Ankara derbisinde Halkbank güldü
İlk maçı evinde 3-0 kaybeden CEV Şampiyonlar Ligi'nin son şampiyonu Vakıfbank, deplasmanda Fenerbahçe'yi aynı skorla yendi. Altın seti de kazanan Vakıfbank finalde Eczacıbaşı'nın rakibi oldu.
Aklıma efsane koç Rudy Tomjanovich’in o çok meşhur ve artık son derece klişe lafını getiren bir maç oldu: “Bir şampiyonun yüreğini asla hafife alma.”
Rudy T bu sözleri söylediğinde takımı Houston Rockets 6. sıradan girdiği 1995 NBA play-offlarından şampiyon olarak ayrılıyordu. Dün akşam ise son CEV Şampiyonlar Ligi şampiyonu Vakıfbank, zorlu Fenerbahçe Opet deplasmanına kendi sahasında kaybettiği 3-0’lık maçın dezavantajıyla geliyordu. Her ne kadar kadrodaki uyum problemleri, Paola Egonu gibi bir yıldızın sezon sonunda ayrılacağıyla alakalı haberler ve ilk maçın sonucu ibreyi tamamen Fenerbahçe’den yöne çevirse de Vakıfbank’ın yüreğini hafife almak hataydı.
Üst katlardan bilet alanların, finale çıkış sahnelerini önden izlemek adına merdiven boşluklarını doldurduğu ve büyük bir coşkuyla maçın beklendiği Burhan Felek’te heyecan fırtınası vardı.
Ağırlıklı olarak bireysel performanslarla beraber Avrupa’nın en formda takımı hüviyetine kavuşan Fenerbahçe’de üç büyük yıldızın aynı anda kötü gün geçirmesi pek olası görünmüyordu. Bu açıdan bile Fenerbahçe Opet, iki setin kendisine yeteceği, 5 bin taraftarının tribünleri doldurduğu akşamda finale fersah fersah yakın taraftı. Nitekim maç sarı-lacivertlilerin baskın oyunuyla başladı ve skor 8-3’e gelince ilk mola İtalyan Giovanni Guidetti’den geldi.
Guidetti, maç öncesinde “Bu kez maçın başından itibaren iyi bir oyun oynamamız lazım. İlk maçtaki gibi ikinci setten sonra değil” demişti. Söz konusu molanın ardından takım, hocasının verdiği demece paralel olarak reaksiyon verdi. Set sonuna kadar ikinci molasını kullanmak durumunda kalmayan Guidetti, Fenerbahçe Opet 22-20 önde ve Arina Fedorovtseva servisteyken mola aldı. Servis serisinde ritim bulan oyuncuların ritmini kesmek için alınan molalara alışığız. Ancak bu kadar kritik anda işe yaraması hikayeyi bambaşka bir noktaya getiriyor. Arina mola dönüşünde servis hatası yaptı. Bundan sonrası Vakıfbank için seri yakalama ve ilk seti hanesine yazma hikayesine dönüştü.
Vakıfbank, Guidetti’nin maç önü açıklamasını benimsemiş şekilde ilk seti kazandı ve kendisine tünelin sonunda ufak ışık huzmesi yaktı.
Fenerbahçe’nin damga vurduğu son 1-2 aylık süreçteki en büyük alametifarikalarından biri servisler. İlk maçta özellikle Vakıfbank manşetine hücum ederek fark yaratan Fenerbahçe Opet, ilk sette 2 ace bulduktan sonra ikinci sette yalnızca 1 ace bulabildi. Zoran Terzic ikinci molasını 17 sayı bandında kullanmak durumunda kaldı. Bu sırada skor 17-12’ydi. Söz konusu mola Terzic ve Fenerbahçe’nin çaresizliğini gözler önüne seriyordu. Ne serviste ne blokta ne de smaçta ritim bulabilen ev sahibi seti rakibine 25-14 kaybetti.
İlk iki setin sonucu, salondaki enerjinin de değişmesine neden oldu. Her geçen sayıda ve her geçen dakikada ses ve taraftarın olumlu etkisi azalmaya meyletti. Son yıllarda iki takım arasındaki rekabette terazinin tamamıyla Vakıfbank’tan yana olması bunda büyük etken diye düşünüyorum. Zira geçen senenin mayıs ayında iki takım Sultanlar Ligi finalinde karşılaşmış Seride 2-1 önde olan Fenerbahçe dördüncü maçın 3. setini 18-14 önde götürürken geriden gelen Vakıfbank önce bu seti sonra da ritim bularak maçı kazanmıştı. Sarı-lacivertliler son kez şampiyon olduğu 2016-17 sezonundan bu yana kulvar fark etmeksizin, iddialı olduğu her anda Vakıfbank duvarına çarpmıştı. Kader, bu sezon başındaki Şampiyonlar Kupası’nda değişmeye meyletmiş, Fenerbahçe Opet 5 sene sonra müzesine bir kupa götürebilmişti ancak Şampiyonlar Ligi’nde işler değişiyordu.
