Trabzon’da şampiyonluk filminin vizyon tarihine erteleme
Sinemalarda bugün 10 film vizyona giriyor. Geçen yıl kaybettiğimiz oyuncu Ray Liotta'nın son filmi 'Çıldırmış Ayı' gerçek bir olaya dayanıyor. Ormanda bulduğu uyuşturucuyla kafası güzelleşen bir ayının macerasını anlatıyor. Biraz gerilim, biraz komedi ama bol bol vahşet var! Vizyon Raporu sunar!
Yeni sürüm ‘Charlie’nin Melekleri’ni hem yöneten hem de meleklerden birini oynayan Elizabeth Banks, yaşanmış bir olaydan yola çıkarak çektiği ‘Çıldırmış Ayı/Cocaine Bear’da, yanlışlıkla kokain çeken bir ayının yaşattığı dehşeti anlatıyor. Hikaye, uçakla yapılan bir uyuşturucu sevkiyatında kokain paketlerinin bir ormana düşmesiyle başlıyor. Kendi halindeki ayımız bu kokain paketlerini bulup bir güzel yiyor. Sonrasında kafası güzel bir hale gelip çevresindeki herkese saldırıyor.
Sinema ve ayı deyince 1988 yapımı ‘Ayı’ filmi hemen hatırlanır. Yönetmen Jean-Jacques Annaud filmde yavru ayı üzerinden ayılarla empati kurmamızı ister, bunu da başarır. Bu da o yıllarda ayıların sinemadaki algısını belirler. Sevimli canlılardır. Sonrasında fırlama Ayı Teddy’nin maceraları ayıların sinemadaki imajını daha da insanileştirir. Ta ki Alejandro G. Inarritu’nun ‘Diriliş/ The Revenant’ filminde Leonardo Di Caprio’ya bir ayı saldırana kadar. Canına okur karakterin ayı. ‘Çıldırmış Ayı’, ayıların sinemadaki saldırgan imajını perçinliyor bir anlamda ve kolektif hafızada ayıları bir korku nesnesi haline getiriyor.
Bu, filmin elini zayıflatan bir durum. Çünkü ABD’de yılda bir ya da iki ayı ölümcül ayı saldırısı oluyor. Yani sinemada işlendiği gibi çok da saldırgan değiller. Ama filmin başka zaafları da var. Her ne kadar yaşanmış bir olay olsa da Elizabeth Banks, elindeki malzemeyi nasıl değerlendireceği konusunda tereddüt içinde kalmış.
Yönetmen, gerçek olaya sadık kalma pahasına özünde uçuk kaçık bir hikayenin absürt potansiyelini pek değerlendiremiyor. Yani film kendini ve hikayesini çok ciddiye alıyor. Ama yönetmen tercihlerine bakıldığında bu ciddiye uygun düşmeyecek bir alaycılık var. Yani hikayeyle yönetmenin sinematografik ve görsel anlatım tercihlerinde senkron tutmuyor. Banks anladığımız kadarıyla bir vahşet komedisi yapmanın peşinde. Vahşet kısmında bir sorun yok. Bol bol kanlı sahnelerle vahşeti iliklerinize kadar hissettiriyor. Lakin işin komedi kısmına gelinde bu düzeyde başarılı olamıyor yönetmen. Ortaya da biraz gerilim biraz komedi ve bolca vahşetten ibaret bir film çıkıyor.
Ama öte yandan geçen yıl kaybettiğimiz sinemanın karizmatik aktörlerinden Ray Liotta’nın da son filmi. ‘Sıkı Dostlar’dan beri dostumuz olan Liotta, filmde uyuşturucu tüccarını oynuyor. Amacı ayının sürekli ormanda aradığı uyuşturucu paketlerini bulup zararını bir şekilde telafi etmek. Takdir edersiniz ki sonu pek hayırlı olmuyor. Kafası güzel ayı ile uğraşılır mı! Sonu üzücü oluyor. Ama bu son filmle sınırlı değil. Liotta sinemaya da bu sonla veda etmiş oluyor. Ve böylesi bir sonu hak ettiğini düşünmüyorum.
