HDP’li Sakık: CHP belediyelerinde Kürt sineği bile yaşayamaz
Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, adı İmralı tutanaklarında geçtiği, bir başsağlığı telefonu ettiği, Remzi Kartal'la görüştüğü, şarkıcı Rojda'ya konser verdirdiği ve bir babanın fotoğrafını sakladığı için tutuklandı.
CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in soruşturmasını yürüten ve tutuklamaya sevk eden İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Can Tuncay “örgüt üyeliğine delil” olarak istihbaratın yer aldığı görüşmeleri, başsağlığı dileğini, konser verilmesini ve oğlunun kemikleri kutuda verilen babanın fotoğrafını gösterdi.
Ahmet Özer “PKK-KCK terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla 30 Ekim sabahı 05.30’da şafak operasyonuyla evi basılarak Vatan Emniyet’e götürüldü. Özer’in evinde, belediyede ve aracında aramalar yapıldı.
Vatan Emniyet’ten Çağlayan Adliyesi’ne sevk edilen Ahmet Özer Cumhuriyet Savcılığı’nda yapılan işlemlerin ardından örgüt üyeliği suçlamasıyla çıkarıldığı İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklanarak cezaevine gönderildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı konuyla ilgili ilk açıklamasında profesör de olan Ahmet Özer’in geriye dönük 10 yıllık inceleme kapsamında görüştüğü 694 kişinin “örgüt mensubu olduğu”nu iddia etti.
Ahmet Özer’in tutuklanmasının ardından İçişleri Bakanlığı de Esenyurt Belediyesi’ne İstanbul Vali Yardımcısı Can Aksoy’un kayyum olarak atandığını duyurdu.
Peki Ahmet Özer hakkındaki soruşturmanın ayrıntılarında ne vardı, neyle suçlanıyordu, tutuklanması için gerekçe gösterilen “bulgular” neydi?
Ahmet Özer Kürt sorunu üzerine yıllardır çalışmalar yapan, Radikal ve Özgür Gündem gibi gazetelerde yazı yazan bir akademisyendi.
Esenyurt Belediye Başkanlığı öncesinde İBB’de Ekrem İmamoğlu’nun danışmanlığını da yapan Ahmet Özer’in Kürt sorunu üzerine çok sayıda akademik çalışması var.
Son yerel seçimde Esenyurt Belediye Başkanı seçilen Ahmet Özer geçmişte HDP’de de siyaset yapmış bir isimdi.
Ahmet Özer’in “çözüm süreci” diye adlandırılan süreçte İmralı’da Abdullah Öcalan’la yapılan görüşmelerde de adı geçiyordu. İstihbarat ve devlet görevlilerin de bulunduğu görüşmelerde dönemin BDP’li siyasetçileri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder, Öcalan ile Kürt sorunu ve çözüm sürecine dair istişarelerde bulunmuştu.
Gazeteci Barış Terkoğlu’nun da aktardığı üzere Özer’in adı ilk kez 7 Haziran 2013’te geçiyordu. Öcalan açılımın teorisini oluşturacak 25 kişilik bir liste hazırlanmasını isteyip “Farklı kesimlerden insanlar olabilir. Ermeniler, Aleviler, gayrimüslimler, anayasacılar vb. Ahmet Özer, Mesut Yeğen, Büşra Hoca da (Ersanlı) olabilir. Hani beni eleştiriyorlar ya, ‘Müslüman Türklerle anlaştı, bizi unuttu’ diyenlerin eleştirilerini boşa çıkaracak bir çalışma olacak. Devlet aklıyla sivil aklı buluşturmayı başarabilecek isimler olmalı” demişti.
Özer’in adı 11 Ocak 2014’teki görüşmelerde de geçmişti. İdris Baluken, Özer’den bahsederek “Bazı bilim insanlarının demokratik özerklik projesine katkı sunma istekleri var” demiş, Öcalan’ın “Kim” sorusuna “Ahmet Özer var Mersin Üniversitesi’nden. Akademiyadan bazı akademisyenlerin kendisine ulaştığı bilgisini bize aktardı” yanıtı vermişti.
Öcalan’a Özer’in “Kürtler Cumhuriyete Neden İsyan Etti” kitabının verilmesi üzerine Öcalan’ın “ilk kitabını okumuştum, bunu da okuyacağım” dediği de İmralı görüşmelerinde yer almıştı.
Ahmet Özer hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada yedi sayfalık tutukluluğa sevk yazısına tam da bu görüşmelere atıf yapılarak başlanması dikkat çekiciydi.
