Türk tiyatrosu ve sinemasınının öncü ismi: Muhsin Ertuğrul

İlk renkli film, ilk yurtdışı ödülü, yıllar boyunca süren yöneticilik, uzun yıllar tek yönetmen olmak gibi unvanlarla hem tiyatromuza hem de sinemamıza damga vuran Muhsin Ertuğrul, 44. ölüm yıldönümünde anılıyor.

Kültür Sanat 30 Nisan 2023
Bu haber 1 yıl önce yayınlandı
Türk sinemasının kurucularından Muhsin Ertuğrul.

Muhsin Ertuğrul’un vefatının üzerinden 44 yıl geçti. 28 Şubat 1892’de İstanbul’da dünyaya gelen Muhsin Ertuğrul, Hariciye Nezareti memurlarından Hüseyin Hüsnü Bey ile Fatma Dilruh Hanım’ın oğluydu. İstanbul Tefeyyüz Mektebi, Darüledep, Soğukçeşme ve Toptaşı Rüştiyesi ile Mercan İdadisinde eğitim alan Ertuğrul, çocuk yaşlarından itibaren meddah, Hacivat Karagöz ve orta oyunu gibi geleneksel sahne gösterilerine büyük ilgi duymaktaydı.

Sherlock Holmes dönüm noktası

Ertuğrul, profesyonel olarak sahneye ilk kez 1909’da Erenköy’deki Burhanettin Kumpanyasının ‘Sherlock Holmes’ oyununda canlandırdığı Bob karakteriyle çıktı. Bir süre Odeon Tiyatrosu’nda çalışan Muhsin Ertuğrul, William Shakespeare’in kaleme aldığı ‘Othello’nun yanı sıra  ‘Hamlet’in de Türkiye’deki ilk sahnelenmesinde rol aldı. 1911’de Paris’e giden Ertuğrul, Comedie Française’de Paul Gravolet’ten özel dersler alan Ertuğrul, Şehzadebaşı’nda açtığı Ertuğrul Sineması’nda, film gösterimleri öncesi kısa tiyatro oyunları sahneledi.

Şehir Tiyatroları’nın kuruluşunda yer aldı

Muhsin Ertuğrul, 1914’te İstanbul’da “Darülbedayi” adıyla hayata geçen, sonraki yıllarda Şehir Tiyatroları adını alan merkezin kuruluşunda yer aldı. Sanatçı, Darülbedayi’de Reşat Rıdvan Bey ve Andre Antonie ile görev aldı. Usta tiyatrocu, ‘Karanlıkta Işık’ adlı filmde önemli bir rol aldıktan sonra ‘Samson’, ‘Kara Lale Bayramı’ ve ‘Şeytana Tapanlar’ isimli filmlerini çekti. Halide Edip Adıvar’ın librettosunu yazdığı, Vedi Sabar’ın bestelediği ‘Kenan Çobanları’ operasını hazırlayan Ertuğrul, Kurtuluş Savaşı üzerine ilk belgesel sayılan ‘Zafer Yolları’ adlı filmin yönetmenliğini yaptı.

Sovyetler Birliği’nde üç film çekti

Muhsin Ertuğrul, 1925-1927’de bulunduğu Sovyetler Birliği’nde, Nazım Hikmet aracılığıyla sinema dünyasından pek çok kişiyle tanışma ve çalışma fırsatı buldu. Burada ‘Tamilla2, ‘Spartaküs’ ve ‘Beş Dakika’ adlı filmleri çeken Ertuğrul, ayrıca Moskova’da Stanislavski, Nemiroviç-Dançenko, Aleksandır Yakovleviç Tayrov, Vsevolod Meyerhold gibi devrin önemli sanatçı isimleriyle tanışıp onların çalışmalarına katıldı.

Bir millet uyanıyor…

Muhsin Ertuğrul, ABD’ye seyahat ederek sinema ve tiyatro üzerine çeşitli araştırmalarda bulundu ve İstanbul’a döndüğünde 1927’de üstlendiği Darülbedayi’nin sanat yönetmenliğini 1949’a kadar aralıksız bir şekilde sürdürdü. İlk sesli Türk filmi ‘İstanbul Sokaklarında’ ve ‘Bir Millet Uyanıyor’u çeken Ertuğrul, ‘Karım Beni Aldatırsa’, ‘Söz Bir Allah Bir’, ‘Leblebici Horhor Ağa’, ‘Aysel Bataklı Damın Kızı’ filmlerinde senarist olarak Mümtaz Osman takma adını kullanan Nazım Hikmet ile çalıştı. Türkiye’de 1922’den 1940’a kadar tek film yönetmeni olan Ertuğrul, 1928’de Türkiye’nin ikinci büyük yapım şirketi İpek Film’in kurulmasına öncülük etti.

1949’da Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğüne getirilen Muhsin Ertuğrul bir yıl sonra bu görevinden istifa etti. Ertuğrul, Türk sinemasında tamamı renkli ilk film ‘Halıcı Kız’ı 1953’te çekti ve bu film sanatçının son sinema çalışması oldu. 1954’te ikinci kez Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü olan Ertuğrul, 1955’te Küçük Tiyatro ve Oda Tiyatrosunu açtı. İstanbul Şehir Tiyatrosunda başyönetmen olarak 1958-1966’da görev yapan Ertuğrul, bu dönemde Üsküdar Tiyatrosu, Kadıköy Tiyatrosu ve Zeytinburnu Tiyatrolarını açtı, 23 Ekim 1971’de Türkiye’de ilk kez Devlet Kültür Armağanı’nı aldı.

Türk sinemasında ilk uluslararası ödül

1934 yapımı ‘Leblebici Horhor Ağa’ filmiyle 2. Venedik Film Festivali’nde Türk sinemasına ilk uluslararası ödülü kazandıran Muhsin Ertuğrul, Batı tiyatrosunun yorum, sahne tekniği ve yönetim alanlarındaki yeniliklerini Türk tiyatrosunda da uygulamaya koydu ve tiyatronun İstanbul dışındaki şehirlere yayılmasına katkıda bulundu. Sanat yaşamının 70. yılı kutlamalarına katılmak üzere gittiği İzmir’de 29 Nisan 1979’da kalp yetmezliği sonucu yaşamını yitiren sanatçı Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.

Ey Picasso! Melek misin şeytan mı?

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.