Kerem ‘Potter’dan ‘duble’ye devam…
Galatasaray sakatlık, cezalı oyuncular, Afrika Kupası’na gidenler derken yıldızlarından yoksun çıktığı maçta, uzun süre kilidini açmakta zorlandığı Konyaspor’u defans oyuncusu Abdülkerim Bardakçı’nın iki golü ve Zaha’nın sayısıyla 3-0 mağlup etti.
Ertelenen bir haftası dışında 17 virajı aşılmış bir maraton, gidişatı belli, sadece finali muallak bir sezona dönüşmüş durumda… Zirvenin iki ortağı var ve her hafta sıkletinde olmayan rakipleri karşısında kazanmaya devam ediyorlar. Ama gelgelelim birbirleriyle karşılaştıklarında ise futbol oynamayı unutmuş görünüyorlar! İşte bu manzara içindeki Süper Lig’de dün önce Fenerbahçe sahne aldı, ‘akşamüstü seansı’nda İstanbulspor karşısında 5-1’lik bir galibiyetle kendisine tanınan süreyi doldurdu ve haftayı üç puanla kapadı. Sonrasında hamle sırası yarış ortağındaydı, onlar da ‘suare’de, sahasında Konyaspor’u ağırlarken haftayı kayıpsız geçme gayretindeydi.
Sarı-Kırmızılılarda sakatlık, cezalı oyuncular, Afrika Kupası’na gidenler derken yedi isim yoktu. Bu eksiklikleri elde kalanlarla tamamlayan Okan Buruk, orta sahayı Kerem Demirbay-Tanguy Ndombele ikilisine emanet ederken forvette de Halil Dervişoğlu’nu sahaya sürmüştü. Kanatlarda Kerem Aktürkoğlu ve Wilfried Zaha, ‘10 numara’ pozisyonunda da Mertens vardı. Son dönemin favori sol beki Barış Alper de yerindeydi. Misafir takımda ise ödemelerdeki gecikmelerden dolayı isyan bayrağını çeken golcü Sokol Cikaleshi ve kaleci Paul Berdardoni kadroda yoktu. Bu tabloda kale gencecik bir isme, 18 yaşındaki Deniz Ertaş’a teslim edilmişti.
Yeşil-Beyazlıların başındaki isim Hakan Keleş, geçen sezon bir başka Yeşil-Beyazlı ekibi, Giresunspor’u çalıştırırken ligi ‘Büyükler’ine kök söktürmüş, takımıyla Fenerbahçe deplasmanından 2-1, Galatasaray deplasmanında da 1-0’lık galibiyetlerle dönmüştü. Yani tarz açısından bu tür maçlarda defans yapmayı bilen, blokları kilitleyen, açıkları kapatan, yekpare hareket eden bir anlayışa sahipti ve istedikleri sahada uygulandığı takdirde puan almayı başarıyordu.
Hakan Keleş’in Konyaspor’u bu formülü özellikle maçın ilk yarısında başarıyla uyguladı ve 45+3’lük bölümü 0-0’la geçmeyi bildi. Lakin sonucun böyle olmasında Konyaspor’un kapanmayı becermesinin yanı sıra Galatasaray kanadındaki son vuruş beceriksizlikleri de etkendi. Evet, genç kaleci çok sayıda kurtarışa imza attı ama bunların çoğu (kornere attığı Zaha’nın sağdan sert volesi dışında) tembel vuruşlardı.
Aslında dün gece Rams Park’ta Konyaspor’u ayakta tutan isim bence Kerem Aktürkoğlu’ydu, bazen inanılmaz gollere imza atan genç oyuncu dün berbat bir günündeydi. Aldığı topları ezdi, bomboş pozisyonları auta gönderdi, yanlış paslarıyla rakibe atak şansı verdi vs. Bence oyundan alınması gereken ilk isim oydu ama Okan Buruk maça ikinci yarıda hareket getiren ve mücadeleye o dakikalarda tempo katan Mertens’i kulübeye çekmeyi uygun gördü ve ilk olarak Belçikalı emektar yıldızı kenara aldı. Aktürkoğlu’yla birlikte günün bir diğer silik ve hayaletvari ismi Halil Dervişoğlu’ydu. Gerçekten bu denli genç olup forma sırası bekleme pozisyonundaki bir oyuncunun sahada kaldığı süre boyunca alabildiğine aymaz, gamsız, hiçbir topu tutamaz hali bence şaşırtıcı bir durum. Oyundaki en etkin olduğu pozisyonda Aktürkoğlu’yla verkaça girdi, boştaydı, top bekledi ama nafile; Kerem meşin yuvarlağı bir kez daha auta atmaya kararlıydı bu pozisyonda… Ben Barış Alper’i de fazla ‘large’ ve gereksiz bir özgüvenle donatılmış buluyorum; hücuma çıktığında son vuruş kendi kullanmakta ısrar ediyor (özellikle çok çok uzaktan kaleyi yokluyor), topu kötü kullanıyor, kaptırıldığı anda da yerini boşalttığı için geride sorun yaşanmasına neden oluyor.
Dün eksik görünümüne rağmen gol ümitlerini sadece Moreno’nun kontra toplarına bağlamış bir Konyaspor karşısında eldeki isimlerle oyunu alıp götürmesi beklenen ama organize ataktan ziyade hücumdayken “Ben vurup atayım, günün kahramanı olayım” psikolojisindeki oyuncularıyla uzun süre rakibin kilidini kıramayan Sarı-Kırmızılılarda mücadeleye savunmanın isimleri damga vurdu. Eski bir Konyasporlu olan Abdülkerim Bardakçı biri jeneriklik iki golüyle skoru yüklenirken Fernando Muslera da kritik kurtarışları ve oyunu geriden kontrolüyle bir virajın daha kayıpsız dönülmesini sağladı. Skor aslında bence yanıltıcı, çünkü son iki gol özellikle rakibin gardının düştüğü bölümlerde geldi. Ama öte yandan ilk yarıda yakalanan fırsatlar değerlendirilse Konyaspor’un direnci zaten çok daha önce kırılacaktı.
Sonuçta şampiyonluk yarışında temel mesele neredeyse futbolun keşfedildiği günlerden beri bilinen ‘en klişe motto’dur; kötü oyuna rağmen kazanmak… Okan Buruk’un yedek kulübesinde Tete’nin dışında hamle oyuncusu yoktu ama sahaya sürülen 11 de galibiyet, hatta fark için fazlasıyla yeterliydi. Dün Galatasaray baskılı ama kötü oynadı ve kazandı. Mücadelenin geneline bakarsak özellikle Abdülkerim’in golleri itibariyle de ‘Savunmanın zaferi’ diyebiliriz…