Yayın ekranında basketbol ve voleybolda Avrupa heyecanı
Akıllı ve çalışkan olan Lugano’ydu. İlk devre hiçbir şey yapamadı Sarı-Lacivertliler. Ama Fenerbahçe bu. 0’dan 100’e çıktığı hızla 100’den 0’a inebiliyor ve dahi tekrar çıkabiliyor. Bir de üstüne kumaş farkı eklenince oynamadan bile kazanabiliyorlar.
Fenerbahçe böyledir. 100 yıldır böyle mi bilmiyorum. Ama 45 yıldır böyle, onu biliyorum. Buna benzer onlarca maç anlatabilirim size. Bir haftada, bir günde, bir maçta, hatta bir devrede değişir her şey. 0’dan 100 km’ye yarış arabası hızında çıkar. Ama asıl mahareti daha hızlı şekilde yeniden 0’a inebilmesidir. Daha da önemlisi aynı hızla yeniden 100 km’yi de görebilmesi… Araba olsa güzel ve fiyakalı olabilirdi. Futbol takımı olunca, hele de direksiyonda taraftar varsa araç kesin tutuyordur.
Hatırlayın geçen hafta perşembe gecesi iki elemeyi kestirmeden geçip Şampiyonlar Ligi’ne direkt kalacak takımdı bu. Ligi güle oynaya kazanacaktı. Bir hafta içinde 45 dakikalığına baş aşağı oldu her şey. Bu futbolla Konferans Ligi’nde gruptan çıkamayacak, ligde de küme düşecek hale geliverdi. Bir 45 dakika yetti bunun için. Hatta 7 dakika. ‘Mahmoud Hoca’nın golü Hababam’ı aniden bir derslik (ilk devre) tek ayak cezasına mahkûm etti. Oysa geçen maçın neredeyse aynısıydı. Rakip diriydi, akıllıydı, çalışkandı. Fenerbahçe başta açılmamıştı ama daha yetenekliydi. İlk maçta tam da bu anlarda biraz daha fazla gol koridoru, azıcık daha erken başlayan etkili ataklar vardı. Bu sefer onlar da gelmeyince Sarı-Lacivertliler oyuna hiç giremedi ilk yarıda.
Tabii bu ekstra tutuk oyunun somut nedenleri yok değildi. Geride Djiku, ortada Kruniç ciddi sorun yaratıyordu. Osayi-Tadiç bağlantısına önlem alınmıştı. Szymanski de toplu oyunda çok etkisizdi. Üstüne Fred de sakatlanınca, bir de Lugano orta sahayı çok zekice parselleyince durdu takım. İki pası yapamayacak kadar kötüledi. ‘Bu takımdan hiçbir şey olmaz’ lafları içten içe söylenmediyse ben bu camiayı hiç tanımıyorum demektir.
Yine de duygusal gelgitten ibaret olmayan, somut kötülükler de vardı. Kruniç’e bu noktada ayrıca değinmek lazım. Çok etkisizdi çok. Topla buluşma sayısı Lugano’daki mevkidaşlarının yarısı kadardı. Sıfır şut çekti. Sıfır çalım attı. Rakip ceza sahasında topla hiç buluşamadı. İyi de adam defansif orta saha? Peki, onun da verileri var. Sıfır pas arası. Bir top kapma. Toplam iki adet ikili mücadele. Sıfır faul. Sıfır engellenen top. O kadar az aksiyon aldı ki insan rakamla değil yazıyla yazabiliyor. Bunlar istatistiklerin gösterdiği. Bu gözler stattan izlerken ne gördü? Çok daha kötüsünü. Önündeki topa ayak koyamayan, topla çıkarken boşa çıkamayan bir orta saha. Mourinho neden oynattı peki? Eldeki en tecrübelilerden biri sonuçta. Fakat ne yazık ki muhtemelen son maçıydı Fenerbahçe’de. En azından ilk on birdeki.
Koca devre tek faulle bitince Jose’nin soyunma odasında ne dediğini duyabiliyorduk. Nitekim ikinci yarıda sadece beş dakikada 4 faul oldu. Ondan da kıymetlisi takıma öyle bir dirilik, öyle bir azim geldi ki takdire şayandı. Sonuçta Portekizli Hoca’dan hiçbir şey beklemiyorsak da bu agresyonu beklemeliyiz. İki gol attığı bu devrede 0’dan 100’e çıkmadı Fenerbahçe. Üçüncü vitesi gördü görmedi belki. Sadece sağlam durmayı iyi başardı. Ki bu kadarı da yetti.
Bu takımın oyun ve kadro kalitesi çok üst düzey. Lugano gibi planlı ve programlı, çalışkan ve diri, akıllı ve istekli bir takımı ikinci yarıda bu kadar mahkûm etmek kolay değildi. Sarı-Lacivertliler için iyi olan şey buydu. Fakat kötü haberler de var. Durunca tam duruyorlar. Orta saha aksayınca çok şey aksıyor. Üçlü defans henüz oturmuş değil. Tadiç solda olduğu kadar sağda verimli değil. Yine de kadro o kadar zengin ki, o zaman şu oynasın deyip bir sürü şeyi düzeltebiliyorlar bu seviyede. İyi de önümüz kış. Oralarda hiçbir şey bu kadar pürneşe, toz pembe görünmez.
Neticede her şeyin provası olarak görmek lazım bu karşılaşmayı. Fred olmadan oynamanın, kötü başlamanın, dolu tribünler önünde zorlanmanın, Kruniç’in, agresifliğin ve bir sürü başka dinamiğin…
Asıl rakip şimdi geliyor. Lille maçında gerçekten tartıya çıkacaklar. Orayı aşarlarsa kara görünür gibi sanki.
21 Aralık 2024 - Fenerbahçe için gidiyor gitmekte olan
16 Aralık 2024 - Kadıköy’de yağmur, ter ve gözyaşıyla gelen üç puan
12 Aralık 2024 - Fenerbahçe’ye Mourinho değil Freud lazım
8 Aralık 2024 - Bir derbi klasiği: Kalite değil mücadele kazandı
29 Kasım 2024 - Tel tel dökülüyor Beşiktaş, sahada da masada da…