Oya Baydar’dan karanlık bir Türkiye trajedisi: Hatırlamanın ve Unutuşun Kitabı

Usta Oya Baydar yeni romanı Hatırlamanın ve Unutuşun Kitabı’nda uzun yıllara yayılan karanlık bir hikâyenin peşinden gidiyor, yüzünü Türkiye’nin çalkantılı dönemlerine çeviriyor. Can Yayınları tarafından yayımlanan roman güncel bir Türkiye trajedisi

Kültür Sanat 10 Ekim 2024
Bu haber 1 ay önce yayınlandı
Oya Baydar'ın yeni romanı Can Yayınları tarafından yayımlandı.

Usta yazar Oya Baydar bu kez karanlık bir hikâyenin peşinden gidiyor ve yüzünü Türkiye’nin çalkantılı dönemlerine çeviriyor. Baydar Can Yayınları tarafından yayımlanan ‘Hatırlamanın ve Unutuşun Kitabı’nda geçmişte aşk yaşamış ve daha sonra yolları bir hastanede yeniden kesişen bir kadın ve erkeğin hikâyesi üzerinden cinayet, aşiret gelenekleri, siyaset ve Türkiye’nin geçirdiği tarihsel dönüşümleri aktarıyor, okura güncel bir Türkiye trajedisi sunuyor.

Baydar yeni romanında “Devlet uğruna işlenmesi insanlığa karşı suçları affettirir mi? Aşk suskun kalmanın suç ortaklığını meşru kılar mı? İnsan iktidar hırsına yenildiğinde unutmaya sığınmak mümkün mü” sorularının peşinden gidiyor.

Kitaptan tadımlık

Kar… lapa lapa, usul, dingin, kelebek uçuşu hafifliğinde. Yattığı yerden bir pencerelik gökyüzü görünüyor; süt mavisi, bulut beyazı, yumuşacık, uçucu. Yakın, çok yakın, elini uzatsa dokunacak. Elini uzatamıyor, kolunu kıpırdatamıyor, bedenine hükmedemiyor. Anlam veremediği, nasıl yuvarlandığını bilemediği bozbulanık bir uyuşukluk. Sis perdesi bir aralanıp bir kapanıyor. Aralandığında, belli belirsiz bir aydınlık, ölgün ışığın içinde kıpırdanan, dönüp duran şekiller. Sonra yekpare cam duvar tek kurşunla kırılıyor, tuzla buz oluyor. Cam parçacıkları beynine doluyor. Sislerin arasından bir kar anısı –hayır, bir kar duygusu– aydınlığa çıkıyor. Anıları yok, anılar silinmiş, sadece anlar, birbiri üstüne basılmış fotoğraflar, karmaşık şekiller var. Kar tanecikleri saçlarına, kirpiklerine konuyor, gökyüzüne açtığı avucuna doluyor, yanaklarında eriyip damla damla süzülüyor. Bir kartopu yapıp karşısındaki zeytin ağacına atıyor. Ağacın üstündeki karlar dağılıyor, havada uçuşuyor. Uzaktan, neşeli çocuk cıvıltıları…

Çocukken kar insanı üşütmez. Çıplak ayaklarınızda plastik terlikler, üstünüzde eprimiş el örgüsü bir kazak, elleriniz soğuktan şahrem şahrem yarılmış da olsa üşümezsiniz. Çocukların arasına karışamasanız, kartopu savaşı yapamasanız, tek başına kardan adam yapmasını başaramasanız da kar gökyüzünün çocuklara armağanıdır. İçine çocukluğun sıcacık kar mutluluğu doluyor. Gördüğü ilk kar: çocuk yüreğinin sıcağında eriyen, masalsı, büyüleyici, neşeli… Hissettiği, algıladığı son kar: geç kalmış, mevsimsiz, kederli… Deneyimlemediği, anlamlandıramadığı, daha önce yaşamadığı bir yarı uyku yarı uyanıklık hâli. Pencereye sıkışmış gökyüzü parçasını görüyor: Süt mavisi, bulut beyazı, yumuşacık. Kelebek kanadı hafifliğinde uçuşan kar taneciklerini görüyor: bembeyaz, lekesiz, kuzudişi. Kendini gökyüzüne bırakıyor. Lapa lapa yağan karın sessiz ninnisini duyuyor, başucunda oturan kadının nefesini, koridordan gelen ayak seslerini, kendi kalp atışlarını duyuyor. Duyuyor mu hissediyor mu? Bulanık görüntülerin arasından süzülüp gelen bir… bir ne? Anı değil, belli belirsiz, her an dağılmaya hazır, kar beyazı, süt mavisi bir duygu. Kadını tam göremese de orada olduğunu hissediyor. Beyazlar giyinmiş, kucağında bir kitapla sessiz oturuyor. Bekliyor. Neyi? Beklemesinin anlamı yok, beklenecek bir şey yok. Beklenecek bir şey hiç olmadı. Olmadı mı? Bir zamanlar beklenecek şeyler vardı. Evet, vardı ama ne? O kadar uzak, o kadar belirsiz, o kadar titrek ve silik ki hatırlamıyor. Karyolanın başına kadar gelen beyaz gömlekli adam serum setini kontrol ediyor. Kadın ayağa kalkıyor. “Bilinci açılacak mı?” “Yavaş yavaş uyandırmayı deniyoruz, şu anda kısmen açık ama çok ajite, belki yeniden uyuturuz.” “Emboli ameliyat kaynaklı mıydı?” “Evet, sol lobda. Sağ taraftaki felç bunun sonucu.” “Ameliyat raporuna ulaşabilir miyim? MR sonuçlarına falan.” “Başhekimden istemeniz gerekiyor. Hastanın kimliği gereği…”

Konuşmaları duyuyor ama tam anlayamıyor. Ne soruyu ne de beyaz gömlekli adamın cevabını. Felç mi dedi? Serum setinin bağlandığı sol kolunu hafifçe oynatıyor, elinin üstünde bir sızı hissediyor. Sağ kolu? Sağ kolu yok, kıpırdamıyor. Ameliyat raporu nedir? Hastanın kimliği ne demek?

2024 Nobel Edebiyat Ödülü vakti geldi: Favoriler kim, hangileri Türkçeye çevrildi?2024 Nobel Edebiyat Ödülü vakti geldi: Favoriler kim, hangileri Türkçeye çevrildi?

 

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.