TİP’in ‘Özgürlük Yürüyüşü’ başladı
14. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali programını açıkladı. 10Haber'in basın sponsoru olduğu festivalde nasıl bir dünyada yaşadığımızı anlatan 60 film gösterilecek. Festivalde biletler satışa çıktı. A'dan 'Z'ye festival rehberiniz 10Haber'den.
Türkiye’de düzenlenen önemli film festivalleri genel olarak birbirine benzer. Lakin kimi tematik festivaller var ki onlar kendi çizgileriyle fark yaratırlar. Suç ve Ceza Film Festivali işte bu tematik festivallerden biri. Ağırbaşlı, tematik olduğu için belirli bir perspektiften sinemaya bakmanızı sağlayan bir yanı var. Ele alınan konunun akademik düzlemde tartışılmasını her daim önemsediği için yıllardan beri festivalde Akademik Program yer alıyor. Bu yıl 10Haber de festivalin destekçilerinden oldu. Festivalin basın sponsorlarından biri olarak günbegün festivali takip edeceğiz.
‘Herkes İçin Adalet’ ilkesiyle yola çıkan festival bu yıl 14 yaşında. 22 Kasım’da başlayacak festival Prof. Dr. Adem Sözüer’in başkanlığında Prof. Dr. Bengi Semerci’nin direktörlüğünde düzenleniyor. Festivalin program direktörü meslek büyüğümüz bir dönem SİYAD ve FIPRESCI başkanlığı da yapan Alin Taşçıyan kısa metraj film koordinatörü ise uzun yıllar sinema yazarlığı yapan Nil Kural. Yani sağlam ellere teslim festival.
14. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali 22 Kasım’da başlayacak. Bu yıl 60 film gösterilecek. 21 Kasım akşamı İstanbul Büyükşehir Belediyesi Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda gerçekleşecek açılış töreninde Sinema Onur Ödülü ‘Bir Yudum Sevgi’ filmiyle adım attığı, 40 yılı aşan kariyerinde üretmeye ve hayranlık uyandırmaya devam eden oyuncu Füsun Demirel’e, Sinemaya Katkı Ödülü ‘Üç Arkadaş’ ve ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ dahil birçok klasiğin görüntü yönetmeni olan Çetin Tunca’ya ve Akademik Onur Ödülü ömrünü hukuka adadıktan sonra Yargıtay Birinci Başkanlığı’ndan emekli olan Prof. Dr. Sami Selçuk’a verilecek.
Festivalde uzun metrajlı film gösterimleri Kadıköy Sineması ve CineWAM Nişantaşı City’s’de gerçekleşecek. Kısa film programı ve bu yılın yeniliklerinden VisionIst etkinlikleri İBB Beyoğlu Sineması’nda yapılacak. Festival herkes için sinema, herkes için festival diyerek tüm sinemaseverlerin erişebileceği bir fiyat politikası belirledi. Öğrenci biletleri 20 TL, tam biletler 75 TL’den Biletinial üzerinden satışa sunuldu.
Festivalin Uluslararası Altın Terazi Uzun Metraj Film Yarışması’nda 10 film yarışacak. Amerikalı yazar Deborah Young başkanlığındaki Cemil Ağacıkoğlu, Kazak yönetmen Assel Aushakimova, yönetmen Selcen Ergun, yönetmen Rusudan Glurjidze’den oluşuyor. Sinema Yazarları Derneği – SİYAD jürisindeyse Viktor Apalaçi, Ekrem Buğra Büte ve Pınar Tınaz görev yapacak. İki jüri de şu filmleri değerlendirecek.
🔴 Elina Psykou imzasını taşıyan Selanik, Prizren ve Kopenhag film festivallerinde ödüller kazanan ‘Boşluktaki Bedenler / Stray Bodies’ belgeseli, AB üyesi devletlerin kürtaj, tüp bebek ve ötanazi yasalarındaki tutarsızlıklar nedeniyle bir ülkeden diğerine giden kadınları takip ediyor. Bilet almak için tıklayabilirsiniz.
