Kılıçdaroğlu’na sözleri nedeniyle Tanju Özcan disipline sevk edildi
CHP lideri Özel Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ihtiyacı olan desteği vermeyi taahhüt etmesi halinde Cumhur İttifakı'nın dağılacağını ileri sürdü. Özel Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ı Erdoğan'la görüşmeye ikna edebileceğini de söyledi.
31 Mart 2024’teki yerel seçimlerden çıkan sonuç Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) 47 yıl sonra Türkiye’nin birinci partisi konumuna yükselmesi açısından beklenmedik bir durumdu. Seçim öncesi kurmaylar mevcut belediyelerin büyük bölümünü koruyacaklarını, ek olarak da Balıkesir, Manisa, Bursa gibi kentleri kazanacaklarını düşünüyordu. Ancak ‘zafer’, ‘seçim senaryoları’ içinde bile konuşulmuyordu.
Bu durum ana muhalefete büyük bir özgüven kazandırmakla beraber ‘yumuşama’, ‘normalleşme’ olarak anılan yeni bir sürecin de kapısını araladı. AK Parti ile CHP arasında başlayan süreç üç ay sürdü. Ancak iktidar partisinin ittifak ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin sert çıkışlarıyla eski fırtınalı tabloya dönmeye başladı.
CHP’ye eleştiriler de olmadı değil. Sonuçlar akla ivedilikle ‘erken seçim’ ihtimalini getirdi. Ancak başlarda ‘mevsim normallerinin aksine’ ne Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ne de CHP lideri Özgür Özel bu yönde bir talepleri olduğunu dile getirdi.
‘Yumuşama’ da zaten Özel’in bu tutumuyla başladı. Erdoğan ile Özel iki kez uzun görüşme yaptı, CHP kurmayları hükümetin çok sayıda bakanına gidip bilgi aldı.
Ancak tablonun eskiye dönmeye başlamasıyla söylemler de değişti.
Birkaç gün önce bir buçuk sene içinde bir seçim olabileceğini dile getiren Özgür Özel bugün de T24 yazarı Cansu Çamlıbel’e dikkati çeken açıklamalar yaptı.
CHP Genel Başkanı’na göre ‘yumuşama’ Erdoğan’ın kendisine dönük sert çıkışına rağmen bitmiş değil.
Hatırlayalım; Erdoğan, Bahçeli’nin ‘normalleşme’ sürecini ‘safsata’ olarak yorumlaması ve “AK Parti ile CHP arasında ittifak samimi dileğimizdir” gibi mesajlarından sonra kameralar karşısına geçmiş ve sürecin yönünün değiştiği varsayımına yol açan şu sözleri sarf etmişti:
“Siyasette yumuşama, muhataplarımızın ifadesiyle ‘normalleşme’ çabamız aslında muhalefeti normalleştirme çabasıdır; sıkılı yumrukları açacak olan muhalefettir. İktidar partisiyle ana muhalefet partisi arasında şunu iyi bilin siyasi ittifak olmaz; uzlaşma olur, normalleşme olur ama ittifak olmaz. Muhalefetin çabalarımıza nasıl karşılık verdiğini hepiniz görüyorsunuz. Biz ülkemizin çıkarları için yapıcı davranmaya çalışırken, CHP Genel Başkanı’nın nezaket üslubunu da aşarak siyaseti nasıl gerilime sürüklemeye çalıştığını bütün milletimiz yakından izliyor.”
Ardından zaten Bahçeli’yle bir araya gelmişti.
Özel ‘normalleşmenin amacının ufak tefek tartışmaları kalıcı küslüklere ve ayrılıklara dönüştürmemek olduğunu’ vurgulayarak şunları söyledi:
“Normalleşme 1980’lerde Türkiye’nin başarabildiği bir şeydi. Siyasi liderlerin el sıkışamadığı, birbiriyle konuşmadıkları, cenazede bile birbirlerini görmezden geldikleri, Anıtkabir’de birbirlerine sürtünecek kadar yakın geçmelerine rağmen birbirlerine hatır sormadıkları bir süreci ben reddediyorum. Ben böyle bir fotoğrafın hiçbir yerinde olmam.
