Jesus: Süper Kupa kararına saygı duymak gerekiyor
Galatasaray'ın başkanlık seçimi her zaman olduğu gibi yine Galatasaray Lisesi'nde yapıldı. Dursun Özbek'in 92'nci dönem başkanı olarak seçildiği gün yaşananları 10Haber olarak yerinde takip ettik.
Galatasaray’da Dursun Özbek ve Süheyl Batum’un başkanlık için yarıştığı Olağan Seçim Genel Kurulu Ali Sami Bey ve arkadaşlarının kulübün temellerini bir dersliğinde attığı Galatasaray Lisesi’nde yapıldı. 4415 üyenin katılımı sonrası Dursun Özbek rekor oyla koltuğunu korudu. 10Haber olarak Galatasaray Lisesi ve çevresinde sabah saat 10’da başlayan süreci akşam 10’a kadar yerinde takip ettik.
Şişhane’den Galatasaray Lisesi’ne doğru yürürken Orduspor ve Elazığspor atkılı taraftarlara İstiklal Caddesi’nde denk gelince aynı akşam iki takım arasındaki lig yükselme maçının Galatasaray’ın Seyrantepe’deki stadında oynanacağını hatırladım. Birkaç gün önce sitemize ben yazmıştım oysa haberini ancak yakın dönemdeki gündemin yoğunluğu öyle bir hal almıştı ki ‘artık vücudum bunu ufak unutkanlık ve dikkatsizliklerle dışa vuruyor’ deyip geçtim. Biraz daha yürüdükten sonra gördüm ki Galatasaray Meydanı’nın girişi polis barikatıyla kapalıydı ve insanlar caddenin devamına üst araması sonrası devam edebiliyorlardı. Önce kendi kendime dedim, ‘Galatasaray seçiminde olmazdı böyle şeyler, futbol gündemi işi buna dönüştürecek kadar mı terörize oldu gerçekten?’ Gerçeği fark etmem uzun sürmedi.
Cumartesi Anneleri’nin 1995’ten beri sürdürdüğü oturma eyleminin binincisi her zaman olduğu gibi yine lisenin hemen yanında bulunan Galatasaray Meydanı’nda gerçekleştiriliyordu. Hükümet katılımcı sınırlamasını kaldırmıştı belki ama katılımcı sayısından fazla polisi de alanda görevlendirmişti. Kendime kızdım, 1000 haftadır dünya tarihinin en büyük mücadelelerinden birini gösteren Cumartesi Anneleri’nin bu özel buluşması nasıl çıkardı aklımdan? Orada fark ettim ki evden çıktığım ve yolda geçirdiğim sürenin tamamında uyku halindeymişim aslında, hayatın gerçeğini gördüğüm anda uyandım orada. Futbol denen şey en nihayetinde eğlence. Bizde söylemler süreci kutuplaşmanın en uç noktalarına getirse de bunun içi hava dolu bir toptan ibaret olduğunu unutmamak lazım. Galatasaray seçimi önemliydi de zorla kaybettirilen bir tane candan ya da kaybettiğini arayan yakınının gözünden akan bir damla yaştan mühim değildi. Liseye girmem gerekirken bir süre daha Cumartesi Anneleri’ni dinlemeyi tercih ettim, devamında da toparlanmak için Çiçek Pasajı’nda bir tur atmaya geçtim. Pasajda sabah erkenden oyunu kullanıp yatılı okul yıllarından birbirleriyle sıkı fıkı olan eski dostların sohbetlerine şahit olunca artık işin başına koyulma vaktimin geldiğini fark ettim ve adımların beni Mekteb-i Sultani’nin kapısına götürdü.
Galatasaray Lisesi’ne giriş için kapıdaki danışmadan akreditasyon kartımı alıp içeri girdiğimde ön avludaki kalabalık hemen dikkatimi çekti. Basketbol sahalarının olduğu kısımdaki duvarın önüne kurulan iki çadır; biri sarı ve Süheyl Batum’un seçim vaatlerini içeren broşürler dağıtıyor, diğeri ise kırmızı ve Dursun Özbek’in hazırlattığı kitapçığa ek olarak gelenlere bir de atkı takdim ediliyor. Sarı ve kırmızı listeyle seçime giren bu iki adayın destekçilerini tanımak için takılan kravatın rengine ek olarak artık bu atkılar da ayrıştırıcı bir sembol olmaya başlamıştı. Dikkatimi çeken ilk nokta sabah saatlerinde Dursun Özbek atkılıların çokluğuydu.
Kalabalıkta bulunan tanıdık simaların yanından geçip giderken Süheyl Batum’a denk geldim, kendisi de sağ olsun mikrofon uzatma isteğimizi kırmadı. Seçim süreci boyunca bahsettiği söylemlerini dile getirdi, Galatasaray’ın kolay dokunulabilir olduğunu ve bunu değiştireceklerini söyledi. Devamında katılımın yoğunluğu ve bunun seçime etkilerinin nasıl olacağı, kazanma şanslarını ne kadar yüksek gördükleri soruma Süheyl Bey’in yanıtı “Yüzde 51 biz kazanırız” şeklinde oldu. Bir süredir gördüğüm kırmızı atkılıların fazlalığı ve Süheyl Batum’un “Biz kazanacağız!” demek yerine “Yüzde 51” gibi mütevazı bir şansı kendisine biçmesinin ardından aslında günün sonunda kimin yumruğunun havaya kalkacağını tahmin etmek benim için pek de zor olmadı.