İşte bu psikoloji hem taraftarı hem de öyle görünüyordu ki takımı etkisi altına aldı. Öyle ki Fenerbahçe Opet, her ne kadar iyi başlamış olsa da üçüncü sette de üstünlüğü rakibine kaptırdı. Bilhassa 2 ve 4 numaradan yapılan hücumları savunmakta çare bulamayan sarı-lacivertliler, üç seti blok sayısı alamadan tamamladı. Vakıfbank’ın ise maç bittiğinde blok sayısı hanesinde tam 16 yazacaktı.
Birinci ve üçüncü setlere başlangıçlarıyla salonun enerjisini yukarı çeken Fenerbahçe Opet, ne zaman kontrolü eline alacak gibi olsa Vakıfbank engeline tosladı. Son sette de aynı şey yaşandı desem yanlış olmaz. Ancak bundan önce değinmek istediğim şey farklı. Maçı salonda izlemenin yararı olsa gerek farklı ayrıntılara dikkat edebiliyorsunuz. Son set öncesi Vakıfbank oyuncuları tek yumruk halinde sıkı bir yumak oluşturup avazları çıktığı kadar bağırırken, Fenerbahçe Opet cephesinde oyuncular ve teknik kadro yalnızca birkaç saniyeliğine bir araya geldiler ve bu birkaç saniyenin ardından sahaya çıkacak 6’lı sessiz bir biçimde parkenin yolunu tuttu. Bu ufak ve belki de önemsiz görünen detay dahi o an hangi takımın maça daha fazla sarıldığına bir işaretti.
Setin ilk sayısında Vargas’ın blokuyla öne geçen sarı-lacivertlilerde servis ve smaç yine istenen ritme oturmadı. Kara Bajema, Zehra Güneş, Gabi ve Egonu gibi yıldızlarıyla kritik anlardan çıkmayı başaran Vakıfbank, setten 15-12 galip ayrılarak son şampiyonu olduğu turnuvada finale yükseldi.
Maç sonunda ufak tefek istifa tezahüratlarının da duyulduğu salonda kabulleniş hakimdi. Şahsen süzebildiğim kadarıyla büyük hayal kırıklığı yaşayan veya şaşkınlıktan olduğu yerde kalan birini görmedim. İnsanlar kutlama amacıyla geldiği salonda belki de kötü senaryonun oluruna zaman geçtikçe fazlaca inanmışlardı. Veya Fenerbahçe’nin branş fark etmeksizin yaşadığı hayal kırıklıklarına bir yenisinin eklenmesi onlar için sürpriz olmamıştı. Sonuç olarak az sayıdaki Vakıfbank taraftarı görkemli galibiyeti takımıyla kutlamak adına salondaki yerlerinden ayrılmadılar ve Eczacıbaşı’yla Torino’da oynanacak finale bilet almanın keyfini yaşadılar.
Rudy T haklıydı, bir şampiyonun ruhunu hafife almamak lazım. Ancak bir şampiyona dönüşmek için de yoldan bu kadar erken caymamak lazım. Konu, bir şampiyonun ruhunu taşımak olunca, Vakıfbank ruhen fazlasıyla ağır bastı, Fenerbahçe içinse arkada değişmeyen senaryoyla beraber birçok soru işareti kaldı.
Takımının yaşadığı şaşaalı zaferin ardından Giovanni Guidetti “Oyuncularıma ne kadar teşekkür etsem az. Maç öncesinde önümüzde tırmanmamız gereken bir dağ vardı. Oyuncularım bunu çok güzel bir şekilde yaptı. Soyunma odanızda, ‘Kayıplardan öğrendiğimiz için dünyanın en iyi takımıyız’ yazısı yazıyor” dedi.
İtalyan çalıştırıcı finaldeki rakipleri Eczacıbaşı Dynavit’le alakalı soruya şöyle yanıt verdi: “Finalde harika bir takıma karşı oynayacağız. Tijana Boskovic, Maja Ognjenovic gibi harika oyuncuları var. Kolay olmayacak ama kazanmak için oynayacağız.”
Milli oyuncu Zehra Güneş ise “Bu gece Burhan Felek’te voleybol tarihinin en büyük maçlarından biri oynandı diyebilirim. İki takımın birinde yer aldığım için gerçekten çok gurur duyuyorum. Bugün çok başka bir takım oyunu sergiledik. İmkansızın olmadığını, inandığımızda başarabileceğimizi gösterdik. Finalde iki Türk takımının oynayacak olmasından dolayı çok mutluyum. Şampiyonlar Ligi’ni şampiyonlukla da olsa, ikincilikle de olsa çok gurur duyarak bitireceğim” dedi.
Brezilyalı yıldız Gabi ise tarih yazıklarını belirterek şunları söyledi: “Zor bir maç olacağını biliyorduk ama fark yaratacağımızı da biliyorduk. Bu adanmışlıkla çıktık. Tarih yazdık diye düşünüyorum. Bugün takım olarak harikaydık, ben de takımın akışına uyum sağladım.”