Özgür Özel gözaltı anını anlatı: Eşini duvara ittirmişler, bu muamele canlı bomba için yapılırmış
MHP kurucusu Alparslan Türkeş'in çocukları arasındaki gerilimin konusu bu sefer Gezi Parkı davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Osman Kavala'ydı: "Herkes haddini ve yerini bilecek."
MHP kurucusu Alparslan Türkeş’in çocukları arasında özellikle son yıllarda gözle görülür hale gelen gerilim bu kez Gezi Parkı davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan iş insanı Osman Kavala nedeniyle tırmandı. Ancak güncel polemiğe değinmeden önce ailedeki çatlağın geçmişini özetlemekte fayda var.
Daha önce MHP’de siyaset yapan Tuğrul Türkeş 2015 yılında ihraç edildikten sonra ‘iki sarhoş ve üç beş çakala yanıt vermeyeceğini’ söyleyip AK Parti’ye katıldı, bir dönem başbakan yardımcılığı dahi yaptı. Bir daha böyle bir üst düzey görevlendirme olmadı, ancak politika yolculuğunu burada sürdürmeye devam etti. Mayıs 2023’te de birinci bölgede birinci sıradan aday gösterilerek Ankara Milletvekili olarak Meclis’e girdi.
46 yaşındaki Ayyüce Türkeş ise kamuoyunun henüz yeni yeni tanıdığı bir isim. Son seçimde İYİ Parti tarafından aday gösterildi. Adana Milletvekili olarak parlamentodaki yerini aldı. İkili hiçbir zaman etkileşim içinde olmadı. Bu da aslında Türkeş ailesindeki çatlağın bir sonucuydu.
Şimdi birkaç yıl önceye gideceğiz. Aralık 2021’de Alparslan Türkeş’in 104. doğum günü için bir anma düzenlenmesi planlanıyordu. Ancak bu etkinlik bir noktada MHP kanadının hedefi haline geldi.
MHP Ankara İl Başkanı Turgay Baştuğ’un “Ülkücüler mukaddesatımızı ayaklar altına alanların partimize, başbuğumuz Alparslan Türkeş’e, liderimiz Devlet Bahçeli’ye ihanet edenlerin başbuğumuz Türkeş’i anmasını asla kabul etmez, ilelebet de etmeyecektir” sözleriyle başlayan gerilim 50 kişilik bir grubun baskınıyla saldırıya dönüştü.
Türkeş’in eşi Seval Türkeş ve küçük oğlu Ahmet Kutalmış Türkeş olaylarla ilgili olarak hükümeti ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi işaret ediyordu. Tuğrul Türkeş ise bu konuda ailesiyle aynı fikirde değildi. Bahçeli’yi ve MHP’yi savunan mesajında şunları kaydediyordu:
“Her zaman ifade ettiğim gibi babamın partisi Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve onun muhterem Genel Başkanı Sayın Bahçeli’ye yönelik saldırılar ancak Türkiye düşmanlarını sevindirir. Herkesin kırk kere düşünüp bir kere konuşmasını tavsiye ederim.”
Kutalmış Türkeş’in ise ağabeyine yanıtı tam olarak şöyleydi:
“Alparslan Türkeş anılıyor, anılan kişi senin baban. Alparslan Türkeş Vakfı anıyor. Burada konuşmayacak ne var? En azından kınaması lazım. ‘Büyük bir terbiyesizlik’ demesi lazım. Ama demiyor. Hükümetin içinde olduğu ve oraya gelenleri hükümet koruyup, kolladığı için. Zaten Ankara, Türkiye’nin Başkent’i. Türkiye’nin Başkent’inde Ankara il başkanı gelecek, 70-80 kişi oraya girecek, saldıracak. Polis de bunu izleyecek. Adamı gözaltına alırsın en azından, adamın dokunulmazlığı yok ki niye gözaltına almıyorsun. Hiçbir faaliyet yok.
Yalnız hükümetin yanıldığı nokta şu. Bunlara göz yumarak sürekli irtifa kaybediyor, yanlış yapıyor. Adaletsizliğe çanak tutarak hiç kimse ilerleyemez. İlerlemiyorlar ama niyeyse herhalde artık, başkalarına diyorlardı önceden, gözleri gönülleri kör olmuş. Mühürlenmiş. Sürekli kaybediyorlar.”
