Kızılcık Şerbeti: Ne çektin be Kıvılcım!
10Haber'den bir yenilik daha... Artık ilgi gören dizilerde her bölüm yaşananları Dizicinin Rehberi anlatacak. İlk yazı geçen sezonun ilgi gören yapımlarından 'Kızılcık Şerbeti'yle ilgili. Önce özetler sonra ikinci sezonun ilk bölüm incelemesi...
Show TV’de yayınlanan ve geçen sezonun cesur dizilerinden biri olan ‘Kızılcık Şerbeti’ furyasına yeni katılanlar veya olanları şöyle bir hatırlamak isteyenler için önce bir özet geçelim.
Kıvılcım (Evrim Alasya) kendi ayakları üzerinde duran, eğitimli, disiplinli, modern bir kadındır. Eşinden boşanmıştır. Büyük kızı Doğa (Sıla Türkoğlu), liseye giden küçük kızı Çimen (Selin Türkmen) ve annesi Sönmez’le (Aliye Uzunatağan) yaşamaktadır. Bir de Alev adında (Müjde Uzman) uçarı bir kardeşi vardır.
Doğa üniversitede tanıştığı erkek arkadaşı Fatih’le (Doğukan Güngör) yaşadığı birliktelik sonrası hamile kalınca olaylar gelişir. Evlenmeye karar veren çift, bunu ailelerine açıklar. Doğa’nın ailesi Arslanlar seküler, özgürlüğüne düşkün, bireyselci bir ailedir. Fatih’in ailesi Ünallar ise mütedeyyin, muhafazakâr ve ev halkının yaşamının sıkı kurallarla belirlendiği oldukça zengin ve nüfuzlu bir ailedir.
Günümüz Türkiye’sinin zenginlerine örnek olabilirler anlayacağınız. İki aile de birbirileriyle uyuşmadıklarının farkında ve bu durumdan mutsuzdur. Ancak Doğa ve Fatih evlenir. Kıvılcım, Ünalların Doğa’ya yönelik ardı ardına birtakım kısıtlamalar getireceğinden çekinerek kızını defalarca uyarmaya çalışır, ancak tıpkı Doğa gibi biz de bunu Kıvılcım’ın önyargılı olmasına bağlarız.
Fakat bölümler ilerledikçe Doğa her gün aklının ucundan bile geçmeyen şeyler için Fatih’le tartışırken bulur kendini. Seküler aile Arslanlar, örf ve âdetlerden oldukça bihaberken Ünallar safsataya varan örf ve âdetlere bile bağlıdır. Bu anlamda her iki aile de karikatürizedir. Dizide hikâyeyi çarpıcı kılmak için iki tarafı da birbirinden oldukça ötede konumlandırmaya çalışmalarını anlayabiliyoruz elbette. Fakat gerçek bir hikâyeden uyarlandığı iddia edildiğinden gerçekliğini sorgulama hakkımız da baki. Birbirlerini sevmemeleri dışında her iki ailenin de ortak noktası, din ile örf-âdetleri birbirine karıştırıp ya hepsini toptan reddetme ya da toptan kabul etme hatasına düşmeleridir aslında.
Fatih, bir yandan Doğa’yla benzer bir yaşam tarzı sürmek istese de ailesinin yetiştirme tarzından kopamaz. Her sorunlarında ailesinin katılığıyla Doğa’yı üzmemek arasında kalır. Eğer bu kafa karışıklığı başkalarını da yıpratan bir bencilliğe dönüşmüyor olsaydı, kendi yolunu bir türlü bulamadığı için ona üzülebilirdik.
Bir diğer gerilim, Doğa’nın uçarı teyzesi Alev’in patavatsız ve umursamaz kişiliği ile Ünalların buluttan nem kapan yapısının çarpışması sebebiyle patlak verir. Alev’in her sürprizi, sekülerler sanki her gün birbirlerinin göbeğinden şampanya içiyormuş gibi (ki olabilir, sorun yok) bir algıya sebep olur Ünallarda.
