Bence her sevimli çocuk potansiyel bir Jason’dur

Araştırmacı mizah yazarınız Serdar Turgut, gece köpeğiyle yürürken küçük ve sevimli bir çocuğa denk gelmiş ve bu onun aklına Friday the 13Th filminden Jason'ı getirmiş.

2 Ağustos 2023

Biraz geç bir saatte köpeği dolaştırmaya çıktığımda boyu ancak diz kapağıma kadar gelebilen bir çocuğun bana bakmakta olduğunu dehşet içinde gördüm.

aslında bir şey yapmıyordu çocuk. Sadece bilmediğim bir nedenden dolayı kendi koluyla konuşuyordu. Benim çocukluğumda penisleriyle konuşan arkadaş grubum olduğundan karanlık ortamdaki  bu çocuğun o yaptığını bile kafaya fazla takmamaya çalıştım.

Hatta kolundaki saatten görüntülü bir konuşma yapmakta olduğunu görünce, kendi koluna bakarak yürüyen Ertuğrul Özkök türünden bir insan olduğunu da anlamıştım çocuğun.

***

Bütün buna rağmen duymakta olduğum dehşet tırmanarak sürüyordu.

Yıllar önce çocuk psikiyatristi bir uzman bana ‘sen biliyor musun aslında en masum görünümlü çocuklar bile aklına gelmesi zor vahşilikteki  cinayetleri rahatça işleyebilirler’ diye anlatmıştı.

Bu hayatta kendisine yeni sahiplenebileceği fobileri, korkuları devamlı aramakta olan ve bunları da büyük başarıyla bulabilen benim gibi bir insana bu bilgiyi durup dururken aktarmayı neden tercih etmişti ,bilemiyorum.

Belki yeni bir makale yazacaktı ve o nedenle beni deney amacıyla kullanıyor olabilirdi. Amacı neydiyse ne, ama benim fobilerime potansiyel katil olabilecek çocuklar fobisi de o anda eklenmiş oldu

***

Şimdi de başlıktaki Jason’un kim olduğunu, geçmişi bilmek yetenekleri ve mazi anlayışları sabah yedikleri kahvaltı ile sınırlı olanlara hatırlatmak durumundayım.

Halloween filmindeki Michael Myers ile Friday the Thirteen filmindeki Jason karakterini birlikte  ele alarak anlamaya çalışmak lazım.

Michael Myers’in Halloween filmi dizisinin ilkinde kendi ailesini bıçaklayıp öldürdüğü bir sahne vardı. Myers o andan sonra öldürme hobisinden hiç vaz geçmedi. Hakkını yemiş olmayayım Jason da öyleydi. 

***

Bu bölümü Ertuğrul Özkök atlayarak okuyabilir bu yazıyı.Çünkü ikimiz de Jason ve Michael Myers uzmanlarıyız. Bu bize sevimli gelen  karakterlerin hiç bir filmini kaçırmadık biz.

Hatta bir defasında Washington’daki evime yayın yönetmenim olarak  misafir geldiğinde pizzalarımızı söyledikten, şarabımızı da açtıktan  sonra bir Jason filmi seçerek izlemeye başlamıştık.

Bunu çok iyi hatırlıyorum çünkü o gece Ertuğrul Özkök’ün de potansiyel seri katil olabileceği fikri oluşmuştu bende.

Bir defa bu hayatta hiçbir insanın, hatta bu insan Jeffrey Dahmer bile olsa, bir Jason filmi izlerken bu kadar neşelenebilmesi mümkün olamamalıydı bana göre.

Ben de çoşkuyla doluyordum aslında izlerken, ama ben en azından neşemi etrafa onun yaptığı kadar açık göstermiyordum.

***

Pizzamızı yiyip filmimizi seyrettiğimiz o gece neden bir dehşet de yaşadım onu da anlatayım.

Özkök’ün o günlerde bir adeti vardı. hangi ortamda olursa olsun uzaktan kumanda aletini mutlaka kendi elinde tutması gerekiyordu. Bir araştırmacı gazetecilik örneği verip bu adeti hala sürüyor mu diye Tansu Özkök’e bunu soracağım da . Adetini bırakması için bir neden olmadığına göre bunun hala daha sürdüğünü varsayabiliriz.

o gece de uzaktan kumanda aleti elindeydi.  Sonra bir ara uyuklamaya başladı. Kısa sürede uyanır diye düşünmüştüm.

***

Ama bu uyku yazar Raymond Chandler’ın yarattığı Marlowe karakterinin dediği türde bir ‘The Big Sleep’ olmalıydı. Romanda ve filminde Philip Marlowe ölümü The Big Sleep olarak adlandırıyordu.

Uzaktan kumanda aletini almak için elinden çekmeye çalıştığımda elinin alet üzerine kilitlemiş olduğunu gömüştüm. Bence ölümden sonra insan vücudunun donması yani rigor mortis (ölüm katılığı) gibi bir durum olmalıydı bu. çünkü ölmüş bir vücuttan başka hiç bir vücut bir uzaktan kumanda aletine bu kadar tutkuyla yapışamazdı.

ancak sonunda maalesef kendine geldi de bir de başka hiç işim yokmuş gibi bir cesetle de uğraşacağım düşüncesinden gelen dehşetim bitti.

***

Bence karanlıkta gördüğüm çocuk ilk cinayetini işlemeye hazırlanan  ya Michael Myers ya da Jason olmalıydı.

Uzaktan bana bakmakla da yetinmedi yanıma geldi ve önümde dikildi.

Aşağıdan bir yerlerden gözünü gözüme dikerek konuşmaya başladı.

Nedense köpeğim ve kendi köpekleri hakkında konuşuyor olmalıydı sanıyorum.

Çok bilmiş. büyüyüp de küçülmüş deriz ya onun gibi konuştuğundan ben aslında onun çocuk değil bir cüce olduğuna karar vermiştim o anda.

1972 yılının kış aylarında New York’ta bir kulüpte bir cüce çırılçıplak sahneye çıkıp yere uzanıp kendi kendine tatmin oluncaya kadar oral seks yapığı günden itibaren bende cüce fobisi de var.

Artık dehşetten dediklerini anlayamadığım halde konuşmasını  sürdüren o kişiden korkum katlanarak da artmıştı.

Sonunda onun köpeklerinin benim köpeğimden çok daha sevimli olduklarına ikna olmuş gibi gözükmek zorunda kaldım ve onun köpeklerini de bir gün görmeye geleceğim sözünü vererek  oradan sağsalim  kaçıp eve döndüm.

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.