🔴 ‘Renksiz Dünya’ filmiyle tanınan Mehmet Ali Konar imzalı ‘Ceviz Yaprakları Sarardığında’ Türkiye’nin yasaklar, kayıplar ve başka dertlerle yaralı Kürt coğrafyasında geçiyor. Film, ölümcül bir hastalıktan mustarip baba Ciwan’ın ergenlik çağındaki oğlu Feyzi’ye bildiği her şeyi öğretmeye çalışırken politik gerilimin ortasında, iki taraf arasında sıkışmasını konu alıyor. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 Berlin Film Festivali’nde dünya prömiyerinin ardından Selanik Belgesel Festivali’nde Altın İskender ve FIPRESCI ödülleri kazanan, pek çok önemli festivale seçilen ‘Çalınan Gezegenim / My Stolen Planet’ kahkaha ve gözyaşlarıyla dolu, yaratıcı bir belgesel. Yönetmen Ferahnaz Şerifi’nin doğduğu yıl yapılan İslam devriminin getirdiği hicap zorunluluğuna karşı çıkan kadınların miting görüntüleriyle başlıyor film, 2022’de Mehsa Jina Emini’nin katledilmesinin doruğa çıkardığı aynı amaçlı protestolarla da sona eriyor. Yönetmen Şerifi, kişisel arşivinden görüntülerle seküler bir ülkenin unutturulmaya çalışılan imgelerini günümüzün baskılarıyla karşılaştırıyor. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 Türkiye’de ilk kez Adana Altın Koza Film Festivali’nde gösterilen ve ödül alan Türker Süer’in yönettiği ‘Gecenin Kıyısı’, 15 Temmuz’un içinden geçtiği bir film. Orduya kayıtsız şartsız sadakatini asker babası aleyhine tanıklık ederek kanıtlamış genç subay Sinan’ın, ne suç işlediğini bilmediği, kendisi gibi subay olan ağabeyi Kenan’ı ifade vermek üzere Malatya’ya doğru çıktıkları 15 Temmuz 2016 darbe girişimine denk gelen yolculukları sırasında geçiyor. Venedik Yönetmenlerin Günleri, Toronto, Valladolid ve Selanik film festivallerine seçilen ‘Gecenin Kıyısı’, Ahmet Rıfat Şungar ile Berk Hakman’ın performanslarıyla öne çıkıyor. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 Jonathan Millet’nin ilk uzun metraj filmi ‘Hayaletler / Ghost Trail’ Suriye’deki savaşa yol açan baskı rejiminin mağdurlarından birinin adaleti sağlama çabasına odaklanıyor. Annesi Beyrut’ta bir sığınmacı kampında oğlunun Berlin’de öğrenci olmasıyla avunurken, Hamid, sesini tanıdığı, ama yüzünü görmediği işkencecinin peşine düşüyor. Cannes Film Festivali Altın Kamera adayı olan ve Eleştirmenlerin Haftası’nın açılışını yapan bu tüyler ürpertici ve dokunaklı politik gerilim gerçek olaylara dayanıyor. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 Nada Riyadh ve Ayman El Amir’in yönettiği ‘Hayallerin Eşiği / The Brink Of Dreams’, Mısır’ın güneyinde, muhafazakâr bir Koptik kasabasında geçen bir büyüme öyküsünü anlatıyor. Bu umut saçan belgesel, bir grup genç kadının ataerkil düzen içinde kendilerini özgürce ifade etmek için sokak tiyatrosu yapmasını konu alıyor. Hayallerini gerçekleştirmekle toplumun beklentileri arasında kalan kadınların hikâyesi, dünya prömiyerini yaptığı Cannes Film Festivali’nde En İyi Belgesel’e verilen Altın Göz’ü kazandı. Film Türkiye’de ilk kez festival kapsamında gösterilecek. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 Lotfi Achour’un Locarno Film Festivali Bugünün Sinemacıları bölümünde dünya prömiyerini yapan ve Vancouver Film Festivali’nde İzleyici Ödülü kazanan ‘Kırmızı Çocuklar / Red Path’, terörizm ve terörizmle yetersiz mücadelenin sonuçlarına odaklanan çok katmanlı bir film. Türkiye’de festival kapsamında prömiyerini yapacak ‘Kırmızı Çocuklar’, kuzeni Nizar, yasaklı bölgelerine girdiği için Tunus’un dağlarında cihatçılar tarafından gözü önünde öldürülen çocuk yaştaki Achraf’ın gözünden yaşananları anlatıyor. