İnsanlığın zor sınavı başladı!
Hafta sonu cinayet çözmek isteyenleri yerli dizi ‘Sorgu’ya, cinayetlere tanıklık etmek isteyenleriyse ‘Asi 13’e bekliyoruz. Hüzünlü romantikleri ‘Mavi Mağara’, neşelenmek isteyenleriyse ‘The Office’in Avustralya versiyonu karşılıyor.
‘Var Bunlar’ adlı yerli komedi dizisiyle duymuş olabileceğiniz dijital platform TOD yine iddialı bir yerli diziyle karşımızda. TOD STUDIOS imzalı polisiye ve dram dizisi ‘Sorgu’nun başrollerini Hazal Kaya ve Çağlar Ertuğrul paylaşıyor. Senaryosunu Nuray Uslu ve Milay Ezengin’in kaleme aldığı dizinin yönetmen koltuğunda Deniz Yorulmazer var.
Dizi, ana karakterimiz polis Cihan Manoğlu’nun (Hazal Kaya) meslektaşları ve travmatik çocukluğunu paylaştığı kardeşleri arasındaki ilişkiler çerçevesinde kurgulanıyor. Bu çerçevenin tuttuğu konuysa şüpheli bir ölümün araştırılması. Cihan ve kardeşleri bu ölümde kritik bir rol oynuyor çünkü maktul, babaları Hayati (Kubilay Tunçer). Bu şüpheli dosya elbette kan bağından ötürü Cihan dışında bir polise verilmeli. Böylelikle dosyayı, birime yeni atanmış Süleyman Manga (Deniz Hamzaoğlu) alıyor.
Süleyman’ın gevşek tavırları, birime ayak bastığı andan itibaren meslektaşlarının tepkisini çekiyor. Bu gerginlik, biriminin tek kadın memuru Cihan’ı ima ederek polisliğin kadınlara göre olmadığını söylemesiyle iyice tırmanıyor. Bu gerginlikler neticesindeyse Süleyman’ın dosyaya bakarken objektif olamamasından endişelenen Metin Yazıcı (Çağlar Ertuğrul) dosyanın ikinci adamı oluyor.
Cihan ve Metin altı aydır birlikte çalışıyorlar, ancak birbirleri hakkında çok az şey biliyorlar. Bu dosya ikiliyi birbirine yakınlaştırıyor ve elbette romantizm ihtimali doğuyor. Ancak Cihan’ın da şüphelilerden biri olmasıyla ikilinin hem iş hem aşk hayatı sınanıyor. Elbette ne ilk ne de tek şüpheli Cihan. Polisiye yapımların doğası gereği bir noktada herkes şüpheli konumuna düşüyor.
Gelelim dizinin ikinci katmanı olan aile sorunlarına. Merhum Hayati’nin cenazesinde ilk önce Cihan’ı değil, iki kız kardeşi Selim ve Güven’i (Boncuk Yılmaz, Melisa Döngel) görüyoruz. Babalarını kaybeden ikilinin üzgün olmaması kafaları karıştırırken cenazeyi “Hakkımı helal etmiyorum” naralarıyla Cihan basıyor. Ardından karakterlerin babalarına yönelik bu tutumunun kökenine iniyoruz. Evin annesi kocasını ve kızlarını terk ederek başka birine kaçmış, kızlara da hep Hayati bakmış. Buna bakmak denirse…
Baba Hayati çocuklarının her hatasını birer travmaya çevirebilen gaddar biri. Evde askerî düzenin bile hafif kalacağı bir atmosfer var. Bu ortamda büyüye büyüye zorlu çocukluk anılarını atlatamadıkları ve hâlâ babalarına yönelik kızgınlık taşıdıkları için üç kardeş, Hayati ölünce kendilerini şüpheli konumunda buluyorlar.
Kariyerinde farklı roller deneyen Hazal Kaya’nın oyunculuğunun Cihan karakterine çok yakıştığını söyleyebiliriz. Dışarıdan bakınca sert ama sakin görünen Cihan’ın içinde patlamaya hazır volkanlar olduğunu Hazal Kaya’nın bakışlarından yakalamak mümkün. Kadrosunda ayrıca Boncuk Yılmaz, Melisa Döngel, Deniz Hamzaoğlu, Oktay Çubuk ve Kubilay Tunçer gibi isimlerin yer aldığı dizide oyunculuklar zaten genel olarak başarılı.
