Her 100 babadan 10’u doğum sonrası depresyona giriyor
Yeni çalışmalar, genellikle lezzetli olan ve kullanım hazırlık açısından kolaylık sağlayan aşırı işlenmiş gıdaların önemli bir dezavantajına işaret ediyor: Aşırı işlemiş gıdaların zihnimiz üzerinde depresyon etkisi var gibi.
Araştırmalar, kahvaltılık gevrekler, hazır dondurulmuş yemekler, şekerlemeler gibi aşırı işlenmiş gıdalar ile kaygı, depresyon gibi ruhsal bozukluklar arasında bağlantı olduğunu gösteriyor.
İşlenmiş gıdalar, doğal durumu değiştirilmiş herhangi bir gıdayı ifade ediyor. Yıkanmış, doğranmış bir gıda da pastörize edilmiş, konserve haline getirtilmiş bir gıda da işlenmiş gıda sınıfına giriyor. Yine içine katkı maddesi, aroma, tuz, şeker veya yağ eklenmiş yiyecek-içecekler işlenmiş gıda başlığı altında değerlendiriliyor.
İşlenmiş gıdalar genellikle “kötü” olarak etiketlense de aslında birçoğu sağlıklı. Birleşmiş Milletler’in NOVA adı verilen gıda gruplama ölçeğine göre, işlenmiş gıdalar dört gruba ayrılıyor.
Birinci grup: İşlenmemiş veya minimum düzeyde işlenmiş gıdalar. Gıdaların fazla ya da istenmeyen kısımlarının çıkarılması, pastörizasyon, dondurma, vakumlu paketleme gibi hafif işlemleri içerir. Gıdaların bu işlemden geçirilmesinin amacı onları daha uzun süre saklamaya yöneliktir. Kavrulmuş fındık, doğranmış sebzeler gibi hafif değişiklikler de bu grupta yer alır.
İkinci grup: İşlenmiş mutfak malzemeleri. Tek başına yenmeyen ve yemek hazırlamak için kullanılan tereyağı, tuz, şeker gibi malzemeleri içerir. Bu gruptaki yiyecekler doğadan gelir ama presleme, rafine edilme, öğütülme gibi hafif işlemlerden geçirilirler.
Üçüncü grup: İşlenmiş gıdalar. Konserve balık, peynir, şişelenmiş sebzeler, taze ekmek, jambon gibi birinci ve ikinci gruptan yiyecekler kullanılarak yapılır. Bu gruptaki gıdalar konserveleme, şişeleme, tuzlama, tütsüleme gibi yöntemlerle daha dayanıklı hale getirilmek için işlenir. Gıdalar genellikle orijinal halini korur ancak fazla yağ, şeker, tuz eklendiğinde besin değeri dengesi bozulur.
Dördüncü grup: Aşırı işlenmiş gıdalar. Gazlı içecekler, şekerlemeler, tatlı veya tuzlu paketlenmiş atıştırmalıklar, bisküviler, kahvaltılık gevrekler, enerji içecekleri, hazır çorbalar ve noodle’lar, dondurulmuş hazır yiyecekler (pizza, hamburger vb.) gibi pek çok ürün bu grupta yer alır. Aşırı işlenmiş gıdaların üretim süreçlerinde sıklıkla koruyucu, gıda boyası, aroma, tatlandırıcı, kıvam artırıcı kullanılır. Bu yiyecekler kazein, laktoz, peynir altı suyu, hidrojene yağlar, protein izolatı, maltodekstrin, invert şeker ve yüksek fruktozlu mısır şurubu gibi bileşenlere de sahiptir. Aşırı işlenmiş gıdalar genellikle tüketilmeden önce hazırlık gerektirmez, hemen yenmeye yöneliktir.
On yıllardır, kahvaltılık gevrekler, atıştırmalık barlar, dondurulmuş yemekler gibi paketlenmiş ürünlerin tip 2 diyabet, aşırı şişmanlık, hatta kanser riski gibi istenmeyen sağlık sorunlarıyla bağlantılı olduğu biliniyor. Fakat yeni çalışmalar, genellikle lezzetli olan ve kullanım hazırlık açısından kolaylık sağlayan bu yiyeceklerin başka önemli bir dezavantajına daha işaret ediyor: Aşırı işlemiş gıdaların zihnimiz üzerinde de etkisi var gibi.
Son araştırmalar, yüksek oranda işlenmiş gıdalar ile düşük ruh hali arasında bir bağlantı olduğunu gösterdi. ABD’de 10 binden fazla yetişkinle yapılan 2022’de yapılan bir çalışmada, aşırı işlenmiş gıda tüketimi arttıkça hafif-orta dereceli depresyon ve anksiyete riskinde yükselme belirlendi. Günlük kalorilerinin yüzde 60 veya daha fazlasını aşırı işlenmiş gıdalardan temin edenlerin ruhsal sağlığında önemli bir artış gerçekleşti. Yeni araştırmalar ayrıca aşırı işlenmiş gıda tüketimi ile bilişsel gerileme arasında bir bağlantı buldu. On yıl boyunca yaklaşık 11 bin Brezilyalı yetişkini takip eden 2022 tarihli bir araştırma da aşırı işlenmiş gıdalar ile kötü bilişsel işlevler (öğrenme, hatırlama, akıl yürütme ve sorunları çözme yeteneği gibi) arasında bir ilişki buldu. Araştırma, kalorilerinin yüzde 20’sinden fazlasını aşırı işlenmiş gıda tüketenlerde bu yeteneklerin azalmasında yüzde 28 oranda hızlanma tespit etti.
Bilim insanları henüz bu sorunun yanıtını bilmiyor. Ama çeşitli teoriler var. Bir görüşe göre, aşırı işlenmiş gıdaların lif (posa) oranından düşük olması bir etken olabilir. Tam tahıllar, meyve-sebzeler, kuruyemişler gibi bitki bazlı yiyeceklerde bol bulunan lifler, aşırı işlenmiş gıdalarda düşük oranda bulunuyor. Lif, bağırsaktaki iyi bakterileri beslemeye yardımcı oluyor. Lifler ayrıca kısa zincirli yağ asitleri gibi beyin fonksiyonlarında önemli rol oynayan maddelerin üretimi için de gerekli besin maddelerinden biri. Bazı araştırmalar, depresyon ve diğer ruhsal bozukluklara sahip kişilerin daha az çeşitlilikte bağırsak bakteri bileşimine ve kısa zincirli yağ asitlerine sahip olduğunu gösteriyor. Bu veriden yola çıkan araştırmacılar “Acaba yetersiz lif tüketimi depresyon gibi ruhsal bozukluklarda bir etken olabilir mi?” görüşü üzerinde duruyor.
Bir başka teoriye göre, aşırı işlenmiş gıdalardaki katkı maddelerinin de bağırsak florası üzerinde etkisi olabilir. Bazı çalışmalar, yapay tatlandırıcılar ve katkı maddelerinin bağırsak mikrobiyatısını olumsuz etkilediğini gösteriyor.
Bazı bilim insanlarına göre işlenmiş gıdalar ile ruh sağlığı arasındaki bağlantı çift yönlü olabilir. Bu teoriye göre, diyet ruh halini etkiliyor ancak bunun tam tersi de olabilir. Örneğin daha stresli, endişeli olduğunuzda ya da depresyona girdiğinizde aşırı işlenmiş gıdalar gibi sağlıksız yiyecekler yeme eğiliminde olursunuz.