Deniz Akkaya ve kızı tek örnek değil: Dijital ekran pek çok ailede fırtına koparıyor
Eski manken Deniz Akkaya ile 15 yaşındaki kızı arasında yaşananlar, bütün Türkiye'nin tanıklığında devam ediyor. Olay karakola düştü, küçük kızınki dahil ifadeler hemen basına sızdı. Anne, kendi babası dahil herkese sosyal medyadan öfke kustu.
Birinci gün, bir annenin, hem de zaten medyanın gözünün önünde olan ve kendi sosyal medya erişimi de yüksek olan bir annenin, eski ünlü manken Deniz Akkaya’nın çok tartışmalı bir annelik sınavı verdiği gündü. Ama ikinci gün, anne ile ergen kızı arasındaki kavga birden bire bütün Türkiye’nin, en çok da medyanın ve küçük çocuğu korumakla görevli kamunun sınavına dönüştü ve hem medya hem de kamu idaresi son derece kötü bir sınav veriyor.
Eski manken Deniz Akkaya, 15 yaşındaki ergen kızıyla arasında yaşanan kavgayı sosyal medyadan bütün Türkiye’ye ilan ettiği için çok eleştirildi. Olay, ergen kız çocuk sahibi her anne-babanın başına gelebilecek türden bir kavgaydı ama Deniz Akkaya bunu bütün ülkeye ilan edince boyut değiştirdi.
En önemlisi, anne ve kız karakolluk oldu. Aile Bakanlığı devreye girdi, Deniz Akkaya’nın tek başına büyüttüğü kızını korumaya aldı. Ama bu yaşananlar Deniz Akkaya’nın sakinleşmesine yetmedi, dün yine sosyal medyadan ardı ardına mesajlar ve videolar paylaşarak kızına, kendi öz babasına ve teyzesine duyduğu aile içi öfkeyi hepimizle paylaşmaya devam etti. Bütün bunlar internetten, sosyal medya ve geleneksel medya üzerinden yapıldığı için tarih boyunca elektronik ortamlarda kalmaya devam edecek ve bugün 15 yaşında olan o kız çocuğu ömür boyu bu travmayı hatırlayacak.
Sadece bu kadar da değil. Anne ve kızın karşılıklı şikayetleri kaçınılmaz biçimde adli bir meseleye dönüştü. İki taraf gidip karakolda ifade verdiler. Şimdi bu ifadeler, anne ile kız arasındaki fiziki kavganın ayrıntıları da o ifadeleri alan kamu görevlileri tarafından medyaya sızdırıldı. Bugün her iki tarafın poliste ne dediğini de, birbirlerini nasıl suçladığını da, kimin karşı tarafın neresine vurup neresini sıktığına kadar fiziki kavganın ayrıntılarını da hepimiz biliyoruz.
Biz 10Haber’de bu ayrıntıları yayınlamamaya karar verdik. Sebebi, bugün 15 yaşında olan kızı kendisi dahil herkesten korumanın gazetecilik etiği gereği olması.
Deniz Akkaya, önceki gün Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı yetkilileri gelip kızını korumaya aldığında, ‘Onu ben kendi isteğimle verdim, biraz burnu sürtsün’ demişti. Oysa prosedür öyle değil. Bir çocuk hakkında koruma kararı alındıktan sonra süreç çok farklı işliyor, annenin ima ettiği gibi canı istediği zaman çocuğunu geri alması söz konusu değil. Nitekim, bakanlık yetkilileri de, bunun isteğe bağlı olmadığını anlatıyor zaten.
Bakanlığın verdiği bilgiye göre prosedür şöyle işliyor:
* Adli ve idari merciler, kolluk görevlileri, sağlık ve eğitim kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, korunma ihtiyacı olan çocuğu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bildirmekle yükümlüdür. Çocuk ile çocuğun bakımından sorumlu kimseler de çocuğun korunma altına alınması amacıyla Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına başvurabilir.
* Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı kendisine bildirilen olaylarla ilgili gerekli araştırmayı derhal yapar. Yapılan sosyal inceleme sonucu çocuğun bakımından sorumlu olan kimsenin herhangi bir nedenle görevini yerine getiremediği kanaatine varılması halinde koruyucu ve destekleyici tedbir kararları alınması yönünde işlem başlatılır.
* Çocuklar hakkında koruyucu ve destekleyici tedbir kararı; çocuğun annesi, babası, vasisi, bakım ve gözetiminden sorumlu kimse, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Cumhuriyet savcısının isteği üzerine veya re’sen çocuk hakimi tarafından alınabilir.