Alev, sebep olduğu rahatsızlıkları düzeltmeye çalıştıkça Fatih’in annesi Pembe’nin (Sibel Taşçıoğlu) radarına girer. Pembe’yse Alev’e yönelik saygısızlıklarda bulunur ve bunu düzeltmek, Pembe’nin eşi Abdullah’a (Settar Tanrıöğen) kaldığından Alev bir de Abdullah’ın radarına girer.
Abdullah, kendi yaşam tarzından, kurallarından ve ailesinin imajından beklenmeyecek şekilde Alev’le arasındaki mesafeyi gün gün azaltır. Sakınılan göze çöp batar misali art arda gelen şanssızlıklar, önce ikilinin arasında bir şeyler olduğunun sanılmasına sebep olur. Sonra gerçekten de birbirlerine karşı bir şeyler hissetmeye başlarlar.
Doğa ve Fatih üzerinden gerilen hatta bir de Alev-Abdullah gerilim hattı eklenir. İzleyici olarak senaryoda bu ikiliyi birbirlerine zorlamalarının sebebini bir türlü anlayamayız. Tüm dizilerden rastgele iki karakter seçilip eşleştirilse daha mantıklı bir sonuç elde edilebilecekken hikâye böyle bir açmaza sürüklenmiş olur.
Fakat iki taraf arasında güzel gelişmeler de olmaktadır. Kıvılcım, eşinden boşandıktan sonra ilk kez kalbini birine açmıştır: Abdullah’ın kardeşi Ömer. Ömer’i, yaralı kadınların hayatına merhem olmaya giren efendi ve karizmatik adam rollerinin kadrolu oyuncusu Barış Kılıç canlandırmaktadır. Ünalların en sağduyulu insanı olduğundan Kıvılcım gibi izleyicinin de gönlünü kazanır.
Bir diğer yakınlaşma, Ünalların kızı Nursema (Ceren Yalazoğlu Karakoç) ve Alev’in iş arkadaşı Umut (Serkan Tınmaz) arasında gerçekleşir. Birbirlerine ürkek ama samimi bir şekilde çekilen çiftimiz, Nursema’nın istemediği biriyle evlendirilmek istenmesiyle ayrılır.
İşte ‘Kızılcık Şerbeti’ni tüm Türkiye’ye duyuran olay bundan sonra olur. Ailesinin gölgesinde ve baskısında kendi benliğini tırnaklarıyla kazıya kazıya bulan Nursema, tüm ailesiyle sert bir şekilde yüzleşir ve evlendirildiği gece kendini camdan atar. Nursema kurtulur ve sonuçta Umut’la evlenir. Ancak bu dram dolu sahneler bizleri Nursema üzerinden, hali vakti yerinde ailelerde bile genç kadınların baskı altında olmalarının olası sonuçlarıyla yüzleştirir.
E hani fitne fesadımız derseniz, size Ünalların büyük oğlu Mustafa’nın (Emrah Altıntoprak) eşi Nilay’ı (Feyza Civelek) takdim edelim. Her bulduğu fırsatta ya birine laf sokan ya da pot kırma kılıfıyla ortalığı karıştıran, her şeyi herkese yetiştiren bir karakterdir. Bazı durumlarda zaten öğrenilmesi gereken şeylerin öğrenilmesini hızlandırması, dizilerin sırları sündürme huyunu dengelese de ona bir türlü sempati besleyemeyiz. En gözde gelin olmak için Doğa’yı sabote etmekten tutun içinden gelmemesine rağmen başörtüsü takmaya başlamaya, sonunda da hamile kalıp yerini sağlamlaştırmaya kadar tüm tuşlara sezon boyunca aynı anda basmıştır.
Dizinin sezon finalinde bir sürü badire atlatıp sonunda kavuşan Nursema ve Umut’u pek iç açıcı bir yerde bırakmamıştık. Nursema, eve haciz gelmesine yol açan borçları ödediği için Umut’la araları bozulmuştu.