MHP çok erken rahatsız olmuş olabilir normalleşmeden. AK Parti de MHP’nin restini görmüş olabilir. Ama istedikleri kadar normalleşmeyi torpillemeye çalışsınlar, normalleşmenin bir toplumsal karşılığı var. Bu toplum kavgadan, gerginlikten bıktı. Bu toplum iktidarla muhalefetin Karagöz-Hacivat gibi kısır kavgaları yıllarca sürdürmesinden bıktı. Bu toplum artık kendi sorunlarının konuşulmasını istiyor. Ben 31 Mart’tan beri aynı şeyi söylüyorum; toplumun sorunlarıyla ilgili olmayan hiçbir kavganın bir tarafı olmayacağım. Bunu sürdürüyorum. Kim ne derse desin… Yoksa ben Devlet Bahçeli’nin ‘AK Parti ile CHP arasında ittifak samimi dileğimizdir’ derken aslında ne demek istediğini bilmiyor muyum?”
Bahçeli’nin Erdoğan’a özetle “Ya benimsin ya kara toprağın” mesajını verdiğini dile getiren Özel, Çamlıbel’in “Ve çalıştı galiba. Bahçeli’nin o çıkışından sonra sanki Erdoğan yavaş yavaş 31 Mart öncesindeki pozisyonuna döndü gibi” yorumu üzerine de şunları kaydetti:
“Bu zaten çalışır. Bunun çalışmasını engelleyecek tek hamle şu olabilir. Ben Erdoğan’a ‘Sen Bahçeli’yi kafana takma. Ben sana Meclis’te de destek vereceğim, ekonomik pakette de destek vereceğim, arkandayım’ dersem… Yani Erdoğan’a partner değiştirmeyi teklif edersem Cumhur İttifakı’nı dağıtırım. Ama bu benim sırtıma AK Parti’nin 22 yıllık hatalarına, sorumluklarına ortak olmak gibi hiç taşımaya niyetim olmayan bir yük koyar. Ben iktidara gidiyorum. Benim partim birinci parti olmuş. Seçimden beri her ay oylarımız artıyor. Büyük bir ekonomik kriz var. Erdoğan ne depremzede için ne de enflasyonla ilgili verdiği sözleri tutuyor.”
Söyleşide gündeme gelen önemli konu başlıklarından diğeri de ‘erken seçim’di.
“Vatandaş da, anketler gösteriyor ki yavaş yavaş seçim istemeye başladı. Erdoğan beş yıllığına seçildi, ama bence seçildikten iki buçuk yıl sonra, bugünden bir buçuk yıl sonra erken seçim olur. Ben erken seçimden kaçmam, bunun için koşarım” diyerek nereye varmak istediğine açıklık getiren ana muhalefet lideri “Neden bugünü değil de bir buçuk sene sonrayı işaret ettiğiniz çok tartışılıyor. Şu anda vekillik yapanlar ömür boyu sürecek özlük haklarına ulaşabilsin diye mi” şeklindeki soruya şu yanıtı verdi:
“Onunla meşgul değilim. Cumhuriyet Halk Partisi’nde bir erken seçim talebine ‘dönemim dolmadı’ diye itiraz edecek bir milletvekili de yok yani. Varsa da çok bir önemi yok. İki buçuk yılın benim başka bir anlamı var. Erdoğan biz erken seçim kararı almazsak bir daha aday olamıyor. Ona kamuoyunun önünde şöyle bir teklifte bulunduğumu düşünün; ‘İki buçuk yılın geçti, iki buçuk yılın daha var. Gel seçimleri yenileyelim.’ Seçimden kaçamayacaktır, çünkü ‘Yok ben kaçıyorum’ dediğinde her geçen gün aleyhine işleyecek. Herkes şöyle düşünecek; demek ki kaybedeceğini biliyor.”
Özel, Çamlıbel’in “Ama sonuçta Erdoğan’ı buna zorlarsanız Erdoğan’ın üçüncü kez aday olmasının önünü açan siz olacaksınız. Bu çok büyük bir siyasi risk değil mi?” sorusu üzerine de “Başka türlü benim erken seçim kararı alacak gücüm yok ki. 360 milletvekili gerekiyor, bizim 130 milletvekilimiz var. Muhalefetin toplam milletvekili sayısı 270” dedi.
