Fabrizio Paterlini: İstanbul bir şarkımın isim babası
Filistin doğumlu müzisyen Lana Lubany 22 Kasım akşamı Salon İKSV'de müzikseverlerle buluşacak. Müzikal üretimine Los Angeles'ta devam eden müzisyenle konseri öncesi bir araya gelip sanatı ve tabii ülkesi hakkında konuştuk.
Lana Lubany son dönemde Türkiye’deki Spotfy listelerinin gözdesi. Şarkıları sıkça dinlenen müzisyen gördüğü bu büyük ilgi sonrası 22 Kasım’da İstanbul’da konser verecek. Salon İKSV’deki konser hem müzisyen hem de dinleyici açısından ilklere sahne olacak. Filistin’de dünyaya gelen Lana Lubany hayatını Los Angeles’ta sürdürüyor. Daha önce tatil için Antalya’ya gelen müzisyen konser vesilesiyle ilk kez İstanbul’a uğrayacak. Benzeri şekilde müzikseverler de yükselişteki bu ismi ilk kez İstanbul’da dinleme fırsatı edinecek.
2023’de yayınladığı ‘The Holy Land’ adlı kısaçalarıyla doğduğu ve büyüdüğü topraklara bir selam gönderen Lana Lubany Arap ezgileriyle batılı pop seslerini ahenkle harmanlıyor. Arapça ve İngilizcenin iç içe geçtiği şarkılarında bunu her dinleyicinin hissetmesi mümkün. Spotify verilerine göre en çok dinlendiği beş kentten biri konumundaki İstanbul’da konser vermeden önce Lana Lubany ile Zoom marifetiyle buluştuk. Los Angeles’ta yaşayan 28 yaşındaki müzisyenle saat farkını da gözeterek yaptığımız görüşmede müziği ve kökleri üzerine konuştuk.
Görüşmemiz başlar başlaman Lana Lubany’nin söylediği ilk şey İstanbul’a gelecek olmaktan duyduğu mutluluktu. Bugüne kadar İstanbul’a gelmemekten duyduğu üzüntüyü dile getiren 28 yaşındaki müzisyen şeytanın bacağını konseri vesilesiyle kıracak olmaktan duyduğu mutluluğu da sohbetimizin en başında sözlerine ekledi. İstiklal Caddesi’nin nâmını duyan müzisyen buradaki müze ve Türk yemekleri yapan yerlerin de adresini sordu.
Spotify’daki çok kısa biyografisinde “Batı + Ortadoğu = Lana Lubany” yazan müzisyen bir Filistinli olarak son bir yılda neler yaşadığını ve neler hissetiklerini sorduk. “Son bir yıl bizim için çok zordu” diyerek başladı sözlerine Lana Lubany. “Bu süreçte aklıma dahi gelmeyecek şeyler yaşadım. Ama bununla yaşamayı da öğrendim. Öğrenmek durumda kaldım. Anlatması güç bir acı bu. En başta her şeye ara verdim. Müzik de dahil hiçbir şey yapmadığım, yapmak istemediği bir dönemden geçtim. Sadece telefonun yanında durdum. Çünkü ailem Filistin’de. Onlardan haber bekliyordum. Nasıra’da yaşıyorlar. Tek tesellim saldırıların ortasında olmamalarıydı. En azından şimdilik” dedi.
Bu süreçte İsrail’in katliamlarına karşı sesini çıkaranlar kadar sessiz kalmayı da yeğleyenler oldu. Bir müzisyenden önce bir insan olarak bu durum karşısında kendisini nasıl hissettiğini sorduğumuzdaysa Lana Lubany şu cevabı verdi: “Sanatla kendimini ayakta tutmaya çalıştım. Etrafımdaki Filistinliler de böyle yaptı. İçimdeki acıyı dışarıya atmam için en iyi yol buydu”
Pozitif şeyler barındırmayan sohbetimizin bu kısmından sonra Lana Lubany’yle müzikle başlama hikâyesini konuştuk. Henüz dokuz yaşındayken ilk resitalini sahneleyen müzisyen, bu süreçte çok şanslı olduğunu, en iyi hocalarla çalışma fırsatı bulduğunu söyledi. Piyanoyla başladığı müzik eğitiminde birkaç küçük girişimin dışında kimsenin kendisini klasik müziğe yönelmesi için zorlamadığını belirten Lubany, bu noktada öğrencilerin düşüncelerine önem verilmesinin ne denli önemli olduğunu vurguladı.
