Yüzüklerin Efendisi bu kez animasyon oldu: Karşınızda Rohirrim Savaşı
10 filmlik vizyon haftasında yılın en iyilerinden olan 'Hemme'nin Öldüğü Günlerden Biri' öne çıkıyor. 'Rohirrim'in Savaşı'yla Orta Dünya'nın kapıları sinemada bir kez daha açılırken 'Örümcek Adam'ın has düşmanı Kraven solo macerasıyla karşımızda.
Öfkenin ve şiddetin herkesin ruhunu ele geçirdiği bir zamanda öfkeyle kalkan bir film genç yönetmen Murat Fıratoğlu’nun yazıp yönettiği ve başrolde oynadığı ‘Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri’. Öfkeyle kalkıyor ama zararla oturmuyor. Saf sinema yolculuğuna davet ediyor seyirciyi. Üstelik öfkesi de sınıfsal ‘Hemme…’nin
Şanlıurfa’nın Siverek ilçesindeyiz. Eyüp (Murat Fıratoğlu) domates hasadında çalışan mevsimlik işçi. Emek sömürüsünün sert bir şekilde yaşandığı bir düzenin en altındakilerden biri. Kan ter içinde sıcağın altın çalışıyor. Sömürü düzeninde onu ve onun gibileri kontrol eden ustabaşı Hemme’ye göre Eyüp işe yaramaz bir kişilik. Çünkü hakkını arıyor. İşleyen bir düzene çomak sokma potansiyeli var. Yılanın başının küçükken ezme taraftarı Hemme. Ona ve onun üzerinden diğer işçilere bir ders vermek için suni bir gerilim yaratıyor. Eyüp de öfkeleniyor ve aralarında tartışma çıkıyor.
Eyüp o öfkeyle Hemme’yi öldürmeye karar veriyor. Eve gidip silahını alacak. Fakat onun eve gitmesi hiç de kolay olmuyor. Önce 1986 model motosikleti tekliyor sonra da hayatın ritmi devreye giriyor. Böylece saf sinemanın kapılarını açıyor film seyirciye.
Dünya prömiyerini Venedik Film Festivali’nde yapan ve yarıştığı Orizzonti bölümünde Jüri Özel Ödülü alan, Türkiye prömiyerinin gerçekleştiği Adana Altın Koza Film Festivali’nde En İyi Film seçilen ‘Hemme…’ bir fikrin, hikayenin beyazperdeye aktarılırken hesapsızca sinemaya teslim olmak gerektiğini hatırlatan bir yapım. Bu hesapsızlık, katı kurallarla verili bilgilerle sinema anlatısının ruhunu sıkıştıran ne varsa çoğunu bertaraf ediyor. Ya da şöyle söyleyeyim sinemaya vurulmuş zincirleri koparıp özgürleştiriyor. O özgürlüğü de seyirci olarak buram buram soluyorsunuz ve perdeden içinize işleyen sinemaya teslim oluyorsunuz.
Hayat kadar doğal, ironik, samimi ve film olduğunun farkında olan yapımlardan ‘Hemme’. Ahmet Uluçay’ın ‘Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak’ filminden sonra sinemamızda böylesi samimi bir filme denk geldiğimi hatırlamıyorum. Halayla başlayıp halayla biten ve sinemadan çıktığınızda halaya durma ihtimalinizin yüksek olduğu film yılın en iyileri arasında. Kaçırmayın derim.
Örümcek Adam’ın zorlu düşmanlarından Avcı Kraven sinemadaki ilk solo macerasıyla karşımızda. Sinemada yaratılan Marvel evrenine kanlı ve sert bir mücadeleyle giriyor Kraven. J.C. Chandor’un yönettiği Aaron Taylor-Johnson, Russell Crowe, Ariana DeBose’un rol aldığı film Avcı Kraven’in, dünyanın en büyük avcısı olduğunu kanıtlamaya çalışan Sergei Kravinoff’un hikayesini anlatıyor. Sonrasında Örümcek Adam’ı hedef tahtasına koyacak. Ama öncesinde onun nasıl efsane haline geldiğini izliyoruz filmde.
Tolkien’in Orta Dünya’sına ‘Güç Yüzükleri’ dizisiyle yıllar sonra dönmüştük. Sinemada bu dünyanın bize kapılarını açan Peter Jackson da bir animasyonla yine sinemada bizi yeniden bu dünyaya götürüyor. Lakin yapımcı olarak. Çünkü filmin yönetmeni Kenji Kamiyama.
Yüzük Savaşı’ndan 200 yıl öncesine gidiyoruz. Rohan’ın efsanevi Kralı Helm Hammerhand ve onun kahramanlaşan kızı Hera’nın hikayesi anlatılan. Dunlending lordu Wulf, Kral Helm ve halkına savaş açınca, Miğfer Dibi yine bir direniş kalesi haline gelir. Bu direniş daha Héra’nın lider olarak ortaya çıkmasına neden olur.
‘Yüzüklerin Efendisi’ hayranlarına hitap eden animasyon oldukça beğenildi. Ama son söz tabii ki bu dünyaya tutkuyla bağlı okur/seyircilerin.
İstanbul Film Festivali’nde gösterilen ‘Başlangıçlar’ 20’li yaşlarındaki bir gencin hikayesini anlatıyor. Paris’te aynı evi paylaştığı arkadaşının beklenmedik ölümü ve İstanbul’da onarılmayı bekleyen gizemli bir Osmanlı tablosunun arasında, genç bir resim restoratörü yirmili yaşlar bunalımından en az hasarla çıkmaya çalışıyor. Ahsen Eroğlu, Hazal Subaşı, Zeynep Dinsel’in rol aldığı film yönetmen Ozan Yoleri’nin ilk filmi.
Uzun zamandır basın dünyasını konu alan bir filmimiz olmuyordu. Neyse ki ‘Her Şeyin Başı Merkür’ geldi de sinema basın dünyasını hatırladı. Filmin odağında cevval, gerçekleri ortaya çıkarmak için mücadele eden bir gazeteci yok, astroloji yazarı Elif var. Burçlar hakkında hiç bilgisi olmamasına rağmen ona burç köşesi yazma görevi veriliyor. (Meslek sırrı birçoğumuz o köşeleri astrolojiyle ilgimiz ve bilgimiz olmadan yazmak zorunda kaldık.) Sonrasında da macera başlıyor. Ayşe Balıbey’in romanından uyarlanan filmin başrolünde Sinem Kobal var. Gazeteciler elbet de izler filmi ama hedef kitle biz değiliz romantik komediyi sevenler.