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 Sandhya Suri imzalı ‘Santosh’ ile “İnsanları doğuştan cinsiyetlerine ve kastlarına göre ayrımcılığa uğratan bir sistem içinde adalet nasıl sağlanır?” sorusuna cevap arıyor. Ölen kocasının yerine polis memuru olarak işe giren Santosh ile meslekte katılaşmış Müfettiş Sharma bir yandan yozlaşma ve kadın düşmanlığıyla mücadele ediyor bir yandan da Hindistan’ın kuzeyinde, kast sisteminin en altında yer aldıkları için sürekli istismar edilen Dalit toplumundan bir kız çocuğunun öldürülmesi olayını araştırıyor. Cannes FF Belirli Bir Bakış bölümündeki prömiyerinin ardından onlarca dünya festivalinin resmi seçkisine davet edilen ‘Santosh’, siyasi ve entelektüel açıdan sağlam bir polisiye olarak İngiltere’nin Oscar adayı ilan edildi ve Türkiye’de ilk kez festivalde izleyiciyle buluşacak. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 Pingyao Film Festivali’nde En İyi Yönetmen Roberto Rossellini Ödülü kazanan Boris Lojkine imzalı ‘Süleyman’ın Hikâyesi / The Story of Souleyman’ iltica talebi kabul edilene dek geçimini sağlayabilmek için Paris sokaklarında pedal çevirerek yemek taşıyan Gineli kurye Süleyman ile göçmenliğe çarpıcı bir bakış sunuyor. Kendisi de göçmen olan Abou Sangare, müthiş bir performansla hayat verdiği Süleyman karakteri ile Cannes Film Festivali Belirli Bir Bakış bölümünde En İyi Erkek Oyuncu ödülü kazandı, film ise Jüri Ödülü’ne değer görüldü. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 Santiago Lozano Álvarez’in Berlin Film Festivali Panorama bölümünde prömiyerini yapan,’Üç Siyah Işık Gördüm / I Saw Three Black Lights’ katı bir gerçekliğin içinde metafizik bir dünya tasvir ediyor ve merkeze öldürülen oğlunun cesedini aramak için ormana yaptığı yolculukla hayatını riske atan bir babayı koyuyor. Festivalde Türkiye prömiyerini yapacak film, Kolombiya’da insanların her gün karşı karşıya kaldıkları tehdit ve şiddeti gözler önüne sererken; ülkede halen devam eden krizde, halkın katlanmak zorunda kaldığı korku ve yıkımı tüyler ürpertici ve amansız bir bakışla aktarıyor. Bilet almak için tıklayınız.
Altın Terazi Kısa Metraj Film Yarışması’nda bu yıl ayrımcılığa bağlı adaletsizlik temasının öne çıktığı 10 film yer alıyor. Yarışma filmlerinden yedisi Türkiye’de ilk kez festivalde izleyiciyle buluşacak. Yarışmadaki filmleri değerlendirecek jüriyse yönetmen Burcu Aykar, Ala’ Abu Ghoush, sinema yazarı Amber Wilkinson’dan oluşuyor.
🔴 2024 Cannes Film Festivali’nin kısa film yarışmasında gösterilen André Hayato Saito imzalı ‘Amarela’ Brezilya’da yaşayan 14 yaşındaki Erika’yı merkeze alıyor. Japon kökenli bir etnik azınlığın mensubu olması ülkesinin futbol heyecanına katılmasına engel oluşturan Erika bir yandan da geleneksel baba evinde kadın olması nedeniyle cinsiyetçiliğin getirdiği ayrımcılıkla karşı karşıya kalıyor. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 Yakup Tekintangaç’ın yönettiği ve dünya prömiyerini Oberhausen Film Festivali’nde yapan kurmaca kısa film ‘Morî’, okula yeni atanan öğretmeni babası zanneden küçük Morî’nin hikâyesi. Film, babasız küçük bir kızdan yola çıkıyor ve ana dilde eğitim hakkı ve bunun etrafındaki eşitsizliğe uzanıyor. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 ‘Cansu Baydar’ın dünya prömiyerini Venedik Film Festivali’nin Orizzonti bölümünde yapan ve Antalya’dan En İyi Kısa Film Ödülü alan filmi ‘Neredeyse Kesinlikle Yanlış’ ise İstanbul’da küçük kardeşiyle yaşayan Suriyeli Hanna’nın uğradığı gündelik ırkçılığı gösterirken güçlü bir kadın portresi sunuyor. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 İran’da kadın ve engelli olduğu için büyük zorluklar yaşayan Zahra Ehsani’nin anlatımından yola çıkan belgesel animasyon ‘Saklanacak Bir Şey Yok / Nothing To Hide’, Masoud Bahmani’nin imzasını taşıyor ve sosyal olarak dışlanmanın mekaniklerini incelikle ele alıyor. