Osimhen’li Victor(y)’lere devam…
Bundan böyle koca bir evrene sahip olan çizgi roman dünyasına ait yeni yayınlar, klasikler, şaheserler, keşfettiğimiz farklı, ilginç duraklar odağında her pazar sitemiz dahilinde kalem oynatacağız. İlk durağımız oyun aleminden çizgi roman dünyasına, oradan da diziye doğru seyreden 'The Last of Us'.
Önlenmesi mümkün olmayan bir mantar salgını… İnsan organizmasını ele geçiriyor ve tuhaf bir yaratığa dönüştürüyor. Birebir olmasa da bir tür ‘Zombi’ suretine giriyor, en yakınınızdaki insana saldırıyorsunuz. Çizgiyi geçenler ya da insanlığından çıkanlara ‘Enfekte’ deniyor. Mantarın virüsü hava yoluyla bulaşıyor ve hiçbir çözümü, derde derman olacak ilacı yok. Bruce Straley-Neil Druckmann ikilisinin yarattıkları ve Haziran 2013’te ilk sürümü yapılan ‘The Last of Us’ adlı video oyun serisinin temel izleği böyleydi.
Kronolojik akışta insanlık 2019 sonu büyük bir tehlikenin ayak seslerini duydu ve 2020’de bu tehlike bütün gezegeni sardı. Evet, COVID-19’u kast ediyorum. Kimi gelişmelere bakınca söz konusu oyun sanki salgının bir tür öncülü, bir tür habercisi, bir tür provası gibiymiş. Sadece koronavirüs olanlar enfekte olduktan sonra kendi türlerine saldırmadılar, acılarını çekerek ne yazık ki aramızdan ayrıldılar. Ayrıca bulunan aşılar da derde derman olmayı bildi…
‘The Last of Us’, daha sonra Neil Druckmann’ın Faith Erin Hicks’le birlikte öyküsünü yazdığı ve Hicks’in çizimlerine imza attığı bir çizgi romana dönüştürüldü. İlk olarak serinin ana karakterlerinden Ellie’nin nasıl bir dünya içinde var olduğuna dikkat çeken ve küçük kızın rotasını bulma çabalarını anlatan, sonra da daha geniş sulara açılan bu çalışmanın ilk dört sayısını bir araya getiren ‘The Last of Us: American Dreams/ The Last of Us: Amerikan Rüyası’ Türkiye’de Epsilon Yayınevi tarafından basıldı. Merve Çay tarafından Türkçeye çevrilen bu kayda değer çabayı hem duyuralım hem övelim ve önerelim hem de oyundan çizgi romana uzanan sürecin sonunda ortaya çıkan diziyi de hatırlatalım…
Çizgi romanın Türkiye’de basılan bölümünde, başına buyruk bir anarşist portresi çizen Ellie’nin bir askeri yatılı okuldaki ilk günleri, burada tanıştığı ve ruhen kendisine yakın bulduğu Riley’le dış dünyaya açılmalarına ve kendi gerçekliğinin dışındaki hayatı gözleyip tanımasına şahitlik ediyoruz. Tabii bu tanıtım faslında karşılarına bir grup ‘enfekte’ de çıkıyor ve onlara korku dolu anlar yaşatıyor.
Ben çizgi romanı okuduktan sonra Blu TV’de yayımlanan diziye de göz attım. Bir tür öncül konumundaki çizgi romanın ilk dört sayısının devamı bizde yayımlanmadığı (umarım devamına el atılır) için dizinin gezindiği suların çizgideki karşılığına vâkıf değilim. Kim bilir dizi birebir bir uyarlama değildir ve belki de çizgi roman kendi kulvarında ‘Hoş ve okunması son derece zevkli bir sadâdır.
Ama dizi formatında ortaya çıkan işin son derece başarılı olduğu aşikâr… Dokuz bölüm çekilen ve birçoklarına göre bir video oyunundan yapılan en başarılı uyarlama olarak kabul edilen ‘The Last of Us’ta, acıdan vücudu ve ruhu sertleşmiş, kabuk tutmuş Joel ile hayata, yaşı gereği umutla bakan ve salgına karşı da panzehir olma ihtimaliyle umut beslenmesini sağlayan Ellie’nin birlikte çıktıkları uzun bir yolculuğunun peşine takılıyoruz.
Orijinal oyunun yaratıcılarından Neil Druckmann’la ‘Çernobil’ dizisinin yaratıcısı Craig Mazin’in ortaklaşa imzalarını taşıyan ‘The Last of Us’ın dizi versiyonu sürükleyici bir yapım. Oyunun sunduğu distopik dünyayı başarılı bir görsellik ve atmosferle ete kemiğe büründüren çalışmada salgın sonrası yönetim biçimi olarak ortaya çıkan totaliter bir yapıyı, ona karşı isyankâr bir duruş sergileyenleri, Joel gibi gerçeklerin farkında olup da pragmatist bir yaklaşım geliştirenleri izliyoruz. Ellie ise bir tür ‘yaşayan panzehir’ ve onun emin ellere ulaştırılması gerekiyor…
Dizide Joel’i son dönemlerin popüler isimlerinden Pedro Pascal canlandırıyor. Şili kökenli aktör ‘Narcos’ ve ‘The Mandolarian’dan sonra yine bir dizide, etkileyici bir portre sunuyor. Pascal’ı ‘The Last of Us’ta izlediğinizde kimi kareler itibariyle onun fiziksel olarak bir parça Burt Reynolds, daha çok da Marlon Brando havası taşıdığı hissine kapılıyorsunuz. Öte yandan ‘The Mandolarian’dan sonra yine kendisinden küçük bir varlığa eşlik etmesi, yâreninin yolculuğunun güvenli bir şekilde gerçekleşmesine ön ayak olmasıyla ‘kargocu’ profilini sürdürüyor demek de mümkün. Dizide salgına neden olan ‘Cordyceps enfeksiyonuna karşı bağışıklığı olan ‘çokbilmiş çocuk’ Ellie rolünde izlediğimiz Bella Ramsey de son derece başarılıydı.
Sonuç olarak ‘The Last of Us’, bir video oyunu olarak başladığı öyküsünde mutasyonunu (!) sürdürdü ve çizgi romandan sonra dizi olarak da huzurlarımıza geldi. O klasik ifadeye sığınayım: “Çizgi romanını ve dizisini gönül rahatlığıyla tavsiye ederim.”
Not: Bu vesileyle küçük bir duyuruda bulunayım. Bundan böyle koca bir evrene sahip olan çizgi roman dünyasına ait yeni yayınlar, klasikler, şaheserler, keşfettiğimiz farklı, ilginç duraklar odağında her pazar sitemiz dahilinde kalem oynatacağız, bilginize…