Aradığınız ilhama şu an ulaşılamıyor!
Fabien Toulmé'nin otobiyografik unsurlar taşıyan grafik romanı 'Beklediğim sen değildin', ikinci çocuğu Down sendromlu doğan bir babanın hikayesini anlatıyor. Kitapta bazı bölümler yürek dağlayıcı, bazı bölümler de Down sendromlu çocuk sahibi aileler için hem bilgilendirici hem de yol gösterici.
İşi dolayısıyla beş yıldır Brezilya’da bulunan Fabien, ikinci kez baba olmaya hazırlanıyordur. Eşi Patricia’yla birlikte ailelerine yeni katılacak olan Julia’ya ilişkin hazırlıklar en azından zihinde başlamıştır. Gerçi hamileliğin henüz başlarıdır ama Fabien meseleye ilişkin havaya girmiştir bile…
Louise’e yeni bir kardeş gelecek, o da eşiyle birlikte okuduğu kimi araştırmalarda ‘iki kız çocuğu sahibi’ oldukları için daha mutlu yaşadıkları iddia edilen gruba dahil olacaktır… Öte yandan içinde nedenini bilmediği bir şüphe, hatta korku belirmiştir. Ya aralarına yeni katılacak üyede sağlık açısından bir sorun yaşanırsa…
Fabien büyük bir kısmı Brezilya’da olmak üzere sıcak ülkelerde geçirdiği 10 yılın ardından ikinci kızının doğumunun öncesi için Fransa’ya memleketine döner. Bu kararda ailesine ve arkadaşlarına yeniden kavuşma beklentisi de vardır. Brezilyalı eşinden de gelen destekle iklim açısından yaşadığı yerlerin çok uzağındaki yurdundadır artık.
Öte yandan hamilelik süreci ilerlemekte, Fabien’in içini kemiren kuşku da büyümektedir. Ama yapılan tüm testlerdeki göstergeler miniğin son derece sağlıklı doğacağı yönündedir. Nihayetinde günler tamamlanır ve Julia hayata ‘Merhaba’ der.
Minik kızın gelişiyle birlikte her ne kadar doğumu gerçekleştiren herkes işlerin yolunda olduğuna dair güvence verse de Fabien’in içini kemiren kurt bir türlü rahat durmaz. Ve beklenen açıklama bir uzman doktor tarafından kendisine yapılır: “Julia’da Trizomi 21 türü kromozom anomalisine bağlı olarak bir bozukluk olabilir.”
Bu, daha bilinen bir kullanımıyla ‘Down sendromu’dur… Fabien’in dünyası başına yıkılır. Yatağında tüm sevimliliği ve masumiyetiyle yatan o güzelim varlıkla arasında birden bir mesafe belirir. Bundan sonrası nasıl olacaktır, bu serüven nereye evrilecektir? Yani bambaşka bir deneyim onu, eşini, Julia’nın ablasını, ailelerini ve yakın çevresini beklemektedir…
1980 Orléans doğumlu Fabien Toulmé, mühendislik okuduktan sonra Brezilya, Benin, Guyana, Guadeloupe gibi ülkelerde çalıştı. Sonrasında Fransa’ya döndü, Aix-en-Provence’e yerleşti ve ilgi duyduğu çizgi roman dünyasıyla profesyonelce ilgilenmeye başladı. İlk olarak internet üzerinden Spirou gibi dergilerde işleri çıkmaya başladı. Ülkenin önemli çizgi roman yayınevlerinden Delcourt’dan bir yöneticinin dikkatini çekmesiyle ilk eseri üstünde çalışmaya başladı.
