FETÖ’nün güncel yapılanmasına operasyon: 14 gözaltı
2024'ün en çok ziyaret edilen müzeleri arasında ilk sırada Konya Mevlana Müzesi. Bunun için bayram kültür rotasının ilk durağı yaptık. Gitmişken yolculuğu müzeyle sınırlamadık Sille'ye de uğradık.
İstanbul Söğütlüçeşme ya da Ankara’dan kalkan hızlı trenle birkaç saatte ulaşabileceğiniz Konya ziyaretçilerine adeta sıkıştırılmış bir insanlık tarihi vaat ediyor. Selçuklu başkenti Konya’dan insanlığın bilinen en eski yerleşimi Çatalhöyük ve tarihi Sille kasabasına kadar farklı dönemlere ait izleri barındıran şehir bayramda ziyaret edilecek ideal rotalardan biri. Hele ki canınız bir de lezzetli yemekler yemek istiyorsa. O halde vakit kaybetmeden tren garından kenti keşfetmeye başlayalım.
1896 yılında açılan Konya Garı 2. Abdülhamid dönemi mimarisinin izlerini taşır. Anadolu-Bağdat demiryolu hattının önemli bir istasyonu olan bu gar kenti dünyaya bağlayan duraklarından biriydi. İstanbul ve Ankara’dan gelen trenlerin durduğu bu istasyon şehri keşfin ilk noktası. Kentin adının Roma döneminde kullanılan İconium’dan geldiği sanılsa da aslında çok daha eskiye, Hititler dönemine uzanır. Bundan ortalama dört bin yıl önce adı İkuwanya’ydı. Gardan çıkıp kentin sokaklarına karıştığınızda ilk hissedeceğiniz şey büyük bir tarihi adımladığınız olacaktır.
Gardan çıktıktan sonra hemen karşınızda uzanan Ferit Paşa Caddesi sizi nihai hedefe ulaştıracak. Bu geniş cadde üzerinde uzanan mekânları geçip bir süre yürüyüşünüze devam edip yolun solunda kalan Atatürk Kent Parkı’na ulaşacaksınız. Bu park aynı zamanda İstanbul Sarayburnu’ndaki heykelden sonra inşa edilen ikinci Atatürk heykeline de ev sahipliği yapıyor. 1926 tarihli anıt Hükümet Meydanı’nın da başladığı yerde yer alıyor. Görkemli Atatürk anıtını geçtikten sonra karşımıza çıkan kavşakta Atatürk caddesine doğru yöneldiğimizde bu yol bizi doğruca Alaaddin tepesine ulaştıracak. Kentin en önemli ziyaret noktalarından biri olan bu bölge genellikle düzlük bir alana yayılan kentin nadir yükseltilerinden biri. Etrafı Alaaddin Bulvarı ile çevrili olan bu yeşili bol tepede sekiz Anadolu Selçuklu sultanının kabri yer alıyor.
Anadolu Selçukluları döneminde inşa edilen Alaaddin Camisi hem kentin hem de o dönemin en önemli mimari yapılarından biri olma özelliği taşıyor. Kente gelen ziyaretçilerin mutlaka uğradığı tarihi yapının yanında kümbet ve türbeler yer alır. Adını Anadolu Selçuklu sultanı 1. Alaaddin Keykubad’dan alan cami 1220 yılında ibadete açılmıştır. Tepede ayrıca Anadolu Selçuklu sultanları II. Kılıç Arslan ve I. İzzeddin Keykavus’un türbeleri yer alır.