‘Charlie’nin Melekleri’nde yönetmenlik maharetini gösteren ve aksiyon filmlerinin damarına feminist bir bakış zerk eden Elizabeth Banks için ‘Çıldırmış Ayı’ vasat ve fazla kanlı bir adım. Umarım sonraki projelerinde sinemadaki maharetini daha iyi ortaya koyar.
Haftanın iddialı filmlerinden biri olan ‘Çaykovski’nin Karısı/Tchaikovsky’s Wife’ daha önce ‘Student’, ‘Leto’ ve ‘Petrov Grip Oldu’ filmleriyle tanıdığımız Rus yönetmen Kirill Serebrennikov’un imzasını taşıyor. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarışan film adından da anlaşılacağı üzere besteci Pyotr Çaykovski’nin eşi Antonina Miliukova’yı odağına alıyor. Antonina kocasına sevdalı hem de tutkulu bir sevda bu ama gel gelelim Çaykoski’den aynı karşılığı göremiyor. Bu durum karşısında genç kadın kendini karmaşık, yaralı, eziyet dolu bir hayatın ortasında buluyor. Sonra da kocasına duyduğu sevgi bir takıntıya dönüşüyor.
Haftanın iki animasyonu da yerli film. İlki, çocuklar arasında büyük ilgi gören Kral Şakir’in yeni macerası ‘Kral Şakir: Mikrop Avcıları Cumburlop’. Varol Yaşaroğlu’nun yarattığı Kral Şakir ve ailesiyle, onların yakın arkadaşlarının bin bir türlü serüvenini izlediğimiz çizgi film serisinin yeni sinema macerasını yine Haluk Can Dizdaroğlu yönetiyor. Kahramanlarımız bu sefer bir virüsle mücadele ediyor. Herkesi canavara çeviren virüsü alt etmeyi başarıyorlar ama kendileri balık olmaktan kurtulamıyor. Balık olunca da denizler diyarında başka bir maceranın kapısı aralanıyor.
Haftanın ikinci animasyonu ise ‘Tay’. Nurullah Yenihan imzalı film ramazan vesilesiyle sinemalarda gösterilen bir animasyon. Film, Mekke’den Medine’ye annesini kurtarmak için bir yolculuğa çıkan genç tay Riyah ile yol üzerinde tanıştığı ihtiyar deve Jabal’ın öyküsünü anlatıyor. Riyah, Mekke şehrinin zenginlerinden biri olan Ubey’in ahırında dünyaya gelir. Bir sabah annesine doğum günü için çiçek toplamaya çıkar. Ancak döndüğü zaman annesinin Medineli bir tüccara satıldığını öğrenir. Kendisi de Şamlı bir tüccara satılacaktır. Annesinden ayrılmak istemeyen Riyah, kaçar ve annesinin peşine düşmeye karar verir.
Will Merrick, Nicholas D. Johnson’ın yönettiği ‘Kayıp/Missing’, çıktığı tatilde kaybolan annesini arayan bir kızın öyküsünü anlatıyor. Storm Reid, Nia Long, Daniel Henney’in rol aldığı film kahramanımız June’un, erkek arkadaşıyla Kolombiya’ya giden annesinden haber alamamasıyla başlıyor. Los Angeles’tan yaşayan June, binlerce kilometre uzaktaki annesine ulaşma konusunda eli kolu bağlı olunca, teknolojinin imkanlarını kullanmaya karar veriyor. Bir nevi dijital dedektiflik yapıyor. Fakat hiç ummadığı gerçeklerle yüzleşiyor.
