Kılıçdaroğlu: Aklımızı başımıza almanın zamanı değil mi?
Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer'in görevinden alınarak yerine kayyım atanmasının ardından CHP'lilerin eylemleri devam ediyor. CHP’li belediye meclis üyeleri Esenyurt’ta polis tarafından ablukaya alındı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM Parti sıralarıyla tokalaşmasıyla başlayan, ardından 1999 senesinden bu yana İmralı’da tutuklu Abdullah Öcalan’ın Meclis kürsüsünde örgütün lağvedildiğini açıklaması karşılığında umut hakkından yararlanması teklifiyle boyut kazanan ‘yumuşama’ kayyım atamalarıyla bir anda ‘sertleşmeye’ döndü. Olası yumuşama tartışmaları hız kazanmışken hükümetin cevabı beklenmedikti. Önce Esenyurt Belediyesi’ne ardından Mardin, Batman ve Halfeti’ye kayyım atandı ve siyasi arenada gerilim tırmanmaya başladı.
Yüzde 49 oy oranıyla Esenyurt Belediye Başkanı seçilen Prof. Dr. Ahmet Özer’in görevinden alınarak yerine kayyım atanmasına tepkiler sürüyor.
Protestolara devam eden CHP’li belediye meclis üyeleri Esenyurt’ta polis tarafından ablukaya alındı. Binaya girişlerine izin verilmeyen üyeler abluka için yazılı emir görmek istedi, bunun üzerine polisle aralarında gerginlik oldu.
Belediye binası önündeki kalabalık “Halkın polisi olun,” “Direne direne kazanacağız” sloganları attı.
CHP İstanbul Milletvekili Suat Özçağdaş polislere “Tıpkı 15 temmuzda olduğu gibi kanunsuz iş yapan devlet görevlilerin karşısına vatandaş geçti” diye tepki gösterdi. Özçağdaş “AK Partililer neden içeride? Siz Ak Parti’nin polisi değilsiniz” diye seslendi.
Esenyurt Belediye önündeki CHP’li milletvekillerinden Ali Gökçek TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’le iletişime geçmek için telefon açtı. Gökçek “Milletvekillerinin hakkını koruması gereken kişi TBMM başkanıdır. Burada bir milletvekili engelleniyorsa bizim muhatabımız vali değil Numan Kurtulmuş olacaktır” dedi.
İstanbul Valisi Davut Gül’le telefonda konuşan Suat Özçağdaş ise “Bir milletvekilinin belediyeye girmesi için randevu mu alması gerekir sayın Valim, rica ederim. Niye izin almak gereksin! Sayın Valim şu anda bir kayyum belediyesi var Esenyurt’ta, ben içeride işlerin nasıl ilerlediğini görmek istiyorum İstanbul Milletvekili olarak. Bu benim hakkım. Engellenemez” dedi.
Özçağdaş şunları kaydetti:
“Sayın Vali diyor ki ‘Belediye meclis üyelerimizi görevden alan bir karar yok ancak onların bir görevi de yok dolayısıyla şu an içeri girip olay çıkabilir, işlemler ve hizmetler eksik kalabilir, dolayısıyla içeri izin girmelerine izin yok.’ Milletvekillerimiz için ‘Onlar da bize başvuruda bulunursa kiminle görüşeceklerse gidip görüşebilirler’ dedi. Tam bir hukuksuzlukla karşı karşıyayız. Sayın Vali kapatırken şöyle söyledi; ‘Sosyal medya çekimleri tamamsa ben artık şey yapmak durumundayım.’ Bu korkunç bir durum. Çok açık hukuki sorularımıza rağmen meseleyi tamamen başka bir perspektiften gördüğünü anladım. AKP’li vekillerin içeride olduğunu söylediğimde onların da olmaması gerektiğini söyledi. Aslında ne derece kimin nasıl algılandığı görülmüş oluyor.”
Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in soruşturma dosyasında öne çıkan unsurlar oldukça dikkat çekici. Başkanlık görevinden önce İBB’de Ekrem İmamoğlu’nun danışmanlığını yapmış olan Özer’in Kürt meselesi üzerine akademik çalışmaları bulunuyor. ‘Çözüm Süreci’ olarak bilinen dönemde adı geçen Özer, bu süreçte PKK’nın İmralı’daki lideri Abdullah Öcalan ile yapılan İmralı görüşmelerinde de anılmıştı. Bu görüşmelere dönemin BDP’li (Barış ve Demokrasi Partisi) siyasetçileri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder gibi isimlerin yanı sıra devlet görevlileri de katılmış, Kürt sorununa dair çözüm önerileri masaya yatırılmıştı.
Öcalan bu süreçte çözüm sürecine katkı sağlayacak farklı toplumsal kesimlerden 25 kişilik bir liste hazırlatmayı hedefleyerek “Ermeniler, Aleviler, gayrimüslimler, hukukçular gibi farklı çevrelerden kişiler olmalı. Ahmet Özer, Mesut Yeğen, Büşra Hoca (Ersanlı) gibi isimler de bu listede yer alabilir. Bu çalışmayla hem eleştirileri yanıtlayacak hem de devlet ve sivil toplum aklını bir araya getirecek bir adım atmış oluruz” demişti. Bu sırada Öcalan’a Ahmet Özer’in ‘Kürtler Cumhuriyete Neden İsyan Etti’ kitabı da verilmiş, Öcalan bu kitabı okuyacağını belirtmişti.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Ahmet Özer hakkında başlatılan soruşturmada hazırlanan yedi sayfalık sevk yazısında, Öcalan’ın devlet görevlilerinin de katıldığı görüşmelerde Özer’e dair yaptığı bu yorumlar Özer’e yöneltilen örgüt üyeliği suçlaması için dayanak olarak gösterildi.
Adalet Bakan Yardımcısı Akın Gürlek’in İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olarak atanmasından sonra eski Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Can Tuncay’ın başsavcı vekili olarak devreye girmesiyle Özer’in ‘örgüt üyeliği’ suçlamasına konu olan telefon görüşmeleri de dosyaya eklendi. Özer’in, bir yakınının vefatı nedeniyle başsağlığı dilemek amacıyla yaptığı bir telefon görüşmesinin bile dosyada suçlama unsuru olarak yer alması Özer tarafından şaşkınlıkla karşılandı. Özer bu görüşmenin örgüt üyeliği ile ilişkilendirilmesini yersiz bularak suçlamaların siyasi olduğunu söyledi.
2015 yılına ait olan ve PKK’nın Avrupa yapılanmasında yer alan Remzi Kartal ile gerçekleştiği öne sürülen telefon konuşmaları da dosyada yer aldı. Özer bu konuşmalara dair “Remzi Kartal da Vanlı, bir dönem milletvekiliydi ve aynı aşiretten geliyoruz; yurtdışına çıktıktan sonra kendisiyle irtibatım olmadı. Farklı ideolojik ve dünya görüşlerine sahibiz” şeklinde bir açıklama yaparak iddialara karşı çıktı. Hesabına yapılan bazı para transferleri de soruşturma dosyasına eklenirken Özer bu paraların kira ödemesi olduğunu ve paranın kaynağını bilmediğini belirtti.
Ahmet Özer’in ‘örgüt üyeliği’ iddiasına delil olarak sunulan başka bir unsur ise bir halk konseriydi. Soruşturmayı yürüten Can Tuncay, Özer’in Kardeş Kültürler Festivali’nde Rojda Şenses’in sahne almasını da tutuklama gerekçelerinden biri olarak gösterdi.
Özer’in makam odasında yer alan bir fotoğraf da dosyada ‘örgüt üyeliğine’ delil olarak değerlendirildi. Söz konusu fotoğrafta Sur ilçesinde yaşanan çatışmalarda hayatını kaybeden Hakan Arslan’ın kemiklerini taşıyan babası Ali Rıza Arslan’ın görüntüsü bulunuyordu. Bu fotoğraf da ‘örgüt üyeliği’ suçlamasının dayanaklarından biri olarak gösterildi.