Zenginliğin ne kadarı aşırı: Servet 10 milyon dolarla sınırlandırılsın

Dünya, yüzlerce milyar dolarlık servetleri görmeye başladı. Ama Avrupalı ekonomist ve felsefeci Ingrid Robeyns yeni kitabında hükümetlerin servete sınır getirmesi gerektiğini söylüyor, üst sınır olarak da 10 milyon dolar öneriyor.

Popüler 8 Mayıs 2024
Ekonomist ve felsefeci Ingrid Robeyns'e göre gelir eşitsizliği yalnızca yoksullara değil zenginlere de zarar veriyor. Fotoğraf: Shutterstock

Bir kişinin veya ailenin yüzlerce milyar dolar servet sahibi olması normal mi? Uzun yıllardır bu kadar büyük servetlere sahip olmak neredeyse sıradanlaştı. Avrupalı ekonomist ve felsefeci Ingrid Robeyns, Limitarianism (Sınırcılık) adlı yeni kitabında dünyanın en önemli sorunlarından birinin zenginliğin paylaşılması olduğunu söylüyor ve çare olarak servet edinmeye bir sınır getirilmesi gerektiğini savunuyor. Prestijli bilim dergisi Nature kitabı ve ele aldığı konuları inceleyen bir yazı yayımladı. Lucas Chancel’in yazdığı yazının Türkçe çevirisini aktarıyoruz.

Her ne kadar radikal görünseler de servetin sınırlandırılmasına yönelik çağrılar uygarlığın kendisi kadar eskidir. İncil ve Tevrat’a göre borçların iptal edilmesi, kölelerin serbest bırakılması ve mülkiyetin zenginden fakire yeniden dağıtılması gereken dönemler olmuştur. Klasik Yunan’da Aristo, siyasi istikrarı artırmak için servet eşitsizliğini kontrol altında tutan şehirleri övmüştür. 1942’de dönemin ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt yıllık gelirlerin bugünkü eşdeğeri olan 480 bin dolar ile sınırlandırılması gerektiğini savunmuştur.

Tartışmanın zamanı geldi

Hollandalı ve Belçikalı ekonomist ve filozof Ingrid Robeyns ‘Limitarianism’ (Sınırcılık) adlı kitabında 21’inci yüzyıl hükümetlerinin de aynı şeyi yapmasının zamanının geldiğini savunuyor. Servet sahipliğine sınır koymanın ne anlama gelebileceğini ve toplumların bunu neden talep etmesi gerektiğini sorguluyor. ABD nüfusunun en zengin yüzde 1’inin en alttaki yüzde 90’ınkine eşit servete sahip olduğu bir dönemde çok ihtiyaç duyulan bir tartışma konusuna yeni bir bakış açısı getiriyor.

İnsanların zenginliği nasıl algıladıklarını inceleyen Robeyns kışkırtıcı bir öneriyle başlıyor: Hükümetler kişi başına 10 milyon euro veya dolar düzeyinde bir servet sınırı belirlemelidir. Bu rakam kesin bir sınırdan çok bir kılavuz niteliğinde ve “farklı ahlaki ve siyasi görüşler bize bir kişinin sahip olması gereken maksimum servet seviyesi olarak söyledikleri arasında bir denge kurduğunu” belirtiyor.

10 milyon sınırı kabul görüyor

Servet neden 10 milyon euro ya da dolar ile sınırlandırılmalı? Yazarın Avrupa çapında yaptığı araştırma bu seviyenin ya da daha düşük bir zenginlik sınırının halk tarafından geniş ölçüde kabul edileceğini gösteriyor. Örneğin Robeyns ve ekibi Hollandalılardan oluşan temsili bir örneklemde her on katılımcıdan dokuzunun dört kişilik bir aile için dört milyon euro’yu aşan bir servetin “süper zenginlik” olarak nitelendirildiğini saptamış. Düşük gelirli ülkelerde bu eşik çok daha düşük olabilir.

Robeyns aşırı zenginliğin “genellikle ahlak dışı ve suç teşkil eden uygulamalarla bağlantılı olduğuna” dikkat çekiyor. Kanıt olarak da ultra zenginler ve şirketleri arasında vergi kaçakçılığının yoğun bir şekilde kullanıldığına dikkat çekiyor. Yasal olsun ya da olmasın bu uygulamaları etik dışı olarak nitelendiriyor. Daha da ileri giderek dünya tarihçilerinin, örneğin Sven Beckert’in 2014 tarihli Empire of Cotton (Pamuk İmparatorluğu) kitabında ortaya koyduğu gibi mevcut servet eşitsizliklerinin kölelik veya askeri fetihler gibi köklere dayandığını hatırlatıyor.

