İstanbul’da Yeşilçam turu: Hepimiz oradan mezun olduk!
Yeşilçam'da kullanılan köşkler, yalılar, konaklar. Birçoğu yıkılsa da, bir kısmı günümüze kadar ulaştı. Biz de bu serimizde bu mekanları tek tek mercek altına alacağız. İlk durağımız 'Süt Kardeşler' 'Tosun Paşa', 'Şaşkın Damat', 'Neşeli Günler' gibi filmlerin çekildiği Yeşilköy'deki Simenoğlu Köşkü.
Yavuz Turgul’un ‘Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni’ filminde yönetmen Haşmet Asilkan’a filmi için bir köşk lazımdır. Köşkünü filmler için kiraya veren Betül Hanım’ın yanında alır soluğu. Eski zenginlerdendir Betül Hanım. Çocukları Amerika’ya yerleşmiştir. Geliri azaldığı için de ara sıra köşkünü filmcilere kiralar. Lakin sinemacılarla ahbaplık etmeyi de sever. Hatta onlarla kurduğu dostluklar daha önemlidir.
Yeşilçam’da filmlerde gördüğümüz o yalılar, köşkler, konaklarda film çekilme serüveninin bir özetidir anlatılan. Yavuz Turgul, Yeşilçam’a içerden baktığı filminde, sinemamızdaki mekan kullanımının nasıl gerçekleştiğini göstermek istediği için bu anlatıyı koymuştur filmine. Çünkü o müptelası olduğumuz filmde kullanılan yalılar, köşkler, konaklar var ya, onlar ya köşk ve konak sahibinin yaşadığı ekonomik zorluğu aşmak için filmcilere evini kiralamasından ya mekan sahibinin sinemacılarla arkadaş olmak istemesinden ya da mekan sahibinin işbilir sinemacıların tatlı ısrarlarına dayanamasından dolayı film mekanlarına dönüşmüştür.
Bir kere filmciler bir mekanı kullanmaya görsün orası artık Yeşilçam’da hemen kullanılabilecek mekanlar listesine girer ve genelde devamı da gelir. Hani birçok filmde sürekli aynı köşk ve yalıların ya da konakların karşımıza çıkması da bu yüzdendir. Köşkler, yalılar, konaklar, oteller çok önemlidir Yeşilçam dünyasında hatta istihbarat dünyası bunu bildiği için Yeşilçam’a istihbaratçıyı mekan sahibi olarak sokmuştur 1950’li yıllarda. Ama o başka bir yazının konusu…
Bu mekanların birçoğu bugün yok, şanslı olanlarsa bir şekilde varlıklarını sürdürüyorlar. Lakin bu mekanların ilginç hikayeleri de var. Çoğu Osmanlı zamanı yapılan bu yalı ve köşkler, döneminin zenginlerinin, devlet adamlarının ya da üst düzey bürokratların özenerek yaptırdığı yapılar. Bazısı oturmuş, bazısı ise oturamamış ama genellikle de toplumsal dönüşümler sırasında ya da yönetimlerin yeni sermaye sınıfı yaratma sürecinde el değiştirmişler. Yani görkemli hayatlara ev sahipliği yapmışlar. Ama filmlerde kullanımı gerçek hayattakine pek benzemiyor. Gün geliyor garibanın, yoksulun da yuvası oluyor bu mekanlar.
Bugünden itibaren elden geldiğince bu köşkleri, yalıları, konakları, hanları, otelleri tek tek ziyaret edeceğiz. Önceliğimiz bugüne kadar gelenler. Sonra da yıkılıp gidenlerin de peşine düşeceğiz. Bir anlamda Yeşilçam’ın pek ilgilenilmeyen tarihinden bir bölümün içinde yolculuk edeceğiz.
İlk durağımız Yeşilköy. Burada birkaç köşk var Yeşilçam için önemli olan, en önemlilerinden biriyse İstanbul Caddesi üzerinde bulunan Simenoğlu Köşkü. Yeşilköylüler için burası Arnavut Hayreddin Paşa Köşkü. Zeki Ökten’in yönettiği ‘Sevgili Dayım’ ile ‘Şaşkın Damat’, ‘Tosun Paşa’, ‘Şabanoğlu Şaban’, ‘Gol Kralı’, ‘Orta Direk Şaban’, ‘Süt Kardeşler’, ‘Neşeli Günler’, ‘Cafer’in Çilesi’, ‘Kanlı Nigar’ ve ‘Cici Kız’ bu köşkte çekilen filmlerden bazıları.
