Aynı yıl doğdular, ikisi de yetimdi, asker oldular ve Çanakkale’yi geçilmez kıldılar
Çanakkale Savaşları’nın en bilinen alaylarından biridir 57. Alay. Öyle ki bu savaşla özdeşleşmiştir. Savaş meydanında gösterdiği kahramanlıklar nedeniyle tarihe de şanlı alay olarak geçmiştir. Lakin buna rağmen 57. Alay’ın komutanı Yarbay Hüseyin Avni Bey’in ve ailesinin öyküsü pek bilinmez. Oysa 18 Mart’ta Çanakkale Boğazı’nı geçemeyen İtilaf Devletleri’nin karadan çıkarma yaptığı 25 Nisan’da Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle düşmanı ilk durduran iki alaydan birinin komutanıdır Hüseyin Avni Bey. Direnişleriyle savaşın seyrini değiştirmişlerdir. Gözü pek bir komutan olduğu Mustafa Kemal Atatürk tarafından her fırsatta dillendirilen Yarbay Hüseyin Avni Bey’in ve ailesinin hikayesi, aradan geçen uzun yılların sonunda kendisiyle aynı adı taşıyan torunu Hüseyin Avni Tanman ile tarihçi Ahmet Yurttakal’un yazdığı, Kronik Kitap’tan çıkan ‘Şanlı 57. Alay’ın Cesur Komutanı Şehit Hüseyin Avni Bey’ kitabıyla gün yüzüne çıktı.
Gözü kara bir komutan ve ince ruhlu bir baba
Yarbay Hüseyin Avni Bey Çanakkale Savaşları sırasında 13 Ağustos 1915’te Ramazan Bayramı’nın ikinci günü bir obüs saldırısı sonucu Çanakkale’de şehit düşer. Şehit düştüğü yerde, yakın tarihimizin önemli generallerinden Fahrettin Altay da vardır ve onun yönlendirmesiyle gömülür. Asker olarak çok sert, gözü kara ve kararlıdır Yarbay Hüseyin Avni Bey. Hiç çekinmeden verdiği emirlerin uygulanmasını ister. Ama askerine örnek olmak için elinde kılıçla en ön saflarda çarpışacak kadar da cesurdur. Üstlerine doğru bildiğini, sözünü sakınmadan söyler. Onlarla tartışmaktan çekinmez. Lakin cephedeki bu mizacına rağmen bir baba olarak ince ruhlu, sevgi dolu, ailesinin maddi manevi her sorunu ile ilgilenen örnek alınacak bir kişiliktir. O savaş koşullarında ailesiyle sık sık mektuplaşır. Cephede, çocuklarının okulundan akrabalarının işlerine kadar ailesini ilgili her şeyi takip eder. Son günlerindeki üzüntüsünün sebebi çocuklarını bayramda göremeyişidir. Ailesine hasret son nefesini vermiştir.
Arkasında iki yetim bıraktı
Yarbay Hüseyin Bey şehit düşünce arkasında Fehmi ve Melek adıyla iki yetim bırakır. Bu yetimlerden 12 yaşındaki Fehmi çok küçük olsa da ailenin tek erkek çocuğu olarak annesi ile kız kardeşi Melek’in sorumluluğunu üstlenir. Bir taraftan aile sorumluluğu bir taraftan da savaş ve yokluk yıllarının getirdiği sıkıntılarla mücadele eder. Tam da böylesi sıkıntılı günlerde oturdukları ev yanar. Bütün bu kötü günlerin üstesinden, küçük Fehmi, şehit babası gibi asker olma hayaliyle gelir.
Oğlu Tekin, babası gibi bir asker olmak istedi
Ancak bu isteği annesi Fatmatüzzehra Hanım tarafından kabul görmez. Yıllar süren zorunlu ayrılıklar ve savaşın getirdiği acılardan sonra annesi oğlunun da asker olmasını istemez. Fakat zamanla direnci kırılır. Fehmi 13 yaşında Harp Akademisi’ne başvurur. Önce kabul edilmez. Dilekçesini Maarif Nezareti’ne üst yazı ile nakleden kişi Çanakkale’de babasının da komutanlığını yapan, şehadetinde yanında olup defneden, dönemin Harbiye Nezareti Müsteşarı Fahrettin Altay’dan başkası değildir. Böylece Fehmi bir yıl Galatasaray Lisesi’nde okuduktan sonra baba mesleğini yapmak için o yılın sonunda Kuleli Askeri İdadisi’ne geçer. Öğrenciliği savaş yıllarına denk gelir Fehmi’nin. İstanbul, İtilaf Kuvvetler tarafından işgal edilince askeri okullar kapatılır. O da sınıfıyla Ankara’ya talimgaha gönderilir, burada ortaokulu bitirir. Lise öğrenimi için Konya Askeri İdadisi’ne gider.
