MİT’ten PKK’nın kadın sorumlusuna operasyon
MHP lideri Devlet Bahçeli'nin PKK lideri Abdullah Öcalan’ı Meclis’e davet edip "Terörün tamamen bittiği, örgütün lağvedildiğini haykırsın" demesi ve tahliyesine yol açacak 'umut hakkı'ndan bahsetmesi gündeme oturdu. Peki Öcalan'ın hukuki durumu ne?
Türkiye yeni çözüm sürecini tartışmaya devam ederken MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli el yükseltti.
Partisinin grup toplantısında konuşan Devlet Bahçeli, terör örgütü PKK’nın lideri Abdullah Öcalan’ı Meclis’e davet etti. Öcalan’a çağrı yapan Bahçeli, “Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM’de DEM Parti grup toplantısında konuşsun, terörün tamamen bittiği, örgütün lağvedildiğini haykırsın” dedi.
Bahçeli devamında, “Bu dirayet ve kararlılığını gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın” diye konuştu.
Peki Öcalan hakkındaki yargı süreci nasıl işlemişti, süreç bu noktaya nasıl geldi, devam eden soruşturma neydi?
Abdullah Öcalan, 31 Mayıs 1999 tarihinde tutuklanarak İmralı Adası’na gönderildi. Tutuklu yargılanan Öcalan, PKK’yı kendisinin kurduğunu, örgütü sevk ve idare ettiğini, yakalandığı ana kadar örgütün kendisinin liderliği ve komutası altında faaliyetlerini sürdürdüğünü itiraf etti.
Öcalan hakkında verilen idam kararı, Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından da onandı. Ancak Ağustos 2002’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde idam cezasını kaldırması sebebiyle, Öcalan’ın cezası ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrildi.
Abdullah Öcalan, kendisine verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) ihlal oluşturduğu iddiasıyla avukatları aracılığıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurmuştu.
Öcalan’ın avukatları “Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz” şeklindeki 3’üncü maddesinin ihlal edildiğini iddia ediyordu.
AİHM, yaptığı incelemede bu şikâyeti 2009 öncesi ve sonrası olmak üzere iki ayrı dönemde değerlendirirken 2009 öncesi dönemde Türkiye’nin, AİHS’nin üçüncü maddesini ‘ihlal ettiğine’ karar vermişti. 2009’dan sonraki dönemde ise bu maddeden ‘ihlal olmadığına’ hükmedilmişti.
AİHM’nin müebbet hapis mahkûmları açısından cezaevinde 25 yılın tamamlanmasını “gözden geçirme” için makul bir süre olarak görüyor. Öcalan’ın 25 yıllık mahkumiyeti ise 31 Mayıs 2024 tarihinde dolmuştu. Yani AİHM’e göre Türkiye, Öcalan’ın cezasını, mahkumiyetini gözden geçirmek zorunda.
T24’ten Gökçer Tahincioğlu’nun aktardıklarına göre ise Türkiye, bu ihlal kararının gereğini yerine getirmek isterse, İnfaz Kanunu’nun 107. Maddesinin 16. Fıkrasını kaldırması yeterli olacak. Bu fıkradaki ‘koşullu salıverme hükümleri uygulanmaz’ hükmü kaldırılırsa Öcalan 25 yıldır cezaevinde olduğunda, koşullu salıverme koşulları değerlendirilebilecek. Bu süre AİHM’nin işaret ettiği süreye denk.
İnfaz Kanunu’nda ise bu değişiklik yapılsa bile söz konusu suç için 36 yıldan sonra koşullu salıvermenin uygulanabileceği belirtiliyor. Ancak Türkiye, AİHM standartlarını uygulama hakkına sahip. Prof. Dr. Ersan Şen bu sürenin 15 Şubat 2035’te dolacağına işaret ediyor. Yine Şen’e göre, anayasanın 90. Maddesine göre Türkiye 25 yıllık süreyi esas alabilir ve aksini uygulaması da aslında mümkün değil.
Umut hakkı 2009’da Oslo görüşmelerinde temeli atılan, ancak 7 Haziran-1 Kasım 2015 arasındaki çatışmalı süreçte sona eren ‘çözüm sürecinde’ de masadaki önemli konulardan biriydi. Ayrıntıları için: Bahçeli’nin bahsettiği umut hakkı nedir?
Öte yandan Abdullah Öcalan hakkında 14 yıldır sonuçlandırılmamış bir KCK soruşturması mevcut. Bu soruşturma, Öcalan’ın İmralı Cezaevi’nden terör örgütü PKK’yı yönettiği, KCK’yı kurduğu ve yönettiğine dair avukatlar ve şehit ailelerinin şikayetleri üzerine 2010 yılında başlatılmıştı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan başvuru ile başlatılan soruşturma, 2014 yılında ‘yetkisizlik’ gerekçesiyle bir işlem yapılmadan Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmişti.
Dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin soruşturma üzerine sunduğu soru önergesine verdiği yanıtta, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na yetkisizlik kararıyla gönderilen dosyanın ise derdest olduğunu ve soruşturmanın henüz sonuçlandırılmadığını açıklamıştı.
“İstanbul KCK ana davası”, “KCK basın davası”, “KCK avukatlar davası”, “KCK Önderlik Komitesi davası” gibi davalarda aralarında Selahattin Demirtaş’ın da olduğu birçok siyasetçi, avukat ve gazeteci yargılandı, ceza almıştı. Ancak Öcalan’ın KCK’yı kurdurduğu ve cezaevinden örgütü yönettiğine yönelik başlatılan soruşturma yıllardır devam ettirilmiyor.
KCK davalarında yüzlerce isme ceza verilirken, KCK’nın kurucusu olduğu belirtilen Öcalan’a dokunulmadı. Hukukçulara göre, Öcalan’ın KCK’nın kurucusu ve yöneticisi olduğu tespit edilirse olası bir af düzenlemesinde esas alınacak suç tarihine göre af sonrasında dahi Öcalan’ın tutukluluk ve mahkumiyeti gerektirebilecek.
Dosyanın şikayetçi avukatlarından Vural Ergül 10Haber’e yaptığı değerlendirmede “Başta Selahattin Demirtaş olmak üzere bir çok HDP’li, Öcalan’dan aldığı KCK talimatlarını yerine getirdiği iddiasıyla yıllardır hapis yatarken, ısrarlı şikayetlerimize rağmen Öcalan hakkındaki soruşturma tam 14 yıldır bilerek sonuçlandırılmıyor” dedi.
Ergül devamında şunları söyledi:
“Soruşturma sonuçlandırılırsa KCK Kuruculuğu tutuklama gerektiren bir katalog suç olduğu için Öcalan’ın da tıpkı Demirtaş gibi KCK Kurucu ve Yöneticiliği’nden de tutuklanmasının gerektirecek.
Bu halde Öcalan, PKK Kurucusu olarak AKP-MHP eliyle tahliye edilse de KCK Kurucusu olarak tutuklanacağı için tıpkı Demirtaş gibi hapis yatmaya devam edecek, bu yüzden 14 yıldır Öcalan hakkındaki soruşturma ısrarla sonuçlandırılmıyor.”