Şarkılarında iki dillilik Lana Lubany’nin en karakteristik özelliği. İngilizce başlayan sözler bir anda Arapçaya dönebiliyor ya da tam tersi de mümkün. Bu tercihinin nedenlerini sorduğumuzda Lana Lubany Arapça konuşulan bir evde büyüdüğünü ancak küçük yaşlardan itibaren de İngilizceye aşina olduğunu beliterek sözlerine şöyle devam etti: “Birbirine yakın olmayan bu iki dili harmanlamayı seviyorum. Bende ikisinden de bir şeyler var. Bence böyle olması çok güzel. Kendi yaratıcılığım çerçevesinde bu iki dil ve dolayısıyla da kültürü buluşturuyorum. Bu da beni yeni müzikler üretme konusunda motive ediyor. Bu sayede binlerce kilometre uzaktaki evimle de bağ kurduğuma inanıyorum”
Hazır konu Türkiye’ye yakın bir coğrafyaya gelmişken Türk müziğiyle ilişkisini soruyoruz Lana Lubany’ye. Büyük babaannesinin Türk olduğunu hatırlatan Lubany ilk gençlik yıllarından itibaren Türk müziğine aşina olduğunu söyledi. Caz müzisyeni Selin Geçit ile yakın arkadaş olduklarını belirten Lubany, kendisiyle Türk müziği hakknda da sıkça sohbet ettiklerini sözlerine ekledi ve mümkünse özellikle yeni çıkan isimlerden tavisye edebileceğimiz Türk müzisyenler konusunda tavsiyeler istedi.
Roller değişmişti. Bu kez ben cevap veriyordum. Yeni nesil müzisyenlerden sevebileceğini düşündüğüm Nova Norda ve Paptircem gibi birkaç ismi daha saydıktan sonra özellikle İstanbul’da gördüğü ilgi hakkındaki hisleri hakkında konuşmaya başladı. Spotify verilerinden bahseden Lana Lubany, İstanbul’un en başından beri en çok dinlendiği iki şehirden biri olduğunu vurguladı. Bu kentin ruhundan böylesi bir ilgi ve destek görmekten ötürü mutluluk duyduğunu belirten müzisyen Salon İKSV’deki konseri öncesi ve sonrasında şehri gezmeyi planladığını söyledi.
Lana Lubany 31 Ekim 2024’te ikinci kısaçaları ‘Yafa’yı yayınladı. Altı şarkılık bu çalışmada öne çıkan iki parça müzisyenin köklerine dair ipuçları barındırmakta. 28 yaşındaki müzisyenin doğduğu Nasıra’yı anlattığı ‘Nazareth’ ve sonrasında yaşadığı liman kenti Yafa’ya adadığı ‘Yafa’ bir nevi köklere selam özelliği taşıyor. Bu kısaçaların çocukluğu ve ailesine dair unsurlar barındırdığını belirten Lubany, o yıllarına duyduğu özlemi de şarkı sözlerine yansıtmış.
Lana Lubany ile teknolojinin nimetlerinden faydalanarak yaptığımız bu görüşmenin sonunda İstanbul’daki konseri öncesi müzikseverlere mesajı için de elçilik görevini üstleniyoruz. İstanbul’a geleceği günü iple çektiğini söyleyen Lubany, Salon İKSV’deki performansı için de büyük heyecan duyduğunu sözlerine ekledi. Konserde doğu ile batının güzel bir karışımını sunacağını söyleyen Filistinli müzisyen İstanbulluları da 22 Kasım’daki bu özel geceye davet etti.