Eğlenceli belgeseller, olgun aşıklar ve uzaylılar!
İzleyicinin göklere çıkardığı 'Baby Reindeer' takıntı mağduru Donny'nin hikayesini anlatıyor. 'Elsbeth' tuhaf dedektifin zekice maceralarını konu ediyor. Çifte casusun yaşadıkları ise 'The Sympathizer'ın konusu. Platformlar bu hafta pek verimli.
Dizi dünyasında hiç beklenmedik bir şey oldu. Hiç kimsenin tanımadığı aktörlerin oynadığı son derece düşük bütçeli bir İngiliz dizisi Netflix’te gösterime girdikten sonra, tamamen izleyenlerin birbirine tavsiye etmesi ve diziyi sosyal medyada övmeleri sonucunda, kulaktan kulağa yayılarak kısa süre içinde bir fenomene dönüştü.
Peki hiç kimsenin tanımadığı başarısız bir komedyenin trajik hikayesi neden bütün dünyanın ilgisini çekti? Sanırım bu sorunun cevaplarından biri dizinin gerçek bir hikayeden uyarlanmış olması, üstelik olayları yaşayan ve senaryoyu yazan kişi aynı zamanda dizinin başrol oyuncusu olan Richard Gadd. İzlediğiniz tuhaf, karanlık, anlatılması güç şeyin gerçek olduğunu ve bizzat aktörün başına geldiğini bilmek deneyiminize bir derinlik katıyor.
İlk önce dizinin 18 yaşından küçüklere önerilmediğini söyleyerek başlayayım. Donny, Londra’da bir pub’da barmen olarak çalışmakta ve maddi durumu çok kötü olduğu için eski sevgilisinin annesinin evinde yaşamaktadır. Ayrıca hayattaki en büyük arzusu komedyen olmaktır. Fakat bu konuda da çok yetenekli olduğu söylenemez. Dizi Donny’nin bir karakola gidip altı aydır kendisinden yaşça büyük bir kadın tarafından taciz edildiğini söyleyerek şikayette bulunmasıyla başlıyor. Şikayette bulunduğu polis ise Danny’e dizinin en önemli sorusunu soruyor: “Şikayetçi olmak için neden altı ay beklediniz?”
Bunun üzerine hikayenin başına dönüyor ve bu acayip, rahatsız edici, insanın tüylerini diken diken eden olaylar zincirinin nasıl başladığını izliyoruz. Donny bir gün barda çalışırken içeriye Martha adında bir kadın giriyor. Kadın bir tabureye oturup ağlamaya başlıyor. Çay içecek bile parası olmadığını söyleyen kadına Donny bir çay ısmarlıyor ve Martha’nın adama karşı duyduğu tehlikeli obsesyon tam o anda başlıyor.
Kadının ağır ruhsal sorunları olan büyük bir ruh hastası olduğunu ve Donny’e olan takıntısının gittikçe kontrolden çıkmaya başladığını anlıyoruz. Peki Donny, her haliyle psikopat olduğunu belli eden, büyük bir avukat olduğunu iddia eden ama cebinde beş parası bile olmayan, kendisine 10 binlerce e-mail ve sesli mesaj gönderen bu kadını polise şikayet etmek için neden altı ay bekliyor?
Bu sorunun cevabını vererek diziyi henüz izlemeyenlerin keyfini bozmak istemiyorum fakat şu kadarını söylemek isterim ki bu sorunun da zaten tek bir cevabı yok. ‘Baby Reindeer’ insan psikolojisini çok iyi işleyen, aşırı dürüst bir iş. Sanırım bu aşırı dürüstlük, seyirciyi en çok etkileyen şey oldu. Dizi yanından geçerken gördüğünüz ve bakmak istemeseniz de bakmadan duramadığınız bir yol kazasına benziyor ve zaten daha ilk bölümden itibaren, “ben ne izliyorum, bu nedir?” diye fara tutulmuş tavşan gibi büyülenip kalıyorsunuz.
Sürekli benzer şeyler seyrettiğimiz dizi dünyasına yepyeni bir nefes getiren bu taptaze işi 18 yaşından büyük herkese tavsiye ederim.
