Şimşek’in TÜİK’le ilgili en azından Elvan kadar cesur olması lazım
Her zamanki gibi yandaşlar düşük rakam telaffuz etmeye başladılar. Yine asgari ücret komisyonu toplantıları sonrası, belirlenmiş bir rakam ortaya çıkacak, son olarak Cumhurbaşkanı bu rakamın üzerinde bir zam belirleyip ilan edecek.
Asgari ücret belirleme toplantıları 1 Aralık’ta başlıyor ama şimdiden bu süreçte nasıl bir “tezgâh” uygulanacağı belli oldu. Her zamanki gibi yandaşlar düşük rakam telaffuz etmeye başladılar. Yine asgari ücret komisyonu toplantıları sonrası, belirlenmiş bir rakam ortaya çıkacak, son olarak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bu rakamın üzerinde bir zam belirleyip ilan edecek.
Dün Türk-İş’in Kasım sonu, 4 kişilik bir ailenin ağırlıklı gıda harcamalarından oluşan açlık sınırı ile eğitim, sağlık, ulaştırma gibi yine temel harcamalarını baz alarak yaptığı yoksulluk sınırı rakamları açıklandı. Kasım’da açlık sınır 14 bin 245 TL’ye çıkarken, yoksulluk sınırı ise 45 bin 686 TL oldu. Bekar bir çalışanının “yaşama maliyeti” ise 18 bin 239 TL olarak belirlendi.
İktidar yanlısı TV’lere baktığınızda bu rakamlardan neredeyse hiç söz edilmeyip, asgari ücret kaç TL olacak tartışmalarını görüyorsunuz. Türk-İş gıda fiyatlarındaki artışı Kasım ayında yüzde 2.49, son bir yıllık artışı da yüzde 80.12 olarak açıkladı. Yandaş medya organları bu rakamlardan söz etmezken, ekonomi kanalı olarak bilinen ama sadece ekonominin sermaye ayağını kullanan TV’ler ise başlığı “Kasım’da fiyat artışları hız kesti” diye verdiler. Hız kesti denilen yüzde 2,5’luk fiyat artışının, gelişmiş ülkelerde yıllık olduğu belli ki unutulmuş.
Asgari ücretin kaç TL olması gerektiği konusunda herkese mikrofon uzatıyorlar, bu arada DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu’na da sordular. Somut bir rakam söylemesini istiyorlar ama Başkan “ailedeki iki asgari ücretlinin toplam gelirinin en az yoksulluk sınırı kadar olması gerektiğini” söyledi. Muhabir ille de somut bir rakam isteyince, Çerkezoğlu, “Rakam vermenin anlamı yok ki; asgari ücretli 2024 Şubat başında maaş alacak. Bu tarihte siz yoksulluk ve açlık sınırının ne olacağını bilemezsiniz ki. Tek bir rakam vermek mümkün değil” yanıtı veriyor.
İşte işin püf noktası burada; Ocak ayında kurların ne olacağı, nasıl iç ve dış gelişmeler yaşanacağını, açlık sınırının ne olacağının bilinmediği bir ekonomide yaşıyoruz. Faizleri yüzde 40’a çıkardınız diye, insanların size güvenmesini bekliyorsanız, bu biraz saflık olur. Yabancı ve yerli sermaye, “iyi yoldasınız, devam” deyip, nasıl kendisi henüz parasını size getirip risk almıyorsa, tasarrufu olmayan asgari ücretlinin size güvenmesini bekleyemezsiniz ki. Sizin şimdiye kadar yaptıklarınız, durup dururken yüzde 85’lere çıkardığınız enflasyon ortada duruyor. Bunu yapan kişinin bu kez enflasyonu indireceğine nasıl inansınlar.