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 Kadınların yaşadıkları kitlesel adaletsizliğe dair diğer bir belgesel ise Itxaso Díaz’ın yönettiği ‘Tutsak Kadınlar / Captive Women’. Kürtaj karşıtı en sert yasalardan birine sahip El Salvador’da geçen belgesel, kürtaj olduğu gerekçesiyle 30 yıl hapse mahkûm edilen Cristina Quintanilla’nın yaşadığı korkunç süreci konu alıyor. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 Kadınların uğradığı ayrımcılıkla ilgili diğer bir film ise Tanmay Chowdhary’in ‘Leela’sı. Film, küçük bir köyde kaybolan bir kadın ve iki arkadaşının onun kaderiyle ilgili sohbeti üzerinden Hindistan’daki kadınlar üzerine bir resim çiziyor. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 Elnaz Ghaderpour ve Reza Gamini’nin yönettikleri İran yapımı ‘İbrahim / Abraham’, bağnaz bir köyde işlenen bir suçtan yola çıkıyor ve baskı altında bir toplumda hukuk sisteminin işleyişini sorguluyor. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 Atakan Yılmaz’ın yönettiği ‘Merhaba Anne, Benim, Lou Lou’ ise İstanbul’da drag queen performansları yapan Hakkı’nın hem bir yas sürecinden geçmesini hem de cinsel yönelimini bilmeyen ailesiyle baş etmesini konu alıyor. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 Nikola Ilić imzalı ‘Çıkışlar Tımarhaneden / Exit Through the Cuckoo’s Nest’, yönetmenin kendi öyküsünü anlatıyor ve Yugoslavya İç Savaşı sırasında geçiyor. Asker olmak istemeyen bir askeri konu alan film, dünya prömiyerini Visions du Réel Film Festivali’nde yapmış bir yaratıcı belgesel. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 Francisco Rodriguez Teare’nin yönettiği ‘Ekimde Gün Ortası / October Noon’ ise 2019’da Şili’de yaşanan hükümet karşıtı protestolar hakkında ve protestolardaki polis şiddetinden hayal kırıklığına, sinemadan umuda uzanan bir kısa belgesel. Bilet almak için tıklayınız.
Adalet Terazisi bölümünde yer alan yedi film; göçmenliği, eşitsiz gelir dağılımının yarattığı zorlu yaşam koşullarını, kadınların üzerindeki baskıları, bitip tükenmeyen mücadelelerini, savaşın altüst ettiği hayatları ve adalet arayışlarını farklı coğrafyalardan çok tanıdık hikâyelerle anlatıyor. Filmlere bakalım tek tek.
🔴 Saraybosna Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan Vuk Ršumović imzalı ‘Tanrıların Arasında / Dwelling Among the Gods’ Türkiye’de ilk kez festivalde izleyiciyle buluşacak. Venedik Eleştirmenler Haftası ödüllü ilk uzun metrajlı filmi ‘No One’s Child’ ile tanınan Vuk Ršumović, bu kez kocası ve üç küçük çocuğuyla birlikte Taliban rejiminden kaçıp göçmen olarak Avrupa’ya gitmek isterken Sırbistan’da sıkışan Ferişte’yi merkezine alıyor. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 Bu yıl Cannes Film Festivali Belirli Bir Bakış bölümünün dikkat çeken yapımlarından, Somali sineması için cesur bir yeni ses olan Mo Harawe imzalı ‘Cennetin Yanındaki Köy / The Village Next to Paradise’, insansız hava aracı saldırıları tehdidi altında ölümün gölgesinin hiç eksilmediği cennet gibi bir coğrafyada, daha iyi bir hayat arayışındaki bir aileyi takip ediyor. Cannes’a seçilen ilk Somali filmi olarak tarihe geçen ‘Cennetin Yanındaki Köy’ sinematografisiyle de dikkat çekiyor. Ki hatırlatalım Anab Ahmed Ibrahim, Saraybosna Film Festivali’nden En İyi Kadın Oyuncu Ödülü ile döndü. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 Bu yıl Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarışan Agathe Riedinger’in ilk uzun metrajlı filmi ‘Ham Elmas / Wild Diamond’ zamanının ruhunu genç nesil üzerinden yansıtan bir toplumsal eleştiri sunuyor. Film, Fransa’nın bir Güney şehrinde, gelecek hayalini internet fenomeni ve televizyon şöhreti olmak üzerine kuran; kadınlara sadece fiziksel değer biçen tüketim toplumunda kendini bile isteye arzu nesnesine dönüştüren 19 yaşındaki Liane’in hikâyesini beyazperdeye taşıyor. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 Anne olmak istememek bir tercih ve hak olamaz mı, anne olmamak için illa bir sebep mi gerekiyor? Liliana Torres, ‘Memeli / Mamifera’ ile tam da bu sorular üzerinden ataerkil mutluluk formülüne farklı bir bakış açısı getiriyor. Erkek arkadaşı ile keyifli bir hayatı paylaşan sanat eğitmeni Lola filmin ana karakteri ve beklenmedik hamileliği karşısında aslında net olan anne olmama kararını sorgulamak zorunda kalıyor. Çünkü bugüne kadar çocuk sahibi olmak istemeyen erkek arkadaşı baba olmak istediğini söylüyor, kürtaj için gittiği klinikte ve çevresinde baskı görüyor. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 Rusudan Glurjidze, Venedik Film Festivali’nde prömiyerini yapan ikinci uzun metraj filmi ‘Antika / The Antique’ ile Güney Osetya ihtilafı nedeniyle Gürcistan’ın Rusya Federasyonu’ndan ayrıldığı ve Rus hükümetinin Gürcüleri sınır dışı ettiği 2006 yılına uzanıyor ve gerçek olaylardan esinleniyor. Glurjidze, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Rusya’nın mahkumiyetine yol açan bu olayları St.Petersburg’da geçen sıra dışı dostluk, dayanışma, aşk ve iş ilişkilerini ele aldığı çok katmanlı bir öykünün arka planında kullanıyor. Türkiye’de ilk kez festivalde izleyiciyle buluşacak, Gürcistan’ın Oscar adayı film, insanların hayatlarının altüst oluşunu özgür ruhlu genç Gürcü kadın ve alışkanlıklarına bağlı yaşlı Rus erkeğin kesişen yolları üzerinden mizahla yumuşatarak gösteriyor. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 2020 yılında ilk filmi ‘Namo’ ile Altın Terazi kazanan, 2022’de ‘Sonu Yok’ ile yeniden yarışmaya seçilen Nader Saeivar Venedik Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan ‘Şahit / The Witness’ ile bir kez daha festival izleyicisiyle buluşuyor. Yönetmen Nader Saeivar ve Cafer Penahi’ni senaryosunu birlikte yazdıkları film, İran’da geçen adli bir meseleyi beyazperdeye taşıyor. Emekli dans öğretmeni Tarlan, çok sevdiği öğrencisinin önde gelen bir hükümet figürü olan eşi tarafından öldürülmesine şahit oluyor. Polisin soruşturmayı reddettiği bu cinayet için adalet savaşına giren Tarlan, itibarını ve hayatını riske atmak ve baskıya boyun eğmek arasında bir seçim yapmak zorunda kalıyor. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 Türkiye prömiyerini festivalde yapacak Michael Krummenacher imzalı ‘Hain / The Traitor’ 2. Dünya Savaşı sırasında prensipte tarafsız olan İsviçre’nin tarihinden az bilinen bir kesiti, idam edilen ilk İsviçre vatandaşı Ernst Schrämli’nin gerçek yaşam öyküsünü anlatıyor. Hiç istemediği halde silah altına alınan Ernst, bir Alman manipülatörün eline düşüp onun sayesinde Berlin’de caz solisti olma hayali kurarken askeri sırları sızdırmaya başlar. Suçu keşfedildiğinde Ernst casusluk ve vatana ihanetten ölüm cezasına çarptırılır. Ernst’in hayatının son yıllarını anlatırken geçmişle de hesaplaşan film, İsviçre’nin tarafsızlığını Mihver Devletleri’ne silah ihracatı üzerinden de cesur ve eleştirel bir dille sorguluyor. ‘Hain’, Türkiye prömiyerini festivalde yapacak. Bilet almak için tıklayınız.
Filistinli yönetmen Rashid Masharawi’nin Gazze’deki filmler ve film yapımcıları için kurduğu Masharawi Fonu’nun projesi olan Sıfır Noktasından – Gazze’nin Anlatılmamış Öyküleri, süreleri üç ila altı dakika arasında değişen farklı türlerde 22 kısa filmden oluşuyor. Gazze halkının sesini duyurmak ve çoğu zaman duyulmayan deneyimlerini belgelemek için tasarlanan projedeki filmlerin yönetmenleri acımasız bombardımanlar, kayıplar ve yokluk içinde hapsedilmelerine dair tanıklıklarıyla, izleyicileri onurlu bir şekilde hayatta kalmak için verdikleri günlük mücadelelerine ortak ediyorlar. (Bilet almak için tıklayınız.)