Söz konusu adım ‘Beklediğim sen değildin’ (‘Ce n’est pas toi que j’attendais’) isimli otobiyografik bir hikâye anlatıyordu. Girişte naklettiklerim işte bu kitabın özetiydi. Toulmé, grafik roman kariyerindeki sonraki adımları bizde de yayımlanmış bir sanatçı. ‘Beklediğim sen değildin’, Baobab Yayınları’ndan çıkmıştı, 80’lerindeki Suzette’le 20’lerindeki torunu Noemie’nin, geçmişte kalmış bir sevdanın küllerine doğru yaptığı yolculuğu anlatan ‘Büyük Aşk’ (Suzette ou le Grand Amour’), ‘Rock starı’ olma hayalleriyle büyümüş ama bir hukuk müşaviri olarak hayatını masa başında geçiren Baudouin ve çizgi dışı bir tıp doktoru olarak dünyayı turlayan, ayrıksı abisi Luc ekseninde idealler ve hayatın kendi denklemi içinde sıkışanları anlattığı ‘İki Yaşam’ (‘Les Deux vies de Baudouin’) ve üçlemesi ‘Hâkim’in Yolculuğu’ (L’odyssée d’Hakim) gibi diğer yapıtları da Desen Yayınları’ndan…
Bu hafta mercek altına aldığımız ‘Beklediğim sen değildin’, bir babanın ilk çocuğundan farklı bir yapısı olan kızının doğumundan itibaren yaşadığı tedirginliği, başlarda beliren aralarındaki mesafenin zamanla sıfırlanmasını, Fabien’in Julia’ya olan sevgisinin, ilgisinin dönüşümünü, çiftin kızlarını bağırlarına basışını yer yer mizah, yer yer anlatıcının kaygıları ve sükûneti eşliğinde anlatıyor.
Kitapta bazı bölümler fazlasıyla yürek dağlayıcı, bazı bölümler de Down sendromlu çocuk sahibi aileler için hem bilgilendirici hem de yol gösterici. Fabien Toulmé, tüm yaşadıklarını olabildiğince samimi bir dille ve görsellikle sayfalara yansıtmış. Ben özellikle doktor Lebrun’un Patricia ve Fabien çiftine meseleye ilişkin verdiği aydınlatıcı bilgilerin, kendilerini nasıl bir gelecek beklediklerine dair hatırlatmaların, Julia’yla yakın gelecekte yaşayacakları serüvene dair notların bulunduğu ya da aktarıldığı bölümü çok beğendim… Kitabı okurken bazı sayfalarda da gözyaşlarıma engel olamadım.
Öte yandan iki yıl önce pandemi döneminde yaşı 80’lerde seyreden ama ruhu genç bir yazarı keşfetmiş ve sonrasında hakkındaki bir söyleşiye katılmak için Türkçede çıkan kitaplarından altısını okumuştum… 1938 doğumlu Jean-Louis Fournier’ydi bu yazar ve kitapları, otobiyografik yolculuklardı.
İlk olarak ‘Tek Yalnız Ben Değilim’le (‘Je ne suis pas seul a etre seul’) tanıdığım ve özellikle edebiyatla olan alışverişine kattığı hınzır bakış açısıyla sevdiğim Fournier, ‘Nereye Gidiyoruz Baba?’ (‘Ou on ve papa?’) adlı yapıtında engelli iki oğlu Mathieu ve Thomas’yla olan ilişkisini anlatıyordu. Kitabı okurken tıpkı ‘Beklediğim sen değildin’de olduğu gibi bir babanın beklentilerini ve yaşadığı süreci içten bir dille ve çok daha keskin bir mizah eşliğinde hissediyordunuz. Naçizane bu vesileyle Fournier’nin dünyasının da çok özel olduğunu belirteyim ve Yapı Kredi Yayınları tarafından basılan kitaplarını önereyim.
Toparlarsak Doğan Şima’nın Türkçeye kazandırdığı ‘Beklediğim sen değildin’ son derece hassas bir konuda içtenlikle kaleme alınmış ve çizilmiş hem öğretici hem de duygusal yönden son derece çarpıcı bir çalışma. ‘Farkındalık’ yolunda da son derece kıymetli bir çaba. Naçizane okumanızı ve koleksiyonunuzda yer açmanızı tavsiye ederim.