Yalnızca işin gizemine odaklanan polisiyeler size yavan geliyorsa karakter odaklı, psikolojik drama da göz kırpan ‘Sorgu’ size göre. Dizinin ilk bölümü tanıtım amaçlı, ücretsiz olarak YouTube’dan izlenebiliyor. Her hafta iki yeni bölümü yayınlanan ‘Sorgu’nun tamamını ise TOD’dan izleyebilirsiniz.
2000’lerin efsane komedi dizisi ‘The Office’ bu kez Avustralya versiyonuyla huzurlarımızda. Orijinal versiyonu 2001’de ekranlara gelen İngiltere yapımı dizi dünya çapındaki ününe 2005’teki ABD uyarlamasıyla kavuşmuştu. Julie De Fina ve Jackie van Beek’in elinden çıkan bu yeni uyarlama tabii ki yine ofis hayatını merkezine alıyor.
Covid-19 kapanmalarının ardından birçok işin ofise gidilmeden yapılabileceğini görmemiz dönüm noktası olmuştu. Sonrasında evden çalışmalar artmış, hatta bazı şirketler binalarını kapatmıştı. İşte ‘The Office’in Avustralya uyarlamasında patron Hannah (Felicity Ward) tam olarak bunu engellemeye çalışıyor. Şirketin şubesinin kapanması ve herkesin evden çalışma kararının verilmesinin ardından Hannah, çalışanları ofise getirebilmek için türlü vaatlerde bulunur. Çünkü ofis onun evi, çalışanları da ailesi olmuştur. İşte bu versiyonda patron Hannah’nın ‘ailesini’ bir arada tutmak isterken düştüğü trakomik halleri izliyoruz.
Özellikle patron figürü çok önemli. Şöyle anlatalım: ‘The Office’in önceki patronları birer Burhan Altıntop. Atsan atılmaz, çünkü bacadan geri gelir; satsan satılmaz, çünkü bu belayı kim ne yapsın! İngiltere versiyonundaki patron David Brent (Ricky Gervais) daha sevimsizken, ABD versiyonundaki patron Michael Scott (Steve Carell) tüm falsolarına rağmen kendini sevdirmeyi başarıyordu. Ama ortak noktaları çevresindekileri rencide etmeleri, beceriksizliklerinin farkında olmamaları ve sık sık onlar adına utanmamıza neden olmalarıydı.
Şimdi ise gözler Avustralya versiyonunun patronunda. Başroldeki Felicity Ward bir komedyen olduğunu için rolünü hakkıyla yapmış. Ancak karakterin ikonikleşmesi mümkün mü, bilemiyoruz. Zaten efsaneleşmiş iki patron varken üçüncü bir figür yaratabilmek riskli, belki de gereksiz bir fikir gibi duruyor. Yine de tekrar tekrar izleyip ‘The Office’i tüketmek istemeyen, ama o tadı biraz yakalamak isteyenler için bulunmaz fırsat. İngiltere versiyonu henüz Türkiye’deki herhangi bir dijital platformda yayınlanmasa da ‘The Office’in Avustralya ve ABD şubeleri Prime’da.
Nurtopu gibi bir yerli yapım daha geldi. ‘Mavi Mağara’yla bu kez romantik dram filmleri sevenlerin yüzü gülecek. Başrollerinde Kerem Bürsin ve Devrim Özkan’ın yer aldığı film Prime’da taze yayınlandı. Kerem Bürsin ayrıca dizinin senaristliğini de Osman Kaya’yla paylaşıyor. Bu hem oyuncu için hem sevenleri için büyük haber.
Film en eski anlatılardan biri olan ölümsüz aşkı işliyor, bunu yaparken de karakterlerden birini kurban veriyor. Kaş’taki Mavi Mağara, Alara’nın (Devrim Özkan) en sevdiği yerdir ve buraya eşi Cem’le (Kerem Bürsin) gitmenin hayali kurmaktadır, ancak bahriye subayı olan Cem’in eve dönememe ihtimali Alara’nın canını sıkmaktadır. Fakat Alara’nın korktuğu son Cem’i değil, ölümcül bir hastalık olarak kendisini bulur. Eşinin kaybının ardından Cem, Mavi Mağara’ya tek başına gitmek durumunda kalır. Gezmek için değil elbette. Çok sevdiği eşinin hatırasını yaşatmak, ona verdiği sözü tutmak için, yani kaybıyla başa çıkabilmek için.
