Bu sergide Alzheimer’dan ilham alan eserler var
Geçen hafta yapılan uluslararası Alzheimer konferansından önemli haberler: İşlenmiş et beyne zarar veriyor. 14 risk faktörüyle mücadele edilmesi demans vakalarının yüzde 45’ini önleyebilir veya geciktirebilir. Detayları Prof. Topçuoğlu ile konuştuk.
Her yıl düzenlenen ‘Alzheimer Birliği Uluslararası Konferansı’ (AAIC) 28 Temmuz-1 Ağustos tarihleri arasında ABD’nin Pensilvanya eyaletinin Philadelphia şehrinde gerçekleştirildi. Alzheimer hastalığı ve diğer demans türleri üzerine yapılan son araştırmaları ve gelişmeleri paylaşmak için bilim insanlarını bir araya getiren konferanstan iki dikkat çekici haber var: Bir, işlenmiş et demans riskini artırıyor. İki, 14 risk faktörüne karşı harekete geçilmesi dünyadaki demans vakalarının yüzde 45’ini engelleyebilir veya geciktirebilir.
İlk olarak, işlenmiş et ve demans ilişkisini gösteren araştırmanın detaylarını anlatalım. Araştırma, ABD’de çalışan 130 bin hemşire ve diğer sağlık çalışanları üzerinde yapıldı. Tam 43 yıl boyunca izlenen bu kişilerden her iki ila beş yılda bir diyetleri hakkında bilgi istendi. Katılımcılara bacon (domuz pastırması), sosis, salam ve diğer sandviç etleri de dahil olmak üzere işlenmiş kırmızı eti ne sıklıkta yedikleri soruldu. Ayrıca kuruyemiş ve baklagil tüketimleri konusunda da soru yöneltildi.
Uzun süreli takip sürecinde 11 binden fazla demans vakası tespit edildi. Araştırmacılar, haftada iki porsiyon işlenmiş kırmızı et tüketenlerin, ayda yaklaşık üç porsiyon tüketenlere göre yüzde 14 daha fazla bilişsel gerileme riski taşıdığını bildirdi. Çalışma ayrıca her gün bir porsiyon işlenmiş kırmızı eti bir porsiyon kuruyemiş, fasulye veya tofu ile değiştirmenin demans riskini yüzde 23 oranında azaltabileceğini öne sürdü.
Risk faktörleri yıllar içinde değişti
Alzheimer konferansında sunulan ikinci bulgu ise Lancet Demans Önleme, Müdahale ve Bakım Komisyonu’nun yeni raporuna dayanıyor. Rapora göre demans için 14 değiştirilebilir risk faktörü var ve bu faktörlerin kontrol altına alınması demans vakalarını yüzde 45 önleyebilir veya geciktirebilir. Peki o risk faktörleri neler? Gelin, demans risk faktörlerinin yıllar içindeki güncellemelerine göz atarak listenin nihai haline birlikte ulaşalım.
Lancet Demans Önleme, Müdahale ve Bakım Komisyonu, demans risk faktörlerini ilk olarak 2017 yılında belirledi. Liste o zaman yalnızca dokuz maddeyle sınırlıydı: Düşük eğitim seviyesi, hipertansiyon, işitme bozukluğu, sigara içme, obezite, depresyon, hareketsizlik, diyabet ve düşük sosyal temas. Araştırmalardan ikna edici yeni kanıtlar gelmeye başladıkça komisyon, risk faktörlerinin sayısını 2020 yılında 12’ye çıkardı; listeye aşırı alkol tüketimi, travmatik beyin hasarı ve hava kirliliğini dahil etti. Dünyanın önde gelen 27 demans uzmanından oluşan komisyonun hazırladığı son raporda ise görme bozukluğu ve yüksek kolesterol de demans risk faktörleri olarak tanımlandı. Böylece demans risk faktörlerinin sayısı 14’e çıktı.
