Çinli otomotiv devi BYD’ye yapacağı 1 milyar dolarlık yatırıma karşılık muazzam bir bitmiş otomobil ithalat teşviği verildi. Fabrika kurulurken Türkiye'ye girecek ucuz BYD araçlar, zaten zor zamanlar yaşayan TOGG'un rekabet şansını kötü etkileyebilir
Geçen hafta imzalanan Çinli otomotiv devi BYD’nin Türkiye’de yapacağı yatırıma ilişkin anlaşma, giderek daha fazla tartışma konusu olmaya aday. Neden böyle bir yatırıma izin verildiğinden, yerli otomobil TOGG’un geleceğine kadar birçok soru işareti ortaya çıktı. Ayrıca bu yatırım için verilen tavizlerin nedeni, siyasi bağlantıları da yine konuşulmaya başladı.
Geçtiğimiz hafta bir büyük ülkenin ekonomi müşaviri ile sohbetimizde, genel ekonomik durumla ilgili sorularının ardından, “BYD yatırımına ne diyorsunuz, niye böyle bir yatırıma, böyle tavizler verilecek kadar ihtiyaç duyuldu” gibi bir sorusuyla karşılaştım. Samimi olarak şaşırdığımı, hiç konuşulmazken birden ortaya çıktığını, altında ne olduğunu bilmediğimi, anlaşma yapılsa da bu yatırımın gerçekten yapılıp yapılmayacağına bakmak gerektiğini söyledim. Ekonomi müşaviri bunun ardından “Türkiye’nin BRICS’e üye olma isteğiyle bu yatırımın ilgisi olabilir mi” diye sorduğunda ise bilemediğimi söyledim.
Doğal olarak bu işi biraz araştırmaya başladım ve ilk danıştığım kişilerden biri otomobil sektörünün duayen gazetecisi Emre Özpeynirci oldu. Emre’ye bu çağda otomotiv için 1 milyar dolarlık yatırımın büyük olup olmadığını sorduğumda “2 yıl önce Ford yenileme için 2 milyar dolarlık yatırım yapmıştı, oradan hesap edebilirsin” dedi. En önemli konulardan biri olan yatırım yapılana kadar BYD’nin ithalat imkanının ne olacağını sorduğumda, piyasada konuşulanlara göre yatırım için vazgeçilen vergiler dahil, yatırım yapılana kadar istediği gibi otomobil ithalatı yapacağını bildiklerini söyledi.
Daha önce bu tür örneklerde üretim kapasitesinin yaklaşık yüzde 20’si gibi bir ithal sınırı konulduğunu ama bu yatırımda böyle bir sınır görmediklerini söyledi. BYD yetkililerinin 2 yıl içinde Türkiye’deki üçüncü marka olacağız dediklerini hatırlatan Emre, buradan yola çıkarak yaptıkları hesaplamada 2,5 yıl içinde yaklaşık 100 bin BYD otomobilinin imtiyazlı vergi oranlarıyla ülkeye gireceğini tahmin edildiğini söyledi. Ardından da o bana sordu “Maliye ve Hazine Bakanı cari açığı azaltacağız derken, bu kadar yüklü ithalata nasıl izin verecek” diye…
Emre ile konuşurken, Ankara’da yoğun olarak konuşulan TOGG’un kaderini nasıl etkiyeceğini de sordum. Emre de TOGG’un satış hedeflerinin çok gerisinde olduğunu, fiyatların tüm teşviklere rağmen çok yüksek kaldığını, onun yerine daha ucuz Tesla’nın tercih edildiğini, bu yatırımla birlikte TOGG’un iyice zora girmesinin beklendiğini söyledi.
Zaten Ankara’da BYD yatırımının en çok bu yönü konuşuluyor. AKP’li milletvekillerinin bürokratların bile, “Niye o zaman TOGG alalım” diye birbirlerine sorduklarını, herkesin bu kadar imtiyazlı bir yatırımla TOGG’un sonunun gelebileceğini söylediğine şahit oluyoruz. Yani Bakan Mehmet Şimşek, “İthal otomobiller yerine yerli otomobil TOGG’a izin veririm” diyor ama bu gidişle kimse bu arabayı satın almaya artık hiç yanaşmayacak.