Fatih tarafından aldatıldığını öğrenen Doğa, Türk televizyonlarının vazgeçilmezi olan sofrada entrika sahnesini bizlere yaşatabilmek için iki aileyi de bir araya toplayıp geceye bir ateş topu bırakmış, Fatih’ten boşanma kararı aldığını açıklamıştı. Tabii tüm gün sofra hazırlamak için uğraştıktan sonra Doğa’nın bu açıklamayı yemeğe oturmalarından önce yapması ve kimsenin tek lokma yiyememesi biraz gülünç olsa da dizi, sofra hanesine tik atmak zorundaydı.
Ünalları da büyük bir kaosla bırakmıştık. Nilay’ın Fatih’e sataşmasının ardından Fatih de Nilay’la ilgili gerçek düşüncelerini ulu orta söylemişti. Mustafa, Nilay’ı korumak için Fatih’le çatışmıştı. En son da Pembe, içinde tuttuklarını Alev’in yüzüne haykırırken Doğa’nın ailesindeki tüm kadınlara hakaret etmiş, haklıyken haksız duruma düşmüştü.
Fakat asıl beklenmedik hareket, Alev’in “Ben istesem bu evin hanımı olurum” çıkışıyla izleyicinin gözünde puan kaybetmesiydi. Alev’in neşeli ve rahat tavırları çoğu izleyicinin gönlünde taht kurduğu için Alev’in karakter dönüşümü çoğu izleyiciyi rahatsız etmişti. Fakat Alev’in neşeli ve rahat tavırlarını başından beri patavatsızlık ve duyarsızlık olarak değerlendirebilmeyi başarsaydık bu hayal kırıklığını yaşamazdık. Bu sebeple Alev’in Abdullah’a çekilmesi, Pembe’ye de “hanım hanııım” minvalinde ayar vermesi aslında o kadar şaşırılacak bir dönüşüm değil.
Ünallardan çıktıktan sonra suyu gelen Doğa tek başına hastaneye giderken Kıvılcım ve Ömer bu haberi alır almaz aceleyle Doğa’ya yetişmek için kaza yapmıştı. Kıvılcım ve Ömer’in Paris’te yıldırım nikahıyla evlenmesi izleyicinin geçtiğimiz sezon tutunacak tek dalıyken o da bu kazayla kırılmıştı. Özetle ‘Kızılcık Şerbeti’, her türlü belanın üst üste gelmesi klişesiyle bitmişti.
‘Kızılcık Şerbeti’ önceki gün yeni sezona bomba gibi girdi. Bölüme başlar başlamaz Doğa’nın ikizlerinden birinin ölü doğduğunu öğreniriz. Kaza sonrası Ömer ambulansta gözünü açar, Kıvılcım’sa son anda hayata döndürülür. Ünallara ve Arslanlara Doğa’nın doğuma alındığı haberi gelir. Apar topar hastaneye giderler ve bebeklerden birinin öldüğü haberini alırlar. Daha önce Ömer’in ikizinin de ölmüş olmasıyla Ünallar ikinci kez ikiz travması yaşamış olur. Zaten derdi başından aşkın olan iki aile, bir de Kıvılcım ve Ömer’in kaza haberini alır. İki aileden de bir grup onların durumunu öğrenmek için hastanede ziyaret eder.
Doğa kendine geldiğinde hem bebeklerden birini kaybettiğini hem de annesiyle Ömer’in kaza yaptığını öğrenir. Doğa elbette perişan haldedir. Ancak mantığının, bu son yaşananların gölgesinde kalmasına izin vermez. Fatih’ten boşanma kararının arkasındadır. Kendisini odada ziyarete gelen Fatih’i kovar, yeni doğmuş kızını görmesine de izin vermez. Kendisine yaşattığı üzüntüden ötürü bebeğinin ölümünden Fatih’i sorumlu tutmaktadır.