Demans mı Alzheimer mi? Aralarındaki farkı öğrenin
Türk Nöroloji Derneği Demans ve Davranış Nörolojisi Çalışma Grubu Koordinatörü Prof. Dr. Esen Saka Topçuoğlu ile demans risk faktörlerini azaltmanın yollarını konuştuk. Ancak önce Alzheimer ve demans arasındaki farkı netleştirmekte fayda var. Dr. Topçuoğlu bu konuda şunları söylüyor: “Demans; hafıza, konuşma, planlama ve mantıklı düşünme gibi bilişsel işlevleri bozan bir grup hastalığın genel adı. Demansın birçok alt türü var: Alzheimer hastalığı, vasküler demans, Lewy cisimcikli demans ve frontotemporal demans gibi. Bu hastalıklar arasında en yaygın olanı ise Alzheimer hastalığıdır, demans vakalarının yüzde 60-80’ini oluşturur. Kısacası demans genel bir terimken Alzheimer, demansın altındaki spesifik bir hastalıktır. Ancak Alzheimer’in demans vakalarının büyük bir kısmını oluşturması, bu iki terimin çoğu zaman birbirinin yerine kullanılmasına neden oluyor. Dolayısıyla demans risk faktörleri dediğimizde aslında çoğunlukla Alzheimer risk faktörlerinden söz ediyoruz.”
Peki demans risk faktörlerini değiştirmek her zaman elimizde mi? Prof. Dr. Topçuoğlu bu soruya “Maalesef hayır” diyor ve ekliyor: “Örneğin Alzheimer’e baktığımızda yaşımızı, cinsiyetimizi ve genetik mirasımızı değiştiremeyiz. Alzheimer hastalığının sıklığı yaşla birlikte artar; 65 yaş üstünde yaklaşık yüzde 10 oranında, 85 yaş üstünde ise yüzde 30-35 oranında görülür. Ayrıca ailesinde Alzheimer hastalığı olanlar ve kadınlar daha fazla risk altında.” Peki ya değiştirilebilecek risk faktörleri? İşte Prof. Dr. Esen Saka Topçuoğlu’ndan tam liste ve demansa karşı korunmanıza yardımcı olacak ipuçları:
Günümüzde gelişmiş ülkelerle gelişmemiş ülkeler arasındaki Alzheimer grafiğinde bir ayrışma var. Özellikle Kuzey Avrupa ülkelerinde Alzheimer hasta sayısı azalıyor. Bunun önemli nedenlerinden biri yüksek eğitim seviyeleri. Çünkü eğitim, bilişsel rezervimizi artırıyor, sinir uçları arasında yeni bağlantılar kurulmasını sağlıyor. Bilişsel rezervinizi bankadaki paranız gibi düşünün. Ne kadar çok paranız varsa ekonomik krizden o kadar az etkilenirsiniz. Ama paranız azsa hızlı bir şekilde temel ihtiyaçlarınızı karşılayamaz duruma düşersiniz.
Bu arada bilişsel rezervimizi zihinsel aktivitelerle yaşamımız boyunca desteklemeliyiz. Beyni aktif tutan her türlü etkinlik demans riskini azaltmaya yardımcı olabilir. Sudoku çözmek, satranç oynamak, kitap-gazete okumak, yeni bir dil veya enstrüman öğrenmek gibi.
Yalnızlık ve sosyal açıdan izole bir yaşam sürmek bilişsel gerilemeye katkıda bulunur. Öyle ki bekar ya da dul kişilerin demans geliştirme riskinin evli kişilere kıyasla daha yüksek olduğunu gösteren araştırmalar bile var.
Aile, arkadaşlar ve toplumla iletişimde olmak ise beyin sağlığını destekler. Bu açıdan şu önerilerde bulunabilirim:
Aileniz ve arkadaşlarınızla düzenli olarak bir araya gelin ve sohbet edin. Sosyalleşmek hem stresinizi azaltır hem de zihinsel sağlığınızı korur. Yaşadığınız yerdeki sosyalleşme fırsatlarını da değerlendirin. Spor etkinliklerine, hobi kurslarına veya gönüllülük faaliyetlerine katılabilirsiniz. Böylece keyifli vakit geçirirken yeni insanlarla tanışabilir, topluma katkıda bulunabilirsiniz.
Sosyal bağlarınızı sürdürmek için dijital iletişim olanaklarından yararlanmayı unutmayın. Mesela görüntülü aramalar, mesajlaşma uygulamaları veya sosyal medya platformlarıyla uzaktaki sevdiklerinizle iletişimde kalabilirsiniz.
Kolesterol, beyin damarlarını tıkayarak beyin dokusunun beslenmesini bozabilir. Bu durum beyin hücrelerinin hasar görmesine yol açarak demans riskini artırır. Kolesterol ayrıca beyinde beta-amiloid plaklarının oluşumunu tetikleyerek Alzheimer gelişiminde rol oynar. O nedenle sağlıklı beslenme, düzenli fiziksel aktivite ve gerekirse kolesterol düşürücü ilaçlarla kolesterol kontrol altına alınmalı. Sağlıklı kolesterol seviyeleri yalnızca demans riskini değil, kalp-damar hastalıkları riskini de azaltır.
