Batı Nil vaka sayısında çelişki: Sağlık Bakanlığı 6, İBB sadece İstanbul’da 21 vaka dedi!

Sağlık Bakanlığı, önceki gün Batı Nil virüsü vakası sayısını 6 olarak açıklamıştı. Ancak İBB’ye göre yalnızca İstanbul’da 21 vaka bulunuyor. Peki virüsü taşıyan Culex cinsi sivrisinekler İstanbul’un hangi ilçelerinde yoğun? Ne tür önlemler alınıyor?

24 Ağustos 2024
Batı Nil virüsü, Culex türü sivrisineklerin taşıdığı bir hastalık. Bu sivrisinekler, virüsü kuşlardan alarak insanlara bulaştırıyor.

Sağlık Bakanlığı önceki gün Batı Nil virüsü vaka sayısını sadece altı olarak açıkladı. Ancak görünen o ki durum çok daha ciddi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sağlık Daire Başkanı Dr. Önder Yüksel Eryiğit’in 10Haber’e yaptığı açıklamaya göre sadece İstanbul’da 21 vaka bulunuyor. Peki Batı Nil virüsünü taşıyan Culex cinsi sivrisinekler İstanbul’un hangi ilçelerinde yoğun? Bu ilçelerde sivrisineklerle mücadeleye yönelik ne tür çalışmalar yapılıyor? Batı Nil virüsü tehdidi ne zaman biter? Dr. Eryiğit ile yaptığımız söyleşide İstanbul’un karşı karşıya olduğu ciddi tehlikeyi tüm detaylarıyla ele alıyoruz.

Dr. Önder Yüksel Eryiğit

İstanbul’da şu anda en yoğun popülasyona sahip sivrisinek türleri hangileri?

Şimdilik Culex’i İstanbul’da en yoğun görülen sivrisinek türü olarak tanımlıyoruz. Ama Aedes sivrisineklerinin yoğunluğu da her geçen gün artıyor.

Sivrisineklerin popülasyonunu nasıl izliyorsunuz?

Biz göreve geldiğimizde ‘Vektörlerle Mücadele Bilim Kurulu’ oluşturduk. Bu kurulun önerisiyle İstanbul’un bütün alanlarına sivrisinek yumurta tuzakları ve uçkun tuzakları kurduk. Sivrisinek yumurta tuzaklarındaki aparatlarımızı 15 günde bir topluyoruz. Daha sonra aldığımız örnekleri İBB bünyesinde kurduğumuz tür tayin laboratuvarında inceliyoruz.

Örneğin Beykoz’daki yumurta tuzağından gelen aparattaki numuneleri inceleyerek o bölgedeki sivrisinek türünün hangi yoğunlukta olduğunu dinamik olarak ölçüyoruz. Ardından verileri yine kendi dönemimizde oluşturduğumuz coğrafik bilgi sistemlerine kaydediyoruz. Böylece bu sistemden hangi bölgede nasıl bir mücadele yapacağımıza dair bir plan oluşturuyoruz. Özetle sivrisinekle mücadelede İstanbul’un her alanında aynı uygulamayı yapmıyoruz. Sivrisinek yoğunluğuna ve türüne göre hedefe yönelik müdahalelerle bulunuyoruz.

Peki incelemelerinize göre Culex sivrisineklerinin en yoğun olduğu ilçeler hangileri?

Dokuz ilçede daha yoğun: Ümraniye, Beylikdüzü, Arnavutköy, Eyüp Sultan, Başakşehir, Esenyurt, Avcılar, Küçükçekmece ve Büyükçekmece.

Bu ilçelerde yoğunluğun sebebi nedir?

Sivrisinekler durgun sularda ürüyor. Cluex’in görüldüğü ilçeler genellikle kırsalı olan ve yeni sivrisinek üreme kaynaklarının kontrol edilemediği alanlar.