Tüm bunlar karşısında Fatih’in tavrı ekran başında kimimizin sinir krizi geçirmesine kimimizin de beddualardan bir zincir oluşturmasına sebep olur. Gerçekten pişmanlık duymaktan ziyade hâlâ yaptığı yanlışın o kadar da büyük olmadığına Doğa’yı (ve diğer herkesi) ikna etmeye çalışmaktadır. Aylin’le yaşadıklarının bir ilişki değil de tek gecelik bir hata olduğunu geçerli bir gerekçe sayar. Bunca yıl annesinden aldığı paşa oğlum yetkisine dayanarak bir an önce konunun kapanmasını ve affedilmeyi isteyen şımarık Fatih için Doğa’nın sağlığı ve oğlunun ölü doğmuş olması anlaşılan pek bir şey ifade etmemektedir.
Yemeyip içmeyip yaptığı bir sonraki hareket de bunu kanıtlar. Aylin’in söylediklerini doğrulatma derdine düşer; bunca zaman onun hep yalan söylemiş olduğunu öğrenir. İlerleyen saatlerde soluğu Aylin’in evinde alır. Yaptığı tüm yanlış seçimlerin faturasını hayatındaki kadınlara kesmeyi şiar edinmiş her toksik dizi erkeği gibi Fatih de ilk iş Aylin’in boğazına yapışır. Doğa’yla yaşadıklarının ve bebeğini kaybetmesinin suçlusunun o olduğunu söyler.
Doğa kuvözdeki kızını görmeye gider. Fatih’in Doğa için mecazi anlamda ölüşüne ve Kıvılcım’ın ölüm döşeğinde olmasına bu doğum tezat oluşturur ve Doğa’ya umut olur.
Birkaç gün sonrasına atlarız. Kıvılcım ve Ömer evde, birlikte iyileşme aşamasındadır. Son olanlardan sonra evliliklerini hâlâ kimseye müjdeleyememişlerdir.
Nilay son olanlar hakkında Pembe’yle konuşurken artık ilk tepkisinin aksine oğlunu kendi kafasında çoktan akladığını görürüz. “Erkektir, kafası karışmıştır” dedikten sonra Nilay onu odadaki fille yüzleştirir: “Abdullah babam aynı şeyi yapsa sen affeder misin?”
Abdullah kendisinden beklediğimizin aksine Fatih’e, her şeyin Doğa’nın istediği gibi olması gerektiğini söyler. Tabii ölen bebek oğlan olmasaydı, soyadlarını devam ettirmek için, bu ailenin varis sayısını çoğaltmak için Doğa’nın isteklerini önemser miydi bilinmez.
Doğa’ya dönecek olursak; Doğa kızına Cemre adını koyar: “Doğa’ya Cemre düştü.” Cemre’yi görmeye Leman bile gelir ancak Fatih’in gelmesine müsaade etmez. Sönmez ise Doğa’ya fevri hareket etmemesi gerektiğini söyler. İzleyicinin Fatih nefreti bu bölüm ne kadar körüklenmişse de Fatih’in bu yaptıklarının faturasının baba-kız ilişkisine kesilmesi yanlıştır elbette.
Dahası bu durum Fatih’in iyice saldırganlaşmasına sebep olacak gibi görünür. Üstelik bu ceza yalnızca Fatih’e değil, babasını göremeyecek olan minik Cemre’ye de kesilmiş olur. Fakat Doğa’nın aldatılmanın üstüne de bu son yaşadıkları hiç kolay değildir. Kendinde Fatih’i terk edecek cesareti göstermesi kişisel gelişimi açısından haklı olarak şu an en önemli şeydir. Kaldı ki travma sonrası stres bozukluğu yaşar ve rüyasında, ölen bebeği tarafından onu koruyamamakla suçlanır.
Umut, borcunu Nursema kapattığı için kendini içgüveysi gibi hissettiğini ve bunun bir daha olmamasını söyler. Nursema’ya da babasının kredi kartını artık kullanmaması şartını koyar. Umut’un içinde kırılgan bir erkeklik olmadığı varsayımına zaten nereden kapılmıştık ki? Nursema da onun egosunu pohpohlamak için isteğini kabul eder. Her ne kadar babasından geliyor olsa da eşinin sahip olduğu güvencesini teke indirip kendine mecbur bırakmıştır.
