na taşındı ve mahkeme Mehmet Altun ve diğer sanıklara dair yeterli derecede araştırma yapılmadığı, Altun’un azmettirenlerin olup olmadığının ortaya çıkarılmadığını gerekçesiyle dosyanın bozulup tekrardan görülmesini talep etti.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı aileler arasındaki husumete ve 12 Mayıs’taki saldırıya dikkat çekti. Üstelik başsavcılık işsiz olan Mehmet Altun’un banka hesaplarındaki yüklü miktarda paraya ve harcamalara işaret etti. Üstelik saldırının hemen ardından Mehmet Altun’un blasının yanında yaşamaya başladığı, 15 Ağustos’ta ise iş aramak bahanesi ile ilçeyi terk ettiğini belirten Başsavcılık, Türkiye’nin farklı kentlerindeki lüks otellerde konaklayan Altun’un bu ödemeleri nasıl yaptığının araştırılmadığına dikkat çekti.
Başsavcılık, Altun’un 20 Temmuz’da kiraladığı araç ile Meram ilçesini döndüğü, sonrasında ise Dedeoğulları Ailesi’ne yönelik katliam hazırlığına başladığını kaydetti. Altun’un burada iki günlüğüne kiraladığını bir başka araçla benzin istasyonundan 5 litrelik su bidonuna benzin doldurup ailenin evine gittiğini belirten Başsavcılık, sonrasında yaşananlara şöyle yer verdi:
“Araçtan inerek yüzünde tanınmamak amacıyla beyaz bir maske taktığı halde, elinde içinde suçta kullandığı tabanca, tabancaya takılı halde içinde on beş adet merminin basılı olduğu bir şarjör, yine içerisinde on beş tane mermi basılı başka bir şarjör ve yirmi adet mermi ihtiva eden kutunun bulunduğu beyaz bez torba ile maktullerin ikamet ettiği evin dış kapısının önüne gittiği, burada yanına gelen maktullerden Sibel’e kendisinin Meram Belediyesinden geldiğini söyleyerek, maktulleri toplu halde bir araya toplamak amacıyla bütün aile fertlerinin evde olup olmadığını sorduğu, Sibel’in kardeşi Barış’ın evde olmadığını fakat kısa süre sonra eve geleceğini söylemesi üzerine aracına binip bir süre dolaştıktan aynı gün saat 18.19 sıralarında tekrar maktullerin evinin önüne gelmiştir.”
Altun’un tüm aile bireylerini bir araya topladığı, ardından da beyaz maskeyi yüzünden çıkarıp 7 aile üyesine ateş ettiğini belirten Başsavcılık, sanığın kimseyi hayatta bırakmamak için yerde yatan Barış ve Metin Dedeoğullarına ateş ettiğini, 7 kişiyi öldürdükten sonra aldığı benzinle evin içine girip ateşe verdiğini kaydetti. Başsavcılık, 4 Ağustos günü yakalandığında Altun’un katliamda kullandığı silahın da üzerinde bulunduğunu ifade etti. Başsavcılık sanıklardan Ali Çalık ve Veli Keleş’in ise ellerinde atış artıklarının tespit edildiğini de işaret etti. Dedeoğulları Ailesine yönelik saldırı ve katliamın ırkçı saikle yapılmadığı, bu nedenle “soykırım” veya “İnsanlığa karşı suç” kapsamına girmediğini savunan Başsavcılık, Altun’a verilen cezanın onanmasını uygun gördü.
