Erkek şiddetinin böylesi: Ayrıldığı kadının 14 yaşındaki kızının fotoğraflarını ‘bu eskorttur’ diyerek yaydı
Roma İmparatorluğu döneminde İstanbul'a Karadeniz'den gelecek saldırıları haber vermek ve kenti korumak için Anadolu Kavağı'na inşa edilen Yoros Kalesi, bugün turistlere muhteşem bir manzara vadeden turistik nokta konumunda.
Eminönü iskelesindeyiz. Durmaksızın megafonla Türkçe, İngilizce, Rusça ve Arapça dillerinde anaons adam turistlerin ilgisini çekmeye çalışıyor. Yolculuk İstanbul Boğazı’nın kuzeyine. Büyük Boğaz Turu adlı bu gezinin nihai durağı ise Anadolu Kavağı. İstanbul içinde hatta karşı yakasındaki gökdelenlere inat köy havasını korumayı başaran bu yerleşim derinliklerine doğru ilerlediğinizde tarihi bir mirasa evsahipliği yapıyor. Şehir Hatları ya da Turyol motorları ile Eminönü’nden bir saati biraz aşan bir sürede ulaşabileceğiniz Anadolu Kavağı iskelesinden içlere doğru yürüyüp biraz zorlayıcı yokuşu çıktığınızda sizi tarihi bir yapı karşılayacak. Karşınızda Yoros Kalesi.
Anadolu Kavağı iskelesinde biraz kondisyon depolayıp yokuşu tırmanmaya başlayalım. İskele boyunca uzanan balıkçı restorannları hak etmek için biraz enerji harcamak gerekiyor. Temponuza bağlı olarak ortalama 10 dakikalık bir yürüyüşle ulaşacağınız Yoros Kalesi’nin ismi konusunda muhtelif görüşler bulunuyor. Yunanca dağ anlamına gelen “oros” kelimesinden geldiği düşünülse de Zeus ile ilgili bi türetmeden dönüşmüş olma ihtimali de var. Büyük bir olasılıkla 13. yüzyılda inşa edilen kaleden önce yine aynı yerde antik çağ kolonizatörleri Fenikelilerden kalma yapıların izleri mevcuttu.
12 burçtan oluşan Yoros Kalesi, o zamanlar sadece bugünkü Fatih ilçesinden ibaret olan İstanbul’u Karadeniz’den gelecek akınlara karşı koruma amacıyla inşa edilmişti. Kale hem koruma hem de olası bir saldırı karşısında haber verme işlevi görüyordu. Peki nasıl haber veriyordu? ‘Yüzüklerin Efendisi’ni izleyenler hatırlayacaktır. Gandalf kuledeki ateşi yaktığında uzaklardaki nöbetçi askerler de kendi kulelerindeki ateşi yakmaya başlıyordu. Böylece birbirini takip eden şekilde onlarca kilometre boyunca bir haberi kısa sürede ulaştırmak mümkündü. İşte kale de tam bu işlevi görüyordu.
Doğu Roma ya da diğer adıyla Bizans’ın zayıflamasıyla birlikte Yoros Kalesi, Karadeniz’de başta Amasra olmak üzere pek çok kolonisi bulunan Cenevizlilerin kontrolüne geçti. Bugün büyük bölümü harabe durumdaki kale, 14. yüzyılın sonlarında Şile Kalesi ile birlikte Osmanlı kontrolüne geçti. Yıldırım Beyazıt tarafından ele geçirilen kale, daha sonra kısa bir süreliğine yeniden Cenevizlilerin kontrolüne geçse de Fatih Sultan Mehmet döneminde kesin olarak Osmanlıların oldu.
Yoros Kalesi’nden eşsiz İstanbul manzarasına bakarken tarihi yapının ne denli stratejik bi rkonuma inşa edildiğini görmek mümkün. En kuzeydeki Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nden İstanbul Boğazı’nın neredeyse güney kıyılarına kadar büyük bir alanı gözlemleyebileceğiniz kale kapsamlı bir restorasyona ihtiyaç duyuyor. 2024 Yerel Seçimleri öncesinde Ekrem İmamoğllu bu yönde girişimlerinin olacağını söylemişti. Buraya erişimi kolaylaştıran bir gezi yolu ve İBB Miras yönetiminde restorasyonun başlayacağı ânı merakla bekliyoruz. Zira burası tıpkı Rumelihisarı ve karşısındaki Anadoluhisarı gibi Boğaz’ın yüzlerce yıl öncesine uzanan tarihin bir nişanı.
En az 800 yıllık bir mazisi bulunan kalenin ziyarete daha elverişli hale getirilmesi için bir an önce çalışmaların başlaması gerekiyor. 2015 yılında Yoros Kalesi’nden çıkarılan tarihi eserlerin korunduğu depoda bir soygun gerçekleşmişti. Soygunda kaleye ait 662 tarih eser çalınmıştı. Fotoğrafçıların, kuş gözlemcilerinin ve tabii aşıkların çok sevdiği bu tarihi kaleyi daha erişilebilir ve geçmişine lâyık bir hale getirmek İstanbul için de büyük bir kazanım olacaktır.
Sur ya da burçlarda gezerken İstanbul’u farklı açılardan gözlemleyebileceğiniz Yoros Kalesi’nde dikkatiniz sürekli güzergahta olmalı. Zira düşme tehlikesi her an mevcut. Ortalama bir saatte tamamını gezip güzel fotoğraflar çekebileceğiniz kaleden 15A otobüsüyle Beykoz merkeze veya inmeden 35 kilometre uzalıktaki Üsküdar’a ulaşabilirsiniz. Bir diğer seçenek ise Anadolu Kavağı iskelesinden yine Şehir Hatları vapurlarıyla Eminönü’ne dönmek. Ancak dönüş saatlerini iner inmez kontrol etmekte fayda var. Burası, vapurların sık sefer yaptığı bir rota değil. Üstelik dönüş yoluna geçmeden bunca yorgunluğun hak edişi olan balık restoranında yemek keyfini de es geçmemek gerekiyor. İskelede birkaç seçenek mevcut. Lüks beklentiniz yoksa bu mekânlar sizi ürünlerinin lezzetiyle pişman etmeyecektir.