Robeyns iddiasını desteklemek ve karşıt görüştekileri ikna etmek için servet birikimini sınırlamanın toplumları genel olarak daha iyi hale getireceğini savunuyor. Gerçekten de bireyler piyasanın adil olup olmadığı konusunda hemfikir olmasalar da, birçoğu sağlıklı bir demokratik sisteme sahip olmak veya herkese eşit fırsatlar sunmak gibi sosyal refah hedeflerinin değeri konusunda hemfikir.

Orantısız güç

Giderek büyüyen bir ekonomi literatürünün de gösterdiği gibi, en tepedekilerin daha fazla servete sahip olması damlama ekonomisi mantığının aksine, en alttakiler için daha az kaynak anlamına geliyor. Ancak Robeyns servet yoğunlaşmasının sadece yoksul insanlar için değil herkes için sorun olduğunu savunuyor. Bunu takip eden tartışma Richard Wilkinson ve Kate Pickett’in 2009 tarihli ‘Spirit Level: Why Equality is Better for Everyone’ (Ruh Seviyesi: Eşitlik Neden Herkesin Çıkarınadır) adlı kitabının başlattığı tartışmayı anımsatıp genişletiyor.

Robeyns’in de belirttiği gibi son yirmi yılda akademisyenler, medya patronlarının, zengin hayırseverlerin ve büyük siyasi parti bağışçılarının orantısız siyasi gücü nedeniyle demokrasinin nasıl zayıflatılabileceğini giderek daha fazla belgeliyor.

Aşırı servet yoğunlaşması hükümetlerin eğitim, sağlık hizmetleri ve iklim değişikliğinin azaltılması gibi kamuya yatırım yapma kabiliyetlerini sınırlıyor. Ve aşırı servet eşitsizliği bir nesilden diğerine aktarıldığında meritokratik vaatler tehlikeye giriyor.

Robeyns herkese uyan tek bir çözüm olmadığını kabul ederek sınırlayıcı bir politika platformunun özünü oluşturacak politikaları tartışıyor. Önerileri Anthony Atkinson’ın ‘Eşitsizlik’ (2015), Thomas Piketty’nin ‘Eşitliğin Kısa Tarihi’ (2021) ve Isabelle Ferreras ve meslektaşlarının ‘İşi Demokratikleştirmek’ (2022) adlı kitaplarına dayanıyor. Bunlar arasında işçilere firmaların stratejik karar alma süreçlerinde daha fazla hak tanınması ve vergi kaçırma olasılıklarını sınırlandırmak için vergi kurallarının değiştirilerek hükümetlerin mali yetkilerinin yeniden tesis edilmesi yer alıyor.

Miras da sınırlandırılsın

Miras yoluyla edinilen servete ağır vergiler getirilmesi de bu planın önemli bir parçası. Robeyns bireyin yaşamı boyunca miras alabileceği toplam miktarın 200 bin euro ile sınırlandırılmasını öneriyor. Toplanan fonlar devlet tarafından genç vatandaşlara yeniden dağıtılmalı. Böylece herkes nasıl geçineceği konusunda gereksiz yere endişelenmeden yetişkin hayatına başlayabilmeli. 

Odak noktası iklim krizi

Ingrid Robeyns’in yeniden gündeme getirdiği tartışmanın odağında ekolojik kriz ve sınırlı kaynaklara sahip bir gezegende sınırcılığın ne anlama geldiği var. Bu konuya ayrılmış bir bölümde yazar şöyle söylüyor: “Zenginlik sınırının üstündeki para iklim değişikliği gibi kolektif sorunları ele almak için kullanılsa yapılabilecek çok şey var.”

Robeyns burada su veya enerji gibi ekolojik kaynakların tahsisini sınırlandırmak için bireysel kotalar uygulamaktansa varlıkları sınırlandırmanın siyasi ve idari açıdan daha kolay olacağını savunuyor. Giderek kutuplaşan ve rekabetçi hale gelen seçim sistemlerinde bu tür sınırlamaların nasıl hayata geçirileceği sorusunun cevabı ise belirsiz.

Limiteryanizm eşitsizlikle ilgilenen herkes için zihin açıcı bir kitap. 18’inci yüzyılda siyasi modernitenin kurucu metinlerinden olan Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’nin ilk maddesinde şu ifade yer alır: “Sosyal ayrımlar ancak kamu yararınaysa uygulanabilir.”

Şimdi kendinize sorun

“Milyarder zenginliği” çağımıza giderek daha fazla damga vururken servet tekelinin kamu yararına olmadığı hakkında geniş katılımlı tartışmalara girmenin zamanı gelmiştir.

Bu tartışmanın başlangıç noktası kendimize neyin yeterli olduğunu sormaktır: 10 milyon euro? Daha azı, daha fazlası?  Robeyns’in kitabı tam da bu soruyu sormak için gerekli önerileri ve mantığı ortaya koyuyor.

Forbes'tan 2024'ün en zenginleri: Bayraktar kardeşler ilk kez listedeForbes’tan 2024’ün en zenginleri: Bayraktar kardeşler ilk kez listede

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.