Başsavcılık sanıklardan Ali Çalık, Ali Keleş, Ayşe Keleş, İbrahim Keleş, Ali Keleş, Lütfi Keleş, Ramazan Çalık, Ali Keleş, Veli Keleş ve Yahya Çalık hakkında verilen beraat kararlarına dair ise şu değerlendirmelerde bulundu:
“Sanıkların kullandıklarını kabul ettikleri ve kullandıkları kabul edilen cep telefonlarının olay yeri ve çevresinde bulunan baz istasyonlarından hangi genişlikte bir alanda sinyal alabileceği, sanıkların olaydan altı ay öncesine kadar kullanmış olduğu cep telefonları baz bilgileri tespit edilerek, sanık Mehmet Altun’un kalmış olduğu illerde birlikte bulunup bulunmadıklarının araştırılması, yine olay anı ve yakalama anına kadar olan süredeki konumlarının belirlenmesi amacıyla dosya içeriğinde düzenlenen iletişimin tespitiyle ilgili tüm raporların olaya uygun olup olmadığı hususlarında ulaşım imkan ve zamanlarını da gösterir şekilde aralarında iletişim uzmanı ve elektrik-elektronik mühendislerinin de bulunduğu bilirkişi heyetinden denetime imkan verecek şekilde ayrıntılı ve krokili rapor aldırılması, iletişim bilgileri kullanılarak yapılacak olan bu tespitlerin karar yerinde ayrıntılı olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.”
Cinayet mahalli ve çevresi ile tarafların evlerinden elde edilecek tüm görüntü kayıtlarının temin edilerek titizlikle incelenmesi gerektiğini belirten Başsavcılık ayrıca sanıkları tanıyan yerel halkan kimselerin de delilleri değerlendirmesi, görüntüleri incelemesi gerektiği yönünde görüş bildirdi. Sanıklardan Ali Çalık ile Veli Keleş’in ellerinde bulunan atış artıklarının ne şekilde bulaştığına dair araştırmanın ve bilirkişi raporların yeniden hazırlanması gerektiğini söyleyen Başsavcılık, yine katil zanlısı Mehmet Altun’un Mayıs ve Temmuz ayları boyunca kaldığı farklı otellere ve yaptığı seyahatlere işaret ederek, “Konaklamış olduğu otellere ve kiraladığı araca ödemiş olduğu ücretlerin kalem kalem tespit edilmesi, en son çalışmış olduğu iş yeriyle ilgili; işten ayrılma tarihi, çalışma süresi, maaşı, ayrılış nedeni, işi bırakmasının ardından iş yeri tarafından kendisine herhangi bir tazminat ödenip ödenmediği, dosya kapsamından da anlaşılacağı üzere çeşitli bankalardan çekmiş olduğu kredilerin miktarı, kredi taksitlerinin ödenip ödenmediği, ödendiyse kimin tarafından ödendiği, tüm bankalardaki hesap hareketlerinin araştırılması gerekmektedir” dedi.
Altun’un harcamaları ile varsa çektiği kredilerin birbiri ile uyuşup uyuşmadığına dair bilirkişi raporunun hazırlanmasını da isteyen Başsavcılık, “Kendisine herhangi bir maddi yardımda bulunup bulunulmadığı, bulunulduysa bu yardımın kimler tarafından yapıldığı hususlarında ayrıntılı rapor alınması, tüm sanıkların iki ay boyunca kiralamış oldukları da dahil olmak üzere fiilen kullanmış oldukları taşıtların plakalarının tespit edilmesi, ardından plaka tanımlama sisteminden faydalanmak suretiyle, mezkur süre boyunca ‘fail’ sıfatı olan sanık Mehmet Altun ile birlikte bulunup bulunmadıklarının araştırılması, birlikte bulunduklarının tespiti halinde bu durumun konumu, tarihi ve saatinin belirlenmesi, sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tayin edilmesi yerine, soruşturma ve kovuşturma aşamasında toplanan delillerin hükme ne şekilde esas alındığı karar yerinde tartışılmadan, içerikleri ve mahkumiyete niçin yeterli olmadıkları tam olarak değerlendirilme yapılıp açıklanmadan, alınan bilirkişi ve ekspertiz raporlarının içeriklerinden bahsedilmeden, sadece mezkur delillerin nelerden ibaret olduklarının gerekçeli kararda gösterilmesi ve ayrıca eksik soruşturma yapılması suretiyle yazılı biçimde beraat hükümleri kurulması kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir” ifadelerini kullandı. Savcılık, talebini Yargıtay 1’inci Ceza Dairesine iletti.