BioNTech’in Covid-19 davası ertelendi
Sigara içmeyenlerde bile ortaya çıkabilen akciğer kanseri, başlangıçta sıradan bir solunum yolu enfeksiyonu gibi görünüp aldatıcı olabilir. Peki kimler, ne zaman kontrolden geçmeli? Prof. Dr. Öven’in uyarıları ve tedavide umut veren gelişmeler burada
Akciğer kanseri genellikle sigarayla ilişkilendirilse de hiç sigara içmemiş insanlarda da ortaya çıkabilen ve sinsice ilerleyebilen tehlikeli bir hastalık. En büyük tuzağı ise belirtilerinin çoğu zaman basit bir solunum yolu enfeksiyonuyla karıştırılacak kadar benzer olması. Peki, hangi işaretler ciddiye alınmalı, kimler risk altında ve ne sıklıkla kontrol yaptırmalı?
Bu önemli soruların yanıtlarını Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Bala Başak Öven’den aldık. Prof. Dr. Öven, BioNTech’in akciğer kanseri için geliştirdiği mRNA aşısıyla ilgili umut verici gözlemlerini de bizimle paylaştı. Türkiye’de bu aşının denendiği merkezlerden birinde görev yapan Prof. Dr. Öven, özellikle ileri evre hastalarda aşının sağladığı faydanın dikkat çekici olduğunu anlattı.
Söyleşimizde akciğer kanserinin nedenlerinden erken teşhis yöntemlerine, tedavi seçeneklerinden umut verici bilimsel gelişmelere kadar pek çok önemli bilgiyi bulacaksınız.
Akciğer kanseri, sıklığı yüksek bir kanser türü mü?
Evet, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde hem erkekler hem de kadınlar arasında en sık görülen kanserlerin başında geliyor. Aynı zamanda hayatı tehdit eden bir kanser türü. O yüzden erken yakalamak önemli.
Peki en yaygın sebepleri neler?
İlk sırada sigara kullanımı geliyor. Bununla beraber asbest, radon, egzoz gazı gibi çevresel etkenler de önemli risk faktörleri arasında. Mesela eskiden İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde toprak damlı evler yaygındı. Bu evlerin yapımında kullanılan toprağın asbest içermesi, burada yaşayanlarda akciğer kanseri ve akciğer zarı kanseri (mezotelyoma) riskini belirgin şekilde artırıyordu.
Ayrıca hava kirliliği, genetik yatkınlık, uzun süreli kimyasal maddelere maruz kalma ve zayıf bir bağışıklık sistemi de akciğer kanserinin ortaya çıkma riskini artıran diğer sebepler arasında. Yaş ve cinsiyet de önemli, akciğer kanseri ileri yaşlarda ve erkeklerde daha sık.
Akciğer kanserinin kaç türü var?
İki türde karşımıza çıkıyor: Küçük hücreli ve küçük hücreli dışı. En sık görülen tür küçük hücreli dışı akciğer kanseri, tüm vakaların yüzde 85’ini oluşturuyor. Küçük hücreli akciğer kanseri ise yüzde 15 oranında görülüyor ve çok büyük kısmı sigaraya bağlı ortaya çıkıyor.
Tedaviye yanıt veya agresiflik açısından değerlendirdiğinizde hangisi daha tehlikeli?
Küçük hücreli dışı akciğer kanserinde tedavi seçeneği daha fazla. Elimizde kemoterapi, ameliyat, radyoterapi, akıllı ilaçlar gibi çeşitli tedavi seçeneklerimiz mevcut.
Ama küçük hücreli akciğer kanseri kemoterapi ve radyoterapiyle tedavi ediliyor. Ne yazık ki bu türde ameliyatın yeri pek yok. Ayrıca tedaviye çabuk yanıt verse de hızla nüksediyor ve biraz daha agresif seyrediyor.
