Raf Gezgini: Hem oynarım hem yazarım!
Oyuncu Olgun Şimşek İnsani Film Festivali kapsamında AKM'de verdiği oyunculuk atölyesinde hikayesini anlattı: Benim hayatım 'bundan olmaz'la başladı. 'Bundan olmaz'la konservatuvardaydım. 'Bundan olmaz'la profesyonel oldum."
Günümüzün en iyi oyuncularından biri Olgun Şimşek. Oyunculuğunu tarif etmek zor. Role aklı, yüreği yatsın, alıp uçuran bir performansa imza atıyor. Lakin ortalıkta gözükmeyi de pek sevmiyor. Onu rolleri dışında bir yerlerde pek göremezsiniz. Ki bilinçli bir tercih bu.
Şimşek geçenlerde TRT World Citizen tarafından düzenlenen İnsani Film Festivali’nde, Atatürk Kültür Merkezi’nde oyunculuk atölyesi yaptı. Atölye de de hikayesini anlattı.
Şimşek hayatında “bundan olmaz” cümlesini geçmişte sık sık duyduğunu söyledi ve “Bir gün bir oyun yapmak istersem oyuna böyle başlamak istiyorum. Benim hayatım ‘bundan olmaz’la başladı. ‘Bundan olmaz’la konservatuvardaydım. ‘Bundan olmaz’la profesyonel oldum. Hep bir kendini ispat, kendini bir ifade biçimi hasıl oldu” dedi.
Lakin Şimşek’in konservatuvara girmesinde pek de bilinmeyen bir detay varmış: “Düğünlerde şarkı söyleyen bir adamdım. Ceyda Düvenci’nin babası İsmail Düvenci ‘Senin kesinlikle oyuncu olman lazım’ demişti bana. Beni konservatuvara girebilmem için bir süre çalıştırdı. Konservatuvarla beraber oyunculuk başladı.”
Konservatuvara 1988 senesine girdiğini anlatan Şimşek “O zamanlar iki-üç konservatuvar vardı. 50 kişi kadar oyuncu adayı girerdi. Zaten TRT vardı. Konservatuvara girerken ‘bir dizide oynayacağım ve meşhur olacağım’ diye bir hedefim yoktu. Tiyatro diye bir şey de var. Bu da ‘hünerli bir çocuk’ dediler. Zaten benden başka da bir şey olmazdı. Biraz aslında çaresizlikten oyuncu oldum. Ya da o yeteneğimi ‘buymuş’ deyip buldum.”
Oyunculuğun öğrenilebilir bir şey olmakla birlikte yatkınlıkla da ilgili olduğunu söylüyor Şimşek: “Çocukluğumuzda hepimizde vardır, çocuklukta keşfedilen bir şeydir. En özgür yaşadığımız zamanlar çocukluk dönemidir. En kendimizi ifade ettiğimiz, hayata en açık, objektiflerimizin sonuna kadar açık, korkusuz, önyargısız buluşmalarımız oralarda gerçekleşir. Bu daha sonrasında bizi besler diye düşünenlerdenim. Yani bir insanın durup dururken, bir başkası olma isteği bir yetenekle mümkündür. Öbür türlü dalga konusu olursun. Yani başka bir şey, başka bir durumla, başka bir duyguyla hemhal olabilme yeteneğidir oyunculuk. Hani başka birinin durumuna yerleşmek ve onu yargısız anlamak ve anlatmaktır. Bu bir yetenek istiyor. Oyunculuk, ‘şimdi oldum’ gibi bir şey değildir. Ölene kadar devam eden bir süreçtir.”
Ama bir hatırlatması da var Şimşek’in. Ki bu hatırlatma Yıldız Kenter’den. Kenter “Sıradan olun ama alelade olmayın” diye salık verirmiş öğrencilerine. Oyunculukla ilgili eğitime dair de usta oyuncu “Bence zaten verilmiyor, alabiliyorsun. Sen alıyorsan oluyor” diyen oyuncu “Oyunculukla ilgili eğitim bitmiyor. Her zaman devam ediyor. İnsan olmakla ilgili bir şey bence. Hani insan olmakla da bitmiyor. Her aşamasında bir şey öğreniyor insan. Benim çocuklarım olmasaydı belki de bana ‘Terzi’ dizisindeki rolümde bu kadar tezahürat edilmezdi. Çünkü çok çocuk ruhlu bir adamı oynadım” diyor.