Merkez Bankası’nın son dönemde kur artışları karşısındaki tavrı piyasaların kafasını karıştırdı. Yabancı çıkışına ek olarak vatandaşların da döviz alımına yöneldiği açık. Merkez Bankası'nın kur artışına neden müdahale etmediği ise bilinmiyor.
Merkez Bankası’nın son dönemde kur artışları karşısındaki tavrı piyasaların kafasını karıştırdı. Yabancı çıkışına ek olarak vatandaşların da döviz alımına yöneldiği açık. Merkez’in bu yönelimi kesmek için elinde her türlü imkan varken yeterli müdahaleyi neden yapmadığı ise birçok açıdan tartışılıyor.
İktisatçılar makro dengelere bakıldığında kurlarda artışı gerektiren somut bir şey olmadığı görüşündeler. Bu kadar hızlı döviz girişinden sonra bazen düzeltme hareketi olması dövize aralıklarla talep gelmesi de doğal karşılanıyor. Ancak Merkez’in hafta başından beri süreklilik izlenimi veren artışlara neden kesin müdahale etmediği bu tavrın altında nasıl bir hesap olabileceği tartışılıyor.
Yönelimi kesecek kesin müdahalenin neden yapılmadığı konusunda tahminler değişik. Birkaç gündür normal trend dışında, kurdaki artışın yüzde 0.5 civarında olduğu görülüyor. Aslında dün akşamüstü saatlerinde bir ara kurların piyasalarda hızlı düşüşe geçtiği ancak bir süre sonra yine artış trendine döndüğü görüldü. Bu hareketi “Merkez Bankası fazla döviz satmamak için, kendini bir ara gösterip sonra geri çekilmeye tercih etti” biçiminde yorumlayanlar oldu.
Son dönemde ABD’deki piyasa hareketlerine bağlı olarak Türkiye’den sermaye çıkışı olduğu görülüyor. Hem hisse senedinde hem de tahvilde, bir süredir fonların bir bölümünün çıktığı görülüyor. Ancak buradaki en önemli neden tüm dünyada olduğu gibi bu hafta sonunda FED Başkanı Powell’ın vereceği mesajlara ilişkin yapılan spekülasyonlar olarak belirtiliyor.
Ancak kurlardaki harekette sadece yabancı sermaye çıkışının değil yerli yatırımcının portföy tercihlerindeki değişimin yani dövize yönelmesinin etkisi olduğu da açık. Bu konuda görüş belirten iktisatçılar döviz yatırımı önceliği olan bazı tasarrufçuların yabancıların hareketinden etkilenip TL’de kısa süre kaldıktan sonra yine dövize dönmelerinin etkili olduğu görüşündeler. Bu eğilim ve denemelerin doğal olduğu ancak Merkez Bankası yönetiminin bu konudaki geçici hareketlerin kalıcı olmasını önlemesi gerektiği görüşü hakim.
Teknik olarak bakıldığında zaten kurlarda artış gerektiren önemli bir neden olmadığı da açıkça gözüküyor. Eski Merkez Bankacı Ali Çufadar dün akşam saatlerinde attığı X mesajında, “Cari açık dengeye yönelmişken, içeride yabancı sınırlıyken, TL reel faizi çok yüksek düzeydeyken ve korunacağı söylenirken, iç talep belirgin azalırken kalıcı kur baskısı olabilir mi? Teorik ya da pratik neden var mı?” diye bir soruyla tartışmaya katıldı.
Çufadar’ın sorularına yanıt olması için gerçekten cari açıktaki azalmanın belirginleştiğini, talepteki dengelenmenin kendini gösterdiğini, kredi kartı kullanımındaki artışın durduğunu son dönemde kısa sürede gelen 90 milyar dolarlık ek rezervin sadece 30 milyar dolarının yabancı fonlara ait olduğu yani içerideki yabancı çok fazla olmadığı ve tümünün birden zaten çıkmayacağı söylenebilir. Yani döviz talebinin altı çok sağlam gibi gözükmüyor.
Bunun da ötesinde bence asıl şu soruyu sormak gerekiyor: Mevcut enflasyonla mücadele programının temel dayanağı düşük kur artışları iken ekonomi yönetimi ya da Merkez Bankası kurlarda yüksek oranlı artışlara izin verebilir mi? Bence bu sorunun yanıtı çok açık; eğer kur artışlarına izin verirlerse uygulanan ekonomik programı tümüyle inkar etmiş olurlar. Bunun yanı sıra kısa dönem beklentileri düşmesi gerekirken son dönemdeki kamu zamları nedeniyle artışa geçtiğini bir de bunun üzerine kurlardaki artışla enflasyon hedefinin iyice bozulmasına izin vermelerinin mümkün olmadığı söylenebilir.
Özetle Merkez Bankası’nın bu hareketin sürmesine izin vermesi mümkün değil. Yöntem olarak bir süre döviz alımına kontrollü olarak izin verip önemli bir ders vermek için “Son dönemde döviz alanların ellerini yakmak” daha önce denenmiş bir yöntem. Bir başka yöntem ise küçük artışlar birkaç gün devam ettikten sonra yüklü müdahale ile bu hareketi kesmek olabilir.
Merkez Bankası’nın hangi yöntemin daha etkili ve az maliyetli olacağını hesap edip ona göre davranması gerekir. Daha önce bir süre bekleyip sonra kesmeyi tercih etmişlerdi. Bu arada hafta sonunda FED’in mesajı ile yabancıların tavrının değişeceği, yerlilerin de buna uyacağını düşünüyor olabilirler. Bence vatandaşın hareketinde, spekülasyon çabalarının etkili olduğunu da göz ardı etmeliler.
Peki, Merkez Bankasının mevcut kur hareketini, öyle ya da böyle kesmesi bekleniyorsa, hiç mi olumsuz etkisi olmaz? İktisatçılar Merkez Bankası’nın yeterli döviz birikimine sahip olduğunu, istediği anda talebi keseceğini belirtirlerken ”kurlardaki yüksek artışa izin verilmez ama bu hareketin etkisi yine faize olabilir. Kurları frenlemek için, faizleri yeniden artırmasalar bile, mevcut faizin uzun süre aynı kalması sonucu oluşabilir” diyorlar.
Yani sonunda yine faiz indirimi tartışmasına gelip bağlanıyoruz. Buradaki senaryolar da çeşitli ama şimdilik bunu geçelim. Bakalım kur ve faizdeki karşılıklı ip çekme oyunu nasıl sonuçlanacak.
28 Kasım 2024 - Merkez Bankası artık riskler yerine başarıları öne çıkarıyor
27 Kasım 2024 - Özel sektör hesabı yüzde 48’le yaparken enflasyon yüzde 21’e düşmez
26 Kasım 2024 - Enflasyonla mücadelede ‘kararlılık’ vurgusu yavaş yavaş unutuluyor
25 Kasım 2024 - Yüksek nakit açığı ve Merkez’in zararı enflasyon hesabını bozuyor