Turist kalabalığını en çok göreceğiniz noktalardan biri olan Alaaddin Tepesini geride bırakıp yolculuğumuza devam ediyoruz. Şimdi kentin, hatta Türkiye’nin yurtdışı tanıtımlarında en çok kullanılan noktalarından biri yavaş yavaş ufukta beliriyor. Mevlana Caddesi’nde birkaç dakikalık yürüyüş ardından karşımızda yeşil Selçuklu tarzı kubbesiyle Mevlana Müzesi. Celaleddin Rûmi ya da bizdeki daha çok kullanılan adıyla Mevlana’nın kabrine ev sahipliği yapan türbede aile fertlerinin de mezarları var. Tekke ve zaviyelerin kapatıldığı 1926 yılına kadar bir dergah olarak kullanılan tarihi yapının geçmişi 1274 yılına uzanıyor. Mevlana’nın kendi deyimiyle vuslatından bir yıl sonra ir tekke olarak inşa edilen yapı zaman içinde bugünkü şeklini aldı. Günümüzde Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı bir yapı olan bu tarihi külliye Türkiye’nin en çok ziyaret edilen müzesi.
Genişçe bir meydan üzerine kurulu olan Mevlana Müzesi Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın paylaştığı verilere göre yılın ilk üç ayında en çok ziyaret edilen müzesi olurken sadece Türkiye değil, dünyanın dört bir yanından turistleri ağırlıyor. Meydanın yan tarafında yer alan Selimiye Camisi Yavuz Sultan Selim döneminde inşa edilmiştir. Cami yapılırken Sultan Selim Mevlana’nın türbesinde de çeşitli bakım, düzenleme ve eklemeler yaptırmıştır. Osmanlı’nın klasik mimarisinden izler taşıyan tarihi yapı İstanbul’daki Fatih Camisi ile benzerlik taşır.
Selimiye Camisi’nin etrafındaki karakteristik yapılar eski görüntüsü verse de aslında yakın dönemde yeniden yapılmış iki katlı binalar. Bu yapıların önemli bir bölümü yeme içme mekânı ve turistlerin alışveriş yapabileceği dükkanlar olarak kullanılıyor. Etrafında gezerken kendinizi tarihe doğru bir yolculuk içinde buluyorsunuz. Bu tarihi yürüyüş rotasının ardından biraz soluklanmak ve yerel lezzetleri denemek için mola zamanı. Konya Mutfağı, Dergah Fırın, Nezih Konya Sofrası ve Şifa Restoran, Mevlana Müzesi’ne çok yakın mesafede yöresel tatları deneyebileceğiniz lezzeti tescilli mekânlardan birkaçı.
Konya’nın bamya çorbası ve etli ekmeği başta olmak üzere yerli tatlıyla karnınızı doyurduktan sonra arabayla 25 dakika, otobüsle 45 dakikada ulaşabileceğiniz tarih dolu bir rotaya doğru yol almaya ne dersiniz? 5 bin yıllık tarihiyle Sille Konya’nın en özel rotalarından biri. Selçuklu ilçesine bağlı bu tarihi yerleşim Hıristiyanlığı yaymak için yola çıkan Aziz Paul’ün ilk uğradığı yerlerden biri.
Roma ve İstanbul’dan yola çıkan hacıların Kudüs’e giderken uğradıkları bir nokta olan Sille bu sayede önemli bir gelişim sağladı. Kudüs’e doğru yapılan kutsal yolculuğun durağı olan Sille’de bulunan Aya Elenia Kilisesi’nin kurucusu İstanbul’u Roma’nın başkenti yapan İmparator Konstantin’in annesidir. 1923 yılında Türkiye ile Yunanistan arasında yapılan mübadele anlaşması sonrasında bölgenin nüfus yapısı tamamen değişir. 20. yüzyılın başında nüfusu 18 bine ulaşan Sille’de çoğunluğu oluşturan Rumlar bu tarihten sonra Yunanistan’a göç eder. Nüfusunu büyük oranda kaybeden kasabaya Florina’dan getirilen Türkler yerleştirilir. Sille’de Aya Elena Kilisesi’nin yanı sıra Şeytan Köprüsü ve tarihi sokakları mutlaka keşfetmelisiniz. Sultan 2. Abdülhamit döneminde kapsamlı bir restorasyondan geçen Aya Elena Kilisesi, Sille’de en çok ziyaret edilen nokta özelliği taşır.