Sevk yazısında Öcalan’ın devlet görevlilerinin de bulunduğu görüşmelerde Ahmet Özer’den bahsetmesi örgüt üyeliğine delil olarak gösterildi.
Adalet Bakan Yardımcısı Akın Gürlek’in İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olarak atanmasının ardından Gürlek’in vekili olan eski Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Can Tuncay, Ahmet Özer’in örgüt üyeliğinden tutuklanması talebine baş sağlığı dilemek için yaptığı telefon görüşmesini de gerekçe gösterdi.
Ahmet Özer başsağlığı telefonun görüşmesinin suçlama konusu yapılmasını, kardeşi silahlı ‘Terör Örgütüne Üye Olmak’ suçunda ceza alan bir kişinin annesinin ölümü üzerine başsağlığı dilemesinin böyle değerlendirilmesini şaşkınlıkla karşıladı. Soruşturmanın siyasi olduğunu belirten Özer başsağlığı dileğinin örgüt üyeliğine gerekçe gösterilemeyeceğini söyledi.
Özer tamamı 2015 yılına ait olan PKK’nın Avrupa yapılanmasının Eşbaşkanı Remzi Kartal’la telefon konuşmalarının suçlama konusu yapılmasına ilişkin “Remzi Kartal da Vanlıdır, Van milletvekiliydi, aynı aşiret mensubuyuz, yurtdışına çıktıktan sonra irtibatım yoktur, benzer bir ideolojiye ve dünya görüşüne sahip değilim, ailesini tanırım, Van’dadır” diye yanıt verdi. Hesabına yapılan bir para transferlerinin de tutuklama gerekçesi yapılmasına tepki gösteren Özer paranın kiracısı tarafından gönderildiğini ve kaynağını bilemeyeceğini söyledi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Can Tuncay’ın Ahmet Özer’in “örgüt üyeliğine” delil olarak gösterdiği tespitlerden biri de bir halk konseriydi. Can Tuncay Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in Kardeş Kültürler Festivali’nde Rojda Şenses’e konser verdirmesini tutuklama sebebi saydı.
Can Tuncay yedi yıl önce Diyarbakır’ın Sur ilçesinde güvenlik güçleriyle Sivil Savunma Birlikleri (YPS) arasındaki çatışmalarda ölen 28 yaşındaki oğlu Hakan Arslan’ın kemiklerinin olduğu kutuyu taşıyan baba Ali Rıza Arslan’ın fotoğrafının Ahmet Özer’in Esenyurt Belediyesi makam odasında bulunmasını da örgüt üyeliği delili olarak gösterdi.
Can Tuncay’ın tutuklamaya sevk yazısının ardından Ahmet Özer İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliği karşısına çıktı.
Özer hakimlik sorgusunda üniversitelerde dekanlık, kurucu dekanlık, senato ve yönetim kurulu üyeliği yaptığını anlattı:
“Esenyurt Belediye Başkanı olduktan sonra iki kişiden birinin oyunu alarak, ki çok büyük bir ilçedir, yedi aydır başarılı şekilde belediye başkanlığı yapıyorum, siyasi bir yönelim yapılıyor, halk iradesi gasp ediliyor, böyle bir durum kabul edilemez” diyen Özer “200 civarında ulusal makalem ve 300 civarında bildirim yayınlanmıştır. Türkiye’nin çeşitli ulusal televizyonlarında görüşüne başvurulmuş kişiyim, hal böyleyken 2002 yılında Öcalan ile yapılan görüşmede iradem dışında ismimin geçtiği iddia ve suçlama yapılıyor. Yazarım, herkes okuyabilir, görüş dercedebilir, orada ismimin geçmiş olması herhangi bir delil midir? Başka bir insanın isminin zikredilmesi bu suçu mu yaratır” dedi.
İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliği bu savunmanın ardından Ahmet Özer’in tutuklanmasına karar verdi.
Tutuklama kararında soruşturmanın 28 Mart 2016’da Diyarbakır D Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu’nda yapılan aramada ele geçirilen dijital materyal üzerine başlatıldığı görüldü. Telefon, ses kayıt cihazı sokulmayan cezaevinde bulunan dijital materyalde Ahmet Özer’in adının nasıl ve ne şekilde geçtiğine dair bir bilgi yer almadı.
Adalet Bakan Yardımcısı Akın Gürlek İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olarak atanırken başsavcı vekili Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Can Tuncay olmuştu.
