Troya Müzesi’ne bir ödül daha
Troya Antik Kenti'nin simgesi olan Troya Atı, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yenileniyor. Çanakkale'de bulunan antik kentin girişinde yer alan ve 1974 yılında mitolojik anlatıya uygun biçimde inşa edilen at, yıllardır turistlerin ilgi odağı konumunda.
Troya Antik Kenti’nin simgesi tahta at yenileniyor. Restorasyon çalışması Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğüne bağlı Bursa Rolöve ve Anıtlar Müdürlüğü ekiplerince gerçekleştiriliyor. Eskiyen parçaları yenileriyle değiştirilen, yüzeyi parlatılan tahta atın, restorasyonun ardından gelecek ay yeniden ziyarete açılması planlanıyor. Hatırlanacağı üzere Wolfgang Petersen’in 2004 yapımı ‘Troya’ filmi için inşa edilen tahta at da Çanakkale şehir merkezinde sergilenmek üzere bağışlanmıştı.
Çanakkale Müze Müdürü İlhan Akşit’in önerisiyle 1973 yılında yapımına başlanan yaklaşık 15 metre yüksekliğindeki yapı, 1974’te tamamlanıp ziyarete açılmıştı. Çam kerestesi kullanılarak inşa edilen tahta atın içine giren ziyaretçiler, Homeros’un İlyada ve Odysseia destanlarında milattan önce 500’lü yıllardaki Troya Savaşı’nda geçen savaş hilesini daha iyi anlama imkanı buluyor.
Troya atına Odysseus’un askerleri gizlenmişti
Homeros’un ‘İlyada’ destanında İthaka Kralı Odysseus’un askerlerinin içine gizlenerek Troya’yı ele geçirildiğine inanılan Troya atı, insanlık tarihinde özel bir yere sahip. Troya Antik Kenti Kazı Heyeti Başkanı ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rüstem Aslan, Troya atının tüm dünya arkeolojisi için çok önemli bir simge olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Aslan yaptığı açıklamada “Aslında Troya atı çok tartışılan bir konu. Tabii Homeros’un İlyada Destanı, Troya Savaşı’nı anlatıyor ancak bu destanda Troya atıyla ilgili elimizde hiçbir veri yok. İkinci destan, yine 10 yıl süren savaşın bitiminden sonra Akhalı askerlerin 10 yıllık geri dönüş öyküsünü anlatıyor. İşte ikinci destan Odysseia’da Troya atıyla ilgili üç ayrı bölümde Homeros bilgiler veriyor; Troya’nın Odysseus’un düşüncesi olan savaş hilesiyle fethedildiğini anlatıyor” dedi.
Bu savaş hilesinin Homeros’un anlatılarının merkezinde olduğunu dile getiren Aslan, 19. yüzyıldan itibaren Troya atının var olup olmadığı konusunda pek çok teorinin ortaya atıldığını anlattı. Geç Tunç Çağı denilen dönemdeki bir savaşta koçbaşı türü saldırı aletinin ata benzeyen bir savaş aletine dönüştürülmüş olabileceğini öne sürenler bulunduğunu aktaran Aslan, at hakkındaki diğer teorilere de değindi.
Prof. Dr. Aslan “İkinci bir teori ise Troya’daki arkeolojik deprem üzerinden yola çıkarak savaş sırasında bir depremin olduğu ve Troya’nın zayıflayarak bu şekilde fethedildiği yönünde. Deprem tanrısı Poseidon’un sembolünün at olması nedeniyle de böyle bir ilişki kuruldu. Yani destanların dönüşerek ve değişerek böyle bir ilişkiyi ortaya çıkardığı varsayımı var. Üçüncü bir teoride aslında Troya atı hikayesinin mitolojisinin Anadolu’da o dönemdeki kütsel hayvan biçimli kapların, bir anlamda biz bunu Alacahöyük’ün girişinde görebiliyoruz, bunun sembolü olarak kullanılmış olabileceğini öne sürülüyor. Bunun dışında pek çok farklı fikir söz konusu ama şunu söyleyebiliyoruz; Troya atı, Homeros’un destanlarından beri yaklaşık 3 bin yıldır sürekli anlatılagelen bir öykü ve günümüzde de en çok bilinen öykülerden” dedi.