Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş: Bence katili herkes biliyor; bu siyasi bir cinayet
Sinan Ateş’le lise döneminde tanışan Bursa Ülkü Ocakları Başkanlığı da yapan Cahit Özdemir, Sinan Ateş cinayetinin perde arkasında MHP'deki "Bahçeli sonrası liderlik kavgası" olduğunu iddia etti.
T24 yazarı Candan Yıldız “Eski Bursa Ülkü Ocakları Başkanı Cahit Özdemir: Sinan Ateş cinayeti Ülkücülerin ‘Kerbela’sıdır; ocaklar kuşatma altında” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Candan Yıldız bugünkü yazısında Ankara’da öldürülen ve MHP’li isimlerin de adının karıştığı eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş cinayeti dosyasına değindi.
Son olarak Sinan Ateş cinayetine dair bir yılı aşkın sürenin sonunda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’in ifadelerinin yer almaması ve faillerin ucunun Ülkü Ocakları ve MHP’ye uzanmasına rağmen gerekli tespitlerin yapılmaması tartışma yaratmıştı.
Candan Yıldız Ateş’le lise döneminde tanışan, Bursa Ülkü Ocakları Başkanlığı da yapan Cahit Özdemir ile yaptığı konuşmayı köşesine taşıdı. Özdemir Ateş’in suikasta kurban edilmesinin perde arkasında MHP’deki “Devlet Bahçeli sonrası liderlik kavgası” olduğuna dikkat çekti.
“Sinan Ateş’i hep rakip gördüler, itibarsızlaştırmaları lazımdı, FETÖ iftirası atmak istediler ama tutmaz” diyen Özdemir “Herkes bilir ki İzzet Ulvi Yönter Bahçeli sonrası için hazırlık yapıyor” dedi.
Özdemir’e yöneltilen sorular ve yanıtlarda öne çıkanlar şöyle:
Sinan Ateş’le lise çağlarında tanıştık. Ben Ali Osman Sönmez lisesinde okuyordum, o da öğretmen lisesinde okuyordu. Lisenin okul teşkilat başkanı oldum. Sinan da öğretmen lisesinin başkanı oldu. Dostluğumuzun başladığı yer Ülkü Ocakları… Daha sonra ben üniversiteye Bursa Uludağ’a gittim. O ise Ankara Gazi’ye gitti. Ankara’da okulu bitirdikten sonra burada (Bursa’da) MHP milletvekili İsmet Büyükataman’ın danışmanı olarak görev yapmaya başladı. Doçent oldu. Ülkü Ocakları Genel Başkanı olunca Bursa’ya beni atadı. Biz de onunla birlikte görev yaptık. Kendisinin akademisyen olması, öğretmen olması Ülkü Ocakları’na seviye atlattı. Yani Ülkü Ocakları tarihinde yapılmamış organizasyonları, eğitimleri yaptı. Üniversitelerde konferanslar düzenledi, kitaplar bastı. Çocukların seviyesine uygun Nutuk’u çıkardı. Birlikte çocuklar için tiyatrolar, sokak şenlikleri düzenledik.
Bursa Ülkü Ocakları Başkanlığı görevini yaklaşık 15-16 ay sürdürdüm. Sinan Ateş görevden alındıktan sonra yeni gelen arkadaşlar çalışmak istemediler. Asıl sebebi benim Sinan’ın yakın dostu ve arkadaşı olmam. Sinan Bursa’ya geldiğinde onunla görüşürdüm. Sosyal medya paylaşımlarını beğenirdim. Bunlar hep problem oldu. Bunlar bizim teşkilatlarımızda doğaldır. Her gelen kendi ekibiyle birlikte çalışmak ister. Zaten böyle bir şey bekliyorduk. Sinan görevden alındıktan sonra belli bir süre sonra Ankara’ya çağırdılar. Dediler ki “Seninle çalışmak istemiyoruz.”
Detaylar bize kalsın.
Oldu işte. Biz de tamam dedik.
Sinan Ateş’in özelinde bir şey. Çünkü Sinan Ateş’i hep rakip gördüler kendilerine. Sinan’ın popüler olması, yapmış olduğu çalışmalar ya da onun seviyesine yükselememeleri… Sinan öyle bir iz bıraktı ki hiçbiri silinemedi. Ocaklara level (seviye) atlattı. O çıtayı yükseltti. Ülkücülük bir mirastır. Bugün görev yapanlar bu mirastan yedi. Kendi önlerinin açılması için Sinan’ı itibarsızlaştırmaları lazımdı. Sinan Ateş adını silmemiz lazım diye düşündüler. Bununla alakalı bir sürü iftira attılar.