Sonra çıkıp “maaş artışları hedeflenen enflasyona göre” “artık yılda bir kez zam olacak” diyorsunuz. Hedef enflasyonu 2024 yıl sonu için yüzde 36 olarak revize ettiniz, faiz artışlarına rağmen piyasalardaki beklenti bile yüzde 44’lerin altına düşmedi. Hadi hedef enflasyona göre zam yaptınız ve hedef tuttu diyelim, bu kesimlerin kayıpları ne olacak? Büyümeden alınacak payı ne yapacaksınız?
TV’lerde büyük ekranların başında, her şeyi bilen yandaş gazetecilerin, savaşlarda yaptıkları gibi, ellerindeki işaret çubuklarını, rakam ve tablolar üzerinde gezdirip sunum yaptıklarını, asgari ücret konuştuklarını görüyoruz.
Yakınımdaki tiyatrocular, bu gibi durumlarda kullanılan “tiyatro sergileniyor” sözünden, haklı olarak, nefret ediyorlar. O nedenle bunun yerine tezgâh tanımlamasının daha doğru olacağını düşünüyorum. Size söyleyeyim; bu tezgâh adım adım uygulanacak. İlk hatta ikinci toplantıda bir rakam verilmeyecek, sonra teknisyenler çalışıyor denecek, TİSK Başkanı “biz aslında yüksek rakam vermeyi istiyoruz ama maliyetler..” demeye başlayacak. Türk-iş “aslında bizde asgari ücretli yok, bizim işimiz değil” diyecek. Bu kez 6 asgari ücretlinin kendi adlarına toplantıya gireceğini söylediler ama bir şey değişmeyecek.
Tüm bunların sonunda TİSK Başkanı ve Türk-iş Başkanı önce Çalışma Bakanı sonra yine Cumhurbaşkanına çıkacaklar. Toplantı bitimi belirlenen bir rakam açıklanacak, daha sonra “Cumhurbaşkanımızın takdirleriyle “ denip daha önce belirlenen rakam yükseltilecek. Asgari ücretli maaşını çalışıp da aldığı için Şubat başında bu yeni maaşı aldığında, enflasyon yüzde kaç olacak, açlık ve yoksulluk sınırı nereye çıkacak belli değil. Ancak şunu söyleyelim; Merkez Bankası bile Mayıs ayında enflasyonun yüzde 70’i geçeceğini söylüyor…
İktidar yıllardır fakirleştiği asgari ücretliye de, memur ve emekliye de yüksek zam yapmak zorunda. Şimdiden Hükümet yetkilileri “deprem harcamaları var”, “enflasyonla mücadele ediyoruz” gibi bahaneleri söylemeye başladılar, bu argümanları yandaş yazarların da sıkça kullandığına şahit olacağız.
Özet olarak; yıllardır sermayeyi ucuz ve bol parayla beslediniz ama dar ve sabit gelirliyi, emekliyi çalışanı mağdur ettiniz, fakirleştirdiniz. Toplumsal muhalefeti bastırdınız ama yoksulluk ciddi boyutlara ulaştı, orta direk eridi. Bankaların enflasyon muhasebesi dışında tutulmasıyla bütçeden kaybedilen 70 milyar TL, sizin sermayeyi kollayarak ülkeyi yönettiğiniz gerçeğini değiştirmiyor.
Şimdi “ihracatı artıracağız, teknoloji yüksek üretim için merkez bankası kredileri verip cari açığı düşüreceğiz” sözünüz de boş. Nurettin Nebati ve hala BDDK Başkanlığı yapan Şahap Kavcıoğlu da, “faizleri indirerek cari açığı düşüreceğiz” diyordu, ne oldu?
Teknolojik üretimi, komşu ücretlerle birlikte toplam çalışanının yüzde 65-70’ine ulaştırdığınız asgari ücretli çalışanla mı yapacaksınız. Verimsiz işletmelerin asgari ücretle ilgili en çok ağlayan işletmeler olduğunu görmüyor musunuz? Bu ilkel anlayıştaki işletme ve patronlarıyla mı cari açığı düşüreceksiniz?