İstanbul’da bizim sistemimize kayıtlı 220 bin sivrisinek üreme kaynağı var. Bu kaynaklar arasında göletler, terk edilmiş inşaat alanlarındaki su birikintileri, süs havuzları, tıkanmış rögar kapakları gibi yerler bulunuyor. Haftalık periyotlarla bu kaynaklarda larva kontrolleri yapıyoruz. Larva tespit edersek ona göre ilaçlamalarımızı ya da mücadelemizi yürütüyoruz. Ayrıca durgun suları akışkan hale getiriyoruz. Bu konuyla ilgili İSKİ ile ortak bir protokol dahilinde yaptığımız çalışmalar da var, sezon öncesinde bazı derelerin temizliğini yapıp derelerin akışını sağlıyoruz.

Bu arada öteden beri büyük ve kontrolü zor olan alanlar da var. Örneğin Avcılar’da Küçükçekmece Gölü’nün kuzeybatısında kalan Yeşilkent Mahallesi’nin önündeki bataklık alan bunlardan biri. Burası geçmişte de sivrisinekler açısından hep sorunlu bir yer olmuş. Hatta Yeşilkent’te 2018 yılında Batıl Nil virüsü vakaları bildirilmiş. Biz bu alana yönelik beş yıldır özel bir çalışma grubu oluşturduk. Çalışma grubuna ilçe belediyesini de dahil ettik. Yine Başakşehir’de belirlediğimiz büyük bir kaynak var. Oraya yönelik de özel çalışmalar yürütüyoruz.

Bataklık, gölet gibi doğal alanlar dışında insan eliyle üretilen su kaynaklarının da sivrisinek üremesi üzerinde büyük etkisi var değil mi?

Kesinlikle… Özellikle kırsalı olan alanlarda bizim envanterimize kayıtlı olmayan ve günlük üretilmiş kaynaklar sivrisinek üremesi için ciddi bir risk oluşturuyor. Örneğin Yeşilkent Mahallesi’nde geçen hafta yaptığımız saha çalışmasında şunu gördük: İnsanlar sebze yetiştirmek için bostanlar oluşturmuş. Sulama için de 80’in üzerinde varile su doldurmuşlar. Fakat varillerin üstü açık. Biz bu varilleri boşalttık, çünkü varillerdeki suyun ne kadar süredir muhafaza edildiğini bilmiyoruz. Daha sonra insanları bilgilendirdik, taze su koyduktan sonra varillerin üstünün kapatılması gerektiğini söyledik. İçine ne zaman su konulduğu bilinmeyen 80’in üzerinde sulama amaçlı konulan varillerin tamamı birer sivrisinek kaynağı.

Keza Büyükçekmece’de daha çok yazlık villaların olduğu Güzelce Mahallesi’nde şu sıralar villasını kullanmayan 50’nin üzerinde bahçesi kapalı villa gördük. Süs havuzlarının içinde biriken sular ya da yağmur suları birer sivrisinek kaynağı. Neredeyse her gün insan eliyle yeni bir kaynak üretildiğini söyleyebilirim. Hal böyle olunca bu konuda halkın bilinçlendirilmesini çok önemsiyoruz.

Sokak hayvanları için sokaklara koyduğumuz suluklar, bahçeli evlerin önündeki süs havuzları veya kullanılmayan havuzlar, üstü kapatılmamış ikinci el lastikler, balkonlara koyduğumuz çiçeklerin altındaki su kapları… Maalesef içinde bulunduğumuz aylarda bunların tamamı maksimum beş gün sonra sivrisinek üreme kaynağı oluyor.

Beş gün gerçekten kısa bir süre. Peki bu tür bir kaynakta kaç sivrisinek üreyebilir?

Eğer sivrisinek o su birikintilerine gelip yumurtlarsa oradan binlerce sivrisinek üreyip doğaya yayılabilir. O nedenle İstanbulların sokak hayvanları için dışarıya koyduğu sulukları üç-dört günde bir tazelemeleri çok önemli. Ya da bahçesinde süs havuzu olanların suyu yaz boyunca orada tutmamaları, eski suyu boşaltıp yenilemeleri lazım.

