Bakırköy’de ölümlü otobüs kazası: İETT şoförü tutuklandı
Cihannüma'nın yazarı Kâtip Çelebi ya da gerçek adıyla Mustafa ordu kâtipliğiyle başladığı yolculukta tarih ve coğrafya alanında çok sayıda eser kaleme aldı. Tarihyazımında tarafsız diliyle dikkat çeken Kâtip Çelebi 367 yıl önce bugün ölmüştü.
Günü tam bilinmese de Kâtip Çelebi Şubat 1609’da dünyaya geldi. Osmanlı’nın en görkemli günleri henüz devam ediyordu. İstanbul Mimar Sinan’ın imzasını taşıyan nice başyapıtla süslenmiş 4. Haçlı Seferleri’nde uğradığı büyük yıkımdan sonra nihayet ayağa kalkmaya başlamıştı. Gerçek adı Mustafa olan Kâtip Çelebi işte böyle bir dünyada gözlerini açmıştı hayata. Ordu katipliği yaptığı için ulema ve halk arasında Katip Çelebi lakabıyla, Divan-ı Hümayun mensupları arasında ise Hacı Halife ismiyle tanındı.
Babası Abdullah askerdi ve oğlunun iyi bir eğitim almasını istiyordu. Bu isteği de gerçek olmuştu. Kâtip Çelebi o devrin koşullarında iyi bir eğitim almış ve devlet kademesinde çalışmaya başlamıştı. Divan-ı Hümayun kalemlerinden Anadolu Muhasebeciliği Kalemi’ne girip burada hesap işlerini ve siyakat yazısını öğrendi.
Babasıyla 1625’te Abaza Paşa isyanını bastırmak için orduyla Tercan, 1626’da ise Bağdat seferlerine katıldı. Her iki seferde de savaşın bütün safhalarına ve sıkıntılarına şahit olan Katip Çelebi, aynı yıl babasını ve amcasını kaybetti. İstanbul’a dönünce devrin önemli din adamlarından Kadızade Mehmed Efendi’nin derslerine devam eden Katip Çelebi, 1630’da Hüsrev Paşa’nın maiyetinde Hemedan ve Bağdat seferlerine katıldı.
Katip Çelebi, bu seferler sırasında uğradıkları veya zapt ettikleri Gülanber Kalesi, Hasanabad, Hemedan, Bisütun gibi şehir ve menziller hakkındaki gözlemlerini ‘Cihannüma ile Fezleke’ adlı eserlerinde anlattı. Ayrıca bizzat bulunduğu Bağdat’ın kuşatılması ve savaşın safhalarını oldukça canlı şekilde tasvir eden Katip Çelebi, daha sonra İstanbul’a dönüp, yine Kadızade’nin derslerine devam etti. Tabanıyassı Mehmed Paşa’nın kumandasındaki orduyla 1633-34’te tekrar Şark seferine giden Katip Çelebi, ordunun Halep’e çekilmesinin ardından hacca gitti.
Katip Çelebi, 1635’te Sultan 4. Murad’ın Revan seferine katıldı. Bu sefere ait gözlemlerini oldukça geniş biçimde anlatan Katip Çelebi, daha sonra kalan hayatını tamamen ilmi çalışmalara adadı. Kazancını kitaplara yatıran Katip Çelebi, zengin bir akrabasının ölümü üzerine kendisine düşen büyük bir mirasın önemli bir bölümünü yine kitaplara verip, ilim yolunda değerlendirdi. Kendisini tamamen eserlerine verdiği için 4. Murad’ın Bağdat seferine katılamayan Katip Çelebi, 10 yıl kadar geceli gündüzlü ilimle uğraştı.
Katip Çelebi, 1645’teki Girit Seferi dolayısıyla harita yapımıyla da ilgilendi. Bu sıralarda Mukabele Başhalifesi’yle kadro meselesi yüzünden tartışınca memuriyetten ayrılan Katip Çelebi, Müslüman olan Fransız asıllı Mehmed İhlasi’nin yardımıyla bazı Latince eserleri de Türkçe’ye çevirdi. Batılı kaynaklardan çeviriler yapan ilk isimlerden olan Katip Çelebi, Aristo’nun felsefe şerhi, ‘Meteora’ kitabının bazı bölümlerini, Jovans’ın ‘Theatrum Orbim Terrarum’ adlı coğrafya eserini, Philipp Cluver’in coğrafya kitaplarına giriş eserini de Türkçe’ye kazandırdı. Rahatsızlığı ilerleyen Katip Çelebi, 6 Ekim 1657 sabahı hayatını kaybetti. Naaşı, Zeyrek Camii’nin yakına defnedildi.
Tarih konusunda oldukça yetkin bir konumda olan Katip Çelebi, savaşlarda komutanların yaptıkları yanlışları onların tarih bilmemesine bağlayıp, devlet adamlarının ve iktidarda bulunanların tarih ve coğrafya okumalarının çok önemli olduğunu vurgular. Ayrıca tarih yazarken duyguları bir yana bırakıp, tarafsızlığa bağlı kalmayı da savunur.
Katip Çelebi tarih dışında coğrafya ile de ilgilendi. Batılıların bu alanda İslam coğrafyacılarından ileride olduğunu belirterek, bu eksikliği gidermek için ‘Cihannüma’ adlı eserini yazdı. Bu eser ilim çevrelerinin ufkunu açtı ve kendisinden sonra yazılacak eserlere de zemin hazırladı.