FETÖ iftirası atmak istediler ama tutmaz… İnsanları tek tek arayıp neden Sinan Ateş’in paylaşımlarını beğeniyorsun, retweet ediyorsun dediklerini biliyorum. İnsanların iradelerini engellemeye çalıştılar. Sinan farklı toplum kesimleri tarafından da sevilen bir insandı. Aşiret liderleriyle görüşürdü. Onlar tarafından sevilirdi…
Olay çok sıcaktı. Acımız vardı. İddianameyi de bekledik. Yanlış yönlendirme yapmamak, yanlış bilgi vermemek için… Neyin ne olduğunu açıkça tam bilemedik. Evet tehditler vardı, bir saldırı bekliyorduk ama böylesini asla… Döverler vs diye bekliyorduk. Ölümle sonuçlanmaz diyorduk. Ama böyle bir adilik yapacaklarını aklımızın ucundan bile geçirmiyorduk. Ve yıllarca hizmet etmişiz bu davaya…. Sinan sonuna kadar “Liderime (Bahçeli) bağlıyım” demişti. Devlet Bey’in “Bu cinayete kim bulaştıysa partiyi ve Ülkü Ocakları’nı terk etsin” demesini beklerdik, ama olmadı.
Biz cenaze namazını kılarken, tabutun başında defnedilmesini beklerken, bütün kurum ve kuruluşlar (MHP ve Ülkü Ocakları) yeni yıl kutlaması yaptı. Bu çok zorumuza ve ağırımıza gitti. Sinan’ın babası Musa Amca’mız bu davada gazi olmuş biri… Aile de bu davaya gönül vermiş. Sinan’ın ablası Selma Ateş lise çağlarında İsmet Büyükataman (MHP Genel Sekreteri) için canla başla çalıştı. Bunu hazmetmek kolay değil.
Çünkü camia içindeki herkes bilir ki İzzet Ulvi Yönter, Bahçeli sonrası için hazırlık yapıyor. Yani şöyle söyleyeyim, bu durum Semih Yalçın’ın oğlunun (Ankara Kalesi surlarından düştüğü açıklanmıştı) vefat ettiği döneme kadar gidiyor. O dönemlerde parti içinde bir kutuplaşma vardı; Semih Yalçın, İzzet Ulvi Yönter ve Olcay Kılavuz (Eski MHP Milletvekili) bir ekipti… İsmet Büyükataman’a karşı cephe almıştı bu ekip. Hatta Semih Yalçın oğlunun vefatıyla ilgili isim isim herkese teşekkür etmişti gazete ilanında. Orada adını geçirmediği tek kişi İsmet Büyükataman’dı.
Evet… Onun daha öncesine gidersek. Biliyorsunuz Devlet Bey hastalandı bir dönem, hastanedeyken, bütün herkes, teşkilat mensupları buna üzülürken, Devlet Bey’in iyileşmesini beklerken İzzet Ulvi Yönter delege avına çıktı. Hatta Eskişehir’de kendisini koskocaman bir pankartla genel başkan gibi karşılattı. Pankartta “Hoş geldiniz Genel Başkanımız’ yazıyordu. Herkes Devlet Bey’in iyileştikten sonra Semih Yalçın ve İzzet Ulvi Yönter’i partiden göndereceğini konuşuyordu ama göndermedi.
Bilmiyorum. Demek ki biz yanlış düşünmüşüz ya da Devlet Bey sahip çıktı onlara.
Rahmetli Sinan Ateş’in harcanmasındaki sebeplerden biri buydu. Parti içindeki iktidar savaşı. Sinan Ateş ocakların başında kaldığı sürece rahat edemeyeceklerdi. İstedikleri kişileri istedikleri konuma getiremiyorlardı. Tahminim bu yönde. Sinan Ateş Devlet Bey’den başka kimseden talimat almazdı kesinlikle. Yani şu başkan yardımcısı vs dinlemezdi. Bahçeli’yle doğrudan bağlantısı vardı.
Devlet Bey hastayken bir ses kaydından bahsettiler. İşte güya Sinan Ateş’e sormuşlar “Devlet Bey vefat ederse ne olacak” diye. Sinan da “İsmet Büyükataman genel sekreter olduğu için süreci o devam ettirecek, kongreye götürecek” demiş. Yanlış bir şey dememiş ki, sonuçta partinin genel sekreterinin görevi bu. Bu ses kaydı var mı, bilmiyorum ama dallandırıp budaklandırdılar, yaydılar.
Aleyhine kullandılar. Devlet Bey’e “Sizin arkanızdan iş çeviriyor” demeye getirdiler.