Yeşilköy ve Bakırköy tarihiyle ilgili yazı ve kitaplarıyla tanınan tarihçi Turgay Tuna, “1900’lerin başında 2. Abdülhamit’in mülkü aileye hediye etmesiyle, burada bulunan bir Rum evi yıkılmış ve bu köşk inşa edilmiş. Hayreddin Bey (Hayreddin Nedim Göçen) uzun yıllar burada oturdu. Sonra oğlu Mehmet Sami Bey ve onun kızı Nimet Hanım bu köşkte yaşadı. 1970’lerde, Nimet Hanım köşkü sinemacılara kiralamaya başladı. O ünlü Yeşilçam filmleri de o dönem burada çekildi” diyerek bu köşkün hikayesini anlatıyor bize.
Hayreddin Nedim Göçen önemli bir zat. Osmanlı Sarayı’nda tercümanlık yaptığı gibi 1920’de çok kısa süre İstanbul Belediye Başkanlığı görevini de yürütmüş. Onun döneminde köşk Yeşilköy’ün gözde yapılarından biri. Lakin 1980’lerde metruk bir hal alıyor ve adı Perili Köşke çıkıyor. Sonra da köşkü Simenoğlu Ailesi satın alıyor.
Turgay Tuna “Simenoğlu Ailesi’ni bilmiyorum. Ama onlar zamanında çok iyi bir restorasyon yapıldı. Aslına uygun bir şekilde hem de. Galiba onun için bu adla anılıyor köşk. Hatta bu restorasyon sırasında evden Hayreddin Bey’e ait üç sandık bilgi ve belge çıkmıştı” diyor. Simenoğlu Ailesi’nden sonra uzun yıllar Necla-Danış Köse çifti burada oturuyor. Köşk 2000 yılında sivil mimarlık eseri olarak tescilleniyor.
Bir akademik yayında belediye arşivinde köşkle ilgili en eski belgelerin 1988 yılına dayandığı yazıyor. 1982 tarihli şehir haritasında ise ilk kez konağın bulunduğu semtten görüntü alınmış. Restore edilerek kullanımına devam edilen köşkün bulunduğu parsele sonradan iki ayrı konut daha yapılmış. Parselde ana caddeye bakan köşk, filmlerde kullanılan Simenoğlu Köşkü.
Köşk, ahşap iskeletin içine dolgu yapılmasıyla oluşan hımış yığma yapıya bir örnek olarak gösteriliyor bu akademik yayında. 19. yüzyıl İstanbul konaklarının mimarisine uygun şekilde yapılmış olan köşkün, çatı saçaklarının altında ve balkonlarda geometrik motiflerle oluşturulmuş zarif süslemeler bulunuyor. Köşkün iki farklı girişi mevcut, biri ön cephede salon balkonuna çıkan merdivenlerden diğeri ise yan cephede sofaya açılan merdivenlerden.
2021’in Mart ayında köşkün satışa çıktığı haberleri basına yansımıştı. 25 milyon TL fiyat biçilen köşkün satılığa çıkması sonrası ise müze olarak değerlendirilmesi yönünde kamuoyunda görüşler ortaya atılmıştı. Fakat bu görüşler kamu yönetimi tarafından pek ciddiye alınmayınca köşk bir başka aile tarafından satın alındı. Bir önceki ev sahibi köşkün sinemaseverler tarafından ziyaret edilmesine izin veriyordu. Yeni ev sahiplerinin bu konudaki tutumu belli değil.
Köşkte geçen yıl restorasyon çalışmaları başladı. Adının Darcan Köşkü olarak değiştirildiğini de böylece öğrendik. Tescilli olan sivil mimari yapıların kültürel değerini korumak için restorasyona tabi tutulması gerekiyor. Birinci derece koruma grubuna dahil tarihi ahşap köşkün rölöve, restitüsyon ve restorasyon projeleri, İstanbul 1 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından onaylandıktan sonra başladı restorasyon çalışması da.
Köşkle ilgili çok önemli bir tartışma da var aslında. Tarihçi İlber Ortaylı’nın kimi yazıları ile birlikte bazı akademik yayınlarda, 93 Harbi olarak bilinen, 1877-1878 arasında Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasında yaşanan savaşın sonunda, 3 Mart 1878’de imzalanan Ayastefanos Antlaşması’nın bu köşkte imzaladığı yönünde bir kabul söz konusu. Fakat buna rağmen bu antlaşmanın Dadyan Ailesi’ne ait, bugün yıkılmış olan Neriman Şah Yalısı’nda imzalandığı da sıklıkla yine kimi akademik yayınlarda yazılıyor. Turgay Tuna da antlaşmanın 1894’teki depremde yıkılan Neriman Şah Yalısı’nda imzalandığını belirtiyor.