Bu arada TOGG’u çok iyi bilen bir uzmanla konuştuğumda TOGG’un zor durumda olduğunu, TOGG’cuların da artık bunu kabul ettiğini, buna gerekçe olarak da devletin söz verdiği teşvikleri vermeyip, ödemeleri yapmadığını söylediklerini öğrendim. Yani TOGG’cular da, sanıyorum; bunun seçimler öncesi oy almak için ortaya atılan bir proje olduğunu, ömrünün bu anlayışla çok uzun sürmeyeceği fikrine kendilerini alıştırdıkları söylenebilir.
Bu arada Emre’nin aktardığı bilgilere göre sadece TOGG’cular değil Türkiye’de yatırımı olan tüm otomobil şirketleri şaşkınlık içerisinde. Bu kadar büyük tavizlerin kimseye verilmediğini, nedenini anlayamadıklarını söylüyorlarmış. Neden sorusuna yanıt arandığında ise naif bir biçimde “Bu iktidar dönemi dahil, son 27 yıldır hiç otomobil yatırımı gelmemişti, herhalde bunu yaptıklarını göstermek için böyle bir yola gittiler” diye konuşuluyormuş.
Son olarak bu sektörde, başından beri işin içinde olan bir duayen kişiyle BYD yatırımını konuştum. Kendisi Hükümetin geçen yılın ortasından beri Çin yatırımı getirmek için uğraştığını, ‘Batı’dan yatırım gelmiyor ama Çin’den büyük yatırım geldi’ demeye çalıştığını öğrendim. Böyle bir arayış olduğunu ama BYD yatırımının çok ani çıkıp, hemen anlaşma imzalandığını söyledi.
Aynı duayen isim neden bu kadar tavizle böyle yatırımın geldiği konusunda ise “Sanayi Bakanı Kacır’ın koltuğunun tehlikede olduğunu, bu nedenle bakanın koltuğunu sağlama almak için bu kadar tavize izin vermiş olabileceği” tahminini iletti. Yani büyük ölçüde değişeceği bilinen bakanlar kurulundakiler, yerlerini koruyabilmek için, ‘bir başarı hikayesi yazdım’ demek için, getirisini götürüsünü fazla irdelemeden ülkeyi böyle bir duruma sokabiliyor denilebilir mi, acaba?
Bu arada “BYD yatırımının Çin işi olup olmayacağı” da tartışılıyor. Çin’de çok büyük otomobil şirketleri kurulduğunu, üretim hacimlerinin çok yüksek olduğunu hatırlatan uzmanlar, Batı dünyasının büyük ek vergiler getirmesi ardından batı pazarlarına giremeyen Çinlilerin Türkiye’ye gözlerini çevirdiklerini söylediler. Çin’den gelen otomobillere Avrupa’ya uyumlu olmak için getirilen ek vergi nedeniyle, Çin’in bu kez yatırım için ortaya çıktığı belirtiliyor. “Çin işi” olacak mı diye sormalarının nedeni ise aslında bu yatırımın yazıldığı gibi, anlaşmada olduğu gibi yapılmayacak olma ihtimaline dikkat çekmek. Çin’deki sektörün durumundan yola çıkarak, Çinli şirketlerin Türkiye’de aslında yatırım istemedikleri, yatırım süresince ellerindeki fazla otomobilleri satmanın peşin oldukları ihtimaline dikkat çekiliyor. Kısacası; 2026 sonunda belki bir montaj tesisi kurulabileceğini ama Çin’in Türkiye’de yapacağı yatırımın, hiçbir zaman ciddi bir otomobil yatırımı denilecek ölçüde olmayacağı konusundaki endişelerini diye getiriyorlar.
BYD’nin bu otomobilleri Avrupa’ya gümrük birliği kapsamında Türk malı gibi satıp satamayacağı, yani buna izin verilip verilmeyeceği, bu yatırımın Türkiye’nin uluslararası ilişkilerinde nasıl bir yer tutacağı konularını ise daha sonra tartışmaya çalışacağız.
28 Kasım 2024 - Merkez Bankası artık riskler yerine başarıları öne çıkarıyor
27 Kasım 2024 - Özel sektör hesabı yüzde 48’le yaparken enflasyon yüzde 21’e düşmez
26 Kasım 2024 - Enflasyonla mücadelede ‘kararlılık’ vurgusu yavaş yavaş unutuluyor
25 Kasım 2024 - Yüksek nakit açığı ve Merkez’in zararı enflasyon hesabını bozuyor