Araştırmalara göre tip 2 diyabetlilerin demans geliştirme olasılıkları sağlıklı bireylere kıyasla daha fazla. Yüksek kan şekeri seviyeleri, beyin damarlarına ve hücrelerine zarar vererek demans riskini artırır.
Diyabet hastalarında kan şekerinin dengede tutulması kalp, böbrek ve göz gibi organların yanı sıra beynin de korunmasına yardımcı olur ve demans riskini azaltır. Kan şekerini kontrol altına almanın anahtarları ise şunlar: Sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz, fazla kiloları verme ve gerekirse kan şekeri düzenleyici ilaçların kullanımı.
Araştırmalar, tedavi edilmeyen hipertansiyonun (yüksek tansiyon) demans riskinde artışla bağlantılı olduğunu gösteriyor. Buna karşın yüksek tansiyonun kontrol altına alınması yaşlılıkta demans riskini önemli oranda azaltıyor.
Tansiyonunuz yüksekse sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz ve doktorunuzun önerdiği tansiyon düşürücü ilaçlarla tansiyonunuzu kontrol altında tutun. Bu sayede hem kalp damar hastalıkları hem de demans riskinizi azaltırsınız.
Sigara, beyin damarlarına ve hücrelerine zarar vererek demans riskini ciddi şekilde artırır. Sigarayı bırakmak sadece demans riskinizi azaltmakla kalmaz, kalp-damar hastalıkları, akciğer kanseri ve KOAH gibi tehlikeli hastalıklara yakalanma olasılığınızı da önemli ölçüde düşürür. Sağlığınız için sigarayı mutlaka bırakın.
Özellikle kronik depresyon davranışlarımızda bazı değişikliklere yol açarak demans riskini artırabilir. Örneğin hareketsizliğe, kötü beslenmeye, sosyal izolasyona, alkol tüketimine neden olabilir. Bunların hepsi zaten demans için bilinen risk faktörleri.
Depresyon ayrıca kortizol hormonu yüksekliğine de neden olabilir. Yüksek kortizol seviyeleri ise uzun vadede beyninin küçülmesi, bilişsel gerileme ve Alzheimer hastalığıyla bağlantılıdır. O nedenle depresyonun erken teşhis edilmesi ve uygun tedavilerin verilmesi demans riskinin azaltılmasında çok kritik rol oynar.
Aşırı alkol tüketimi beyin hücrelerine doğrudan toksik etki yapar ve hücre ölümüne neden olabilir. Bu durum beyin hacminde küçülmeye ve bilişsel işlevlerde ciddi bozulmalara yol açar.
Bazı araştırmalara göre antioksidan içeren kırmızı şarabın ölçülü miktarda alınması beyni demansa karşı korur ve kalp-damar sistemini sağlıklı tutar. Ancak miktarın haftada bir-iki kadehi aşmaması gerektiğini vurgulayalım.
Düzenli fiziksel aktivite beyin sağlığını korur. Beyin hücrelerinin büyümesini ve hayatta kalmasını sağlayan faktörlerin (örneğin BDNF proteinlerinin) üretimini artırır. Aynı zamanda kan dolaşımını iyileştirerek beyne daha fazla oksijen ve besin taşınmasını sağlar. Böylece bilişsel işlevlerin güçlenmesine katkıda bulunur ve demans riskini azaltır.
Fiziksel aktivitenin olumlu etkilerini görmek için haftada en az 150 dakika orta düzeyde yürüyüş, yüzme, bisiklet gibi aerobik egzersizler yapılmalı. Araştırmalar, haftanın beş günü 30 dakikalık yürüyüşün bile önemli fark yarattığını gösteriyor.
Aşırı kilo; hipertansiyon, tip 2 diyabet ve yüksek kolesterol gibi ciddi sağlık sorunlarına zemin hazırlar. Bu rahatsızlıkların her biri demans için risk faktörüdür. Hem genel sağlığımızı korumak hem de demans riskimizi azaltmak için obeziteyle mutlaka mücadele etmeliyiz. Bunun için de dengeli bir beslenme programını ve düzenli fiziksel aktiviteyi hayatımızın bir parçası haline getirmeliyiz.
Alzheimer’den koruyan diyet var mı?
