Fenerbahçe bu kez puan kaybı istemiyor… Rakip Karagümrük
Beşiktaş yarıştaysa lige bir sağlık, sıhhat geliyor. Diğer iki ezeli rakibin toksikliği azalıyor. Pasta üçe bölünüyor ne de olsa. Henüz iyi değiller. Fakat çok etkililer. Şipşak atıyorlar golleri. Bu önemli.
Bu sezonun güzelliklerinden biri Beşiktaş’ın tekrardan ligin turnusollerinden biri gibi duruyor olması. Ne zorlama cümle oldu yahu. Kestirmeden söyleyelim. Beşiktaş yarıştaysa lige bir sağlık, sıhhat gelir. Diğer iki ezeli rakibin toksikliği seyrelir. Polarizasyon dağılır. En indirgemeci haliyle bakarsak bile öfkenin ve pastanın üçe bölünmesi iyi bir şey, değil mi? Alın, bu sezona dair bir olumluluk size.
Oysa geçen sezon taraftarlarla yaptığımız Yenilsen de Yensen de programına çıkan her Beşiktaşlı çok mutsuz/umutsuz görünüyordu. Kadrodan bahsederken lime lime ediyorlardı herkesi. Hiçbir oyuncuyu beğenmiyorlardı. Bir Semih vardı, bir de Mert. Hatta Mert’ten memnun olmadıkları zamanlar dahi vardı. Colley, Gedson falan hemen gitsindi. El Musrati’yle Muçi’ye o kadar para mı verilirdi. Ama işte futbol bu. Şiirler boşa konuşmuyor; bir sezonda aşk da değişebiliyor gerçekler de. Geçen sezon yaprak döküyordu Kara-Kartallar, şimdi nereye baksalar bahar bahçe.
Halbuki dün akşam o kadar da iyi bir oyun yoktu ortada. İyi performanslar, etkili hücumlar izledik evet. Fakat bütünlüklü bir oyun oynamadı Siyah-Beyazlılar. Hatta Samsunspor biraz şanslı/becerikli olsa 0-2’den bile dönebilirdi oyun. Son 10 dakikaya girerken 0,36 gol beklentisinden iki defa ağları havalandırmak büyük olay ne de olsa.
Gerçi rakibi okumadan oyuna bakmak eksik kalıyor. Geçen sezonun en iyi projelerinden birine karşı oynadı Beşiktaş. Markus Gisdol’ün gidişiyle her şey yarım kalmış olabilirdi. Ama her geçen dakika gösterdi ki dimdik duruyor Samsunspor. Hatta belki daha da istekliler. Alman teknik adam Thomas Reis halefinin bıraktığı yerden almış, dişe diş bir oyun ortaya koymuştu sahada. İlk yarım saatte kalelerinde tek şut görmemişlerdi ve sahanın her santimetrekaresinde rakibi ısırıyorlardı.
Maç sonuna dek sürdü bu. Oyunu döndüremeyeceklerini anladıkları son 15 hariç, her an gol atabilecek gibi durdular. 16. dakikada ligde ismi en zor telaffuz edilen futbolcu namzeti Marius Mouandilmadji (biz ona Marius diyelim) milimle ofsayt olmasa golü de konuk ekipten erken bulmuş olacaktı Samsunspor. Hemen ardından Masuaku atılabilirdi. Devre biterken Marius 1-2’ye getirebilirdi. İkinci devre direkler falan derken olmadı bir türlü. Tüm bunlar Samsunspor’un baskılı futbolu adına artı hamlelerdi. Transfer tahtası kapalı olsa da bu takım bu ligde bu oyunla iş yapar gibi duruyor.
Maç boyunca topun sahibiydi ev sahibi. Gol için daha hevesli, daha araştırmacıydılar. Bir tane atsalar devamı gelebilirdi. Fakat karşılarında aklını çok iyi kullanan bir takım vardı. Beşiktaş adına en önemli şey bu olsa gerek. İyi değildi Siyah-Beyazlılar. Çok etkiliydi. Ve akıllı. Peki yeter mi? Uzun bir lig maratonu için fazlası lazım. Van Bronckhorst dönüp de kulübeye baktığında bu kadar eli kolu bağlı kalmamalı. Necip’ten öte bir yol bulunmalı artık. Yine de bu az meydan okuyucu bir başlangıç değil.
NOT: Bir başkanı övmek çok sevdiğim bir şey değildir. Ama Yüksel Yıldırım’ın akil hamleler yaptığı kesin. Thomas Reis çok iyi seçim olabilir. Çok istekli, hevesli bir takım kurmuşlar. Bu da gene başkanın ufku sayesinde. İyi de o saha nedir Allah aşkına? O ufka bu zemin olur mu? Hele de Karadeniz’de.