Polisiyeler dizi dünyasında her zaman iş yapıyor. Polisiye türünün çok geniş bir izleyici kitlesi var. Fakat “nasıl olsa alıcısı var” düşüncesi çoğu polisiyenin tornadan çıkmış gibi birbirinin aynısı olmasına sebep olabiliyor. Talep çok olunca arz da çok oluyor ve ortaya çıkan ürünlerin hepsi seyredilebilir diziler olmuyor. ‘Elsbeth’ seyredilebilir olan dizilerden.
Dizi aslında bir ‘spin off’ yani başka bir dizide ortaya çıkan ve ilgi çeken bir karakterin devam dizisi. Oldukça popüler olan ‘The Good Wife’ ve ‘The Good Fight’ dizilerinde ilginç bir avukat olan Elsbeth karakterini canlandıran Carrie Preston’ın artık kendine ait bir dizisi var.
Yıllardır Chicago’da çalışan Elsbeth Tascionu, New York Polis Departmanı’nda yapılan birtakım yanlış uygulamalar sonucunda gözlemci avukat olarak New York’a atanır. Elsbeth’in değişik olan tek yönü esasen Elizabeth olması gereken ve herkesi şaşırtan ismi değildir. İlk bakışta kesinlikle belli etmese de müthiş zeki olan ve en ufak detayları dahi gözden kaçırmayan avukat aslında son derece iyi bir dedektiftir. Sadece gözlemci olarak geldiği New York Polis Departmanı’nda kısa süre içerisinde bu dedektiflik yeteneğini ortaya çıkartıp gözlemci olduğu vakalarda polisin işine burnunu sokarak cinayetleri kendi çözmeye başlar.
Sürekli heyecanlı, hayatın her anından zevk alan, insanlarla çok kısa süre içerisinde samimi olan Elsbeth ya çok seveceğiniz ya da hemen nefret edeceğiniz sivri bir karakter olarak karşımıza çıkar. Hiçbiri birbirine uymayan bol renkli ve bol desenli, göz yorucu kıyafetler giyen ve içi ağzına kadar dolu iki büyük kol çantası ile dolaşan Elsbeth’in en büyük şansı, kendisinden önce yaratılmış diğer ilginç dedektifler Komiser Kolombo ve Monk gibi, tuhaf hareketleri ve görüntüsünden dolayı karşısındakiler tarafından küçümsenmesidir.
Elsbeth’in her bölümü birbirinden bağımsız, yeni bir hikayeden oluşuyor. Dizinin tonu son derece hafif ve eğlenceli. Her bölümde bol yıldız dolu konuk oyuncular oynuyor. Klasik kim yaptı tarzı bir polisiye yok karşımızda. Dizinin ilk başında seyirci cinayeti izliyor ve katili görüyor. Kimin yaptığını değil, Elsbeth’in katili nasıl bulacağını izliyoruz.
Elsbeth’i hem polisiye sevenlere hem de çok da kafa yormayan hafif bir şeyler izlemek isteyenlere tavsiye ediyorum. Diziyi Amazon Primevideo’da izleyebilirsiniz.
‘The Sympathizer / Sempatizan’, Viet Thang Nguyen’in olağanüstü başarılı olup Pulitzer dahil pek çok önemli ödül alan aynı isimli romanından uyarlanan ve kadrosunda taze Oscar’lı Robert Downey Jr.ı da barındıran bir mini dizi. Ve BluTV’de yayına girdi.
Dizi, savaş sırasında Vietnam’dan Amerika’ya kaçan sadece Yüzbaşı (Captain) olarak bilinen, gerçek adını hiç öğrenemediğimiz çift taraflı çalışan komünist bir ajanın, kendi deyimiyle “çifte akıllı” bir adamın hikayesini anlatıyor. Yüzbaşı, Saygon’un düşüşünden sonra Amerika’ya gelerek Los Angeles’taki diğer sürgün Vietnamlılarla birlikte yeni bir yaşam kurmaya çalışırken, bir yandan da Vietnam’daki komünist üstlerine gizlice raporlar gönderen Yarı Fransız yarı Vietnamlı bir istihbarat subayıdır.
Dizi, izleyiciyi hem kimlik ve göçmenlik üzerine çok yoğun bir keşif yolculuğuna çıkartıyor hem de bir casusun güçlü bir aşk ve dostluk hikayesini anlatıyor. Dizi oyuncularının çoğu Vietnamlı aktörlerden oluşurken Robert Downey Jr. birden fazla karakteri canlandırıyor.