Hiç bilmiyorum… Kendisine sormak lazım…
Biz aslında Çağrı Ünel olayında bekledik. Devlet Bey’in bu tür olaylardaki tutumunu herkes bilir. Devlet Bey bu tarzdaki olaylara bulaşanları partiden gönderir ve kovardı, ihraç ederdi. Biz görev yaparken konuşmalarımıza, tavrımıza her şeyimize dikkat ederdik.
Yani bir Ülkücü sokakta kavga etse “Bunu gönderin, partimizle, Ülkü Ocakları’mızla bağlantısı yoktur” diye talimat verirdi Bahçeli. Çağrı Ünel’e Adana ve Kadirli Ülkü Ocakları’ndan giden ekibin saldırması sonucu bir Türk evladı vefat etti. Çağrı Ünel’e 10 kişi saldırdı. Görüntüleri var. Kendisini korumak için yaptı. O da Sinan Ateş’i destekleyen biriydi. Yaptığı olay da nefsi müdafaadır. O gün kendini savunmasa Çağrı Ünel de vefat edecekti. Bu olayda bir kişi vefat etti (Emrullah Kaplan-CY). Devlet Bey’in “Bu işin sorumluları kimse ortaya çıksın demesini” bekledik. O zaman da yapamadı.
Surda gedik açıldı ki… Sinan Ateş dosyasında tutuklu olan Serdar Öktem, Tolgahan Demirbaş ve Emre Yüksel, bunlar Ülkü Ocakları genel başkan yardımcıları… Bunları herkes biliyor. Parayı eşi üzerinden gönderen şahıs Ufuk Göktürk, o da İstanbul il yöneticisi…
Sinan Ateş’in Çağrı Ünel’e “Bursa’da da bana saldırı yapılacağı, kendisine de Ankara’da saldırı yapılacağı hatta öldürüleceği” ile ilgili söylediklerini anlattım savcı beye…
Evet biliyordu. Sadece son zamanlarda ortaya çıkan WhatsApp yazışmaları değil. Bir sürü insan bana Sinan Ateş ile “Abi dikkat et, öldürecekler seni” yazışmalarını gönderiyor. Bir iki tane değil…
Sinan Ateş hiçbir zaman için mücadelesinden geri durmadı. Kendisi ideolojisi olan bir insandı. Hiçbir zaman geri adım atmadı. Bir söylenti var o dönem için. İşte Makedonya’ya kaçtı falan. Sinan kaçmadı. Makedonya’ya Vizyon Üniversitesi’nde bir konferansa katılmak için gitmişti. Aylar öncesinden planlanan bir konferanstı. O da Çağrı Ünel’e saldırıyla aynı günlere denk geliyor. Zaten uzun kalmadı. Üç dört gün sonra döndü Türkiye’ye.
Mümkün olabiliyor demek ki… Sinan bu konuyla alakalı görüşmek için birkaç kez aradı Bahçeli’yi özel kalem müdürü Murat Çelik vasıtasıyla… Bahçeli’ye durumu izah edecekti. İşte bunlar, bu haber sitesi vs bu arkadaşlar bunlarla görüşmüş, Çağrı Ünel’e saldırı oldu vs… Bunları anlatacaktı. Ama görüşemedi. Ya gerçekten Devlet Bey müsait değildi ya da Devlet Bey görüşmek istemedi ya da Murat Bey iletmedi… Bunları bilemiyoruz. Ama “Git İsmet Abi’ne (İsmet Büyükataman) anlat” dediklerini iyi biliyoruz.
Daha önce de Bursa’da görev yapmış, 80 öncesi ülkücülerden Efendi Barutçu Devlet Bey’e ulaşmaya çalıştı bu meselelerle ilgili. Sosyal medyasından Devlet Bey’e ‘Akacak bu kanı durdurun’ diye açık mektup yazdı. Onu da hedef aldılar. Sinan Ateş de Efendi Barutçu’ya ‘Abi yazma böyle şeyler zarar veriyor’ demişti.
Defalarca söyledi. Ben biliyorum. Ama İsmet Bey “Sessiz kal, kitap falan çıkartma, sağa sola gitme, resim atma, sosyal medya hesaplarını kapat…” Devamlı bunları söylerdi.
Sinan akademisyen, bir ideolojisi var. Bu adam nasıl gezmesin, nasıl kitap çıkartmasın…
Ben öyle bir şey duymadım. Tabii ki Ayşe Hanım ailesidir. Özel paylaşımları vardır, daha çok bilgiye hakimdir bu konuda.