Randomize kontrollü çalışmalardan edindiğimiz bilgiye göre Akdeniz diyeti, beyin sağlığı üzerinde olumlu etki sağlıyor. Akdeniz diyeti; zeytinyağı, balık, meyve, sebze, tam tahıllar, baklagiller, kuruyemişler (ceviz, badem, fındık vb.) gibi sağlıklı gıdaları içeriyor. Bu diyet yüksek antioksidan ve anti-inflamatuar özelliklere sahip olduğu için beyin hücrelerini koruyor ve bilişsel gerilemeyi yavaşlatıyor.
Yaklaşık 10 yıl önce beyin sağlığını korumak ve Alzheimer riskini azaltmak için geliştirilen MIND diyetinden de söz etmek istiyorum. Bu diyet, Akdeniz ve DASH (Hipertansiyonu Durdurmak için Diyet Yaklaşımları) diyetlerinin bir birleşimidir. Bazı besin gruplarını önerir ve bazı gıdalardan kaçınmayı tavsiye eder. Örneğin, sebzeler, kuruyemişler, meyveler, tam tahıllar, baklagiller, zeytinyağı, balık ve kümes hayvanlarının tüketimini teşvik ederken; kırmızı et, tereyağı, margarin, peynir, tatlılar ve kızartılmış yiyeceklerin tüketimini sınırlamayı önerir.
MIND diyetinin beyin sağlığını desteklediğini ve Alzheimer riskini azaltma konusunda etkili olduğunu gösteren bazı araştırmalar var. Dolayısıyla bu diyet, uzun vadede zihinsel sağlığını korumak isteyenler için dikkate değer bir seçenek olabilir.
Uzun süreli hava kirliliğine maruz kalma beyin hücrelerinde oksidatif strese (hücre hasarına) ve enflamasyona (mikropsuz iltihaba) neden olan zararlı süreçleri tetikleyebilir. Bu durum bilişsel işlevleri olumsuz etkileyebilir. O nedenle mümkün olduğunca havası temiz yerlerde vakit geçirin. Hava kirliliğinin olduğu günlerde dışarıda maske kullanın.
Trafik kazaları, başa alınan darbeler, spor yaralanmaları, iş kazaları veya düşmeler gibi nedenlere bağlı oluşan travmatik beyin hasarı beyin hücrelerinde kalıcı hasara yol açabilir. Bu durum demans gelişimini tetikleyebilir veya hızlandırabilir.
Bisiklet-motosiklet kullanırken veya kayak, kaykay gibi aktiviteler yaparken kask takmak; inşaat, maden gibi tehlikeli iş ortamlarında baret kullanmak; arabada seyahat ederken emniyet kemeri takmak gibi önlemler beyin travmalarını azaltmak için alınabilecek önlemler arasında.
Bu arada çocukluk döneminde yaşanan travmatik beyin hasarının ilerleyen yıllarda demansa yol açabileceğini gösteren çalışmalar var. O nedenle çocuklarda kafa travmalarının önlenmesi son derece önemli.
Son araştırmalara göre işitme kaybı tedavi edilmediğinde sosyal izolasyona yol açarak demans riskini artırıyor. İşitme kaybının erken teşhis ve tedavisi ise sosyal izolasyonu ve bilişsel gerilemeyi önlüyor.
Görme sorunları, çevremizi algılama kapasitemizi azaltarak beynimizin daha az uyarılmasına, dolayısıyla demans riskimizin artmasına yol açabilir.
Görme kaybı yaşadığımızda insanlarla iletişimimizden günlük aktivitelerimize kadar birçok alanda zorluklarla karşılaşırız. Bu zorluklar beynin bilişsel işlevlerinin azalmasına ve uzun vadede demans gelişme olasılığının artmasına yol açabilir.
Önlem için düzenli aralıklarla göz muayenesinden geçmeyi ihmal etmeyin. Göz kontrolleri, olası göz kusurlarının erken teşhis edilmesine ve gerekli tedavilerin zamanında yapılmasını olanak tanır. Böylece hem göz sağlığınızı korur hem de demans riskinizi azaltırsınız.
6 Aralık 2024 - D vitaminiyle ilgili bu bilgileri mutlaka öğrenin: 21 soru, 21 cevap
29 Kasım 2024 - Astım ve KOAH’ta 50 yıl sonra “mucize” tedavi mi geldi? Uzmanı yanıtlıyor
22 Kasım 2024 - Tarih yazıldı: Körlüğe karşı yeniden programlanmış hücreler
16 Kasım 2024 - “Bana bir şey olmaz” demeyin. İnme pusuda bekliyor olabilir
6 Kasım 2024 - Aile hekimleri yeni yönetmeliğe neden karşı çıkıyor? Neden iş bıraktılar?