Michael Jacobs’un yazıp yönettiği ‘Belki Evet, Belki Hayır/Maybe I Do’ evlilik üzerine bir romantik komedi. Evlilik kararı alan ve sonrasında bu kararlarını aileleriyle paylaşan Michelle ve Allen’in yaşadıklarını izliyoruz filmde. Çiftimiz, hayatlarının en önemli kararlarını açıklamak için ebeveynlerini bir araya getirir. Ama aslında aileleri birbirlerini zaten tanımaktadır. Üstelik ailelerin bu evliliğe olur verme konusunda tereddütleri vardır. Emma Roberts ile Luke Bracey’e filmde Susan Sarandon, Richard Gere, Diane Keaton ve William H. Macy eşlik ediyor.
Haftanın korku ve gerilim kontenjanında üç film bulunuyor. Scooter Corkle’nin yönettiğe ve Peyton List, Brendan Meyer, Kelcey Mawema’nın oynadığı ‘Öldüren Oyun/The Friendship Game’, bir grup arkadaşın dostluklarını test etmeleri üzerine başlarına gelen olayları konu alıyor. Zooza, Rob, Courtney ve Cotton bir bahçe satışında tuhaf görünümlü bir eşya bulur. Eşyayı satan kadın bunun arkadaşların en derin arzularını söylemelerini sağlayarak gerçek dostluğu test eden bir ‘Arkadaşlık Oyunu’ olduğunu söyler. Tabii gençlerimiz de bu oyunun oynamaya karar verir. Sonrasında da başlarına gelmedik kalmaz.
Korku gerilim türünün yerli ayağında ‘Paranoid’ var. Doğuş Arslan imzalı filmde birbirinden farklı karakterdeki iki kişinin, İstanbul’da bulunan bir sanatoryumda başına gelen olaylar anlatılıyor. 2019 yılında İstanbul’un ücra bir semtinde bulunan sanatoryumda Mitat ve Masal isimli iki kişinin çok farklı hikâyelerini konu alan film, her saniyesinde akıl sağlığının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Olaylar iki karakterin hayatlarının sanatoryumda birleşmesi üzerine gelişiyor. Gerçek olaylara dayanan filmde anlatılan tüm garip olaylar Masal’ın çözümlemesi ile sona eriyor. Filmde Emre Tetikel, Meryem Turan, Emre Karoğlu’nun rol alıyor.
Ecinni serisinde nerede kalmıştık?
Ecinni serisine devam ediyoruz. Mehmet Sağlam’ın yönettiği ‘Ecinni 4: Ecel’ Zeynep’in birtakım varlıkları görmeye başlaması ve bu süreçte kız kardeşi Elif’in kaybolmasıyla gelişen olayları konu ediniyor. Zeynep’in belirsiz varlıklar görmesi üzerine bir teşhis yoluna düşen ailenin çıktığı yolda Zeynep’in altı yaşındaki kardeşi Elif esrarengiz bir şekilde kaybolur. Finalde tüm deliller Elif’i, ablası Zeynep’in bir kuyuya ittirerek ölümüne sebep olduğunu işaret etse de Elif’in ne kuyuda cesedine ne de kendisine iki ay boyunca ulaşılır. Annesinin Elif’i yeniden aramaya koyulmasıyla birlikte korkunç gerçeklerle yüzleşilecektir. Filmde Merve Ateş, Fatih Paşalı, Yasemin Kurttekin oynuyor.
Gökhan Gökçay’ın yönettiği Erol Yavan, Sinem Dalkıran, Pınar Kartal’ın rol aldığı ‘Kızım’, doktor bir annenin ölümcül bir hastalığa yakalanan kızı için verdiği zorlu mücadeleyi anlatıyor. Anne bu süreçte kendini bir cinayet içinde bulur kendini. İki cephede mücadele etmek zorunda kalan anne bu çıkışızlıktan kendince bir yol bulmaya çalışır.
20 Aralık 2024 - Ormanda yeni bir lider doğuyor, şımarık oğlan dersini alıyor!
13 Aralık 2024 - Yılın en iyilerinden ‘Hemme…’: Öfke ruhu kemirir!
6 Aralık 2024 - Babaların kızları için yaptığı yolculuk hiç biter mi!
5 Aralık 2024 - Keşanlı Ali 60 yaşında mikrofonlarımız Haldun Taner’de