Mümkün değildi. Sinan Ateş Milliyetçi Hareket Partisi dışında başka bir yerde siyaset yapmazdı. MHP’de olmasaydı Türk gençliğine yönelik, Türklük şuuruna, İslam ahlak ve faziletine yönelik nesiller yetiştirmek için çaba sarfederdi.
Yaratıyordu işte zaten. Sinan Ateş’in Milliyetçi Hareket Partisi üyeliği bile yoktu. Ülkü Ocakları bir vakıf. Ama tabii ki Milliyetçi Hareket’e bağlı olduğu için Devlet Bey’e direkt bağlıdır. Devlet Bey atamasını yapar oradaki arkadaşın. O arkadaş da kendi ekibini kurar. Süreç bu şekilde ilerler.
Bende öyle bir bilgi yok. Bildiğim kadarıyla Devlet Bey’le birlikte konuşuyorlar. İşte “Akademik kariyerine devam et, profesörlüğünü al” gibi bir konuşma olmuş, sağdan soldan duyduğumuz kadarıyla. Sinan Ateş bir şey söylemedi bu konuda bize. Sonra bir yazıyla başkanlıktan ayrıldığını sosyal medyadaki paylaşımıyla öğrendik. “Ses kaydı var” demeleri, Yönter ekibinin çalışmaları, görevden alınmasında etkili oldu.
Sinan’ın hoca arkadaşları da bana ulaştı ve bu bilgiyi paylaştı. Hatta Sinan’ın Cumhurbaşkanlığına Türk gençliğine yönelik hazırlamış olduğu bir raporu da vardı. Tahminim şöyle; genel seçimler yaklaşıyordu, Cumhurbaşkanlığı’nın Türk gençliğine yönelik yapacağı, atacağı adımlarla ilgili olabilir.
Sinan Ateş bununla ilgili Devlet Bey’le görüşmeden kabul etmem demiş herkese. Kabul de etmemiş.
Muhtemelen ya da görüşemedi Devlet Bey’le…
Ülkü Ocakları hiyerarşik bir yapıyla yönetilir. Emir komuta zinciri vardır. Ülkü Ocakları’nda üst makamlarda oturan kişiler bir şey söylediği zaman bu emir telakki edilir. Orada oturan insan Ülkü Ocakları’nın kurumsal kimliğini iyi yönde de kullanabilir, bu arkadaşlar gibi kötü yönde de…
Rahmetli Sinan Ateş’in bir sözü vardır; okumayan, araştırmayan, sorgulamayan, tefekkür etmeyen bu cephenin gerisinde su bile taşıyamayacaktır. Yani ne olursa olsun Türk genci okumalı, araştırmalı, sorgulamalı ve tefekkür etmelidir diyor. Çünkü devir değişti.
Sinan Ateş’in Ülkü Ocaklarıyla ilgili öyle plan ve projeleri vardı ki bırakmasaydı ilk kez bir bayanı il ocak başkanı atayacaktı. Bunun çalışmaları içindeydi.
Bizim için o makamlar kutsal makamdır. Ama o makamda şu anda oturan insanlar yanlış insanlar. Ülkü Ocakları’nın makam arabası bir tetikçiyi kaçıramaz, o araca bir katil oturamaz. Katil uyuşturucu, torbacı… Ne ararsanız var. Bu arkadaşlar töreyi bozdu.
Ahmet Yiğit Yıldırım İstanbul’dan Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı’na atanınca bu arkadaşlar yardımcılığını yapan kişiler. Herkes bilir ki Orhun Haber, Ahmet Yiğit Yıldırım’a ait.
İstanbul’dan… İstanbul’da da Ülkü Ocakları Başkanlığı yapmış kendisi. “Geçmişinde cemaatlerde bulunduğuna” dair söylentiler var. Bilmiyorum artık. Bir zamanlar yediği içtiği ayrı gitmeyen ama sonrasında ters düşen arkadaşların dile getirdikleri şeyler bunlar. Sosyal medyada bu ekibin “cemaatçi” olduğuna dair paylaşımlar var.
Biliyorum o süreci. Yönter’i partiye Şenkal Atasagun’un getirdiğini biliyorum. Belki yanlış biliyorum ama söylentiler böyle bizim camiamızda…
* En başta sormak yerine tabloyu biraz anlaşılır kıldıktan sonra, sonda sormak istedim. Sinan Ateş neden öldürüldü?
Sinan Ateş gelecek vadettiği için öldürüldü. Sinan Ateş başarılı bir insan olduğu için öldürüldü. Sinan Ateş kıskanıldığı için öldürüldü, popüler olduğu için öldürüldü.