Çağlayan’a başsavcı olarak dönen Akın Gürlek İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde mahkeme başkanı olarak görev yapmıştı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili olarak atanan Can Tuncay’ın yolu da geçmişte Çağlayan Adliyesi’nden geçmişti.
Can Tuncay Fethullahçıların 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sırasında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndaydı. Savcı Tuncay darbe girişiminin ardından yüzlerce gözaltı kararına imza atmıştı. Terör dosyalarına bakan Can Tuncay FETÖ’nün haberleşme ağı olarak gösterilen ankesör soruşturmalarını yürütmüştü.
Can Tuncay’ın savcı olarak Çağlayan Adliyesi’nde olduğu yıllarda Akın Gürlek de hakim olarak görev yapıyordu.
15 Temmuz’dan sonra bir günde binlerce hakim ve savcının ihraç edildiği dönemde iktidarın parlayan yargı mensupları arasında olan Akın Gürlek gibi Can Tuncay da üst makamlara getirildi.
Can Tuncay 2019 yılında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na atandı, iki yıl sonra da İzmir Cumhuriyet Başsavcı vekili yapıldı. 2022 yılında ise Akın Gürlek Adalet Bakan Yardımcısı oldu.
Akın Gürlek’in Ankara’da göreve başlamasından bir yıl sonra Can Tuncay da Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili olarak atandı.
Akın Gürlek, Can Tuncay ile çalışmak istiyordu. Can Tuncay’ın başsavcı vekili olarak Çağlayan Adliyesi’ne atanmasının perde arkasında Akın Gürlek vardı. Akın Gürlek ile Can Tuncay’ın ilişkisi Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi sıralarına dayanıyordu. Tuncay ile sıra arkadaşı olan Gürlek 2005 yılında Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden birlikte mezun olmuştu.
Dönemin CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu tarafından “Yeni Zekeriya Öz” diye eleştirilen Akın Gürlek ile yan yana çalışan Can Tuncay İzmir’de görev yaptığı yıllarda birçok FETÖ dosyası hazırladı. Ancak kimi dosyaların ezbere hazırlandığı iddiaları vardı.
Bunlardan biri İzmir’de Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensubu F.Ö. hakkında hazırlanan FETÖ iddianamesiydi. “FETÖ üyesi olma” suçlamasıyla F.Ö. hakkında hazırlanan iddianamede dört yaşındaki bir çocuğun kimlik bilgilerinin yer aldığı ortaya çıkmıştı. İddianameyi yazan Can Tuncay’dı.
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülmekte olan bir soruşturmada TSK mensubu olduğu belirlenen F.Ö.’nün “FETÖ’nün gizli haberleşme yöntemi olarak kullandığı ankesörlü telefonla çeşitli zamanlarda ardışık arandığı” tespit edilmişti.
Düzenlenen iddianamede F.Ö.’nün ankesörlü telefonla ardışık olarak arandığı tarihlere, görüşme sürelerine, aramaların hangi şehirden yapıldığına ve tasniflenmiş ardışık arama gruplarına yer verilmişti.
Can Tuncay’ın yazdığı 46 sayfalık iddianamede F.Ö. tek şüpheliydi. İddianamede Özbudak soyadlı aileye mensup kişiler de ardışık arama tablosunda yer aldı. Sebep 2007 yılında Jandarma Genel Komutanlığı’ndan kıdemli yüzbaşı olarak emekli olan Avukat Coşkun Özbudak’ın da Aralık 2015’te şüpheli F.Ö.ile ardışık aranmış olmasıydı.
İddianamede Coşkun Özbudak hakkında herhangi bir soruşturma bilgisine veya ifadeye yer verilmedi. Ancak Özbudak’ın eşinin biri dört yaşında üç çocuğunun, yengesinin ve on iki yaşındaki yeğeninin T.C. numaralarıyla kimlik bilgileri gerekçesiz olarak iddianameye geçirildi.
Özbudak kendisinin ve aralarında dört yaşındaki çocuğunun da olduğu altı aile üyesinin F.Ö hakkındaki soruşturmayla ilgisi olmadığını, anılan kişiyle hiçbir ilişkileri bulunmadığını belirten ve başta iddianameye imza atan Cumhuriyet Savcısı olmak üzere tüm sorumlular hakkında soruşturma başlatılmasını talep etti ancak kovuşturmaya yer yok kararı verildi. Özbudak tarafından HSK’ya şikayet edilen Can Tuncay hakkında da soruşturma açılmadı.