* Koruyucu ve destekleyici tedbir kararları danışmanlık, eğitim, sağlık, bakım ve barınma şeklinde beş tür olup çocuk hakkında bu tedbirlerden bir veya bir kaçına birlikte hüküm verilebilir.
* Mahkeme, korunma ihtiyacı olan çocuk hakkında, koruyucu ve destekleyici tedbir kararının yanında 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre velayet, vesayet, kayyım, nafaka ve kişisel ilişki kurulması hususlarında da karar verebilir.
* Derhal korunma altına alınmasını gerektiren bir durumun varlığı halinde ise çocuk, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından acil korunma kararı doğrultusunda en fazla 30 günlük süre ile sınırlı olmak üzere bakım ve gözetim altına alınır. Bu süre içinde Bakanlık tarafından çocuk hakkında sosyal inceleme yapılır, inceleme sonucunda yapılacak işlem ile ilgili görüşünü ve sağlayacağı hizmetleri hakime bildirir.
Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Doç. Dr. Veysi Çeri de durumu değerlendirdi, çatışma yaşandığında bir adım geri gitmesi gereken kişiler yetişkinler olmalıdır” dedi.
Doktor Çeri’nin Deniz Akkaya özelinde ve genel olarak ergen ilişkilerindeki yorumu ve önerileri şöyle:
* Telefonu elinden alınan bir ergen aşırı tepki gösterdiğinde telefonu geri verip dikkatini çekmeden geri adım atılmalı ancak bu not edilip duygu kontrolü bozukluğu ve dijital bağımlılık ihtimali dikkate alınarak profesyonel destek alınmalıydı. Aksi takdirde böyle patlamalar kaçınmaz olur.
* Çocuk, ruh sağlığı profesyonelleri tarafından değerlendirecektir. Hatta annenin de çocuğa bakıp bakamayacağı konusunda psikiyatrik açıdan değerlendirilmesi gerekir.
* Son yıllarda dijital bağımlılık diye bir gerçek var. Çocuklar ve aileler arasında çok ciddi çatışmalara, olmaması gereken kötü hadiselere yol açıyor. Pandemi sonrası çocuk ve ergenlerde bu problem giderek arttı. Bu tür vakaları görüyoruz. Bu açıdan bakınca Deniz Akkaya bir kurban olabilir; ancak bir anne ve kızın arasındaki sorunun kamuoyuna yansıyacak kadar büyümesi doğru değil. Akkaya da yaptığının yanlış olduğunu daha sonra anlayacak. Bu paylaşımlar çocuk için de çok ciddi bir travma, çocuk ile annenin iletişiminde onarılması çok güç bir yara açtı.
* Dijital bağımlılık yüzünden odasından hiç çıkmayan çocuklar var. Elektrik kesildiğinde bile aşırı bir öfke patlaması yaşayıp ortalığı yıkan, yaşayamayacakmış gibi düşünen ve etrafa saldıran gençler görüyoruz. Dijital bağımlılığın diğer bağımlılıklardan bir farkı yok ve giderek artıyor. Akkaya’nın yeterince iyi bir sosyal ağı olmayabilir ve bundan dolayı sosyal medyada paylaşmış olabilir ki bu yanlış bir baş etme mekanizması. Daha profesyonel birinden yardım alsaydı bu kriz anını yönetip daha sonra kızıyla beraber adeta bir çift terapisi alır gibi terapi alması gerekirdi. Böylece çocuk daha az zarar görürdü.
* Anne tamamen haklı da olabilir ama bunun kamuoyuna mal edilmesi çok ciddi bir yanlış. Deniz Akkaya’nın da çocuğun da duygu kontrolüyle ilgili zorluk yaşadığı görülüyor. Akkaya’nın etkileyici bir betimlemesi oldu: ‘Küçükken her istediğini yaptık, severken aşırıya kaçmayın.’ Hal böyle olunca çocuk, ‘hayır’ kelimesini duyduğunda üzüntü ve sinirle baş etmeyi öğrenemiyor. Küçük yaştan itibaren çocuğu toz pembe bir dünyaya değil; gerçek dünyaya hazırlamamız lazım. Çocuk topluma karıştığında ve duygusal dalgalanmalar yaşadığında bunlarla baş edebilsin, bunlar küçüklükte öğrenilmediğinde yetişkinlikte öğrenmek çok zor olabiliyor. Mutlaka profesyonel destek alınması gerekiyor.
* Birçok insan da bu konuya şahit olduğu için bunun çocuk üzerinde bir gölgesi olacaktır. Anne çocuk arasındaki sorun gelecekte çözüldüğünde bile ‘insanlar ne düşünür’ diye rahat olamayacaklardır. Duygu kontrolüyle ilgili mutlaka destek alınmalı.