Elektronik sigaraların sigaradan daha masum olduğu ve akciğer kanserine neden olmadığı yönünde yaygın bir kanı var. Doğru mu?
Hayır, değil. Elektronik sigaralarda bulunan nikotin ve diğer kimyasallar, akciğer dokusuna zarar veriyor. En doğrusu, sigara ve elektronik sigaradan tamamen uzak durmak.
Peki akciğer kanserinden ne zaman şüphelenmeliyiz?
Geçmeyen ve sürekli artan öksürük en önemli işaret. Ayrıca nefes darlığı, balgam, sırt ağrıları ve kilo kaybı bizi alarme eder. Akciğer kanseri üst solunum enfeksiyonu gibi başlayabilir. O nedenle tedaviye rağmen iyileşme görülmezse doktora başvurulmalı. Özellikle de sigara içimi, yaş gibi risk faktörlerinin varlığında vakit kaybedilmemeli.
Akciğer kanserini erken aşamada yakalamak için kimler, hangi aralıklarla kontrolden geçmeli?
Akciğer kanserinin erken teşhisi için önerdiğimiz bir tarama yöntemi var. Tarama, 50-74 yaş arasında olan, günde bir paket sigara içerek 30 yıl boyunca sigara tüketmiş herkese yılda bir kez tavsiye ediliyor. Eğer bir kişi günde iki paket sigara içiyorsa 15 yıl boyunca sigara içmiş olması bu taramayı yaptırması için yeterli. Ayrıca bu sürelerde ve miktarlarda sigara içip bırakmış, ancak bırakmasının üzerinden 15 yıl geçmemiş kişilere de yıllık tarama öneriliyor.
Tarama yöntemi olarak düşük doz akciğer tomografisi öneriyoruz. Düşük doz tomografinin avantajı radyasyona daha az maruz kalınması. Bu sayede tarama daha güvenli hale geliyor.
Check-up programlarındaki röntgen, akciğer kanserini tespit etmede yeterli değil mi?
Maalesef yeterli değil. Akciğer filminde kanser atlanabilir. Ayrıca balgam örneklemesinin de erken tespitte bir sağkalım avantajı olmadığı gösterildi.
Tomografi görüntülerinde akciğer kanserine dair şüphe uyandıran en yaygın bulgu nedir? Tespit edilen yapılar genellikle nodül müdür?
Akciğer kanseri, erken evrelerde normal akciğer parankiminde (akciğerin işlevsel dokusunda) genellikle bir nodül şeklinde görülüyor. Buna bir “leke” de diyebiliriz çünkü görüntüde yuvarlak ya da düzensiz bir gölge olarak beliriyor.
Genellikle 1 santimin üzerindeki nodüllerin takip edilmesi, gerekirse bunlara biyopsi yapılması lazım. Tabii her nodül mutlaka akciğer kanseri anlamına gelmiyor, kimseyi endişelendirmeyelim. Akciğer tomografisinde 1 santimlik bir nodül saptanırsa göğüs hastalıkları uzmanı süreci takip de edebiliyor. Ama şüpheli bir durum varsa, örneğin nodül kısa sürede büyürse biyopsi yapılıyor.
Kanser tanısı patolojik incelemeyle konulur. Yani ya biyopsiyle alınan doku örneği ya da ameliyatla çıkarılan parça patolojiye gönderilir. Patolog yaptığı inceleme sonucunda kanser olup olmadığını bize söyler. Sadece film sonuçlarına bakarak “Bu kanserdir” denemez.
Peki akciğer kanserinde tedavi başarı oranı nedir?
Bütün kanserlerde olduğu gibi akciğer kanserlerini de evreliyoruz. Tümörün boyutuna, yakınındaki lenf bezlerinin tutulumuna göre evre 1’den evre 4’e kadar bir sınıflandırma yapıyoruz.
Erken evrede tam iyileşme mümkün. Evre 1’de hasta ameliyat olduğunda beş yıllık sağkalım oranı yüzde 85 civarında. Ama hastalığın evresi ilerledikçe sağkalım giderek düşüyor.