Kuzey Gazze’den görsel sanatçı Neda’a Abu Hasna, yıkılmış stüdyosuna geri dönerek sanat eserlerinden geriye kalanları arıyor. Bashar Al Balbisi dans grubundaki arkadaşlarını arayan bir dansçı kızın peşinden gidiyor. Mahdi Karirah 10 yıl önceki patlamada hafızasını kaybeden bir babanın yakın zamandaki patlamada hafızasını geri kazanma hikâyesini anlatıyor. Aws Al-Banna yıkılmış mahallesine geri dönerek gelecek hayalleri kurduğu sevgilisinin enkazında geziyor. Hana Eleiwa ölüm, kayıp ve yıkımların arasında bir anlık sevinç arıyor; stand-up komedyeni Nidal Damo en sevdiği mekânda gösteri yapmaya hazırlanırken, izleyiciyi yakın zamanda gerçekleşen bir katliamın ardından yaşananlara tanık ediyor.
Etimad Washah, çok sevdiği sahibini patlamada kaybeden bir eşeğin sahibini geride bırakamayışını, Alaa Damo, güvenli olduğu söylenen bölgelerden enkaz altında kalışının hikayesini anlatıyor. Reema Mahmoud savaşın enkazı altında benliğini kaybetmemeye çalışan bir kadını konu ediyor filmine. Muhammad Alshareef, bir adamın ekipman sıkıntılarına rağmen kardeşini enkazdan kurtarma çabasını aktarıyor. Khamis Masharawi, birçoğu yeni yetim kalmış çocuklara sanat terapisi sağlayan bir animasyon atölyesine giriyor ve sürekli yaşadıkları terörle hesaplaşmalarını anlatıyor. Islam Al Zeriei uçak ve top sesleriyle mücadele etmek için kulaklıkla yaşayan ve dansla yıkıma direnen bir kadının hikâyesini aktarıyor seyirciye.
Karim Satoum bir gece önce yaşadıklarından aklında kalanları, Mustafa Al-Nabih bir kadın romancının çevresindeki medeniyetin çöküşüyle yerinden edilmesini; Wissam Moussa en yakın arkadaşının ailesini kaybetmesine tanık olan 10 yaşındaki Farah’ın savaştan sonraki hayatını; Basel El-Maqousi, filmin sonunda tamamlanacak bir resim üzerinde çalışan bir sanatçının yaşadığı süreci anlatırken Ahmed Al-Danaf çadırlar ve yıkıntılar arasından geçerek artık var olmayan okuluna ve öğretmeninin mezarına ulaşan bir çocuğu takip ediyor.
Alaa Islam Ayoub 1948’deki Filistin göçünde evini terk ederken yanına alamadığı kitapları için kendini suçlu hisseden genç bir kızı bir kez daha hatırlatırken Tamer Nijim yerinden edilmiş bir öğretmenin en temel ihtiyaçlarını karşılamak için bir kuyruktan diğerine yaptığı günlük yolculuğu perdeye yansıtıyor. Rabab Khamis mülteci bir ailenin temek ihtiyaç olan ancak kıt bir meta haline gelen sudan en iyi şekilde faydalanmak zorunda kalışını; Mustafa Kolab Gazze’de bomba sesleri, ambulanslar ve yardım çığlıkları ile dolu Gazze Denizi’ndeki uzun ve karanlık bir geceyi gözler önüne seriyor. Sinemacı Ahmad Hassouna ise hem kendi ve hem de ailesinin hayatını kurtarmak için yiyecek ve güvenlik arayışıyla çıktığı yolculukta değişmek zorunda kalan öncelikleriyle sinemadan da özür diliyor.