Emin olun, bizim envanterimize kayıtlı 220 bin kaynağın hiçbirinde bir sivrisinek tehdidi yok. Çünkü biz sivrisinekle mücadeleyi sadece yaz mevsiminde değil 12 ay yapıyoruz. Larvalara yönelik yaptığımız düzenli kontroller sayesinde sivrisineklerin üreme alanlarını sürekli olarak denetim altında tutuyoruz. Yeni kaynak oluşumu, biraz önce bahsettiğim gerekçelerle yüzde 85 oranında insan eliyle oluşuyor. Örneğin bir pet şişeden su içtiniz, suyu bitirmediniz ve kapağını açık bir şekilde şişeyi bir yere bıraktınız. Bu sıcakta maksimum beş gün sonra orası yeni bir üreme kaynağıdır.

Sağlık Bakanlığı önceki gün bir açıklama yaparak 2024 yılında altı kişide Batı Nil virüsü saptandığını duyurdu. Ama illeri belirtmedi. İstanbul’da vaka sayısıyla ilgili bilginiz var mı?

Şüpheli vaka tanımlamalarını ilk günden itibaren biz takip ediyoruz. Şu an İstanbul’da toplam 21 bildirilmiş vaka var. Bu kişiler Batı Nil virüsü nedeniyle hastanede tedavi altında. Tamamı biraz önce saydığım dokuz ilçeden. Neyse ki henüz ölümlü vaka yok.

Sağlık Bakanlığının vaka sayısı ile sizinki arasında önemli bir fark var. Sadece İstanbul’da 21 vaka tespit edildiğini söylüyorsunuz. Bu rakamlar nasıl ortaya çıktı? Kendi çabalarınızla mı belirlediniz, yoksa Bakanlık size bir veri paylaşımı mı yaptı?

Vaka sayısını özel iletişim ağlarımızla hastanelerden topluyoruz. Verilerimiz de her gün güncelleniyor. Vaka sayısıyla ilgili şeffaf olunması lazım. COVID dönemindeki deneyimlerimiz tekrarlanmamalı. Halkı doğru bilgilendirmek bizim sorumluluğumuz.

Peki vaka görülen ilçelere yönelik özel önlemler aldınız mı?

İBB Vektörlerle Mücadele Birimi ile İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Dairesi Başkanlığı, vakalarla ilgili sahada ortak çalışmalar yürüttü. Biz ayrıca vaka bildirimi yapılan alanlarda kendi incelemelerimizi yaptık. Örneğin biraz önce size “Avcılar Yeşilkent’te bostanları sulamak için ağzı açık variller bulduk” demiştim. Aslında bunlar, vakalarla ilgili yaptığımız çalışmalar sırasında tespit ettiğimiz üreme alanlarıydı.

Biz aslında 7 Ağustos’ta Vektörlerle Mücadele Birimi Bilim Kurulu’muzu topladık. Sebebi de Yunanistan’da bildirilen Batı Nil virüsü kaynaklı ölümlerdi. Çok şükür ülkemizde şu ana kadar Batı Nil virüsü nedeniyle ölüm yok. Ama Yunanistan’daki ölümler nedeniyle İstanbul’da vektör kaynaklı hastalıklar konusunda kendimize göre bir alarm durumu ilan ettik.

Vektörlerle Mücadele Bilim Kurulu’muzla birlikte aldığımız kararlar doğrultusunda ve tabii ki İl Sağlık Müdürlüğü’yle de iş birliği yapmak kaydıyla vaka bildirimi gelen yerlerde alanı genişleterek çalışmalarımızı yürütüyoruz. Olası ciddi bir salgın veya ölümlü vakaların başlaması durumunda da acil eylem planımız var.

Türkiye’de Batı Nil virüsünün ilk kez 2010 yılında görülmesinden bu yana kaç kişi enfekte oldu ve bu enfeksiyonlar nedeniyle hiç ölüm gerçekleşti mi?

Hemen notlarıma bakıp söyleyeyim: 2010 yılından beri toplam 107 vaka var. Bu kişilerden 15’i ise hayatını kaybetmiş.