Evre 1, evre 2 ve evre 3 hastalarda tam iyileşme sağlanabiliyor. Evre 4 dediğimiz sıçramalı hastalıkta bile artık tedavi seçeneklerimiz daha fazla, uzun sağkalımlar elde edebiliyoruz.
BioNTech’in akciğer kanseri aşısı Türkiye’de beş merkezde deneniyor. Sizin merkeziniz de bunlardan biri. Çalışma tam olarak ne zaman başladı?
Yeni değil, iki yıldır devam ediyor. Yataklı ünitemizde faz 1 çalışmalarını yürütüyoruz. İleri evre küçük hücreli dışı akciğer kanserinde mRNA aşısının etkinliği değerlendiren bir çalışma bu. Çalışmaya yüksek oranda hasta kattık. Ama henüz sonuçları açıklanmadı.
Gözlemlerinize göre sonuçlar nasıl?
Klinik sonuçları açıklanmadığı için tam bir başarı oranı vermem mümkün değil. Ama evre 4 hastalarda ciddi fayda gördük. Yeni bir tedavi yöntemi ve oldukça ümit vadedici.
BioNTech’in akciğer kanseri aşısının sonuçları ne zaman açıklanacak?
Eli kulağındadır, şu sıralar bir açıklama yapılmasını bekliyoruz. Bu arada aşının yeni kolları da açılacak. Mesela bizim kliniğimizde küçük hücreli akciğer kanseri ve meme kanseri üzerine de yeni çalışma kolları başlatılacak. Böylece aşının farklı kanser türlerinde de etkinliği test edilecek.
Şunu da ilave edeyim: Sadece BioNTech’in akciğer kanseri aşısı değil, Türkiye’de birçok immünoterapi çalışması da aktif olarak yürütülüyor. Tedavi seçenekleri tükenmiş gibi görünen, ancak bir süre önce bu çalışmalara dahil ettiğimiz ve hâlâ olumlu yanıt alarak tedavilerini sürdürdüğümüz hastalarımız var. Bu gerçekten sevindirici bir gelişme.
Birçok kanser türünü artık kronik hastalıklar gibi düşünmek lazım. Çünkü her gün yeni bir tedavi seçeneği çıkıyor. Sadece immünoterapi değil, hedefli tedaviler, iki ilaç kombinasyonları da oldukça iyi sonuçlar veriyor. Türkiye kanser tedavisinde çok iyi bir konumda, dünyayla paralel gidiyoruz. Onkoloji açısından kendi aramızda bir ağımız var. Hangi merkezde bir klinik çalışma varsa birbirimize hasta yönlendirerek hastaların bu imkanlardan yararlanmalarını sağlıyoruz. Pek çok ilaca da ulaşmamız mümkün. O yüzden kanseri artık eskisi kadar korkutucu bir hastalık olarak görmemeliyiz.
Gelişen tedavi yöntemleri sayesinde kanser hastaları uzun süre yaşamlarını sürdürebiliyor. Düzenli kontroller ve tedaviler, birçok kanser türünü tıpkı diyabet, tansiyon gibi yönetilebilir bir hastalık haline getiriyor.
6 Aralık 2024 - D vitaminiyle ilgili bu bilgileri mutlaka öğrenin: 21 soru, 21 cevap
29 Kasım 2024 - Astım ve KOAH’ta 50 yıl sonra “mucize” tedavi mi geldi? Uzmanı yanıtlıyor
22 Kasım 2024 - Tarih yazıldı: Körlüğe karşı yeniden programlanmış hücreler
16 Kasım 2024 - “Bana bir şey olmaz” demeyin. İnme pusuda bekliyor olabilir
6 Kasım 2024 - Aile hekimleri yeni yönetmeliğe neden karşı çıkıyor? Neden iş bıraktılar?