Mustafa Kemal Atatürk aileye Arıburun soyadını verdi
Mustafa Kemal Atatürk, Fehmi’ye uzaktan da olsa göz kulak olur. Çünkü çok sevdiği ve saydığı bir askerin yetim oğludur o. Ve bir emanettir. Ki zaten Atatürk, soyadı kanunu çıkınca ailenin soyadının Arıburun olmasını isteyecektir. Sakarya Savaşı’ndan önce askeri lisede öğrenci olan Fehmi (okul yıllarında Kültigin’den esinlenerek Tekin ismini alır) cepheye gitmek için o yıllarda çok isteklidir. Ankara’daki talimgahtan kaçarak Çankaya’daki köşke kadar çıkar. Çanakkale’den tanıdığı ve sevdiği Yarbay Hüseyin Avni Bey’e büyük bir hürmet besleyen Mustafa Kemal Paşa, onu kabul eder. Fehmi cepheye gitmek istediğini ama komutanlarının onu Konya Askeri Lisesi’ne göndereceğini söyler. O ana kadar bir baba gibi davranan Mustafa Kemal Paşa, birden hiddetlenerek ona askerliğin ilk kuralını hatırlatır ve komutanlarına itaat etmesini söyleyerek onu okuluna geri gönderir.
Babasının hatırasına layık olmaya çalışan Fehmi bilinen ismiyle Tekin Arıburun, hayatı boyunca onun kahramanlığını örnek alır. Harp Akademisi’ni birincilikle bitirip Cumhuriyetin ilk pilotlarından olur. NATO Savunma Koleji Komutanlığı, Hava Kuvvetleri Komutanlığı ve iki dönem Senato Başkanlığı, kısa süre de Cumhurbaşkanı vekilliği ile birlikte askeri ve siyasi hayatında en üst kademelerde devlete hizmet eder.
Şehit Hüseyin Avni Bey’in mezarı 37 yıl sonra bulundu
Ama bütün bunlar olurken Tekin Arıburun, Çanakkale’de şehit düşen babası Yarbay Hüseyin Bey’in mezar yerini araştırır yıllarca. Bildiği tek şey kendisine tarif edilen üç çam ağacının ortasına babasının gömüldüğüdür. Fakat mezar yerini bulamaz bir türlü. Ta ki 1952 yılına kadar. 1952 yılında Çanakkale Savaşları’nı anmak askerlerin katıldığı bir gezi düzenlenir. Geziye katılanlar arasında Fahrettin Altay da vardır. Tekin Arıburun’un sorması üzerine Altay kollarında şehit olan Yarbay Hüseyin Bey’in mezar yerini gösterir. Mezar yeri kazılınca adının yazılı olduğu teneke parçası bulunur. Şehit olurken sayıkladığı çocukları, subay arkadaşları, emrindeki askerlerden bazıları o an oradadır.
57. Alay’ın komutanının general oğlu 27 Mayıs’ta Yassıada’da
27 Mayıs 1960 günü Arıburunların hayatında bir dönüm noktası olur. Askeri darbe sırasında Hava Kuvvetleri Komutanı’ydır Tekin Arıburun. Darbeye karşı çıktığı için Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndan emekliye sevk edildir. Rütbesi onbaşılığa düşürülür ve Yassıada’ya hapsedilir. Tekin Arıburun için babasının şehit olduğu 13 Ağustos özel bir gündür. Fakat o yıl hapisteydir. 13 Ağustos 1960 günü Tekin Arıburun annesi ve kız kardeşine de bir mektup yazar. Bu mektup, torunu Hüseyin Avni Tanman ve araştırmacı Ahmet Yurttakal’ın birlikte yazdığı ‘Şanlı 57. Alay’ın Cesur Komutanı Şehit Hüseyin Avni Bey’ kitabında ilk defa yayımlandı. “Sevgili Anneciğim, Sevgili Melek Hemşirem, Bugün siz de babamı anıyorsunuz ben de! Şehit oluşunun kırk beşinci yılı. Atatürk’ün en çok sevgi gösterdiği, kahramanlığını övdüğü arkadaşlarından biri. En çok üzüldüğüm şey, bu yıl harp yerini ve şehadet makamını ziyaret edemeyişimdir. Tanrı, o yattıkça sizlere ömür ve sağlık versin! Oğlunuz Tekin Arıburun… Yassıada/13.08.1960”
Tekin Arıburun kasım ayında serbest bırakılır. Hep babasının şehit olduğu gün 13 Ağustos’ta vefat etmek istemiştir. İstediği gibi de olur. 1993’te 90 yaşında İzmir’de hayata gözlerini kapar. Devlet töreni ile Ankara Cebeci Askerî Şehitliği’ne defnedilir. Çanakkale şehidi cesur Hüseyin Avni Bey’in hatırasına layık bir evlat olarak hayata veda etmiştir.