🔴 Cannes Film Festivali’nde prömiyerini yapan, ‘Pol Pot İle Buluşma / Meeting With Pol Pot’ filmografisini ülkesi Kamboçya’da Kızıl Kmerler’in yaptığı soykırımı, sinema dilinin sunduğu yaratıcı olanaklardan yararlanarak anlatmaya adayan, usta yönetmen Rithy Panh’ın imzası taşıyor. Gazeteci Elizabeth Becker’ın When The War Was Over kitabından esinlenen film, 1978 yılında Kızıl Kmerlerin lideri Pol Pot ile röportaj için Kamboçya’ya davet edilen Amerikalı muhabirler Elizabeth Becker ve Richard Dudman’ın deneyimlerinden ve İskoç Marksist akademisyen Malcolm Caldwell cinayetinden yola çıkıyor. Arşiv görüntülerinin etkileyici kullanımı ile dikkat çeken film hem dönemin diktatörlük rejimini hem de kaybolmaya yüz tutan gazeteciliğin sahadaki rolünü sorguluyor. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 Mara Tamkovich izleyiciyle ilk kez New York Tribeca Film Festivali’nde buluşan Polonya yapımı ‘Kurşuni Gökyüzü Altında / Under The Grey Sky’ ile ilkeli ve cesur gazetecilik yapmanın bedellerini ödeyen Belarus gazeteci Katsiaryna Andreyeva ve eşi Igor Ilyash’ın gerçek öyküsünü anlatıyor. 2020 yılında Minsk’te hükümet karşıtı protestoların acımasızca bastırılışını canlı yayınladığı için kapalı bir celsede vatana ihanetten sekiz yıl hapis cezasına çarptırılan Andreyeva’nın model alındığı Lena karakteri ve onun serbest bırakılması için hukuk savaşı veren eşi, filmde de gerçek hayatta olduğu gibi rejimin baskısına karşı koyuyor. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 Yönetmen Ramona S. Diaz prömiyerini Sundance Film Festivali’nde yapan yeni filmi ‘İşte Böyle Başlıyor / And So It Begins’de Filipinler’deki demokrasi mücadelesinden çok boyutlu bir kesit sunuyor, 2022 başkanlık seçimlerinde aday olan avukat Leni Robredo’nun kampanyasını takip ediyor. Hareketli belgesel, 21 yıl boyunca ülkeyi yöneten ve sürgünde ölen Filipinler diktatörü Ferdinand Marcos’un oğlu Bongbong Marcos’un kazandığı, dezenformasyonun bol olduğu seçimlere hazırlık sürecini görüntülerken Nobel Barış Ödülü sahibi gazeteci Maria A. Ressa’nın görüşlerine ve sitesinden haberlere, en çok da müzikli danslı sokak mitinglerine yer veriyor. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 Japon gazeteci Shiori Ito gösterildiği Sundance Film Festivali’nde izleyiciyi sarsan belgeseli ‘Kara Kutu Günlükleri / Black Box Diaries’ ile hem haberci hem bir tecavüz kurbanı olarak beş yıllık mücadelesini anlatıyor. Henüz bir stajyerken başbakan Shinzo Abe’ye biyografisini yazacak kadar yakın olan medya mensubu Noriyuki Yamaguchi tarafından tecavüze uğrayan Ito, tecavüze uğradığı dönemde cinsel rüşt yaşı 13 olduğu için Yamaguchi’yi cezasız bırakan ataerkil hukuk sistemine karşı verdiği adalet savaşıyla Japonya’da #MeToo hareketinin öncüsü oldu. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 Dünya prömiyerini yaptığı Tribeca Film Festivali’nde En İyi Uluslararası Film Ödülü’nü kazanan Assel Aushakimova imzalı, Kazakistan yapımı ‘Bisiklet Satrancı / Bikechess’ hükümeti iyi gösterecek haberler ‘üretmeleri’ için görevlendirilen bir devlet televizyonu muhabiri ve kameramanı hakkında absürt bir komedi. Filme adını veren ve ilk sahnede gördüğümüz; aynı anda bisiklete binip, satranç oynanabilen zihinsel ve fiziksel gelişimi teşvik edici icat da bu haberlerden biri, hatta gerçek bültenlerden alınıp filme eklenen bir haber. ‘Bisiklet Satrancı’, haberci olmak isterken propaganda aracına dönüşen bir memurun değişimini anlatırken medyanın devlet güdümünde olmasını ve bir gün kendilerinin de haksızlığa uğrayabileceğini düşünmeyen konformistleri eleştiriyor. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 Yönetmen Julie Navarro, ‘Sadece Birkaç Gün / Just A Couple Of Days’ filmiyle tesadüfi bir şekilde göçmenlere müdahale eden polisin şiddetine uğrayınca kahraman ilan edilen müzik eleştirmeni Arthur’un öyküsünü anlatıyor. Arthur’un bu sayede tanıştığı insan hakları savunucusuna duyduğu ilgi, genç bir göçmene evini açmasına kadar uzanıyor. Yönetmen Navarro, ırkçılığın vahametini vurgulamak için gelişen olayları romantik komedi gibi yorumluyor. Fransa’nın uluslararası alanda en başarılı oyuncularından biri olan Camille Cottin’in insan hakları savunucusunu canlandırdığı film, iyimserlik aşılıyor ve anti-konformizmin önemine değiniyor. