Türkiye’ye en çok Hollandalılar yatırım yaptı
Kamu harcamalarında tasarruf, bürokraside lüks ve şatafatın bitirilmesi, yolsuzlukların önlenmesi, bürokratların Mercedes'lerinden inmesi dezenflasyon patikasının tesisi açısından kritik önem taşımıyor ama asgari ücrete ek zam yapılmaması taşıyor.
Merkez Bankası enflasyon hedefini tutturamadığı durumlarda kendi kanununa göre yapması gerekeni yaparak geçen hafta hükümete bir mektup gönderdi. Sapmanın nedenlerini ve alınması gereken önlemleri bildiren mektupta sıkı para politikasının sürdürülmesi gerektiği ve sürdürüleceğine dair bundan önceki faiz kararlarından bildiğimiz görüşler yer alıyordu. Fakat enflasyonla mücadele tek başına para politikasıyla yapılamayacağı, maliye politikası ve yurtiçi taleple ilgili diğer faktörlerin de aynı dalga boyunda olmasını gerektirdiği için mektupta onlara dair de görüşler ve önerilere yer verilmişti.
Maliye politikasıyla ilgili mektupta üç kelime (Sayıyla 3) yer alıyordu. O üç kelime şöyleydi: “…para politikasındaki sıkı duruşun ihtiyatlı maliye politikası ile desteklenmesi, öngörülen dezenflasyon patikasının tesis edilmesi açısından kritik bir önem taşımaktadır.” Bu kadar.
“İhtiyatlı maliye politikası” ile kastedilenin ne olduğu hayal gücünüze kalmış. Kamu harcamalarında kesinti mi? Bu yılbaşına kadar tam gaz devam eden hızlı tren, duble yol projelerine ara verilmesi mi? Kamu-özel işbirliği projelerinin yeniden müzakeresi, otoyol, köprüler ve havalimanları için verilen araç, yolcu garantilerinin dövizden TL’ye çevrilmesi mi? Yolsuzlukların engellenmesi, kamu ihale kanunun revize edilerek eş dost şirketlerin davetiyle kapalı kapılar arkasında yapılan ihalelerin engellenmesi mi? Bürokraside lüks ve şatafatın bitirilmesi mi? Cumhurbaşkanlığı’nın uçak parkında tasarrufa gidilmesi, satılacak uçakların gelirinin bütçeye aktarılması mı? Diyanet İşleri Başkanı’nın zırhlı Mercedes’inden inmesi mi?
Yoksa şeker fiyatlarının patladığı şu günlerde kamu dairelerinde çaylara daha az şeker atılması mı? Mektupta “Kamu harcamalarında tasarruf” bile denememiş, “İhtiyatlı maliye politikası” denmişti. Bu durumda mektubu okuyan ilgili bakanın bağlı birimlere, “Bundan böyle çaylara iki şeker atılması yasaklanmışır” yazısı göndermesi pekala yeterli olabilir. Dedim ya, okuyanın hayal gücüne kalmış.
Diyeceksiniz ki “Bu konular siyasi, Merkez Bankası’nın değil hükümetin işi, Banka kendisini ilgilendirmeyen konulara burnunu sokmak istemediği için kısa kesmiş.” Peki. Peki ama kendini ilgilendirmeyen konulara burnunu sokmak istemeyen Merkez Bankası aynı mektupta nasıl oluyor da asgari ücret zammı konusunda bu kadar köşeli konuşabiliyor, adeta racon kesebiliyor?
Yukarıda “İhtiyatlı maliye politikası”yla ilgili bölümünü gördüğümüz cümlenin tamamı şöyle: “Bu kapsamda asgari ücretin yılda bir kez güncellenmesi, yönetilen/yönlendirilen fiyatlar ile ücret ve vergi ayarlamalarında OVP’de sunulan enflasyon tahminlerinin gözetilmesi ve para politikasındaki sıkı duruşun ihtiyatlı maliye politikası ile desteklenmesi, öngörülen dezenflasyon patikasının tesis edilmesi açısından kritik bir önem taşımaktadır.”
Kamu harcamalarında tasarrufa gidilmesi, bürokraside lüks ve şatafatın bitirilmesi, yolsuzlukların önlenmesi, Diyanet İşleri Başkanı ve diğer bürokratların Mercedes’lerinden inerek tasarruf konusunda sembolik adımlar atmaları dezenflasyon patikasının tesis edilmesi açısından kritik bir önem taşımıyor ama asgari ücrete ek zam yapılmaması taşıyor. Hem de yıl başında yapılan zammın yüzde 15’i daha şimdiden erimişken.
Merkez Bankası ya genel konuşmalı ya da direkt politika önerisinde bulunacaksa asgari ücrete zamdan çok daha önemli olan maliye politikalarına girmeliydi.
Korku, ürkeklik, her nedense ikincisini yapamadığını anlıyoruz, o zaman ilkini de yapmamalıydı. Şu haliyle bu mektup mahcup, ürkek ve çifte standartlı…