Ayrıca ‘ölçme değerlendirme konusunda biraz hassas ve bonkör’ biri olduğunu belirterek şu bilgileri verdi:
“Eskiden parti ölçme değerlendirme bütçesinin yüzde birini harcarken ben tüm bütçenin altıda birini bu işe harcıyorum. Ölçme değerlendirme olmaksızın bir şey olmaz. Kimsenin kuşkusu olmasın, biz Erdoğan’ı yenecek bir adayla halkın karşısına çıkacağız. Erdoğan’ı yenmenin ya da Atatürk’ün partisini Cumhuriyet’in ikinci yüzyılının ilk seçimde iktidar yapmanın önünde hangi engel varsa ben o engeli ortadan kaldıracağım.”
Not düşelim; mevcut anayasaya göre erken seçime iki yolla gidilebiliyor:
1) Meclis’te beşte üç çoğunluk erken seçim kararı alabiliyor; o zaman milletvekili seçimi ve Cumhurbaşkanı seçimi yeniden yapılıyor, bu yapılırken mevcut Cumhurbaşkanı’nın son dönemi bile olsa bir kez daha seçime katılması mümkün oluyor
2) Erken seçime tek başına Cumhurbaşkanı karar verebiliyor, bu durumda hem Cumhurbaşkanlığı seçimi hem parlamento seçimi yenileniyor ama seçim kararı alan Cumhurbaşkanı eğer son dönemindeyse bu yenilenen seçimde aday olamıyor.
Cumhurbaşkanlığı görevine son kez 28 Mayıs 2023’teki seçimde seçilen Tayyip Erdoğan bu makamda ikinci ve son döneminde. Üzerinden henüz sadece bir yıl geçmiş seçimi yenilemesi, kendisini siyasetten emekliye ayırması anlamına gelecek; çünkü seçimi kendisi yenilerse bir daha aday olamayacak.
Meclis’te ise beşte üçlük bir çoğunluk bulmak bugün için mümkün gözükmüyor ama ileriki dönemde Tayyip Erdoğan’ın yeniden aday olmak istemesi halinde Cumhur İttifakı çoğunluğunun beşte üçü tamamlamak için bugün muhalefette yer alan milletvekillerine ihtiyacı olacak.
Son günlerde tartışılan başlıklardan biri de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile ‘ailecek görüşebileceklerini’ söylemesi.
Erdoğan cuma namazı sonrası gazetecilere verdiği demeçte “Suriye ile yeniden diplomatik ilişkileri kurmamak için bir sebep yok. Geçmişte nasıl yaptıksa yine yapabiliriz. Suriye’nin iç işlerine karışmak gibi bir niyetimiz yok. Biliyorsunuz ailece görüşmeye varana kadar sayın Esed’le geçmişte nasıl yaptıksa yeniden yapmamamız için bir sebep yok” ifadesini kullandı.
Türkiye Esad’ı iktidardan uzaklaştırmaya çalışan silahlı muhaliflerin yıllardır başlıca destekçilerinden biriydi ve 2016’dan bu yana kuzey Suriye’de üç büyük askeri operasyon gerçekleştirdi. Kuzey Suriye’nin bazı kısımları Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) kontrolü altında.
Özel, Çamlıbel’in gelişmelerle ilintili olarak yönelttiği “Avrupa Birliği’nin desteğiyle Türkiye, Suriye, ABD ve Rusya aynı masaya mı oturacak sizin kafanızdaki formüle göre?” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Diplomasi bir sanat ve Türkiye’de inanılmaz derecede iyi yetişmiş insanlar var bu konuda. Yeter ki çözüm iradesi olsun. Ama ilk düğümü çözmeden bir sonrakini çözemezsiniz. Önce Esad Türkiye ile masaya oturmaya ikna edilmeli. Ben Esad’ı masaya oturmaya ikna edebilirim. Yeter ki Erdoğan’ın böyle bir niyeti olsun. Erdoğan’ın son açıklamasından da görüyoruz ki bizim burada attığımız adımlar Erdoğan’ı da cesaretlendiriyor.”
Bununla birlikte Esad’la görüşmediğini, ancak belli süredir karşılıklı zemin yokladıklarını dile getiren Özel, Esad tarafının kendileriyle görüşmeye sıcak baktığını da sözlerine ekledi:
“Son derece iyiye giden bir diyalog içindeyiz.
Gidecek olursam da gitmeden önce Erdoğan’la da, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’la da görüşürüm. Bunda da hiçbir sorun yok. Bu mesele Türkiye’nin en yakıcı sorunu, sığınmacı sorunu bizim öncelikli meselemiz.”