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 San Sebastian Film Festivali’nde gösterilen Simon Casal imzalı ‘Yapay Adalet / Artificial Justice’ yakın bir gelecekte, İspanyol hükümetinin yargıçların yerine yapay zekâ kullanma girişimini ve sistemin bir yargıç tarafından değerlendirilmesini konu alıyor. Ancak işin içine büyük şirketler ve siyaset girince tarafsızlık ve analiz yerine para ve hırs öne çıkıyor. İnsani adalet sağlama yöntemini yapay zekanın dayandığı bilimsel ve olasılıksal yöntemle karşı karşıya getiren film, adalet sisteminin doğasını sonsuza dek değiştirecek bir teknolojinin doğuracağı sorunlar ve sonuçlar nedeniyle insanların katılım, ifade ve özgürlük için kalan alanlarını da sorguluyor. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 Ölen bir sevdiğinizle konuşma ya da onu görme şansınız olsaydı, bunu kabul eder miydiniz? Fantastik filmlere konu olacak bu durum yapay zekâ ile gerçeğe dönüşmeye başladı. Hans Block ve Moritz Riesewieck’in imzasını taşıyan ‘Ebediyen Sen / Eternal You’ adlı belgesel de ABD’de Kongre’nin dahi araştırdığı bir mesele olan, yapay zekânın ölmüş insanların sanal klonlarını yaratması konusunu ele alıyor. Belgeselde, ücretli bir hizmet sayesinde ölmüş yakınlarıyla sözlü, yazılı ve görsel iletişim kuran kullanıcılar, bu deneyimi yaratan teknoloji şirketleri, gazeteciler ve psikologlarla yapılan röportajlar aracılığıyla bu yeni teknoloji her yönüyle sorgulanıyor. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 Ağustos ayında yaşamını yitiren Alain Delon ve Fransız sinemasının usta oyuncusu Jean Gabin’in başrolleri paylaştığı, 1973 yapımı José Giovanni’nin yönettiği ‘Şehirde İki Adam / Deux Hommes Dans La Ville’ gösterime girdikten sonra Fransa’da giyotinle yapılan idamı tartışmaya açan filmlerden biriydi. Bu filmin etkisiyle Fransa’da giyotinde idam 1977’de kaldırılmıştı. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 Sinemanın unutulmaz başyapıtlarından oluşan seçkide, suçu bile söylenmeden dava açılan memur Joseph K.’nın sistem karşısındaki çaresizliğini konu alan Orson Welles imzalı ‘Dava / The Trial’ festivalin açılış filmi olarak gösterilecek. Bilet almak için tıklayınız.
🔴 Brezilya Cinema Novo akımının ustası Glauber Rocha’nın toplumsal adaletsizliğe isyanı anlattığı filmlerinin en çarpıcı olanı ‘Kara Tanrı, Beyaz Şeytan / Black God, White Devil’ ilk gösteriminden 60 yıl sonra yenilenen 4K kopyasıyla izleyiciyle buluşacak. Hatırlatalım Pasolini filmlerinden, Western ve büyülü gerçekçilik türlerinden izler taşıyan sinema dili sayesinde bu filmi seyretmek başlı başına bir deneyim haline geliyor. Bilet almak için tıklayınız.
Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nin çok yönlü yapısının önemli etkinliği Uluslararası Akademik Program 22-29 Kasım tarihleri arasında arasında İstanbul Bilgi Üniversitesi Santral İstanbul Kampüsü’nde ücretsiz olarak düzenlenecek. Festivalin Akademik Onur Ödülü sahibi Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk’un açılış konferansıyla başlayacak Akademik Program’ın herkes için adaletin sağlanması bakımından büyük önem taşıyan adil yargılanma hakkı teması farklı alan ve disiplinlerden uzmanların katılacağı 20 farklı oturumda 8 gün boyunca tartışılacak. Uluslararası Akademik Program için detaylı bilgiye buradan ulaşılabilir.
Festivalin bu yılki yeniliklerinden biri VisionIST bölümü. Bu bölümde dünya ve ülke gündemini yakından ilgilendiren filmlerden yola çıkan başlıklar altında sinemacılar, hukukçular ve farklı alanlardan uzmanların izleyicilerle buluştuğu bir özgür ve eleştirel düşünme, bilgi edinme, diyalog kurma ve yapıcı tartışma platformunun ortaya çıkması hedefleniyor. İzleyicilerin birçok alanda farklı bakış açıları kazanmalarını hedefleyen etkinlikler 23-25 Kasım tarihleri arasında Beyoğlu Sineması’nda ücretsiz olarak izlenebilecek. Bu bölümde ‘Sinemada Kadın Özgürleşmesi’, ‘Cemil Ağacıkoğlu Sinema Serüvenini Anlatıyor’, ‘Yapay Adalet: Nesnellik mi, Çelişki mi?’ ve görüntü yönetmeni Meryem Yavuz ile Sinemaya Katkı Ödülü Sahibi Çetin Tunca buluşacağı etkinlik öne çıkıyor.