Ailedeki dinamikleri özetlemeye çalıştıktan sonra günümüze dönelim.
Bilindiği üzere Kavala konusu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açık bir şekilde ‘kırmızı çizgi’ durumunda ve zaman zaman hem iktidar partisi içinde hem ona yakın gazeteciler arasında sıklıkla bu nedenle tartışma yaşanıyor.
Partinin bazı ağır topları dahil kimileri yargılama sürecinde yaşananlara dikkati çekerek ‘hukuka dönüş’ çağrısı yaparken, kimileri de ‘ihanet’ suçlaması yöneltmeye devam ediyor. Hatta Kavala’ya yönelttikleri eleştiri oklarını genellikle isim anmadıkları mesajlarında bizzat kendi yol arkadaşlarına da çeviriyorlar.
Tuğrul Türkeş de son dönemde bu tartışmaların ortasında duruyor. Geçen günlerde verdiği bir demeçte “Ben hayatının yedi yılını, ömrünün onda birini cezaevinde geçirmiş bir babanın çocuğuyum” diyor, ardından Kavala’yı cezaevinde ziyaret edeceğini söylüyordu.
Bu sözler AK Parti içinden yükselen bir ses olması açısından önemliydi. Ayrıca bununla da yetinmiyor, “Mesela Osman Kavala’nın durumu laboratuvar gibidir. Altını kırmızıyla çizmek gerekir. Osman Kavala, casusluktan hüküm giymedi. Bu suçlamada delil bulunamadı, adam beraat etti. Gezi Parkı’yla ilgili davadan yargılandı. Ama 7 yıl süren bir yargılama olur mu?” diye bir nevi isyan ediyordu:
“Avrupa Konseyi’ne biz kendimiz müracaat etmişiz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kuruluşundan itibaren parçasıyız, yargıçlar gönderiyoruz. Gelişmişlik ölçütü olarak buraların bir parçası olmak istiyorsan, yapılan uyarıları dikkate alacaksın. Ama son süreçte deli saçması tartışmalar oldu. Avrupa’da bize mealen şunu diyorlar: İç hukuk bize yeterli diyorsanız, bizce mahsuru yok, buradan ayrılın.”
Türkeş daha önce benzer bir çıkış yapmış, bu sefer Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’un hedefi olmuştu: “Bu eylemler hedef alınan ülkeye ve topluma karşı ihanet eylemleridir ve bu ihanet o milletin tarih bilincinde kalıcı izler bırakır. Bu ihanet eylemleri toplumda ve bireylerde travmalar oluşturur ne kadar zaman geçerse geçsin affedilmez veya hoş görülmez. Bu tip eylemler hiçbir zaman hukukun koruması altında olmazlar, olamazlar.”
Şimdiyse tepki bizzat kendi kardeşinden geldi. Ayyüce Türkeş abisinin sözlerini kişisel X (eski adıyla Twitter) hesabında alıntılayarak şunları söyledi:
“Başbuğ Alparslan Türkeş, ömrünü Türk Milleti’ne Türk Devleti’ne adamış; ameli ile adını altın harflerle tarihe yazdırmış büyük bir devlet adamıdır. Vefatının üzerinden 27 yıl geçmiş olmasına rağmen sırf onun bıraktığı miras ile ama maalesef. Onu anlamadan; temsil edemeden Türk siyasetinde yer edinenler artık Başbuğ’un ruhunu rahat bırakın… Her türlü siyasetinizi, pazarlığınızı kendi adınıza yapın…
Başbuğ Türkeş, eline kan bulaşanların/ruhunda hainlik ve bölücülük olanların ağzının sakızı değildir. Başbuğ Türkeş’ten öğrenilen ‘milliyetçilik’ de ne oturduğun koltuğun gücü ile sağa sola X hesabından saldırarak yapılır ne de siyasi pazarlıkların piyonu olarak yapılır.
Hele hele ömrünün bir saniyesi bile hapishane de geçmemesi gereken Başbuğ Türkeş ile Osman Kavala’yı aynı kefeye koymak kimsenin haddine değildir. Herkes haddini ve yerini bilecek.”