Dünyada Batı Nil virüsü ilk olarak 1937’de Uganda’da tanımlanmış. Virüs Amerika Birleşik Devletleri’nde ilk kez 1999 yılında New York’ta tespit edilmiş. Şu an Avrupa, Afrika, Asya da dahil olmak üzere birçok bölgede virüs yaygın durumda.

İstanbul’da Batı Nil virüsü hangi aylara kadar bir risk oluşturabilir?

Öncelikle şu gerçeği unutmamak lazım: Batı Nil virüsü, göçmen kuşların göç yolları üzerindeki insanlara bulaştırdıkları bir virüs. Marmara Bölgesi’ndeki İstanbul, Bursa gibi iller de bu kuşların göç yollarından biri üzerinde bulunuyor.

Batı Nil virüsü çok dayanıklı bir virüs değil. Sivrisinekler bu virüsleri göçmen kuşlardan alır. Enfekte olan sivrisinekler de insanları ısırarak virüsü bulaştırır. Göçmen kuşların göç mevsimi bittiğinde havaların da soğumasıyla birlikte bu sorunun sönümleneceğini düşünüyoruz. Bu tarih de 15 Eylül civarına denk geliyor.

Culex sivrisineklerinin yanı sıra dang humması, sarı humma ve chikungunya gibi virüsleri taşıyabilen Aedes sivrisinekleri de İstanbul’da yerleşik durumda. Bu hastalıklar henüz ülkemizde görülmemiş olsa da Aedes sivrisineklerinin varlığı potansiyel bir risk oluşturuyor. Culex ile mücadelede kullanılan yöntemler, Aedes sivrisineklerine karşı da etkili mi, yoksa bu iki tür için farklı mücadele stratejileri mi gerekiyor?

Ortak noktalar olsa da mücadele yöntemleri farklı. Örneğin Aedes sivrisinekleri hem gündüz hem gece aktiftir, Culex sivrisinekleri ise sadece gece saatlerinde aktif. Ayrıca Culex sivrisinekleri daha geniş su kütlelerinde ürerken Aedes ağaç kovukları gibi nemli ortamlarda bile üreme kabiliyetine sahip.

Şunu da vurgulamakta yarar var: Sivrisineklerle mücadele ülkenin her yerinde yapılmalı. İstanbul’da biz bugün bu sorunu konuşuyorsak emin olun Kocaeli, Tekirdağ, Bursa da aynı sorunu yaşıyordur. Marmara’yı çevreleyen şehirlerin hepsinde aynı sorun vardır. İstanbul’un kapısında sivrisineklere “Hayır, içeri giremezsin” diyen bir güvenlik görevlisi yok ki. Dolayısıyla bütüncül bir yaklaşım ve ulusal bir mücadele protokolü oluşturulmalı. İşin içine merkezin katılmasını bu anlamda çok önemsiyorum.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak vektörlerle mücadeledeki ana kuralımız şudur: Hiçbir canlının biyolojik döngüden tamamen sıfırlanmasına yönelik bir çalışma içinde değiliz. Çünkü biliyoruz ki bu döngüde bir zincirin kırılması daha sonra büyük problemlere neden olacaktır. Biz hastalık oluşturmayacak seviyede sivrisinek popülasyonu tutmaya çalışıyoruz. En azından şu anda en İstanbul’da Aedes sivrisinekleri hastalık oluşturacak seviyede değil. Ama İstanbul için bunu söyleyebiliyor olmak ülke adına yeterli değil elbette. Tüm ülkenin aynı duyarlılıkta bu konuyla ilgili mücadele etmesi lazım.

DEVAM EDECEK/Yarın Prof. Dr. Süda Tekin anlatıyor: ✔️Batı Nil virüsünün aşısı var mı?  ✔️Kuluçka süresi kaç gün? ✔️ Hangi belirtiler ciddiye alınmalı? ✔️Virüs bir kez bulaşınca tekrar enfekte olmak mümkün mü? ✔️Kimlerde menenjit yapma riski daha yüksek?

Dang humması yayılıyor: Komşuda görüldü, Türkiye de risk altında!Dang humması yayılıyor: Komşuda görüldü, Türkiye de risk altında!

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.