Tabii evin reisi sanrısı evin reislerinin mantık melekelerini bulandırdığı için Umut ülkedeki ekonomik durumu hesaba katmamıştır. Nursema, Umut’un parasıyla alışverişe gider ancak sepete ne koysa iki kere düşünür. Umut’a bulaşık deterjanı gibi giderler de dahil olmak üzere mutfak için 15 bin liranın ancak kurtardığını söyler. Umut üç beş bin lira beklediğini açıklayınca Mustafa’dan daha saf biri olduğunu anlarız ve üzerine varmamaya çalışırız. Ve fakat nerede yaşıyorsunuz Umut Bey? Hiç mi alışverişe çıkmadınız, yemekler Hogwarts’taki Büyük Salon’da olduğu gibi önünüzde aniden mi beliriyor? Ev cininize çorap vermeyi mi unuttunuz, nedir?
Mustafa’dan daha saf demişken… Annesi dışında herkesle arası limoni olan Fatih, Mustafa’dan zoraki özür diler ancak Mustafa bu kez alttan alan taraf olmaz. Akşam Nilay’la olanları konuşurken bir karar alırlar. Her yaptığından yırtan Fatih’e ve evdeki genel huzursuzluğa artık dayanamamaktadırlar. Nilay da zaten hamileyken ayrı eve çıkma zamanları gelmiştir.
Ortalama bir ailede çocukların gençliğe evrildiklerinde başlayan “Ayrı eve çıkcam ben” yakınmaları, (dindar olsun olmasın) muhafazakâr ailelerde çocuklar artık 35 yaşında koca insanlar olup kendi çoluk çocuklarına karışmışken zuhur ediyor malum. Bu tip aileler illa kendi içlerinde bir koloni oluşturmak zorundadır. Ve elbette bu kararı açıkladığında Abdullah onu kalmaya ikna eder. Başkasının mutluluğu için ilk kez kendini feda etmek istemeyen Mustafa yine alıştığı, bildiği duygu olan kabullenmeyi seçer.
Pembe, Abdullah’a Alev’le arasındakilerden şüphelendiğini yineler ve Alev’in kendisini aşağıladığını hatırlatır. Abdullah’sa Alev’le bir ilişkileri olmadığını ve olmayacağını söyleyerek Pembe’yi rahatlatmaya çalışır. Pembe, ailesinin artık Alev’le aynı ortamda olmaması şartını koşar. Doğa’yla arasındaki köprüler de yıkılmak üzeredir. Torununu görmeye gittiğinde Doğa onu kovmaktan beter edip Fatih’in cezasını bir de Pembe’ye kesmiştir. Bu sebeple Pembe’nin kırgınlığı bir nebze anlaşılabilir. Fakat aldatma konusundaki çifte standardı ve suçu neredeyse Doğa’ya atması, ona yönelik kalan son sempati kırıntımızı yok eder.
Umut’un isteği üzerine Nursema kartını annesine verir. Fakat Pembe’nin içinden bir Kıvılcım çıkar. “Umut buna da mı karışıyor” minvalinde terslenir. Kıvılcım’ın Doğa’yı ezilmekten her koruma girişimine antipatiyle yaklaşan Pembe, benzer bir konuyla sınanmış olur. Fakat Fatih’in Doğa’ya yönelik benzer davranışlarına ses çıkarmaması ile Nursema’yı koruma isteği arasındaki çifte standardı görmemek, görse de yanlış olduğunu kabul etmemek konusunda çok başarılıdır.
Nilay hepimizi şaşırtarak Doğa’yla dayanıştığını ve mahkemede onun lehine şahit olacağını ifade eder ancak bu dayanışmanın yalnızca bir sonraki fitnesine kadar süreceğinden korkarız. Nursema, Fatih’le olan olayların Arslan ailesiyle, hele de yeğeniyle olan ilişkisini bozmasını hiç istemez. Arslanların da kucağı ona elbette açıktır. Mustafa’nın başarısızlıkla sonuçlansa da ayrı eve çıkma girişimine bu iki olayın da eklenmesinden anlarız ki Sönmez’in de dediği gibi “Ünallarda yaprak dökümü başlamıştır”.