Cem yolculuğu sırasında ölen eşiyle olan ilişkisiyle ilgili duygusal farkındalıklar yaşarken biz de sonsuz/ölümsüz aşkın varlığına tanıklık ediyoruz. Eşlikçimizse muhteşem manzaralar. Çekimleri İstanbul’da başlayan dizi, Cem’in yolculuğuyla birlikte gerçekten Kaş’a ve Mavi Mağara’ya taşınmış. Girmek üzere olduğumuz kış ayları göz önünde bulundurulursa çok da iyi olmuş. Hem hikâyeden hem görüntülerden azıcık içimiz ısınır.
Film yalnızca klasik bir sonsuz aşk hikâyesi vaadiyle değil, oyuncu kadrosuyla da öne çıkıyor. Okan Yalabık’ı az da olsa görebileceğimiz her iş müjdedir bizlere. Yönetmenliğini Altan Dönmez’in üstlendiği filmde ayrıca Yüsra Geyik, Ece Dizdar, Deniz Cengiz ve Taner Birsel’i de görüyoruz. Kerem Bürsin’in hem oyuncu hem senarist olarak yer aldığı ‘Mavi Mağara’, aşka dalarken hüzünlenmek isteyenlerin hafta sonu listesine eklenmek üzere Prime’da bekliyor.
Sizi bir duvardan diğerine çarpacak bol dövüşlü bir film ister misiniz? Hemen gitmeyin, söz konusu film Endonezya yapımı bir festival filmi! Aksiyon filmleriyle ünlü yönetmen Timo Tjahjanto’nun elinden çıkan ve Toronto Uluslararası Film Festivali’nde (TIFF) gösterilen ‘The Shadow Strays’ (Türkiye katalogundaki adıyla ‘Asi 13’) artık Netflix’te.
Filmin ana karakteri, Japon mafyası yakuzaya savaş açan Shadow adlı bir organizasyonun üyesi. Kod adı 13 (Aurora Ribero) olan bu genç kız, her yere sessizce ve görünmeden girip çıkabilen incelikte, yeri gerektiğinde yakın dövüşte de hünerlerini sergileyen ustalıktaki Shadow’un henüz çaylağı.
Japonya’da bir suikast girişimiyle açılan filmde çaylak 13 hata yapıyor ve cezalandırılıp Jakarta’ya gönderiliyor. Burada hatalarından ders yerine 13, Shadow üyelerini duygusuz katiller yapmaya yarayan hapları almayı bırakıyor ve ruh hali dengesizleşmeye başlıyor. Jakarta’da tanıştığı Monji (Ali Fikry) adlı küçük bir çocuğun kaçırılmasıysa 13’ün devrelerini iyice yakıyor. İsyankâr ruhu bu duruma sessiz kalmasına elvermeyen 13 kendini bu mücadeleye dahil ediyor. Bunun üzerine 13’ün Shadow’daki ustası Umbra (Hana Malasan) onu geri götürmek üzere Jakarta’ya geliyor. Bu noktadan sonra olaylar çığırından çıkıyor ve yönetmenin ‘Mortal Kombat’ın bitirici hamlelerine (fatality) benzer kanlı ve şiddetli dövüş sahneleri başlıyor.
Dövüş ve aksiyon sahneleriyle beğeni toplayan film, diğer sahnelerin yavan olmasıyla eleştiriliyor. Beklentinizi buna göre ayarlamanızı öneririz. Bununla birlikte filmin tek özelliği doz aşımına uğramış şiddet sahneleri değil. Bu tür filmlerde şiddete bulaşanlar (doğal olarak) yetişkinler olur. Ama burada yetişkinlerin korkulu rüyası olan ana karakter 17 yaşında. Üstelik kendinden daha küçük olan Monji’yi kurtarmaya çalışıyor.
Dövüş sanatları ve aksiyon tutkunlarının zaten kaçırmaması gereken filmin cazibesi, ‘The Night Comes for Us’tan da bilinen yönetmen Timo Tjahjanto imzalı olmasıyla da artıyor. ‘The Shadow Strays’ veya Türkiye’deki adıyla ‘Asi 13’ Netflix’te.