Alp Yalman, Faruk Süren, Ünal Aysal, Dursun Özbek, Ali Dürüst ve Fatih Altaylı gibi camianın tanıdık isimleriyle hasbihal ettikten sonra biraz bu güzel binanın büyüsüne kendimi bırakmak istedim ve Mekteb-i Sultani’de tura çıktım. Binanın içine girdiğimde bir tarafta sandıklarla dolu sınıflarda oy verme işleminin sürdüğünü, diğer yanda ise yatılı okuyan öğrencilerin olduğu sınıflarda cumartesi ve tatil olmasına karşın etüdün devam ettiğine şahit oldum. Galatasaray Lisesi’nde okuyup da başka takım tutanların içine atıldığı arka bahçedeki o kurbağalı havuzun yanından sola döndüğümde beni meşhur Grand Cour karşıladı. Burası Galatasaray Lisesi’nin top sahası. Galatasaray’ın bugünlerde ayrılıp Kemerburgaz’a taşınmayı amaçladığı Florya Metin Oktay Tesisleri öncesi profesyonel takımın idmanlarını yaptığı yer. Şimdiki hali dikdörtgen ve zemini suni çimle döşenmiş bir halde, ancak Metin Oktay, Turgay Şeren, Gündüz Kılıç efsane isimler burada idman yaparmış, hem de o yıllarda zemin çamur, peyzaj beşgenken.
Grand Cour’un bugünü dediğim gibi modern bir halı sahadan farksız. Yanda bulunan tribünün üstünde ise yıkılan Ali Sami Yen Stadı’nın tabelası var. Ben buraya sadece o tarihin kokusunu almak için gelmiştim ancak gördüm ki başkanlık seçimi sürerken dahi Galatasaray’da sandıkların hemen yanı başında futbol oynanıyor. İki ayrı takım, üstlerinde mezuniyet devrelerine ait özel bastırılmış formalar… Maçı GSL 135 mi kazandı bilmiyorum, çünkü benim izlediğim o beş dakikalık dilimde baskın oynayan taraf onlardı, Ancak şunu çok iyi biliyorum ki bu mantalite sürdükçe ve Galatasaray genlerine böyle bağlı kalmaya devam ettikçe sarı-kırmızılıların kaybetmesi güç.
Saat öğle üçe geldiğinde sandıklar kapandı ve avluda sohbet edenlere Çiçek Pasajı’nda geçmiş dönem yatakhane arkadaşlarıyla bir yandan yemek yiyip bir yandan anılarını yâd edenler de katıldı. Divan Başkanlığı’nın fotoğrafın sağ ve sol üst köşelerinde görülen balkonlara katılımcı alınmaması kararı sonrası zaten küçük olan bu salona Galatasaraylılar sığmakta zorlandı. İkişer ikişer açılan sandıkların sonunda Mevcut başkan Dursun Özbek’in ipi göğüsleyeceği altıncı sandık sonucunun ardından az çok anlaşılınca salondaki kalabalık yeniden bahçeye ya da geçmişte çocukluklarını geçirdikleri lise koridorlarına dağılmaya başladı.
13 ve 14’üncü sandıklarının açıklanmasına kısa süre kala yenilgiyi kabul eden Süheyl Batum, Seçim Divanı’ndan kürsüye çıkıp konuşmak istedi. Divan Başkanı tarafından kabul gören istek sonrası Batum konuşma yapmaya hazırlanırken hemen en ön sırada yanında oturan Dursun Özbek de boynundaki seçim pusulasının rengini temsil eden kırmızı kravat yerine Galatasaray’ın bütününü temsil eden sarı-kırmızı kravatı yardımcısından istedi. Kürsüye gelen Süheyl Batum güzel bir konuşmayla Dursun Özbek’i tebrik etti ve süreci birlikte yürüttüğü ekibine tek tek teşekkür edip Galatasaray Lisesi’nden ayrıldı. Sabahın erken saatlerinden beri çok coşkulu ve bir o kadar da düzgün işleyen demokrasi süreci de böylelikle Galatasaray’a yakışır biçimde oldukça klas sonuçlanmış oldu.
Süheyl Bey’e burada ayrı bir parantez açmak istiyorum. Kendisi adaylık sürecini başından sonuna çok kaliteli bir görüntü çizdi, finali de kendisine ve temsil etmeye aday olduğu Galatasaray değerlerine yakışır biçimde oldukça medeni yaptı. Süheyl hoca gibi figürler camiada olduğu için Galatasaraylılar çok şanslı, yeter ki böyle isimler küstürülmesin. Varsın Süheyl Batum gibiler seçim kaybetsin, yeter ki Galatasaray camiası Süheyl Batum gibileri kaybetmesin. En nihayetinde kazanan demokrasi oldu, kazanan Galatasaray oldu.
Konyaspor’a karşı oynanacak şampiyonluk maçından bir gün önce bu seçimin yapılması taraftar tarafından eleştirilmişti ancak günün sonunda gördük ki sarı-kırmızılı camia bu seçimden daha da kenetlenmiş biçimde çıktı. Galatasaray gerçekten dünyada eşi benzerine rastlaması güç bir camia. Lisenin ufak bir salonunda başkan seçen, o esnada binanın diğer alanlarında spor etkinlikleriyle birlikte öğrencilerin ders çalışma işlemlerinin de sürdüğü bir kültür yuvası. Bana da usta şair Tevfik Fikret’in öğrencilerinin temellerini attığı bu köklü yapıda geçen bir günümüzün kapanışını yine Tevfik Fikret’in kaleminden çıkan şu satırlarla yapmak düşer:
“Kimseden bir fayda ummam ben, dilenmem kol kanat.
Kendi boşluk, kendi gök kubbemde kendim gezginim.
Bir eğik baş bir boyunduruktan ağırdır boynuma;
Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür Galatasaraylıyım.”