Sesleri hep kulaklarımda: Türkiye’nin muhteşem dublaj sanatçıları
'Susam Sokağı'nın Tahsin Ustası, her türlü yabancı aktörün tanıdık sesi Alp Öyken ömrünü sahne ve dublaja adamış bir aktör. Sinemada ilk başrolünü 81 yaşında 'Büyük Kuşatma'da oynadı. İlk başrolüyle de Ankara'da En İyi Erkek Oyuncu Ödülü'nü aldı.
Alp Öyken’i sesiyle ve tabii ki ‘Susam Sokağı’ndaki Tahsin Usta rolüyle tanıyor bir kuşak. Lakin tiyatroseverler onu sahneden çok iyi biliyor. Birçok dizide oynamasına rağmen sinemayla ilişkisi sınırlı olan oyunculardan. ‘Osmanlı Cumhuriyeti’, ‘Yüreğine Sor’, ‘Adalet Oyunu’, ‘Vatikan’ın Şifresi: Bir Temel Macerası’ filmlerinde rol aldı ama ilk defa bu yıl festivallerde gösterilen ‘Büyük Kuşatma’ filminde başrol oynadı. İşte bu filmdeki performansıyla da 35. Ankara Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü kazandı. İlk başrol ve sinemadan gelen ilk ödül 81’inde nasip oldu ona.
İzmir’de lisede okurken edebiyat öğretmeni Cemal Hürmen “Sen aktör olmalısın” demeseydi belki hiç girişmeyecekti oyunculuğa. Ama bu telkin onu cesaretlendirdi. Oyunculuk macerasına atılırken bile zorluk bir değil beşti onun için: “Konservatuvara girmek için çok çırpındım. Sınava nasıl hazırlanacağımı bilmiyordum. Aktör sözcüğünün anlamını bile bilmiyordum. Babama söyledim, kızdı. ‘Devletin sanatçısı olacağım’ dediğimde ikna etmiştim.”
Ankara Devlet Konservatuvarı’nı birkaç defa sınava girerek kazandı Öyken Anadolu Ajansı’na verdiği söyleşide “Meşhurlara bakmayın. Hep bir defada kazandıklarını söylerler ama öyle değildir. Sınava nasıl hazırlanacağını bile bilmezsin ki zaten” diyerek anlatıyor o günleri. Lakin konservatuvar ona başka bir dünyanın kapılarını açtı: ” Cüneyt Gökçer benim hocamdı, çok iyi bir hocaydı, keşke idari görev yapmasaydı. Öyle hocalarımız vardı ki inanılmaz yeteneklilerdi. Bilge Şen, Macit Flordun, Serpil Temur sınıf arkadaşlarımdı, çoğu rahmetli oldu. İsmi aklıma gelmeyenler beni bağışlasın.”
Cebeci’deki Ankara Devlet Konservatuvarı’nı bitirdikten sonra Devlet Tiyatroları’nda mesleğini icra etmeye başladı. Yıldırım Önal ile İstanbul Arena Tiyatrosu’nda George Bernard Shaw’ın ‘Sezar ve Kleopatra’ oyununda görev aldı. 1965’te Ankara Devlet Tiyatrosu’nda Moliere’in ‘Kadınlar Mektebi’ oyunuyla seyirci karşısına çıktı. 27 yaşındayken Adalet Ağaoğlu’nun ‘Tombala’ oyunundaki 80 yaşındaki karakteri, 81 temsil yaparak oynadı.
Öyken “Çok sayıda yaşlı karakteri oynadım. Cüneyt Gökçer beni İstanbul’da yaşlı bir karakteri oynarken ortaya koyduğum performansımı görünce, devamlı yaşlı karakterleri vermeye başladı. Cin gibi çok akıllı bir adamdı. Kimin ne oynayabileceğini bilir, oyuncuların yeteneklerinin sınırlarını hemen anlardı” diyor.
Tiyatro aşkı. sahnelenen onlarca oyun ama Alp Öyken aynı zamanda dublaj sanatçısı. TRT’de Ankara’da yabancı film dublajının öncülüğünü yapan sanatçılardan üstelik. “Seslendirmediğim yabancı aktör kalmadı. Charlton Heston bunlardan biridir, çok kez seslendirdim” diyor ve ekliyor “İyi ki sesli film çıktı, kendi sesimden nefret etmeye başlamıştım. Yönetmenler de dublajda bizimle yetişti. Dublaj, gelirimize de katkı oldu. İki çocuğumu da dublajdan kazandığım parayla Tevfik Fikret Lisesi’nde okuttum. Dublajı artık bıraktım, yaşım el vermiyor. Sesimi hala muhafaza ediyorum. Sesinizdeki değişimi dert etmezseniz, sesinizi korursunuz. Sanatçı için şu önemlidir; eğer sesin güzelse sen dinlemeyeceksin, duyma ki sunilik kazanma. Sesini beğenme, bırak seyirciler beğensin. Çok sanatçı var sesini beğendiğim. İsim vermiyorum, söylemediklerim olursa ayıp olur. Biz çok yetenekli bir ülkeyiz, çok yetenekli sanatçılar yetiştirdik.”
80’li yıllarda ‘Susam Sokağı’nda mavi tulumuyla Tahsin Usta olarak çıkıyor karşımıza. Bir kuşak da onu Tahsin Usta olarak belliyor. Bir gün torunu soruyor: ‘Dedeciğim, sanat hayatında topluma katkın ne oldu?’ diye. Alp Öykem de cevaplıyor: “Susam Sokağı. Çünkü çocukların evine konuk olduk. Aile, çocukla başlar.”
Lakin dublajla okuttuğum dediği çocuklarından biri 1991’de kanser oluyor. Oğlunun tedavisi için hem kendinin hem de Devlet Opera ve Balesi’nde korist olarak çalışan merhum eşinin tayinlerini İstanbul’a aldırıyor. Sonra evlerini ve mütevazı yazlıklarını satıp oğullarını Viyana’da tedavi ettiriyorlar. “İki çocuğum var. Oğlumun tedavisinde ne para ne sanatı düşündüm. Allah bizimle birlikte oldu ve altı ay Viyana’da bir pansiyonda kaldık ve oğlumun hayatı kurtuldu. Şimdi oğlum, İstanbul Üniversitesi Latin Dili ve Edebiyatında doçent.”
Alp Öyken şimdilerde İzmir Seferihisar’da yaşıyor. “Sağlığını muhafaza etmeye çalışıyorum” diyor. Çoğu kez Devlet Tiyatroları’nda idarecilik teklif edildiğini ama oyun yönetmenliği dahi yapmak istemediğini söyleyen Öyken, “Yöneticilik yapınca kadrodan bir sanatçı eksiliyor. Aktörlük sanatı için bir ömür yetmez. Hala tiyatro ve sinema için öğrenecek çok şeyim var” diyor.