Alev, maddi sorunlar yaşayan Nursema’yı çalışması için cesaretlendirir. Böylelikle bir zamanlar Nursema için kapanmış olan hat sanatı meselesi tekrar gündeme gelir. Çalışmalarını, (muhtemelen Nursema ve Umut’a aşk üçgeni çizecek olan) gizemli biri adam satın alır. Önce para konusu, sonra Umut’un bira içme isteğinin Nursema’yı rahatsız etmesi, şimdi de bu olaydan ötürü tahmin ederiz ki ilişkileri çatırdayacak. İzleyici olarak iki dakika huzurumuz, güzel bir ilişkiyi izleme zevkimiz olamaz biliyorsunuz ki.
Bölümü, kaza sebebiyle yattığı hastaneden taburcu olduktan sonra ilk kez muayeneye giden Ömer’in aldığı kötü haberle bitiririz.
Gelecek bölümdeyse Doğa’nın Fatih’i affetmemesini, Nilay’ın şahitlikten vazgeçmemesini, yine Nilay’ın bu sempatik halini sürdürmesini, Kıvılcım’la Ömer’in ve de Nursema’yla Umut’un arada kalıp ilişkilerinde sorun yaşamamasını umarak bitiririz.
* Sosyal medyada en çok konuşulan karakterler bu bölüm Fatih, Nilay ve Pembe oldu. Fatih hakaretleriyle paratoner gibi şimşekleri üzerine çekti. Doğukan Güngör yolda yürürken büyük küçük ihtiyar, kızlar delikanlılar tarafından cıkcıklanmaya başlarsa şaşırmayız.
* Nilay ilk kez fitnecilik özelliğini sessize alıp yumuş yumuş bir yanını bize gösterdi ve herkesin gönlünü kazandı. Bu bölüm iyice sevimsizleşen Pembe, “Madem ayaktayım, neden fenalaşmıyorum ki” diye diye ikide bir kendini acındırmaya çalışarak dizinin ‘drama kraliçesi’i ilan edildi. Ayrıca, ana olayların öznelerinin farklı olmasından ötürü Alev bu bölüm pasif kaldı. Aktifken Abdullah’a saracaksa böyle kalsın zaten. Faydasız Kayhan faydasızlığına devam etti.
* Dizide öne çıkan toplumsal eleştiri, Nursema ve Umut arasında toplumsal cinsiyet rollerinin yarattığı sıkıntı üzerinden yapılırken aslında alttan alta verilen mesaj hayat pahalılığıydı. Umut’un bu konudaki saflığına değindik, ancak Nursema’nın kendi mahallesini de bu konuda eleştirmesini umardık.
* Bölümün gözden kaçmayan detayı, Kıvılcım’ın Doğa’ya ilişkiler üzerine bir kitap önerdiği sahneydi. İçeriğini ve nasıl mesajlar verdiğinden bağımsız olarak, ürün yerleştirmesinin kitapla yapılması Türk televizyonları için oldukça değerli bir durum.
* Ömer’in Halil Cibran’dan okuduğu şiir gözden kaçmayan bir başka detaydı:
“Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yollarını izleyen hayatın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınıza geldiler, ama sizden gelmediler
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz, ama düşüncelerinizi değil.
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil.
Çünkü ruhları yarındadır.”
Yapım: Gold Film
Yapımcı: Faruk Turgut
Yönetmen: “Ketche” Hakan Kırvavaç
Senaryo: Melis Civelek, Zeynep Gür
Oyuncular: Barış Kılıç, Evrim Alasya, Settar Tanrıöğen, Sıla Türkoğlu, Sibel Taşçıoğlu, Doğukan Güngör, Müjde Uzman, Aliye Uzunatağan, Feyza Civelek, Ceren Yalazoğlu Karakoç, Emrah Altıntoprak, Feray Darıcı, Selin Türkmen, Özlem Çakar, Oral Özer, Rahimcan Kapkap, Serkan Tınmaz, Tuana Gizem Uzunlar